Örgütlü Kolombiya Solu’nun da Haziran’da faşist adaya baskın çıkması, Latin Amerika pembe dalgasını genişletmesi beklenir. 

Kolombiya’da başkanlık seçimi

29 Mayıs’ta Kolombiya’da başkanlık seçimi yapıldı. Sol cepheyi oluşturan Tarihsel Pakt adayı Gustavo Petro %40,3 oy aldı. İkinci ve üçüncü sıraları iki sağcı aday paylaştı: Faşist özellikleri öne çıkan Rodolfo Hernandez %28,2 ve Merkez Sağ’dan Federico Gutierrez %23,9’luk oylarla… 

İkinci tur 19 Haziran’da Petro ve Hernandez arasında yapılacak.      

“İkinci pembe dalga”dan geçen Latin Amerika için önemli bir seçim… 2018’den bu yana Meksika, Arjantin, Peru, Honduras ve Şili’de başkanlıklar Sol’a geçti.  Kolombiya kervana katılacak mı?   

50 milyonluk nüfusuyla Kolombiya, ayrıca da önem taşır.  ABD’nin Latin Amerika’daki en sadık müttefikidir. İktidarın sola geçmesi ABD’nin bölgesel tahakkümünü aşındıracaktır.

Kolombiya’da sol, ilk kez iktidar eşiğine geldi. Nasıl mümkün oldu? Bu eşik 19 Haziran’da aşılabilecek mi? Türkiye solu için de önem taşıyan sorular… 

Solu yükselten 2021 ayaklanması

Nisan 2021’de Kolombiya yaygın, yoğun bir halk ayaklanmasıyla sarsıldı. Bu olayları Mayıs 2021’de burada aktarmıştım. Hatırlatarak bugüne taşıyalım.

Latin Amerika’da neoliberal dönüşümü kesintisiz uygulayan ülkelerden biri Kolombiya’dır.  Başkan Duque 2020’nin korona salgınını da neoliberal insafsızlık içinde yönetti. Uzun, sert kapanma dönemi, emekçilere herhangi bir gelir desteği sağlanmadan yürütüldü. 

2020 sonunda “nüfusun en yoksul yüzde 50’sinin tamamen dibe vurduğu, orta sınıfların da etkilendiği” belirlenecektir. Bu ortam, Nisan 2021’de neoliberal bir vergi reformu ile ağırlaştırıldı. Ücretlilerin vergileri yukarı çekildi; temel tüketim mallarına uygulanan KDV oranları %19’a yükseltildi. 

İlk tepki olarak İşçi Sendikaları Merkezi genel grev ilan etti. Grevler sokak protestolarıyla desteklendi. Daha da önemlisi hızlı, kapsamlı bir örgütlenme ile bütünleşti. Öğrenci hareketi öne çıktı. Neoliberal reformlar yüksek eğitimi metalaştırmış; çok sayıda öğrenciyi borçlandırmış ve yoksul üniversite öğrencilerinin sayısını artırmıştı. Kadınların, memurların, tüm toplumsal örgütlerin de katıldığı bir Ulusal Grev Komitesi oluşturuldu. 

Grev yaygınlaştı; etkili oldu. Hükümet aşırı şiddete başvurdu. Güvenlik güçleri, 41 ölüm, yüzlerce kayıp ve cinsel taciz nedeniyle suçlandı. Kalkışmalar da sertleşti. Karakollar basıldı. Ülkenin üçüncü büyük kenti Cali, bir süre devlet güçlerinin denetiminden çıktı. 

Sonunda Başkan Duque uzlaşmaya razı oldu. Vergi reformunu geri çekti; Maliye Bakanı istifa etti. Grev Komitesi, neoliberal uygulamaları da hedefleyen bir talep listesi  getirdi. Hükümet müzakereleri uzattı; giderek etkisizleştirdi. 

Halk örgütlenmesi siyasete taşınıyor 

Kritik bir gelişme, halk ayaklanmasının dağılmasını önledi: Kalkışmayı sürükleyen örgütler siyasete taşındı. Grev Komitesi’nde yer alan parti ve topluluklar Tarihsel Pakt cephesini oluşturdu. Pakt, Nisan 2022 parlamento seçimlerine katıldı. Büyük başarı kazandı; Senato ve Temsilciler Meclisi’nde ilk sıraya yerleşti. 

Solcu Senatör Gustavo Petro’nun kurduğu Colombia Humana partisi de Tarihsel Pakt’ı kuran örgütler arasındadır. Petro, eski bir gerilladır. 1985’te tutuklanmış; 1990 sonrasında yasal siyasete katılmıştır. 

Gustavo Petro, bir süre başkent Bogota’nın belediye başkanı oldu; senatörlük yaptı; 2018 başkanlık seçimine de katıldı. Tarihsel Pakt’ın 2022 başkan adayını belirleyen ön-seçimi ezici çoğunlukla kazandı. 

Kolombiya, suikast kurbanı muhalif siyasetçilerin sayısı bakımından benzersiz bir ülkedir. Kurbanlar içinde üç başkanlık adayı da yer alıyor. 2018 seçimi arifesinde Petro da bir suikast teşebbüsü atlatmıştı. 2022 seçim kampanyasını emek-yanlısı reformist bir programa dayandırdı. “Sosyalizm” suçlamalarını “mülksüzleştirme hedeflemiyorum” diye karşıladı. 

