'Hakkını arayan işçiye AKP'ye hizmet ediyorsun denirse bundan AKP yararlanır'

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, soL TV'de yayınlanan programda gazeteci Şule Aydın'ın gündemdeki konular üzerine sorularını yanıtladı.

Haber Merkezi

Erdoğan, Salı günü yaptığı toplantıda "İnsan Hakları Eylem Planı"nı duyurdu. Salgınla ilgili son gelişmeleri ve özel olarak "yeni normalleşme" kararlarını konu edineceği bekleniyordu ama o konuşmasının büyük bölümünü Cumhur ittifakının yeni anayasa planını, bu planın çevresine örüldüğü anlaşılan eylem planını ve sermayeyi tatmin etme amacı belirgin olan ekonomik reform tasarılarını anlatmaya ayırdı.

soL TV'de yayınlanan ve TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'ın her hafta bir gazetecinin sorularını yanıtladığı Gündem programının gündeminde Erdoğan'ın açıklamaları var.

Erdoğan'ın "İnsan Hakları Eylem Planı"nın konu edildiği program Şule Aydın'ın "normalleşmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusuyla başladı.

"Kapitalizmde normal yok ya da anormallik kapitalizmin normali. Bu sağlıkta da böyle" diyerek sözlerine başlayan Okuyan, "eskiden Adile Naşit 'hadi bakalım çocuklar uykuya' derdi. Bu güzeldi, çocukların erken yatması iyi bir şey olabilir ama hayatı erken bitirme çabaları için aynı şeyi söyleyemeyiz. Bu AKP döneminde korona ile başlamadı" diye konuştu.

İşler yürüsün dediklerinde kısıtlama filan kalmıyor

Toplumsal ve kültürel yaşamı boğmak için adımlar atıldığını, AKP'nin her fırsatı değerlendirip toplumsal ve kültürel hayatı sınırlandırdığını söyleyen Okuyan, saat 21.00 yasağında da içkili mekanların kapatılması beklentisinin olduğunu öne sürdü. "Bazı içkili mekanların bina sahipleriyle ilişkiye geçilerek içkisiz mekanlara dönüştürüldüğünü biliyoruz. Örneğin İzmir Kordon'da bunu gördük. Beni asıl ilgilendiren şu, insanların bir araya gelmesini engellyorlar" diyen Okuyan, sağlık açısından insanların uzun süre bir araya gelmesinin yanlış olduğunu ama ülkede sömürü ilişkilerinin sürdürülmesine geldiğinde hiçbir önlem alınmadığına işaret etti. "Hastalığın en çok yayıldığı alanlar konuşulmuyor" diyen Okuyan, işyerlerinin, ulaşım araçlarının durumunu hatırlattı. Okuyan örnek olarak Noter'lerin istisnalar dışında önlem alınmadan çalıştığına işaret etti ve bunun dikkate alınmadığını çünkü buralarda "iş" yapıldığını söyledi.

"Toplumsal tepki bu sessizlikte ne olur?" sorusunaysa Okuyan şöyle cevap verdi:

"Tek başına yaşam tarzına dönük müdahaleler patlama yaratır mı hiçbir siyasetçi bilemez. Haziran Direnişi örneği var. Ama örgütsüz halk bu meselelerde kendi çözümünü üretir. AKP'nin kafasındaki Türkiye ise imkansız, yerleştiremezler. AKP sürdürüyor ama yerleştiremiyor, yapamaz da. Tersi oluyor aslında."

Şule Aydın, salgın önlemlerinden sonra Erdoğan'ın son açıklamalarını gündeme getirdi. Erdoğan'ın açıkladığı "İnsan Hakları Eylem Planı" üzerine gelen soruya Okuyan şöyle cevap verdi:

"Metni okudum. İlginç bir durum var, metin bir AB projesi. 1 milyon 200 bin avroluk bir proje. Bu metni çıkarmak için para almışlar... 2019 Eylülü'nde başlamış proje. Bitiş tarihi 1 Mart. Ev ödevlerini yapıp paylaştılar. İçi tamamen boş diyemeyiz. Bazılarına karşı çıkamazsınız, bazıları ise çok soyut."

