Çavuşoğlu'ndan, gergin geçen toplantıda Borrell'e, 'Borel' el dezenfektanı hediyesi

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'e gergin geçen basın toplantısında 'Borel' adlı antibakteriyel el dezenfektanı hediye etti.

Haber Merkezi

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında Borrell'e, "Borel" adlı antibakteriyel el dezenfektanı hediye etti.

Gergin geçen basın toplantısının ardından Çavuşoğlu, AB Yüksek Temsilcisine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez tarafından gönderilen bir hediye olduğunu belirterek "Antibakteriyel el dezenfektanı. İsmi de Borel, borik asitten yapılıyor. Enerji Bakanımız isim hakkı talep etmeyin diye bir l'yi eksik yapmış" dedi.

Borel isimli dezenfektanı Borrell'e sunmasının ardından Çavuşoğlu, "Türkiye ile kararlarınızı güncellerken bunu da dikkate alın" diye konuştu. Borrell ise, "İsmimi taşıyan bu dezenfektanı içmem gerekmiyor değil mi?" yorumunda bulundu.

Çavuşoğlu: AB Türkiye aleyhine ilave karar alırsa karşılık veririz

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, basın toplantısında yaptığı konuşmada "AB, Türkiye aleyhine ilave kararlar alırsa bunun karşılığını vermek zorunda kalacağız. Doğu Akdeniz'de atacağımız adımları atarız" dedi.

Borrell ise gelecek hafta Dışişleri Bakanları Konseyi ve Avrupa Parlamentosu'nun Doğu Akdeniz ve Türkiye'nin oynadığı rol üzerine toplanacağını belirterek "Avrupa için Doğu Akdeniz kilit bir bölge. İleri yönelik güven, diyalog ve istikrar oluşturabilmek için oldukça önemli. Bu tek taraflı olarak yapılamaz, iş birliği ve diyalog gerekir" dedi.

Çavuşoğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:

  • Ortak hareket etmemiz lazım. Her şeyi Türkiye'den beklemek ve AB'ye gelince yükümlülüklerini yerine getirmemek sorunu çözmez, daha da derinleşir. Bunları da bugün açıkça söyledik.
  • Almanya'nın dönem başkanlığında Gümrük Birliği'nin modernizasyonu önemli. Vize serbestisi de AB'nin bir sözüdür. Sevseniz de, sevmeseniz de bunu yerine getirmek zorundasınız. 67 kriteri yerine getirmişiz, bunun çoğunu yerine getirmeyen birçok ülkeye esneklik gösterilmiş.
  • Türkiye epeydir zirveye davet edilmiyor. AB'nin bu kararlarına rağmen samimi diyaloğu sürdürmek iyi niyet göstergesidir. Önümüzdeki günlerde komisyon toplantısında, Türkiye'nin malum ülkeler yüzünden gündemde olacağını görüyoruz. Buralarda Türkiye aleyhine kararlar almak sorunu çözmez daha da derinleştirir.
  • AB'den beklentimiz, sorunların çözümü konusunda sorunun değil çözümün tarafı olmasıdır. Gerek Akdeniz gerek Kıbrıs konularında, üyelik dayanışması anlayışı yerine objektif bir arabulucu şeklinde yaklaşırsa AB, üye ülkelerin de lehine olur.
  • Bugün Libya konusunda Fransa gibi ülkeler Hafter'i destekliyor. En son Doğu Akdeniz'de bir taciz iddiasında bulundu ama doğruyu söylemediğini biz ispatladık. NATO ve AB bunu söyleyemez ama biz açık söylüyoruz. Fransa burada dürüst davranmadı. Fransa'nın Türkiye'den özür dilemesi gerekiyor.
  • Avrupa Birliği kriterleri hiç uymayan bazı ülkeleri, üye ülkelerin bastırmasıyla güvenli listeye alıp Türkiye'yi almadığı zaman bizim de AB'nin adil davranmadığını söylemek hakkımız. Biz Almanya ziyaretinde bu bilgileri AB'ye verdik. Almanya'nın öncülüğünde, aşamalı bir adım atacağımızı düşünüyoruz. AB'nin hakkaniyetli davranmasını gerektiğini düşünüyoruz.

