Neoliberal dönemde Ordu, Myanmar kapitalizmi ile bütünleşmiş, şirketleşmiş; komutanlar ve aileleri bu dönüşümden cömertçe nemalanmıştır.

Asya’da askerî faşizm: Myanmar II

50 milyonluk yoksul bir Asya ülkesi olan Myanmar (önceki adıyla Burma), acımasız bir askerî faşizmin sancıları içindedir. Geçen hafta ana tabloyu betimlemeye çalıştım. Kısaca tekrarlayayım. 

Myanmar için “olağan hal”, askerî rejimlerdir. 1948’de başlayan bağımsızlık döneminin dörtte üçünde ülke, darbelerle veya “anayasal olarak” iktidara gelen komutanlar tarafından yönetildi. Anayasaya göre Ordu (“Tatmadaw”) “ulusal güvenlik tehdidi” gerekçesiyle hükümeti görevden alabilir.

Kasım 2020 seçimlerini, önceki beş yıl ülkeyi yönetmiş olan Aung San Suu Kyi’nin Ulusal Demokrasi Birliği (NLD) ezici çoğunlukla kazandı. Anayasayı değiştirmesi gündemdeydi. Yenilenen parlamentonun toplanması önlendi. 1 Şubat 2021’de Ordu iktidara el koydu. NLD yöneticileri ve Suu Kyi tutuklandı.

Darbe sonrasında protestolar, şiddetle bastırma, silahlı direnme eylemleri tırmandı. Bir yılda 12.000 kişinin öldürüldüğü tahmin ediliyor. 

Gelişmeleri bazı ayrıntılarla aktaralım. 

İlk direnme dalgası  

Myanmar bağımsızlığının kurucu gücü, Britanya sömürgeciliğine ve Japon işgaline karşı mücadeleyi üstlenen Ordu’dur (“Tatmadaw”). Bu özellik Ordu’ya yasal ayrıcalıklar sağlamış; bunlar zamanla artmış, kemikleşmiştir. 

Neoliberal dönemde Ordu, Myanmar kapitalizmi ile bütünleşmiş, şirketleşmiş; komutanlar ve aileleri bu dönüşümden cömertçe nemalanmıştır. Zamanla Myanmar’ın yozlaşmış bir askerî faşizme dönüştüğü söylenebilir. 

2021 darbesi ile askerî faşizm, kendi karşıtını da yarattı: İşçi ve köylü sınıflarından kaynaklanan, giderek silahlanan bir halk direnmesi…  Toplu tepkileri işçi sınıfı başlattı. Örgütlenmenin ilk bileşeni grev komiteleri oldu. İktidarı engellenen NLD sonradan kervana katıldı (A.M. Thant ve Y. Aung, Frontier Myanmar, 4 Mart 2021).

Cunta, direnme hareketini ölçüsüz şiddetle bastırmayı kararlaştırdı. Protestolara, gösterilere ateş edildi; yakalananlar işkence gördü; ölenler otopsi dahi yapılmadan ailelerine verildi. 

Ordu, kritik yörelerde tüm muhtarları, yerel yönetimleri değiştirdi. Yeni görevliler, mahallelerinde, köylerinde, yörelerinde şüpheli nüfus hareketlerini derlemekle, güvenlik güçlerine bildirmekle görevlendirildi. 

Silahlı direnmeye geçiş

Şiddet yöntemleri, silahlı direnmeleri tetikledi.  Muhbir muhtarlar kovuldu, değiştirildi; işbirlikçiler öldürüldü. Birkaç ay içinde yerel yönetimlerin %60’ının muhaliflerin denetimine geçtiği haberleştirildi (Asia Times, 3 Nisan 2020; Frontier Myanmar, 14 Mayıs 2021).  

Myanmar Today’deki haberlere göre köylerdeki muhalefet, bazen tüm köyler yakılarak cezalandırılmaktadır.  Sonuç kırsal bölgelerde silahlı direnme gruplarının artması olmuştur. Köylülük, böylece silahlı halk muhalefetinin bir bileşeni olmuştur.

Darbe sonrasında silahlı direnmeye çeşitli örgütler içinde 100.000 kişinin katıldığı; donanımlı birliklerdeki gerillaların sayısının ise sadece 40.000 olduğu bildiriliyor (Myanmar Now, 6 Mayıs 2022; War on the Rocks, 23 Haziran 2022).  

Cunta, silahlı direnmeyi ağır silahlarla ezmeye çalışıyor. Kentlerde yaygın silahlı direnme imkansızdır. Kentli militanların katılımıyla güçlenen kırsal gerilla Ordu’yu yıpratmaktadır; ama bölgelerde egemenliği kalıcı kılacak silahlanma yetersizdir. 

Etnik muhalefet ve siyasal örgütlenme 

Myanmar, kuruluşundan bu yana nüfusun üçte birini oluşturan etnik azınlıkların silahlı muhalefeti ile iç içedir. Ordu ile etnik ve yerel ayaklanmalar arasında savaş süreklidir. Sık sık ateşkes anlaşmaları ile kesintiye uğramasına rağmen… 

Sömürge döneminden bugüne taşınan, bazıları tam donanımlı ordularla ayakta duran, kimi bölgeleri fiilen yöneten on örgüt söz konusudur. Myanmar hükümeti bunlarla baş edememiş; 2015 ve 2018’de hepsini kapsayan iki ateşkes anlaşması yapmıştır. 

