ÇAYKUR kaybetmeye devam ediyor: Özelleştirmenin önü mü açılıyor?

2017 yılında tüm hisseleri Varlık Fonu’na devredilen ÇAYKUR, devredildiğinden beri borçlanmaya devam ediyor. ÇAYKUR'un üç yıllık toplam zararı 1 milyar 559 milyon liraya yükseldi. Türkiye gibi çayın çok tüketildiği bir ülkede, böyle köklü bir kurumun zarar etmesinin ancak bir planlamanın ürünü olabileceği kabul ediliyor.

Haber Merkezi

8 Haziran 1984 tarihli Kanun Hükmünde Kararname ile kurulmuş, kamu iktisadi kurumlarından biri olan ÇAYKUR, içinde bulunduğu borç batağı ve zararlarla gündeme gelmeye devam ediyor.

Varlık Fonu'na devredildiği 2017 yılından bu yana zarar etmeye devam eden ÇAYKUR'un, üç yıldaki toplam kaybı 1 milyar 559 milyon liraya ulaştı. Toplam borcu 3.5 milyar TL olan kurum, geçen yıl 395 milyon lira faiz ödedi.

2019'a dev zarar devri

ÇAYKUR'un son üç yıldaki toplam zararı, 1992-2017 yılları arasındaki 486 milyonluk zararının tam üç katı. 
2018 yılındaki 657 milyonluk zararın da yeni yıla devredilmesiyle, 2019'a devredilen toplam zarar 1 milyar 151 milyon lira oldu.

ÇAYKUR'un, 2019 yılında bankalara olan borcu 3 milyar 498 milyon liraya ulaştı. Oysa 2018 yılında bankalara olan borcu 2 milyar liraydı. Böylece bir yılda artan borç, 1 milyar 498 milyon lira olarak kayıtlara geçti.

Reklam giderleri dikkat çekiyor

ÇAYKUR'un zarar tablosunda reklam giderleri dikkat çekiyor. ÇAYKUR'un reklam giderleri 36 milyon 367 bin lira olarak kayıtlara geçti. Reklam için spor kulüpleri, salonları ve stadyumlara 18 milyon, televizyon ve radyolara 9 milyon 907 bin, eşantiyon eşyalara ise 5 milyon 849 bin lira harcandı. 

DİDİ isimli soğuk çay markasının pazarlanması için harcanan 13 milyon 962 bin lira, borcun en yüksek kalemlerinden birini oluşturuyor. DİDİ, beklenen satışı yapamayınca zararda önemli bir paya sahip oldu.

Rize şekeri dediler, yetiştiremediler

ÇAYKUR, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın isim babalığını yaparak 'Rize şekeri' ismini verdiği Stevia bitkisinden şeker üretme projesi kapsamında, beş yıllık deneme üretiminin ardından fabrika kurarak yatırım kararı almıştı. Ancak Stevia bitkisinin fabrikanın kurulduğu bölgenin koşullarına uygun olmadığı anlaşılınca ÇAYKUR 16 milyon liralık zarar etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yakından takip ettiği ÇAYKUR'un genel müdürü bir yıl içerisinde üç kez Erdoğan tarafından değiştirildi. ÇAYKUR'un son müdürü ise AKP Sakarya Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Yusuf Ziya Alim.

Özelleştirmenin önü mü açılıyor?

2014-2017 yılları arasında 116 milyon lira gelir elde eden ÇAYKUR'un Varlık Fonu'na devredilmesinin ardından son üç yılda yaşadığı zarar, kafalarda özelleştirmenin önü mü açılıyor sorularını da beraberinde getirdi.

ÇAYKUR'un içinde bulunduğu borç batağı ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz Öğretim Üyesi Dr. Nevzat Evrim Önal, ''ÇAYKUR'da olanlar, Türkiye'nin yaşamakta olduğu tarımsal krizden henüz zerre ders çıkartılmadığını gösteriyor. 2001'deki kriz ve ardından uygulanan Kemal Derviş reformlarından bu yana, AB ile uyum adı altında tarım sektörüne verilen tüm zarar boyunca vesaire, çay en kritik meselelerden biriydi. Kritik, çünkü bir yanda yüz binlerce çay üreticisi bu alanda geçim sağlıyor; diğer yanda kapitalist piyasa, kendi doğal çıkarları doğrultusunda bu devlet kurumunu ortadan kaldırıp çay üreticisini bugün olduğundan dahi yalnız, tamamen savunmasız bırakmak istiyor'' sözlerini sarf etti.

''Bir bit yeniği var''

ÇAYKUR'un içinde bulunduğu borç batağının normal olmadığını ifade eden Önal, ''Varlığının devamını günbegün piyasanın arzularını yerine getirmeye borçlu olan AKP bürokrasisinin hoyratlığı başka türlü açıklanamaz. Bakın, bir devlet kurumu koşullar gerektirdiğinde zarar edebilir, ancak Türkiye'de esasen üreticiden çay alıp bunun piyasaya intikalini sağlayan bir devlet kurumu ÇAYKUR'un yazdığı boyutlarda zarar yazıyorsa burada bir bit yeniği vardır. Zaten ÇAYKUR kendi bütçe sürdürülebilirliğini sağlayacak düzeyde kâr ediyordu. Ne olduysa Varık Fonu'na devredildikten sonra oldu'' dedi. 

''Özelleştirip tasfiye etmek istedikleri bir kurumun önce canına okurlar''

AKP iktidarının kamu kurumlarının özelleştirilmesi için benzer taktikleri izlediğini de belirten Önal, ''Kâr beklentisi açıklayıp sene sonunda zarar yazmalar, piyasa karşılığı olmayan işlere girip para batırmalar, sonra suçu üreticiye atmalar...
Bu, Türkiye'de burjuva devletin klasik taktiğidir. Özelleştirip tasfiye etmek istedikleri bir kurumun önce canına okurlar. Böylece hem bu esnada kurumu zarar ettirerek birilerini zengin eder, hem de bir kaç yıl üst üste zarar açıkladıktan sonra "bakın verimsiz, piyasa bunu verimli işletir" yalanını uydururlar. Piyasanın ne kadar irrasyonel bir şey olduğunu hepimizin suratına çarpan koronavirüs salgını ortasında bile aynı şeyi yapıyorlar. Bir yanda çay üreticileri "çay tarlada kalmasın" diye feryat figan imza kampanyası yapıyor, öte yanda ÇAYKUR yönetimi sponsoru olduğu futbol takımını asker üniformasıyla maça çıkartma şovlarıyla meşgul. Bu bir saçmalık. Ama tanrısı piyasa olanların devlet kurumlarını layıkıyla yönetmelerini beklemek daha büyük bir saçmalık'' diyerek sözlerini tamamladı.