'Doğunun tarihi niçin dinler tarihi olarak ortaya çıkıyor?' Marx’ın sorusu bu. Aydınlanmanın ışığı yüzünü yalayıp geçtikten sonra Doğu’da her şey bir kez daha din kostümünü giymeye çalışıyor.

Ortodokslar savaşı

Ukrayna'da Rusya yanlısı Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç, 2004'te, “Turuncu Devrim”le desteklenmiş bir dizi komplo sonucunda koltuğu Batı yanlılarına kaptırdı. Ancak 2010’da geri dönmeyi başardı, Başbakan Yulya Timoşenko'yu yenerek yeniden cumhurbaşkanı seçildi. Birkaç yıl sonra Turuncular tekrar atağa geçti. Temel motivasyonları Yanukoviç’in Avrupa Birliği ile yapılacak anlaşmaya ayak sürümesiydi. Yanukoviç de AB’ye soğuk bakmıyordu ancak bununla birlikte IMF’nin dayattığı “reformları”ı kabul etmekte zorlanıyordu. AB ortaklık anlaşmasını reddederek, bunun yerine bir Rus kredi kurtarma paketini tercih edince, Ukrayna'yı AB’ye bağlama taraftarları Kiev Bağımsızlık Meydanı işgal ederek ayaklandı. “Avromeydan” Turuncu ayaklanmanın nihai haliydi. Başını AB-ABD destekli faşistlerin çektiği bu ayaklanma Yanukoviç’i alaşağı etmeyi başaracaktı. 

“Faşistler” öyle rastgele söylenmiş bir laf değil. Yanukoviç'e yönelik isyanda Nazi işbirlikçisi Stepan Bandera'nın mirasına sahip çıkan Svoboda Partisi, Sağ Sektör, Azov Taburu ve S14 gibi faşist gruplar başı çekiyordu. Muratlarına erince Ukrayna devletinde orantısız bir güce kavuşmuş oldular. 2014'te kurulan yeni hükümette Neo-Nazi Svoboda Partisi'ne Başbakan Yardımcılığının yanı sıra üç bakanlık, başsavcılık ve iki valilik koltuğu verildi. Sağ Sektör bu dönemde yasal statü kazandı, Azov Taburu Milli Savunma bünyesine alındı. Avromeydan'daki milislerin komutanı sayılan Neo-Nazi Andriy Parubiy Ulusal Güvenlik ve Savunma Konsey Başkanlığına, Sağ Sektör'ün lideri Dmitri Yaroş da Genelkurmay Başkan Danışmanlığı'na atandı. Neo-Naziler böylece devlete yerleşti. Petro Poroşenko ve halefi Volodimir Zelenski de bu yerleşmeyi destekledi. 

Bu gelişmeler aynı zamanda Ukrayna'da Rusça konuşulan bölgelerde kopuşu tetiklemek anlamına geliyordu. Azınlık dilleri yasaklanmıştı; Rusça, Romence ve Macarca artık öğretilmeyecekti. “Komünizmden Arındırma Yasaları” ile Lenin'in heykelleri kaldırıldı, Sovyetlere ait simgeler ve isimler silindi. Bu kışkırtmaların doruğu Odessa'da yapılan bir maç sonrası Sağ Sektör'ün yönettiği grupların, Rusya yanlılarının sığındığı sendika binasını ateşe vererek 48 kişiyi diri diri yakmasıydı. Milletvekili Irena Farion katliamın ardından şöyle diyordu; “Şeytanlar cehennemde yanmalı. Futbol taraftarları asilere en iyisini yapıyor. Aferin!” Yani kaybeden sadece Yanukoviç değildi. Neo-Nazilerin organize atakları Ruslara Rusya’ya katılmaktan başka bir yol bırakılmamıştı. Ukrayna’ya Rusya müdahalesinin ön adımlarıdır. 

Bunlara bir de adı konulmamış “Ortodokslar Savaşı” eşlik etti. Savaşın merkezinde Rus Ortodoks Kilisesi ile uzun zamandır bu kiliseye bağlı olan Ukrayna Ortodoks Kilisesi duruyordu. Ukrayna Kilisesi savaşta en az Naziler kadar acımasızlaşmıştı, Rus Ortodoksları işbirlikçi hainlerden ibaretti. Sorun Ortodoksluğu kimin temsil edeceğinde kilitlenmişti. Haliyle bizim “Ekümenik” Fener Patrikhanesi de savaşın içindeydi. Yıllardır Fatih Kaymakamlığına bağlı olan önemsiz bir kalıntı olarak gösterilmeye çalışan Fener Patrikhanesi Rusya-Ukrayna arasındaki Ortodokslar Savaşının genelkurmay karargahıydı artık. 

