Batı'da 'yargılanan' Naziler

Günümüzde Nazizme karşı kazanılan Büyük Zafer'de Sovyetler Birliği'nin oynadığı belirleyici rol unutturulmaya çalışılıyor. Savaşın ardından Batılı ülkelere teslim olan Nazi subaylarının yaşadıklarıysa bir ders niteliğinde. Göstermelik yargılamaların ardından hayatlarını özgürce sürdüren eski Nazilerin önemli bir kısmı Nazi propagandasına devam etti.

Nazlı Ece Demirbağ

9 Mayıs 2020, Berlin'e kızıl bayrağın dikildiği, İkinci Dünya Savaşı'nın son bulduğu günün 75 yıldönümüydü. 75. yılda Sovyetler ve Avrupalı partizanların zaferini anarken, zaferden kendilerine pay çıkarmaya çalışan emperyalist devletlerin Nazileri savaş sonrası nasıl beslediğine bir göz atmakta fayda var.

1945'te savaşın bitmesi ve Nazi Almanya'sının teslim olmasıyla birlikte, farklı rütbelerden Nazi askerlerinin yargılanma süreci başladı. Fakat ABD, Kanada ve Avrupa mahkemelerinde yargılananların çoğu gerektiği gibi cezalandırılmadı. En kanlı emirleri vererek katliamlar yapan SS generalleri bile serbest bırakılıp uzun yıllar özgürce yaşayabildiler. Yargılanmaların ardından Amerika'da, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde vatandaşlık alarak hayatlarına devam eden Nazilerin başlıca yuvası ise, ABD, Fransa ve İngiltere işbirliğinde kurulan Batı Almanya oldu. Bu konuda birkaç somut örneğe değinelim 

Walter Hauck 

Savaştan önce Alman polisliği yapan Walter Hauck, savaş sırasında bir SS subayı olarak 12. SS askeri birliğinin lideri oldu. Birliği, onun emrinde 1 Nisan 1944'te Fransa'da 86 sivilin öldürüldüğü Ascq katliamını gerçekleştirdi. SS askerlerinin Mayıs 1945'te Çekoslovakya'daki bir kasabaya girerek içlerinde çocukların da bulunduğu 26 sivili öldürüp 31 evi imha ettikleri katliamdan yine o sorumluydu. 1949'da Fransız mahkemelerinde yargılanan Hauck, önce idam cezasına çarptırıldı, ardından cezası ömür boyu hapse çevrildi. 1957 yılında ise serbest bırakıldı ve ölene kadar Almanya'da yaşadı. 1969 ve 1977 yıllarında Çekoslovakya, Hauck'un yargılanması için Almanya'ya başvurduysa da bu talep Stuttgart mahkemesi tarafından reddedildi. 2005'te Çek Cumhuriyeti'nin yaptığı başvuru da reddedildi ve Hauck, 2006 yılında, 88 yaşında ölene kadar Almanya'da özgürce yaşadı.

Joachim Peiper

‘‘Kıdemli’’ Waffen-SS albayı Joachim Peiper, bir dönem Himmler'in emir subaylığını yaptı, savaş sırasında farklı bölgelerde sorumluluk aldı. 5-6 Aralık 1943'te, emrindeki askerler 2 bin 280 Sovyet askerini öldürürken Pekarschina köyünü de lav silahlarıyla tamamen yaktılar ve köydeki tüm sivilleri katlettiler. 17 Aralık 1944'te Belçika'da 150 ABD savaş esirinin 84’ü (bu sayı yargılanma sürecinde önce 129’a çıkarılmış, sonra 71’e indirilmiştir) kendi komutasındaki birlik tarafından öldürüldü (Malmedy Katliamı). Savaştan sonra yakalanmasıyla birlikte Dachau'da ABD tarafından yürütülen mahkemede başta Malmedy katliamı olmak üzere pek çok savaş suçundan yargılandı, önce idam cezasına çarptırılsa da 1956 yılında serbest bırakıldı. Serbest kalışının ardından Stuttgart'ta Porsche'un teknik bölümünde çalışmaya başlayan Peiper, otomobil fuarlarında Porsche'un temsilcisi haline geldi. 1972'de Fransa'ya yerleşen Peiper, 1976 yılında, 61 yaşındayken evine yapılan saldırıda öldü. Öldürenlerin kim olduğu bulunamasa da genel kanı bunu Fransız direnişçilerinin yaptığı yönündedir.

Max Wünsche

Waffen-SS Yarbaylarından Max Wünsche, Hitler'i korumakla görevli ekipte yer almak da dahil pek çok görev üstlendi, savaş sırasında Fransa, Hollanda, Balkanlar, Rusya topraklarında savaştı. Savaşın bittiği sırada kendisi gibi yüksek rütbeli Nazi askerleriyle birlikte İskoçya'da İngiltere'ye ait bir savaş kampında tutuluyordu. 1948 yılında serbest bırakılan Wünsche, Batı Almanya'ya döndü, Wuppertal'da bir fabrikanın yöneticisi oldu. 80 yaşına kadar özgürce yaşadı.

