Bu savaş Batı toplumları için bir turnusol kâğıdı da oldu. İçselleşmiş ırkçılık açığa çıktı. 

Ukrayna Savaşı ve ‘diğerlerine’ ırkçı refleksler

Ukrayna savaşı gazetelerde manşetlerden arka sayfalara taşındı; ama başta enerji ve ekmek fiyatlarında olmak üzere günlük hayatlarımıza yansımalarını izliyoruz. 

Bu savaş Batı toplumları için bir turnusol kâğıdı da oldu. İçselleşmiş ırkçılık açığa çıktı. 

'Avrupalı Ukraynalılar ve diğerleri…'

Irkçılığın Rusya’yı hedefleyen boyutları, Ukrayna işgalini izleyen günlerde haberleştirildi: Batı’da Rus edebiyatına, müziğine, sanatçılarına karşı yasaklamalar hızla patlak verdi.  Rus sporcuların, takımlarının turnuvalara katılımı önlendi. 

Daha ilginç gelişmeler Ukrayna işgalinin yol açtığı insanî felaketlerde ortaya çıktı. Ukraynalıların mağduriyeti, “beyaz, açık tenli, Avrupalı” oldukları için ayrıca vurgulandı. Milyonları aşan Ukraynalı sığınmacıya Batı sınırları açıldı. Göçmen kafilelerine Ukrayna’da okuyan, çalışan siyah, kahverengi, esmer insanlar katılmak zorunda kalınca diğerlerinden ayrıştırıldılar. 

Dikkatli gözlemciler böylece ortaya çıkan ırkçılığın örneklerini açıkladı.

Hindistan’dan Vijay Prashad’ın tespitleri ile başlayalım (Globetrotter, 3 Mart). Ukrayna Cumhuriyeti başsavcısı David Saklavaridze, BBC’ye demeç verirken ırkçı söyleme bir anlamda “orkestra şefliği” yapıyor: “Ateş altında kalan ve her gün öldürülenler mavi gözlü, sarı saçlı Avrupa insanlarıdır.” 

NBC News’tan Charlie D’Agata Ukrayna başsavcısının başlattığı söylemi sürdürüyor: “Kiev, göreli olarak uygar, Avrupalı bir kenttir. Yıllar boyunca çatışmaların süregeldiği Irak veya Afganistan gibi değil. Burada o türden şiddet beklenemez.” 

Hint kökenli bir yazar, Sonali Kolhatkar Polonya sınırında ırk ayrımının açıkça uygulandığını vurguluyor (Economy for All, 7 Mart): “Polonya, birkaç ay önce Belarus’tan gelen Afganları ve Orta Doğuluları engellemişti. Şimdi savaştan kaçan Ukraynalılara kollarını açtı; sınırı geçebilen Hintliler ise saldırıya uğradı; hastanelik oldu. Polonya sınırına ‘sadece beyazlar girebilir’ uyarısı asılmalıdır.” 

Slovenya hükümetinin yayımlayıp hızla sildiği bir bilgi ve uyarı notunu da öğreniyoruz: “Ukraynalı sığınmacılar, Afganistan kökenlilere göre tarihsel, kültürel ve dinsel olarak tamamen farklı bir çevredendir” (Project Syndicate, 2 Mart).

K.H. Bhadrakumar ise emekli bir Hindistan büyükelçisidir. Ukrayna işgalini izleyen haberlerde yer alan ırkçı ifadelerden bir derleme yapmış (Indian Punchline, 1 Mart). Sıralayalım:

“21’nci yüzyılda, Avrupalı bir kentteyiz; ama Irak ve Afganistan’daki gibi füze saldırısı altındayız.  Kaçanlar Suriyeli değil, Avrupalı… Böyle bir şey olabilir mi?” (BFM TV, Fransa).  

“Giyimlerine bakın, etkileneceksiniz. Müreffeh orta-sınıflardan insanlar. Avrupalı komşularınız gibi… Orta Doğu’dan, Kuzey Afrika’dan kaçan sığınmacılar değil bunlar…” (TV yorumcusu Peter Dobbie). 

“Bize çok benziyorlar; o yüzden şok edici… Ukrayna bir Avrupa ülkesi; insanları Netflix seyrediyor; Instagram hesapları var. Demek ki savaş sadece uzak ve yoksul nüfuslara değil, bize de gelebilirmiş” (Daily Telegraph).

“Polonya’ya gelen bu sığınmacılar Suriye’den değil, Ukrayna’dan geliyorlar. Hepsi Hristiyan ve beyaz; aynen bizim gibi” (NBC News). 

“İnanılmaz bir şey… Burası bir Üçüncü Dünya ülkesi değil, Avrupa’dır” (ITV).