***

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski bu ayın başında Türkiye’ye geldi. Resmi temaslarının ardından, 8 Temmuz’da, Fener Rum Patriği Bartholomeos’u ziyaret etti. Patrikhane’nin içindeki kilisede savaşta ölen Ukraynalılar için dua okundu. Bartholomeos, “Cumhurbaşkanı’na müteşekkiriz, barışın yeniden tesis edilmesine büyük katkı sağlıyorlar” dedi. Zelenski de “Dualarını askerlerimizden ve halkımızdan esirgemeyen Bartholomeos’a desteğini hissediyoruz” diyerek karşılık verdi. Ortodoksların bir kısmının duası savaşan Ukraynalılara yol gösteriyordu. Kilise hep savaşın içindedir. 

Ukrayna Ortodoks Kilisesi-Kiev Patrikhanesi Ukrayna'daki üç büyük Ortodoks kilisesinden biri. Bu kilise kuruluşunda İstanbul Rum Ortodoks Kilisesinin bir parçasıydı. 1051 yılından sonra bağlılığı giderek zayıfladı, İstanbul Patrikhanesi'nden bağımsızlık kazanmak için mücadeleye başladı. Bu mücadeleyi, 1686’da, Fener’den ayrılıp Moskova Kilisesi'ne bağlanarak taçlandırdı. Ukrayna Kilisesi, Rus Ortodoks Kilisesi’ne bağlı piskoposluktu artık. Sovyetler Birliği'nin yıkılış sürecinde Kiev Piskoposluğu Rus Ortodoks Kilisesi'ne başvurarak özerklik talebinde bulundu. İsteği kabul edildi. Kilisenin başına, 1995’te, Patrik Filaret geçti. Fakat Filaret, 1997’de Rus Ortodoks Kilisesi tarafından aforoz edildi. 2001 yılında 90’lı yaşlarının başındaydı. Salgın başladığında virüsün “Tanrının eşcinsel evliliğe yönelik cezası” olduğunu söyledi, kısa bir süre sonra Kovid-19'a yakalandı. Takdir-i ilahidir!

Bütün bunlar Rusya-Ukrayna savaşına paralel Ortodokslar Savaşının tezahürleri. Ukrayna ile birlikte Ukrayna Kilisesi de yönünü Batıya dönmüştü. Batı da ise, ne yazık, bir Doğu kilisesi yoktu. Doğu kilisesinin “eşitler arasında birincisi” Fener Patrikhanesi olaya böyle dahil oldu. O pozisyonuna dayanarak 2018’de Kiev Patrikhanesi'nin bağımsızlık isteğinin kabul etti. Böylece, Rusya Ortodoks Kilisesi'nden ayrılan Ukrayna Ortodoks Kilisesi dinen resmiyet kazanmış oldu. 

***

Ortodoks veya Doğu Kilisesi, kökeni Hıristiyanlığın kuruluş yıllarına dayanan bir Hıristiyan mezhebi. Cemaati 300 milyon kişi civarında. “Ortodoks” adlandırması Yunanca “orthos” (doğru-düzgün) ve “doksa” (düşünce-inanç) sözcüklerinin birleşiminden oluşuyor. Bu adlandırmada Hıristiyanlığın eski orijinal haline yakın olma iddiası da var. Resmi teze bakılırsa, Katoliklerle “kutsal ruh”un kaynağı hakkında farklı düşündükleri için yollarını ayırmışlar. Aslında altında bildik “Doğu-Batı sorunu” var. Nedenleri bulanık olsa bile ayrım çizgisi sert ve belirgin. Roma Kilisesi 1054 yılında Ayasofya'ya gönderdiği bir mektup ile Ortodoksluk ile bağını tamamen kopardı. Ardından iki kilise karşılıklı birbirlerini aforoz etti. Haçlı seferleri sırasında yolu İstanbul’a düşen Katolikler buna İstanbul’u yakıp yıkarak karşılık verdi. Aralarında, aforozu kaldırmış olsalar bile, kökleri kuruluş yıllarına dayanan derin bir husumet var. 

Ortodoks Kilisesinin başı, “eşitlerin birincisi”, Patrik ve İstanbul Başpiskoposu I. Bartholomeos. Doğu Ortodoks Kilisesinin diğer eşitleri İskenderiye, Antakya, Kudüs Patriklikleri. Bunlara Rusya, Sırbistan, Romanya, Bulgaristan, Gürcistan, Kıbrıs, Yunanistan, Polonya, Arnavutluk, Çek-Slovak ve Ukrayna Ortodoks Kiliseleri eşlik ediyor.

“Eşitler arasında birinci” ifadesi Fener’in Ortodokslar içindeki iktidarı açısından tartışmalı bir hale de işaret ediyor. Fener’in Rusya-Ukrayna savaşına tereddütsüz müdahil olması birinciliğinin altına çizmek istemesiyle yakından ilgili haliyle. Fener, Ukrayna Ortodokslarının bağımsızlığını tanıdığını açıklayarak “ekümenliğini” bir kez daha gösterme fırsatı buldu. Ancak bu aynı zamanda Rusya’ya savaş ilanı anlamına geliyordu. Rusya Ortodoks Kilisesi, Kiev'in bağımsız kilise talebinin kabul edilmesi üzerine Fener Rum Patrikhanesi ile tüm ilişkilerini kesti. Rusya Ortodoks Kilisesi de bağımsız kilise kararının yok hükmünde olduğunu ilan etti.