Önemsenmesi gereken birkaç olgu olduğunu söyleyen Okuyan, "Hukuk özelleştikçe özgürlükler daha çok kısıtlanır. Sürekli arabuluculuk, özel mahkemeler gibi detaylar var. Temel hak ve özgürlükleri kısıtlamaların yolu detaya boğmaktır" yorumunda bulundu. Anayasalarda da kuraların sürekli alt başlıklarla kısıtlandığını söyleyen Okuyan, "Toplum hukuku anlayamaz hale gelince işler iyice karışıyor. Mevzuatı bilemezsiniz ama ne yasak bir algınız olur." dedi.

Hukukun özelleştirilmesinin tehlikeli olduğuna değinen Okuyan, "Bir de bu 'insan hakları' metni... Kırılgan kesimler vs denmiş ama işçi sınıfı yok. Sendikalarla ilgili tek madde var. Sendikal faaliyetin adı da konmamış. İşçi sınıfının silahı grevdir. Bahsedilmiyor. Emekçilerle ilgili bir şey yok. Paralı projeden başka ne beklenirdi ki zaten" ifadelerini kullandı.

"Liberal etkilere açık olan kesimin AKP karşıtlığını ciddiye almıyorum, alamam da" diyen Okuyan, "Yalnızca geçmişte yapılanlar nedeniyle değil. AB ile yapılan herhangi bir şey, sermayeyi mutlu edecek gelişmelerin liberal çevrelerde heyecan yaratmamasına şaşırırım." yorumunda bulundu.

AKP'nin yeni reform paketi hakkında "'Bazı isimlerin tutukluluğuna çözüm geliyor mu?' herkesin beklentisi buydu. Kimsenin tutukluluğu önemsiz değil ama insan hakları meselesinin en önemli kısmı bizim açımızdan emekçi halkların durumudur. Eğitim, sağlık, konut hakkıdır. Bunlar yok ama mülkiyet hakkı var mesela. Bazı isimlerin tutukluluğu konusu ile ilgili Saray'ın bahşettiği bir af gibi 'özgürleştirme' şeklinde yaparlar yapacaklarsa da. Yeri geldiğinde 'Erfdoğan affetti' diyebilirler ama bunu hukuki ve kalıcı temellerle yapmazlar. Bazı isimler de pazarlık konusu zaten." ifdelerini kullanan Okuyan şöyle devam etti:

"Bu metin nasıl hayata geçecek onu da bilmiyoruz. Geçmişte de uygulamaya niyetleri yoktu tırnak içinde atılan adımların. Yine de öyle. AB'ye, ABD'ye ve sermaye sınıfına güven vermeye çalışıyorlar. Muhalefet de zaten 'demokrasi olmazsa yabancı sermaye gelmez' diye sıkıştırıyor. Sermaye demokrasi değil, istikrar arar. Örneğin 12 Eylül döneminde yabancı sermayenin ülkeye bakışında değişiklik olmadı hatta memnun oldular. Onlar kendi cephelerinden istikrar arar, özgürlüklerin kısıtlanması istikrarı bozduğu ölçüde önemlidir."

Sermayenin yatırım için ucuz işgücü aradığını söyleyen Okuyan, "Yabancı sermayenini motor gücü olduğu bir demokratikleşme ne anlama gelir biliyoruz. Avrupa'da anti-faşist bir birikim var ve genetiğe işlenmiş durumda. Bu olmasa Avrupa'da da özgürlük bırakmazlar, zaten tırpanlıyorlar. Macron Fransası'na bakınca özgürlük gören şapşaldır. 1 milyonluk 200 bin avroluk projeden özgürlük çıkmaz." dedi.

HDP'yi kapatmanın hükümet açısından maliyetleri olur

AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan'ın "HDP'yi kapatacağız" açıklamalarının sorulması üzerineyse Okuyan geçen hafta bu konuda farklı açıklamaların vardığına dikkat çekerken "Dünkü sert ve kararlı bir ifade ama değişebilir. HDP'yi kapatmanın maliyetleri olur hükümet açısından. Yeni Anayasa üzerinden düşünürlerse Kürt meselesine yeni bir sayfa için HDP'yi aradan çıkartalım yeni özneler ortaya çıkaralım deniyor olabilir. Yeni kurulacak oluşum ne kadar yer kaplar karmaşık öte yanda. Kürt coğrafyasındaki siyasetçilerin siyaset yapmaları ellerinden alınırken meşruluğu da sorgulanır." yorumunda bulundu.