Çoğunun yerel, etnik, ulusal bağımsızlık örgütleri olduğu anlaşılıyor; ama (Tüm Burma Öğrencileri Demokratik Cephesi gibi) farklıları da var. Bazı örgütlerin darbe sonrasında yaygınlaşan kırsal gerillalara silahlı eğitim verdiği anlaşılıyor. İktidarı hedefleyen bir işbirliği ise, kapsamlı, siyasal anlaşmaları gerektirecektir. 

Bu aşamaya geçiş, halk muhalefetinin ve direnme hareketinin ülke düzeyinde siyasal örgütlenmesine bağlıdır. Bu tür örgütlenmede 2015-2020 döneminde ülkeyi, Ordu ile uyumlu bir işbirliği içinde yönetmiş olan Suu Kyi’nin partisi NLD öne çıktı.

Tutuklanmayan NLD kadroları Nisan 2021’de, düzen-içi muhalefetten bazı çevrelerinin de katılımıyla bir Ulusal Birlik Hükümeti (“National Unity Government / NUG”) oluşturdu. Demokrasiye dönüş hareketinin ülke dışında temsilciliğini üstlendi.  Cuntaya karşı muhalefetin, Myanmar ekonomisinde önemli yer kaplayan yabancı sermayeyi tedirgin etmemesi gerekiyordu.

Bazı silahlı direnme örgütlerinin Halk Savunma Güçleri (“Peoples Defence Forces / PDF”) adı altında NUG ile bütünleştirildiği de duyuruldu. Bu adımın büyük ölçüde sembolik özellik taşıdığı anlaşılıyor. 

Devrimci muhalefetten bir ses…

Darbe sonrasında işçi ve köylü sınıflarından kaynaklanan silahlı direnme, orta-sağ NLD’nin öncülüğünü kabul etti mi? Myanmar bağımsızlık hareketi ile tarihsel bağları olan devrimci, Marksist örgütler etkili değil mi?

Bu soruları yanıtlayacak ayrıntılara ulaşamadım. 12 Mart 2021 tarihli Monthly Review Online’da Nyan Aung imzasıyla yayımlanan “Burma’da Şubat Devrimi” başlıklı yazı, Marksist bir muhalefetin varlığını, ana görüşlerini gösteriyor. Sosyalist cepheden bir ses olduğu için de önem taşıyor.

Aung’a göre, bağımsızlık sonrasında Burma komünistlerinin tasfiyesi, Ordu’nun ve üst düzey komutanların iş hayatı ve ekonomi ile bütünleşmesine yol açmıştır. Devletin ve ekonominin yönetimi de “askerî - bürokratik bir kast” tarafından üstlenilmiştir. 

Yazıda, ülkeyi beş yıl boyunca yöneten Suu Kyi’nin devrimci olmadığı, bir orta sınıf hareketini temsil ettiği vurgulanıyor. Hükümeti yönetirken de Ordu’nun siyasal denetimini meşru görmüş; ılımlı reformlarla yetinmiştir. “NLD yönetimi altında etnik azınlıklar, işçiler, köylüler de baskı görmüş, gözaltına alınmıştır”. 

Aung, darbe sonrasını şöyle betimliyor: “Orta sınıflar, askerî yönetimle işbirliği yapmamakla yetiniyor. Toplumsal çürüme ise sınıf mücadelesini yükseltiyor. İşçi sınıfı, ilerici gençlik, köylülerin de katılımıyla eski topluma saldırıyor. Bugünkü hedefimiz, her yerde genel grev komiteleri ve öz-yönetim organları kurmaktır.” 

İlerideki hedefler de özetleniyor: “Seçilmiş temsilcilerle bir Ulusal Kongre’nin ve geçici bir devrimci hükümetin kurulması; halk düşmanlarına karşı topluca ayaklanarak eski toplumu paramparça etmek; sonra da yeni, demokratik ve sosyalist bir toplumun inşası…” 

Nyan Aung’un yazısı, Enternasyonal’den bir mısra aktarılarak son buluyor. Tuhaf bir tesadüf, darbeyi izleyen günlerde Myanmar kırsalında çekilmiş bir internet videosu ile karşılaştım. Köylülerden oluştuğu anlaşılan bir topluluk, geleneksel sazlarının eşliğinde Enternasyonal’i terennüm etmekteydi. 

Biraz yadırgadım; ama videoyu arkadaşım Ahmet Haşim’e “Burma kırsalında köylüler ve Enternasyonal! Ne güzel…” mesajıyla aktardım. Belki Nyan Aung da oradaydı; yazısı bu olasılığa işaret ediyor. 

Not: Yazılarıma birkaç hafta ara vereceğim. Okurlarımdan ve Sol Haber’den hoşgörü rica ederim.