Bölünme en az Ortodoks-Katolik bölünmesi kadar derin. Ukraynalı siyasilere göre Rusya Ortodoks Kilisesi Kremlin'in çıkarlarına hizmet ediyor ve Ukrayna'daki ayrılıkçıları destekliyor. Bu yaklaşım Ukrayna’daki Rus Ortodoksları açık bir hedef haline getiriyor haliyle. Moskova'ya bağlı Ukrayna Ortodoks Kilisesi rahiplerinin Ukraynalı yetkililerin baskılarına ve provokasyonlarına maruz kaldıklarını iddia ediyor. Kuruntu değil bu; Zelenski geçen yıl, Kiev milletvekillerini Rus Ortodoks Kilisesini Ukrayna topraklarından çıkaracak bir yasa hazırlamaya çağırdı. Bu çağrının ardından Rus Ortodoksların mülklerine el konarak faşist guruplara dağıtıldı. Devlet destekli Neo-Naziler kiliseleri basıp talan etti. Olup bitenler Haçlıların Ortodoks İstanbul’u yağmalamasını hatırlatıyordu. Yani Batı destekli çeteler sadece Rus edebiyatını, müziğini ve dilini değil Rus dinini de yasakladı. Acımasız ve kuralsız bir savaştır.

***

“Kiliseye karşı kilise” politikasının yabancısı değiliz. Şimdi göçük eski rejim Fener’e karşı, Karaköy’de mukim bir “Türk Ortodoks Patrikhanesi” oluşturmuştu. Patriği Selçuk Erenerol “III. Eftim” olarak anılmak istiyordu. Yalnız bir sorun vardı, patrikhanenin cemaati yoktu. Bir ara Gagavuz aileleri etrafına yerleştirme planı bile yaptılar, patrikhaneye cemaat oluşturacaklardı. III. Eftim aslında bir “iş adamı”ydı, kilisede ekmek azalınca istifa edip işine bakmaya karar verdi, yerine oğlu “IV. Eftim” geçti. Kızı Sevgi Erenerol patriği ve cemaati olmayan patrikhaneye sözcü oldu. Sonra Sevgi Hanımı da Ergenekon davasına dahil edip, kilisenin egemenliğine son verdiler. Türk Ortodoksluğunun sonudur. 

***

Türk Ortodoksluğu yükünden kurtulan Fener Patrikhanesi sınır ötesi operasyonlar yapıyor artık, Batı yanlısı Ortodoksların tartışmasız lideri olmaya adım adım yaklaşıyor. Ukrayna Ortodoks Kilisesi gibi Fener’in desteklediği Balkan Ortodoks Kiliseleri de Rusya Ortodoks Kilisesi ile bağlarını koparmaya çalışıyor şimdi. Çatışma sert. Ukrayna Ortodoks Kilisesi'nin başkanı Metropolitan Epifani, Bartholomeos'tan Rus Ortodoks Kilisesi'nin başı Patrik Kirill'in “kafir ilan edilmesini” istedi. Makedonya ve Karadağ Kiliseleri de Fener tarafından sistematik olarak kışkırtılıyor. Nerede duracağı belli olmayan kanlı-karanlık bir savaş bu.

Anlamı şu; Ortodoksluk, Balkanlar NATO tarafından parçalanana kadar Avrupa’nın ideolojik-kültürel sınırıydı. Ortodoksluk Doğu demekti. Balkanlar dağılınca Avrupa sınırı Ortodoksluğu da kapsayacak şekilde açıldı, Yunanistan dahil pek çok Ortodoks ülke AB’ye dahil oldu. Böylece AB’nin yeni sınırı İslamiyet olarak belirlendi. Türkiye’nin dışarıya itilmesi ve bir sınır ülkesine dönüşmesinin kısa tarihidir. Tabii Ortodoks Rusya da hala dışarıdadır ve Ukrayna’da yeni bir Doğu sınırı çizilmeye çalışılmaktadır. Moskova-Kiev-İstanbul hattında süren tuhaf bir savaşla karşı karşıyayız şimdi. Engin Solakoğlu işaret etti, savaşın öteki cephesini toparlayıp anlamaya-anlatmaya çalıştım.

“Doğunun tarihi niçin dinler tarihi olarak ortaya çıkıyor?” Marx’ın sorusu bu. Aydınlanmanın ışığı yüzünü yalayıp geçtikten sonra Doğu’da her şey bir kez daha din kostümünü giymeye çalışıyor. Ama din insanların kendi aralarındaki maddi çatışmaların bir yansımasından başka nedir ki? Sorunun cevabı hem zor hem kolay haliyle; Tarihi yapan sınıfların izinden gidilmediğinde yazılacak her tarih eninde sonunda bir dinler tarihi olarak görülecektir.