Müyesser Yıldız'ın avukatı Erhan Tokatlı soL'a konuştu: Bu kumaştan bu elbise çıkmaz...

Tutuklanan OdaTV Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız'ın avukatı Erhan Tokatlı soL'a yaptığı açıklamalarda, 'Biz kabul etmiyoruz ama burada gerçekten bir 'ifşa' varsa, iki tane 'FETÖ'cünün 'ifşa'sı var. Bu da suç değil zaten' dedi.

Haber Merkezi

Casusluk suçlamasıyla 4 gün önce gözaltına alınan OdaTV Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız ve astsubay E.B tutuklandı.

Yıldız'ın avukatı Erhan Tokatlı soL'a yaptığı açıklamalarda gözaltı sürecini ve Yıldız'a yöneltilen suçlamaları anlattı. Haberlerde suç teşkil eden unsurlar olmadığını söyleyen Tokatlı, "İki yazı savcılık makamı tarafından 'ifşa' olarak değerlendiriliyor. Yazıları açıp baktık, 'ülke güvenliğini ihlal eden bir şey var mı' diye, örneğin ilk yazının sondan ikini paragrafında söz konusu genereallerin 'FETÖ' firarisi iki kişi olduğunu ima ediyor. Yani biz kabul etmiyoruz ama burda gerçekten bir 'ifşa' varsa, iki tane 'FETÖ'cünün 'ifşa'sı var. Bu da suç değil zaten" diye konuştu.

Yine isimsiz ihbar...

Tokatlı şunları söyledi:

"Müyesser Yıldız 4 gün kadar gözaltında kaldı. Gözaltında kalma gerekçesi, gözaltına alınma gerekçesi ve hakkındaki soruşturmanın atılı suçu Ceza Kanunu'ndaki bizim 328. madde dediğimiz 'siyasal veya askeri casusluk' denilen özü itibariyle 'casusluk' suçlaması. Böyle başlayan bir soruşturma, özü itibariyle gözaltı süresinin son günü olduğu için savcılık huzurunda ifadeyi verdik. Biz dosya hakkında resmi anlamda hiçbir şey bilmiyoruz, yoksa malum medyada çıkanları biz de okuyoruz ama muhatap kabul etmemek anlamında savcılık huzuruna çıkıncaya kadar onların hiçbirine cevap vermedik. 'Milli Savunma Bakanlığı'nın şikayetiyle başlayan soruşturma' diye söylentiler vardı, savcı bey bize orada bize dedi ki, Kasım 2019'da İstanbul'dan isimsiz ve imzasız bir ihbar mektubu geliyor. Bu ihbar mektubunu bakan göndermiştir, bakanlık göndermiştir veya başka şahıs göndermiştir, bilmiyorum.

Netice itibariyle imzasız, isimsiz bir ihbar mektubu geliyor, soruşturma başlıyor, soruşturmanın şüphelisi Müyesser Hanım değil, E.B. isimli astsubay. Bu E.B. isimli astsubay hakkında bir dinleme kararı alınıyor. Dinlenirken de Müyesser Hanım'la görüşmeleri oluyor. 'Görüşmeye takılma' denilen şey bu. Sonrasında Müyesser Hanım'ı da dinlemeye başlıyorlar. Bu arada ise bazı görüşmeler oluyor. Tabii bu görüşmelerinde hiçbirinde yasal anlamda suç teşkil eden bir şey yok, bizce. Dolayısıyla biz yapılanın casusluk olamayacağını söylüyoruz çünkü casusluk için o temin edilen belgeler için bir gayret içerisine girilmesi lazım. Bakıyorlar ki, aramaların hepsini E.B. yapıyor, Müyesser Yıldız tarafından yapılan bir tane arama yok. Yani haber kaynağınız arıyor, bir şeyler söylüyor, siz de sadece dinliyorsunuz diye düşünün, durum bu. Orada bazı bilgiler söyleniyor o bilgilere bakıyorsunuz, hiçbiri gizli değil, ülkenin güvenliğiyle ilgili de değil. Konuşmaların içeriğinde ulusal menfaatleri ihlal eden bir unsur da yok. Dolayısıyla biz de deik ki, 'Bu kumaştan bu elbise çıkmaz'. Sonra savcılıkta ifade bittikten sonra, tutuklamaya sevk edildikten sonra, 'casusluk' olmadı bu sefer de 'ifşa' olsun deniyor. İşte bu bahsettiğimiz bilgilerin açıklanması. Hangi belge ve bilgiler bunlar? E.B. isimli şahıstan aldığı bilgiyle yazıldığı iddia edilen iki haber karşımıza çıkıyor."