Borrell açıklamasında şunları kaydetti:

  • Ortak çabamız Türkiye ve AB arasındaki ilişkileri iyileştirmek. Bugün burada Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin görüşlerini almak için bulunuyorum. Gelecek hafta önemli bir toplantımız olacak. Dışişleri Bakanları Konseyi ve Avrupa Parlamentosu, Doğu Akdeniz ve Türkiye'nin oynadığı rol üzerine toplanacak. Bu toplantılardan önce burada bulunmanın önemli olduğunu düşündüm.
  • Türkiye sadece bir komşu değil, kilit bir ortak ve bir aday ülke. Sık sık kapsamlı bir şekilde Türkiye'yi tartışıyoruz. Bu da bu ilişkiye verdiğimiz önemin göstergesi. Sayın bakanla yapıcı bir şekilde konuşabildik. Bir takım ciddi meseleleri hemen ele almamız gerekiyor. Bu durumdan çıkmanın karşılıklı faydası olduğunu düşünüyoruz.
  • Öncelikle Avrupa için Doğu Akdeniz kilit bir bölge. İleri yönelik güven, diyalog ve istikrar oluşturabilmek için oldukça önemli. Bu tek taraflı olarak yapılamaz, iş birliği ve diyalog gerekir. Dünyaya baktığımız zaman daha fazla işbirliğinden çok daha fazla karşı karşıya gelme görüyoruz. Milli Savunma Bakanı ile de konuyla ilgili görüşeceğim.
  • Türkiye ile Libya konusunu da ele aldık. Berlin Konferansı'nı da ele aldık. Katılımcıların hepsi Libya'daki ihtilafın sona ermesi için çalışmalı. Libya'nın barış ve istikrara geri dönebilmesi isteğini biz de paylaşıyoruz.
  • Türkiye'nin seyahat kısıtlamaları konusundaki endişelerini anlıyorum. Türkiye'nin bu listede olmadığını söylediniz. Ama özellikle gerekli olmayan seyahatlere yönelik birtakım kısıtlarımız var. Komisyonun bu konularla ilgili birimi bu kararları objektif kriterlere göre alıyor. Bu mekanik bir süreç değil. Bir takım niteliksel değerlendirmelerin de yapılması gerekiyor. Her iki haftada bir dönüp bakılıyor. Özellikle değişen sağlık durumu ele alınıyor. Tamamen bir seyahat yasağı da yok.

Doğu Akdeniz'de sondaj faaliyetleri

Toplantının soru cevap bölümünde Doğu Akdeniz'de TPAO'nun sondaj planlarına ilişkin Çavuşoğlu "Bu sorunun sebebi Rum kesiminin, KKTC'nin ve Türkiye'nin uyarılarına uymadan, tek taraflı başlattığı sismik araştırma faaliyetleridir. KKTC'nin, TPAO'ya lisans verdiği alanlar var. Buradaki sondaj faaliyetlerimizi Kıbrıs Türklerinin talebi üzerine yaptık. Burada Kıbrıs'taki Türk halkının haklarının garanti altına alması lazım. İlla iki taraf arasında bir anlaşma olması şart değil. Komisyon kurulabilir, AB üzerinden olabilir. Bu talep haklı bir talep. Yerine getirmek neden bu kadar zor? Çünkü Rum kesimi kendisini adanın tek sahibi olarak görüyor. AB'den destek buluyor ve daha da şımarıyor" dedi.

Çavuşoğlu "Bizim kendi kıta sahanlığımızda sondaj faaliyetimiz var. Bu bizim egemenlik hakkımızdır. Ancak biz Yunanistan başta tüm ülkelerle diyaloğa hazırız. Doğu Akdeniz hepimizin ortak deniziyse bu noktadaki nimetleri paylaşmamız lazım. Yunanistan ve diğer ülkeler Türkiye'yi yok sayarak kendi aralarında anlaşma imzaladılar. Türkiye olarak biz de çıkarlarımızı koruyoruz. Bundan sonra tansiyonun artmaması için bazı konularda esneklik gösterebileceğimizi söyledik. Türkiye'nin egemenlik hakları çerçevesinde Türkiye'ye kimse de bir şey dikte etmesin. İşbirliğine varız, dayatmaya karşıyız. Tek taraflı adımlar sebebiyle buralarda gerginlikler oldu. AB'nin arabuluculuğuna biz de destek veririz" diye konuştu.