Otto Kumm

Otto Kumm, SS Tuğgeneraliydi, savaş sırasında komutası altındaki birliği özellikle Macaristan topraklarına gerçekleştirdikleri harekatlar ile biliniyordu. Savaşın ardından ABD'ye teslim oldu, Duchau kampına yerleştirildi, buradan kaçtı ve yargılanmadı. Batı Almanya'ya yerleşen Kumm, iş adamı olarak burada hayatını sürdürdü. 1951 yılında kendisi gibi serbest bırakılmış rütbeli Nazi askerleriyle birlikte Waffen-SS gaziler yardımlaşma derneğini (HIAG) kurdu, bu sırada bazı kaynaklara göre yaklaşık 250 bin SS askeri Batı Almanya'da yaşıyordu. Yardımlaşma adı altında bu dernek on yıllarca Nazi propagandası yapmaya devam etti, kuruluşundan ancak 41 yıl sonra, 1992'de Nazi örgütü olduğu gerekçesiyle kapatıldı. Otto Kumm ve onun gibi Naziler, cezalandırılmak bir yana kurdukları dernek üzerinden Batı Almanya'da Nazi propagandalarına devam ettiler. Otto Kumm 2004'te Offenburg'ta öldüğünde 94 yaşındaydı.

Örnekler saymakla bitmeyecek kadar çok. Fakat savaş sonrası yargılanmalardan bahsetmişken sürekli filmleri çekilen, hikayeleri anlatılan Normandiya Çıkarması'na değinmek gerek. ABD, İngiltere, Fransa gibi emperyalist ülkelerin başlıca müttefiki olduğu ve günümüzde Batı basını tarafından bilinçli olarak ‘‘Avrupa'nın kaderini değiştiren çıkarma’’ olarak anılan ve gerektiğinden fazla önem yüklenen Normandiya Çıkarması'nda karşı cephede SS birliklerine komuta edenler, savaş sonrası yine aynı ülkelerin mahkemelerinde yargılandılar, tabii buna yargılanma denebilirse.

Kurt Meyer

Örneğin; Kurt Meyer, ‘‘Panzer’’ lakaplı bir SS generaliydi, 50 Polonya Yahudisinin ölüm emrini veren de, Normandiya Çıkarması esnasında esir alınan 60 Kanadalı askerin infaz emrini veren de oydu. Savaştan sonra Kanada mahkemelerinde yargılandı, idam cezası aldı, cezası önce ömür boyu hapse çevrildi, 1954'te ise affedilerek serbest bırakıldı. Kurt Meyer serbest bırakıldıktan sonra tıpkı diğerleri gibi Batı Almanya'da yaşamaya başladı, burada kendisi gibi Nazi subayı olan birinin bira fabrikasında işe girdi ve 1961'de Hagen'de ölene kadar HIAG aracılığıyla Nazi propagandasının sözcüsü haline geldi. Kalp krizinden öldüğünde Batı Almanya'nın sağcı siyasetçileri katliamcı Meyer'i onurlandırmak için cenazede yerlerini aldılar. Anlaşılacağı üzere, Batı Almanya'nın meşhur ‘‘özgürlüğü,’’ Nazilere Hitler dönemi sonrasında sağladığı imkânlardan geliyordu.

Josef Dietrich ve Edgar Feuchtinger

Hem Malmedy katliamında, hem de Normandiya Çıkarması'nda yer alan, Hitler'in bir dönem korumalığını da yapmış SS generali Josef Dietrich, savaş esirlerine yaptığı kötü muameleler ile ünlenmişti. Savaştan sonra ABD mahkemelerinde yargılanıp önce müebbet hapse çarptırılsa da sadece 10 yıl yattıktan sonra şartlı tahliye ile salındı ve Batı Almanya'ya yerleşti. 73 yaşında ölene kadar Ludwigsburg'da yaşadı. Normandiya Çıkarması'na katılan kilit isimlerden biri olan SS generali Edgar Feuchtinger için de durum farklı değildi. İngiltere tarafından salındıktan sonra Batı Berlin'e yerleşti ve 1960'da özgürken öldü.

Günümüzdeki Batı belgeselleri, yayın organları, popüler savaş filmleri emperyalistlerden kahraman çıkarmaya uğraşsa da, yukarıda sadece sınırlı bir bölümüne yer verdiğimiz yargılanma örnekleri bile, ABD, İngiltere, Fransa vb. gibi emperyalist devletlerin savaşa katılmaktaki asıl derdinin Nazizmle mücadele olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Tam tersi, SS birliklerini komuta eden, katliamlar gerçekleştiren Naziler, savaştan sonra gerektiği gibi cezalandırılmamaları bir yana, emperyalistler sayesinde Nazizm propagandalarına devam edebildiler. (Bazı kaynaklara göre Batı Almanya'da Kurt Meyer'in cenazesine 15 bin, Josef Dietrich'inkine 6 bin kişi katıldı)

Faşizm, sömürü düzeninin en kanlı hali olarak emperyalizmin yan cebinde durmaya, Avrupa'da Neo-Nazizm bu doğrultuda yükselmeye devam ederken, sahte kahramanlıklara karşı İkinci Dünya Savaşı'nın gerçek kahramanları olan Sovyetler askerlerini ve Avrupalı partizanları bir kere daha saygıyla anıyoruz.

Nazlı Ece Demirbağ