CHP'li vekillere yönelik çıkan fezlekeler hakkında da konuşan Okuyan "CHP bu sefer dokunulmazlıklar konusunda daha isteksiz. Kılıçdaroğlu yargı bağımsızlığının olmadığı bir yerde onay vermeyiz diyor. Önceki fezlekelerde yargı bağımsız mıydı, Kılıçdaroğlu'na soralım. Bizim iktidarımızda kimsenin dokunulmazlığı olmaz bu tabii sorgulanmalı ama bugünkü Türkiye'de dokunulmazlıklar iyi birşeydir demek zorundayız." yorumunda bulundu.

"HDP'nin kapatılması durumunda bir seçim kaçınılmaz hale gelir" diyen Okuyan, HDP'nin kapsadığı alanı temsil eden bir siyasi partinin katılmadığı seçimlerin meşruluğunun da tartışmalı olacağına dikkat çekti. Okuyan "Başta HDP olmak üzere muhalefet konumunu açıkça ilan etmeli. HDP'nin kapatılarak siyasetin dizayn edilmesine muhalefet sessiz kalırsa bu ilginç bir tablo olur." dedi.

Geçtiğimiz günlerde Millet İttifakı'nın tam katılım gösterdiği "Erbakan anması" hakkında yorum yapan Kemal Okuyan, "Turgut Özal zenginsever, korkunç bir adamdı. Yıllarca ton ton Özal imajı yaratıldı. Erbakan için de aynı şeyi yapıyorlar. Bazğımsızlıkçıymış, geçiniz." dedi.

Meselenin Erbakan olmadığını, Milli Görüş'ün aklandığına dikkat çeken Okuyan, "Bu duruma gelmek laik duyarlılığı olan kesimin yenilgisidir. Erdoğan da yerli araba diyor, onun suçu ne? Bizim için Erbakan anti-komünizmdir, Adalet Partisi ve MHP ile ittifak halinde bağımsızlık isteyen gençlere saldırılmasıdır. Aynı ülkede mi yaşadık, aynı şeylere mi tanık olduk? Erbakan için hoşgörü deniyor. Koro halinde uzlaşı deniliyor. Bir elinde Necip Fazıl bir elinde Nâzım Hikmetlerle kürsüye çıkanlar alkışlandı. Bırakın karşıtlığımızı yaşayalım. Saadet Partisi kendi geçmişini sorguladı mı? Türkiye'de CHP ise sürekli 'biz de sizin gibiyiz' diyor onlara. Bu korkunç ve bizi de ilgilendiriyor çünkü toplumu dönüştürüyorlar" dedi.

Üçüncü bir yolun mümkün olduğuna işaret eden Okuyan, bunun kolay olmadığını ama tek yol olduğunu söyledi. Okuyan "Türkiye'de büyük çoğunluk için, iktidardaki gericiliği bir yana bırakalım ama örneğin ana muhalefet partisi çizgisiyle tanımlayacağımız bir büyük kesim için ulusal kurtuluş mücadelesinin, Cumhuriyet'in kuruluşunun ayrı bir önemi var. Eğer zor yoldan kaçacaklarsa bir daha ağızlarına Kemalizm, Cumhuriyet'in kurtuluşu laflarını almasınlar. Tarihsel önemi olan 100 yıl önceki mücadelede de benzer şeyler dayatılmıştı. Orda da zorluklar vardı. Milli Mücadele başladığında Mustafa Kemal'in en yakın isimlerde de umutsuzluk vardı. Biz zor ama doğru yoldan devam edip eninde sonunda da başaracağız." ifadelerini kullandı.