Avrupa’da, Avrupalıların savaşı… Sorumlu kim? 

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Ukrayna savaşının yıllar boyunca sürebileceğini, çok ölüme yol açacağını serinkanlılıkla söylemişti. Bu ifade, ABD, AB ve İngiltere’nin “son Ukraynalıya kadar Rusya’ya karşı savaş…” stratejisini yansıtıyor.  Tabii ki Amerikalı, Alman, İngiliz askerleri cephe dışında tutan bir vekâlet savaşı… 

Aynı siyasetçi Rusya’yı tarihsel olarak da suçluyor: “Avrupa’ya bu barbar savaşı getiren Başkan Putin’dir” (Globetrotter, 3 Mart).

Von der Leyen Alman’dır. Rusya’yı muhatap alırsa dikkatli olmalıdır. 20’nci yüzyılın iki büyük savaşını Avrupa’da başlatan Rusya değildir. II’nci Cihan Savaşı’nı ise Almanya başlatmış; Haziran 1941‘de Rusya’ya (“barbarca”) taşımıştır.  

Geçen yüzyılın sonunda Avrupa’ya bir başka savaşı getiren Almanya, NATO ve ABD’nin rollerini de unutmayalım: Elbirliğiyle Yugoslavya’nın parçalanmasını kışkırttılar; savaşa dönüştürdüler; 1999’da Belgrad’ı bombalayarak noktaladılar.

Bu savaşlar, 21’nci yüzyılda Orta Doğu’ya taşındı; “ebedî savaşlar” diye de eleştirildi. Rusya hiçbirinde yer almadı. 

Emperyalizm ve Irkçılık

Ukraynalı sığınmacılara “onlar bizden, Orta Doğulu değil…” algılaması sayesinde hoşgörü… Yukarıdaki alıntılar, Batı’nın iktidar ve büyük medya çevrelerinden kaynaklanıyor.  İnsanî bir tutumun ardında yatan ırkçı dünya görüşü tedirgin edicidir.

Nasıl yorumlayabiliriz? Emperyalizmin türevi olan ırkçılığın, çeşitli biçimler içinde, egemen sınıflarda içselleştiği; zaman içinde halk sınıflarına da taşındığı söylenebilir.

Emperyalizm, her aşamasında şiddet, işgal, yağma ve savaşla bütünleşti. Aydınlanma değerleri ile çatıştığı için ideolojik meşruiyete ihtiyaç duydu.  Irkçılık bu bakımdan işlevsel oldu. “Beyaz adamın yükü…”, barbarları uygarlaştırma görevidir. Hindistan’dan Belçika Kongosu’na kadar uzanan emperyalist vahşet, “barbarlara karşı” olduğu için meşrulaştı.

2022’ye gelindiğinde Avrupalılar, Ukraynalı sığınmacıları hem Rus işgalinin mağduru, hem de kendileri gibi (“Avrupalı”) görüyor. Sınırlarını zorlayan Orta Doğulu göçmenler ise “farklıdır”; çoğunluğu esmerdir; terör taşıyıcısı olarak da “tehlikelidir”.

Peki, güncel “terör tehlikesi” nereden kaynaklandı? Emperyalizmin bu yüzyılda Orta Doğu’da yarattığı yıkımdan... Irak, Afganistan, Suriye, Libya, Yemen… Emperyalizmin doğrudan saldırıları veya vekâlet savaşları sonunda bu coğrafyada milyonlarca insan perişan oldu. 

Ekim 2006’da Lancet, üç yıl içinde ABD işgali nedeniyle ölen Iraklıların sayısını 654.965 olarak hesaplayan bir makale yayımlamıştı. Benzer yıkımlar “rejim değiştirme operasyonları” içinde komşu ülkelere de taşındı. Sonuç, Orta Doğu’dan Avrupa’ya akan milyonlarca insan… 

Bu göçmenler bir anlamda “rövanş alıyorlar”: Ülkelerini, hayatlarını perişan edenlere sığınarak… O yüzden frenlenmelidir; emperyalizmin sorumluluğu da özellikle gizlenmelidir. 

Irkçı refleksler bu nedenle işe yarıyor; tetikleniyor: Gelenler farklıdır, çoğunlukla esmerdir ve tehlikelidir… Barbar Rusya’nın mağduru sarışın Ukraynalılar gibi değil… 

Irkçı ayrımın somut bir uygulaması İspanya’daki NATO toplantısının arifesinde gerçekleşti: Kuzey Afrika’dan İspanya’ya geçmeye çalışan 37 siyah ve esmer sığınmacı öldü; öldürüldü. Başbakan Sanchez ise “sınırlarımızı koruduk” dedi (WSWS, 27 Haziran).