İSO 500’ün 1 numarası Tüpraş: Kaybın hesabı zor

İSO 500 sıralamasının 1 numarasında yine açık arayla Tüpraş yer alıyor. 2019 listesine 5. sıradan giriş yapan Star Rafineri ile birlikte Tüpraş özelleştirmesinin maliyetini yüksek sesle dile getirmek, tartışmak gerekiyor. Tüpraş'tan sermayeye aktarılan değer; ciro ve kârlara, finansal büyüklüklere dayalı hesaplamaları kat be kat aşıyor.

Haber Merkezi

İSO “En Büyük Sanayi Kuruluşları” sıralamasında açık arayla ilk sırada yer alan Tüpraş, her yıl sonuçlar açıklandığında tartışma konusu oluyor. Tüpraş özelleştirmesi kamu açısından büyük bir gelir kaybı anlamına geliyor. Ancak halka maliyeti Tüpraş’ın finansal göstergelerine dayalı hesaplanabilecek gelir kaybından ibaret değil. Rafineri ürünlerinin ekonominin bütününe doğrudan ve dolaylı etkileri dikkate alındığında, ulaşım maliyetleri, tarım ve gıda fiyatları gibi, çok daha büyük bir kayıp söz konusu. Ki artık İSO 500 listesine 5. sıradan hızlı bir giriş yapan Star Rafineri ve akaryakıt sektörünün tamamını, petrokimya başta olmak üzere bağlantılı sektörleri de bu hesaba dahil etmek gerekiyor.

2019 yılında üretimden satışları 88 milyar liraya (15,5 milyar dolar) ulaşan Tüpraş’ın hisselerinin yüzde 51’i 2006 yılında 4,14 milyar dolara Koç-Shell ortaklığına devredildi. Koç daha sonra Shell’in hisselerini de devraldı. Tüpraş’ın 2005 yılı cirosu 10,9 milyar dolar, FAVÖK’ü (faiz, amortisman, vergi öncesi kar) 650 milyon dolardı. 2006-2019 dönemini kapsayan 14 yılda Tüpraş’ın ciro toplamı 246 milyar dolar, vergi öncesi karlarının toplamı da 12,4 milyar dolar oldu.

En sıradan şirket için bile tartışmalı bir hesaplama olan “İndirgenmiş Nakit Akımı” yöntemine göre 2005 ya da 2019 FAVÖK’ünü (690 milyon dolar civarında) baz alarak yapılacak bir hesaplama Tüpraş’ın yüzde 51’i için 6-7 milyar dolar civarında bir “değer” bulmayı mümkün kılıyor. Bu aralığın çok altına satılmış olması bir yana, söz konusu değerleme hesabının varsayımlarının Tüpraş gibi stratejik rolü çok yüksek ve Türkiye ekonomisi için dev ölçekte bir kuruluşa uygulanması sınıfsal ve siyasi bakış bir yana tamamen “teknik” bir bakış açısından bile bir literatür oluşturacak kadar farklı yaklaşımı kaldırır. Ki özelleştirme bedeli dikkate alındığında baz oluşturan “muhammen bedelin” çok daha düşük olduğu, dönemin tüm özelleştirmeleri gibi, Unakıtan, Babacanlar perspektifinden bir an önce satılsın dışında hiçbir kaygının taşınmadığı çok açık.

Koç Grubu muazzam kazandı

Koç grubunun 2005 yılında 1 milyar dolar civarında olan konsolide karı, 2006-2019 döneminde ortalama 3 milyar dolara ulaştı. Ortalama kardaki 2 milyar dolarlık artışın yaklaşık yarısının Tüpraş’tan kaynaklandığı hesaplanıyor. Otomotivde Ford ve Tofaş, finans sektöründe Yapı Kredi Bankası ile birlikte düşünüldüğünde otomotiv-akaryakıt-finans üçgeninin kurulmuş olması gruba ek bir dizi kazanç sağladı. Rafineri sektörünün önemli bir bölgesel petrol tedarikçisi haline gelmeyi sağlaması da ek bir avantaj oldu.

Halk ne kaybetti?

Tüpraş özelleştirmesi sonrası, akaryakıtta ithalat bağımlılığı arttı. Koç Grubu, sadece ürün kompozisyonu içinde dizel ve benzinin ağırlığını artıran yatırımlar yaptı, toplam kapasiteyi artırmadı. Aradan geçen zamanda akaryakıt tüketimi ve dolayısıyla ithal edilen miktar arttı. (2018 yılında üretime başlayan Star Rafineri ile birlikte akaryakıt ithalatının bir miktar gerilemesi söz konusu olsa da, bu yatırım yabancı sermayeye, Azerbaycan devlet şirketi SOCAR’a ait.) Tüpraş üzerinden kamu yararına kullanılabilecek yıllık 1 milyar dolar civarı net gelirden ve yaklaşık 10 milyar dolarlık nakit yönetiminden vazgeçildi. Petrol fiyatı oynaklıklarının kamu lehine fiyatlara yansıtılması olanağı ortadan kalktı. Fiyat ayarlamaları, halk yararını gözeterek değil özel sektör karı odaklı yapıldı. Rafineri kapasitesinin artırılması yerine ithalatın artması cari açığı tetikleyen faktörlerden oldu.

Doğrudan etkiler dışında, hem Tüpraş özelleştirmesi hem de bir bütün olarak enerji sektörünün özel sektöre açılması, en önemli girdilerden biri olan enerji maliyetlerinin artması ve dolayısıyla genel fiyat düzeyinin artması anlamına geldi. Finansman maliyetleri, sübvansiyon ve teşvikler de dahil enerji sektörü özelleştirmelerinin toplam maliyetini hesaplayan bir çalışma bulunmamakla birlikte emekçilerden sermayeye değer aktarımında son 20 yılın en büyük operasyonu olduğu düşünülebilir.