Merkez-sağ dağılıyor 

Nisan-Mayıs parlamento ve başkanlık seçimlerinin oy dağılımı, Kolombiya siyasetinin geleneksel yelpazesine uymuyor. Ülke uzun bir süre boyunca kesintisiz olarak egemen sınıfların liberal ve muhafazakâr kanatları tarafından (adeta dönüşümlü olarak) yönetilmektedir. 

Halk muhalefetleri şiddet yoluyla bastırılmış; farklı partilerce temsil edilen egemen   sınıfların iktidarını tehdit edememiştir. Kolombiya, belki de bu nedenle, askerî darbelerle tanışmamıştır. Uyuşturucu mafyası, gerilla hareketleri ve tutucu iktidarların bileşkesi ise, ülkeyi kronik bir şiddet ortamına mahkûm etmiştir.

Egemen blokun liberal / muhafazakâr kanatlara ayrışması, bugüne kadar geçerli kaldı. Yarım yüzyıl boyunca kırları, kent varoşlarını sarsan gerilla ayaklanmaları 2016’da liberal başkan Manuel Santos ile FARC arasında imzalanan barış anlaşması ile son buldu. Santos’u izleyen iki muhafazakâr başkan (Alvaro Uribe ve Ivan Duque) bu anlaşma ile barışık değildir.

Başkanlık seçiminin ilk turu ise sürprizle sonuçlandı. Halk ayaklanmasında Başkan Duque yıpranmıştı; onun desteklediği muhafazakâr aday (Gutierrez) elendi. Liberal kanat ise ortak bir adayda birleşememişti. Bu boşluk, Petro tarafından dolduruldu. Milyoner bir iş adamı, faşist eğilimleri nedeniyle “tropikal kuşaktaki Trump” unvanını alan Rodolfo Hernandez ise, solcu Petro’nun rakibi oldu. 

Yazının başındaki oy dağılımına göz atın. Faşist ve muhafazakâr sağcı adayların toplamı %52,1’dir. Bu blok ikinci turda ılımlı sol Petro’yu yenilgiye uğratacak mı? 

Egemen blok faşizmi yeğliyor

Hernandez’in bir partisi yoktur. Parlamentoda temsil edilmeyen Yolsuzluklarla Mücadele Birliği adına seçime girmiştir. Devleti küçülterek yolsuzluğu önleme iddiasındadır. Bu neoliberal yöneliş dışında tutarlı bir siyasal çizgisi yoktur.  Ama faşist saplantıları dikkat çekmekte; sol basın tarafından vurgulanmaktadır. 

Hitler’i, “büyük bir Alman düşünürü olarak takdir ettiğini” söylediğini; göçmen kadınları “yoksul çocuk üreten bir fabrikaya” benzettiğini; onlara “fazlasını besleyemeyiz; daha fazla çocuk yapmayın” dediğini öğreniyoruz (Telesur, 30 Mayıs 2022). Gustavo Petro’nun Başkan Yardımcısı adayı Francia Marquez, siyah azınlıktan bir kadındır. Faşistlerin doğal hedefidir. 

Hernandez’in örneklerini verdiğim söylemi, ciddiye alınamayacak hezeyanlar olarak geçiştirilebilir. Ne var ki Trump, Bolsonaro gibi kişiler benzer saçmalıklar sayesinde iktidara geçebildi; ülkelerinde faşizmin gelişmesine katkı yaptı. 

Belki de kapitalizmin günümüzdeki bir bozukluğu Kolombiya’da da yaşanmaktadır. Sınıfsal uzlaşma yeteneğini, esnekliğini yitirmiş olan egemen sınıflar, reformist sol seçeneklere karşı dahi faşizme yönelmektedir. Nitekim Gutierrez seçmenlerini, “ülkeyi sol tehlikeye karşı korumak için Hernandez’i desteklemeye” çağırmıştır. 

Benzer örnekleri farklı tarihlerde, biçimlerde ABD’de, Britanya’da, Türkiye’de, Hindistan’da, Brezilya’da gözledik; yaşıyoruz. 

Öte yandan Kolombiya’ya özgü olmayan bir fark söz konusudur. Halk sınıflarının kendiliğinden ayaklanması, örgütlenerek siyasete taşınmıştır. Gezi kalkışması sonrası Türkiye’sinin aksine… 

Benzer bir süreçten Şili de geçti. Halk kalkışması örgütlendi; bir yıl içinde sol bir cephe içinde birleşti; siyasete taşındı. Egemen sınıflar bloku başkanlık seçiminin ilk turunda elendi. Aralık 2021’deki ikinci turda, sosyalist Boric ilk turu önde bitiren faşist Katz ile yarıştı. Bu aşamada örgütlü sol faşizme baskın çıktı. Yüzde 58 oy toplayan Boric, Şili’ye başkan seçildi. 

Örgütlü Kolombiya Solu’nun da Haziran’da faşist adaya baskın çıkması, Latin Amerika pembe dalgasını genişletmesi beklenir. 

Tarihsel deneyimler, benzerlikler yanıltıcı olabilir; sınıf mücadelelerine dersler de getirebilir. Türkiye için de keza…