Hilafet tartışmaları üzerine gelen soru üzerine Kemal Okuyan, "AKP'nin kafasında Hilafet'i geri getirmek var mı çok tartışılıyor. Meşru bir adım olacağını bilseler çok isterler." diye konuştu. Okuyan, bunun sebebinin "Hilafet'in" ek bir otorite kaynağı olarak görülmesi olduğunu söyledi ve "Hilafet dinsel bir referans ve bugünkü sisteme de çok uyuyor. Bizdeki 'tek adam rejimi' sistemine de denk düşüyor. Hilafet, Osmanlı'da bazen çok bazen az kullanılmış bir sıfat. Osmanlı epey büyüdüğünde bu kabullenilmiş coğrafyada. Eski Osmanlı coğrafsında etki alanını genişletmek isteyen bir iktidar var ve Suriye'de duvara tosladılar" dedi.

Pakistan, Malezya, Afrika'daki müslüman coğrafyasında, Hindistan'da AKP'nin etkisinin çok arttığına işaret eden Okuyan, "Hindistan'da müslüman coğrafyasında Erdoğan posterleri var dükkanlarda bu büyük bir güç, önemsenmelidir. Avrupa ülkelerinde AKP'nin gölgesi var siyasette bunu kıramıyorlar. Almanya güçlü bir emperyalist ülke ama AKP de onlara müdahale ediyor, camiler üzerinden. Böyle bakılınca Hilafet için AKP'nin bir ideolojik altyapısı var." dedi.

Sermayenin de ekonomik alana girerek kazanacakları olduğunu ifade eden Okuyan, "Ara sıra çıkan meczuplardan ibaret değil yani durum ama İslam coğrafyasında karşılığı yok. Şu anda 4 ülke var, Mısır, İran, Suudi Arabistan ve Türkiye. Pakistan da nükleer güç, Çin'le ilişki geliştirdi. Yani etki alanları paylaşılıyor, tek bir güç mümkün değil. Uluslararası alanda Hilafetin karşılığı yok." diye konuştu.

Gazeteci Şule Aydın'ın İstanbul'daki bazı ilçe belediyelerinde işçilerin grevleri konusunda sosyal demokrat çevrelerden gelen tepkiler hakkında sorduğu soruyaysa Kemal Okuyan şöyle yanıt verdi:

"'AKP'ye hizmet ediyorsunuz' suçlamasının ne hallere getirilebileceğinin en güzel örneği bu grevler. Hakkını arayan işçiye bu denirse, AKP'nin aynı argümanları da haklılık kazanır. Bilmemne lobisi, kökünüz dışarıda söylemleri meşrulaşır. Yoksul olmayan Maltepe ve Kadıköy'de bu yapılıyorsa ürpertici bir durum var. Bu ilçelerin durumu görece iyidir. Ahlaki bir sorun var ama asıl mesele sınıfsal. Tüm mesaisini sermayeye güven vermek için harcayan bir partinin hak arama mücadelesine bu yaklaşımı aslında şaşırtıcı değil."

Bu belediyelerin CHP'ye yeni geçmediğini hatırlatan Okuyan, işçilere dönük ithamların karşılığının olmadığını belirtti. Okuyan "O zaman madende çalışan işçi hak arayınca da 'rakip firma etkisiyle oldu', tekstil işçisi greve çıktığında 'dış güçler kışkırttı' denilecek. Bu korkunç. Ciddi bir mahalle baskısı uygulandı işçiye. İzmir'de de İZBAN işçileri greve çıktığında aynı şey yapılmış, halka şikayet edilmişti." dedi.

İşçi sınıfı etkisiz grev yaparsa, grevin bir işe yaramayacağını söyleyen Okuyan, "Yunanistan'da neredeyse ayda bir genel grev ilan ediliyor, hayat duruyor, kimse sızlanmıyor. Onlar da bir parçası olmaya çalışıyor. Sınıf bilinci toplumsal bir olgudur. Hakkını arayanlara dönük bu eleştirilere karşı çok sert olunmalı. 'Talepler yüksek' deniyor. Emeği neyle ölçeceksiniz? Ayrıca yoksulluk sınırı 8 bin lira olan bir ülkede hangi rakamı tartışıyorsunuz? 'Napıyorlar ki o kadar para alıyorlar' tartışması da korkunç bir çürümeye işaret ediyor." yorumunda bulundu.