'Yazıda kullanılanlar açık kaynak'

"Bu yazılardan bir tanesi, 24 Aralık'ta yayımlanan, 'Kim bu Hafter'le görüşen Türk komutanlar' isimli haber, diğeri de 20 Ocak'ta yayımlanan bir yazı. Orada da Libya'da görevlendirilen korgeneralle ilgili, 'kim görevlendirildi', 'gidenin yerine kim geldi' bu bilgiler var. Bu iki yazı savcılık makamı tarafından 'ifşa' olarak değerlendiriliyor. Yazıları açıp baktık, 'ülke güvenliğini ihlal eden bir şey var mı' diye, örneğin ilk yazının sondan ikini paragrafında söz konusu generallerin 'FETÖ' firarisi iki kişi olduğunu ima ediyor. Yani biz kabul etmiyoruz ama burda gerçekten bir 'ifşa' varsa, iki tane 'FETÖ'cünün 'ifşa'sı var. Bu da suç değil zaten. 

Diğer yazıya baktığınızda onda da yazının içeriğinde kaynak olarak kullanılan şey, Yunan açık kaynakları, İtalyan medyasına çıkanlar. E.B. zaten yok, olmadığı gibi kaynaklar da açık. Kaldı ki, görevlendirilecek olan korgeneralle ilgili devlet görevlisi pek çok ismin beyanı var. Onlar söylüyor zaten, şu gidecek, bu gidecek diye. Yazının içerisinde SADAT'çıların açıklamaları da var. Müyesser Hanım, 'Afrika'da, Ortadoğu'da bizim güneydoğumuzda, bize yakın olan komşu coğrafyada vekalet savaşları var. Bu vekalet savaşlarını büyük devletler yürütüyor. Bu devletlerin desteklediği şirketler var. Onların sivil askerleri, sivil unsurları, paralı askerleri burda. ABD'nin güvenlik şirketleri burada fakat buna rağmen bu devletler kendi yaptıklarını kabul etmiyorlar. Siz niye yapıyoruz diyorsunuz? Ülkenin milli menfaatlerine neden zarar veriyorsunuz? Yapmayın ey devlet büyükleri!' diyor mealen. Yani kendisini 'ifşa' ile suçlandığı yazıda esasen kendisi devlet büyüklerini ikaz ediyor. Bakınca burada olay saçma bir noktaya geliyor: ilk suçlamada, 'Tamam sen yazdıklarını yazdın da, yazmadıklarını da kim bilir kime verdin' deniyor. Bu iki haber için de 'Sen bunları ifşa ettin' deniyor. Gerçekten anlamak mümkün değil.

Şu anda bir soruşturma yürütülüyor. Ya 'takipsizlikle' yani 'kovuşturmaya yer olmadığı' kanaatiyle bitecek ya da iddianame ile bitecek. 'Takipsizlik' verilirse iş bitecek ve herhangi bir yargılama süreci yaşanmayacak, iddianame olursa o suçtan yargılama olacak. Ama neyi yargılayacaklar onu da bilmiyoruz çünkü bakıyoruz, bu kumaştan bu elbise çıkmıyor."