'Madencinin tek çözümü var. Tüm ocaklar kamulaştırılmalı, yer altı ve yer üstü zenginlikleri patronların yağmasından kurtarılmalı. Patronu kömür ocağından dışarıya atmalı.'

Kömür ocağına yuvalanan patron

Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirdiği katliamın üzerinden henüz birkaç ay geçmiş. AKP kendisine yönelik tepkileri sadece Erdoğan’ın Soma sokaklarında efelendikten sonra markette kıstırdığı işçiyi tokatlamasıyla bastıramayacağının farkında. Biraz da bu nedenle, içinde madenlerde çalışma sürelerinin düşürülmesi ile yer altında en düşük ücretin iki asgari ücrete yükseltilmesi de bulunan bir torba yasayı Meclis’ten geçiriyor. Düzenleme 11 Eylül 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giriyor.

Giriyor girmesine ama küçük bir hesap hatası ortaya çıkıyor. Bu hata, patronların ceplerinden bir kuruş fazla çıkmasına neden olacak her şeye son derece tahammülsüz olmalarını dikkate almamak oluyor. Aynı gün Zonguldak’ta bir araya geliyorlar. 22 ayrı özel maden işletmesinin patronu, yükselecek maliyetleri gerekçe göstererek tüm ocaklarda faaliyeti durdurma kararı alıyor.

İsteklerini kamera karşısına geçen bölgenin rödovans tekeli Demir Madencilik’in patronu Salih Demir sıralıyor: “TTK’ya ödenen rödovansın kaldırılarak saha ruhsatlarının kendilerine verilmesi, sigorta primi alınmaması, iş güvenliği için harcayacakları paranın yarısının devlet tarafından karşılanması…”

O gece 2 bin maden işçisi bir anda kendini kapını önünde buluyor. Sayı bir hafta içinde 4 bine ulaşıyor. AKP’nin yaptığı düzenleme, patronlar için hem işçilere hem devlete karşı bir şantaja dönüşüyor.

AKP kurmayları başlıyor patronların kapısını aşındırmaya. Konunun ilk bakanlar kurulunda gündeme alınacağı sözü veriliyor ama işe yaramıyor. Şantaj, maliyet farkının tümüyle karşılanacağı konusunda mutabakata varılmasıyla sona eriyor.

Bu arada… AKP, şantaj da yapsa patronları seviyor. Salih Demir, 2018 yılındaki yerel seçimler dahil pek çok kere AKP’den aday adayı oluyor.

Şantajcılar arasında Ermenek’teki maden patronları da var. Torba yasa yürürlüğe girer girmez, onlar da bir araya geliyor ve ilçedeki 9 maden ocağında üretimi durduruyor. Bunun sonucu Ermenek’te işten çıkarılan madenci sayısı bir hafta içinde bin 500 oluyor. Zonguldak’tan farklı olarak burada patronlar üretime yeniden başlamak için işçilere yemek ve servis konusunda maliyet kısıntısı teklif ediyor. Zaten boğazına kadar borçlu işçilerin önemli bir bölümü buna tamam demek zorunda kalıyor.

Tam bir hafta sonrasıdır, 2014 yılının 28 Ekim günü su basması sonucu 18 işçinin boğularak yaşamının yitirdiği Ermenek’teki maden ocağı işte bu ocaklardan bir tanesidir.

“Yemek dışarıda yenmiş olsaydı belki bu facia yaşanmayacaktı. Biz yemek ve servis verilmediği için işbaşı yapmamıştık. Bu arkadaşlar da maddi sıkıntılar nedeniyle, başlamışlar. Mecbur kaldıkları için…” İşçilerden biri durumu işte böyle anlatıyor.

Bu ocak dahil, Ermenek’teki çoğu madenin saha ruhsatı Özbey ailesine ait bulunuyor. Patron Abdullah Özbey 95’te Refah Partisi milletvekilli. Sonrasında sıkı AKP’li. 2003’te Kimpaş davası sanığı. 18 madencinin ölümünden de iki yıl yatıp çıkıyor.

Aylardır alamadıkları ücretleri için iki gün önce Ermenek’ten Ankara’ya yürümek isteyen ve jandarmanın biber gazı ve plastik mermi kullanarak dağıttığı maden işçileri işte bu ailenin işlettiği ocaklarda çalışıyor.

2014 yılında Ermenek’te 18 madencinin ölümüne sebep olan Özbey ailesinin bir de suç ortağı bulunuyor. Katliamın olduğu ocağı Uyar Madencilik işletiyor. Uyar ailesi aynı zamanda Soma’da Darkale maden ocağını da işletiyor. 2012 yılında Soma’daki bu ocakta çıkan yangında 9 işçi yaralanıyor. İşçiler önlemlerin alınması talebiyle iş bırakıyor. AKP’ye yakınlığı ile bilenen Uyar ailesi, bakanlığın “hızlı” denetimiyle üretime devam ediyor. İş kazaları da sürüyor. Sonuncusu 28 işçinin mahsur kaldığı ve 1 işçinin yaşamını yitirdiği katliamdır ve Ermenek’te 18 işçinin ölümüne neden olan faciadan birkaç hafta öncesine denk gelir. Olayın üstüne ocak kapatıldı. Tabi Uyar ailesi burada çalışan onlarca işçinin birikmiş ücret ile ihbar ve kıdem tazminatı alacaklarını ödemedi.

Bu hafta başında Ermenek’teki madencilerle aynı gün Ankara’ya yürümek isteyen ve yolları Soma madenci mezarlığında polis tarafından kesilen maden işçileri onlardı. 748 madenci, 8 yıldır ücret ve tazminat haklarını alamıyor. Şimdi Bağımsız Maden-İş Sendikası’nda örgütlendiler ve birlikte mücadele ediyorlar.

Bu uzun hikâyenin kısa özetine gelecek olursak.

Türkiye’de özelleştirmeyle birlikte pek çok alanda olduğu gibi taşkömürü işletmeciliğinde de birinci öncelik, maden patronlarının kazançlarının güvence altına alınmasıdır.  Patronlar kömür ocağına yuvalanmış. İş cinayetleri, ödenmeyen ücretler, verilmeyen tazminatlar, patronlara verilen maden ruhsatlarının iptal edilmesine neden olmuyor. Bu öncelik, kömür işletmeciliğinin zayıflamasının da, maden işçilerinin koşullarının kötüleşmesinin de temel nedenidir. 

Madencinin tek çözümü var. Tüm ocaklar kamulaştırılmalı, yer altı ve yer üstü zenginlikleri patronların yağmasından kurtarılmalı. Patronu kömür ocağından dışarıya atmalı.