Borrell ise Doğu Akdeniz'deki gerilimin azaltılması talebi üzerine Türkiye'ye geldiğini belirterek "Komşu ülkeler arasında bazı uzlaşmazlıklar var. Özellikle bu kıta sahanlığı ve kara sularıyla ilgili olarak. Büyük bir uzlaşmazlık var. Türkiye ile Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında. Her iki tarafı da memnun edecek bir çözüm bulunması gerekiyor. Türkiye ve Yunanistan arasında müzakere başlatılması ve hidrokarbon gelirlerinin adanın iki tarafın da paylaştırılması gerekiyor. Bu konuda AB Konseyi belli bir pozisyon aldı. Bir sonraki toplantıda bunu ele alacağız. Türkiye tarafında gerilimin artırılması niyeti yok. AB de aynı şekilde" dedi.

Borrell: Göç mutabakatının güncellenmesi gerek

Borrell vize serbestisine ilişkin soru üzerine ise 2016 mutabakatının sadece Türkiye'nin mültecilere yardım edebilmesi için finansal destek alabilmesiyle ilgili olmadığını, bazı maddeleri uygulanmayan bu mutabakatın güncellenmesi gerektiğini söyledi.

Borrell "Türkiye bölgede güçlü bir aktör ve AB'nin bu gerçekten karmaşık ilişkinin parçası olan tüm konuları kapsayan bir güncelleme yapması gerekiyor. Türkiye'yle ilişkimiz dış politika açısından AB'nin en önemli meselesi haline geldi" dedi.

Sorunların çözümü için ilk adımın işbirliği yapmak olduğunu kaydeden Borrell "Açık, dürüst, işbirliğine yatkın bir davranışla hareket etmek gerekir. Burada yaptığım ziyaret, müzakerelerin, görüşmelerin başlatılmasını sağlama amacı taşıyor" dedi.

Çavuşoğlu ise "Türkiye-AB ilişkilerinde tüm konular birbiriyle bağlantılı. Amacımız Türkiye ile AB ilişkilerini geliştirmek mi, bitirmek mi? İlerletmekse, benim tezimin haklı olduğunu düşünüyorum. Müzakereler, genişleme konusunda, Batı Balkanlar ve Türkiye diye bir suni ayrıma girildi. Tüm aday ülkeler eşit muamele görmeli. Göç konusunu yine Doğu Akdeniz'e bağlarsanız o zaman bu konuyu nasıl çözeceğiz? Mülteciler Yüksek Komiserliği açık bir şekilde Yunanistan'ı kınıyor. Avrupa Birliği ise Yunanistan sınırlarımız koruyor diyor. İdlib'den veya Suriye'den gelen göçmenlere böyle muamele etsek AB'nin tepkisinin ne olacağını biliyoruz" dedi.

Çavuşoğlu: İki ülkenin her şeyi rehin almasına izin vermeyin

Göç mutabakatında Doğu Akdeniz veya başka şartlar olmadığını söyleyen Çavuşoğlu "AB'nin ve Türkiye'nin yerine getirmesi gereken sözler var. Türkiye sözlerini yerine getirdi. AB şartlarını yerine getirmedi. Yeniden gözden geçirelim diyorsunuz. Ama ilerleme için Rum kesiminin endişelerini yerine getirelim diyorsunuz. İki konuyu teknik olarak karıştırdığınız zaman o zaman tıkanıyor. O zaman Türkiye bizi tehdit ediyor diye eleştirmeyeceksiniz. O zaman Türkiye gitmek isteyenleri durdurmama politikasına devam edecek. İki üyenin her şeyi rehin almasına izin vermeyin" dedi.

Çavuşoğlu "İki üyenin her şeyi rehin almasına izin verirseniz Türkiye'yi suçlamayın. İlave kararlar alırsanız biz de sahada, Doğu Akdeniz'de atacağımız adımları atarız" diye konuştu.