Avrupa ekonomilerinde Çin telaşı

Covid-19 salgını nedeniyle emperyalist ülkeler arasındaki jeo-politik rekabet giderek şiddetlenirken, diplomatik, askeri ve iktisadi alanlarda Çin'i hedef alan adımlara her geçen gün bir yenisi ekleniyor.

Dış Haberler

Avrupa Covid-19 salgının nedeniyle bir ekonomik gerileme sürecine girerken, yetkililer Çin şirketlerinin, 2008 finansal krizinin ardından olduğu gibi Avrupa’da değer kaybeden şirketleri ele geçirmesinden endişe duyuyor.

Quartz’da yer alan Annabelle Timsit imzalı analizde, bütün dünyada varlık değerlerinde yaşanan ani düşüşle birlikte Avrupalı kurumların üyelerini Beijing’in öncülüğündeki bir satın alma furyasına karşı önlem almaya çalıştığına dikkat çekildi. Nisan ayının ortalarında NATO Genel Sekreter Vekili Mircea Geosana, savunma bakanlarına, bazı ülkelerin salgın nedeniyle ‘‘taç mücevherlerini’’ kaybetme riskiyle karşı karşıya olduklarını söyledi. Avrupa Birliği rekabet komiseri Margrethe Vestager ise Financial Times gazetesine verdiği demeçte, Avrupa hükümetlerinin Çin’in eline geçmelerini engellemek için hayati öneme sahip şirketlerde hisse senedi almaları gerektiğini açıkladı. Avrupa Komisyonu ise Mart ayı sonunda, AB’nin yabancı yatırımlara genel açıklığını sürdürmekle birlikte, sağlık, tıbbi araştırma, biyoteknoloji ve güvenlik ve kamu düzeni açısından yaşamsal olan altyapı alanlarındaki AB şirketlerini ve varlıklarını korumak için yeni bir yabancı yatırım inceleme kılavuzu yayınladı.

Avrupa’da kısıtlamalar artıyor

Avrupa hükümetleri bu uyarıları ciddiye almış gibi gözüküyor. Covid-19 salgının Avrupa’ya yayılmasından bu yana pek çok Avrupa ülkesi, yabancılara şirket devirlerini zorlaştıran ve doğrudan yabancı yatırımlara kısıtlamalar getiren önlemler almaya başladı. İspanya’da stratejik sektörlere yapılacak AB dışı doğrudan yatırımların önceden onaylanması gerekecek. Bu önlem yabancı yatırımcının bir İspanyol şirketinin sermayesinin yüzde 10’dan fazlasını devralacağı, yönetime katılıma hakkı elde edeceği ya da doğrudan şirketi devralacağı durumlarda uygulanacak. Geçtiğimiz yıllarda yabancı yatırım değerlendirme rejimini güçlendirmiş bulunan Fransa’da ise Ekonomi Bakanlığı hükümetin Fransız şirketlerini sermaye yatırarak, hisse senedi satın alarak, hatta doğrudan kamulaştırarak koruma niyetinde olduğunu açıkladı. Covid-19 salgınından en ağır etkilenen Avrupa ülkesi İtalya da yabancı yatırımların değerlendirmeye tâbi olduğu stratejik sektörler listesini genişletmeye hazırlanıyor.

Diğer ülkeler de sırada

Çin kaynaklı sermayenin önemli sektörlerdeki şirketleri ele geçirmesinden korku duyanların sadece Avrupalılar olmadıkları da görülüyor. Geçtiğimiz günlerde Çin’den aldığı yarım milyondan fazla test kitini geri göndermesi nedeniyle bu ülkeyle gerilim yaşayan Hindistan, şirketlerini korumak için harekete geçti. Hindistan Ticaret Bakanlığı, Çin de dâhil olmak üzere sınırdaş olduğu ülkelerden gelecek her türlü yabancı doğrudan yatırımın hükümetin onayına bağlı olacağını açıkladı. Avustralya da ülkenin ‘‘ulusal çıkarlarını korumak’’ için yabancı şirketlere yapılacak devirler üzerindeki kısıtlamaları arttırdı. Nisan ayı itibarıyla her türlü yabancı yatırımın, büyüklüğünden bağımsız olarak ülkenin yatırım değerlendirme kurulu tarafından onaylanması gerekiyor.

Çinli alıcılar, 2008 krizinin ardından başta Portekiz, İspanya ve Yunanistan olmak üzere krizden etkilenen Avrupa ülkelerinde, değeri düşen stratejik altyapı ve madencilik şirketlerinin çoğunluk hisselerini satın almaya başlamıştı. 2016 yılında Çin devletine ait Cosco Shipping Ports isimli şirketin Yunanistan’ın en büyük limanı olan Pire limanını satın alması tartışma yaratmış, Cosco daha sonra Belçika ve İspanya’daki üç limanın kontrolü devralırken, Avrupa’da bulunan başka 10 limanın da çok sayıda hissesini satın almıştı Cosco’nun bu yıl birleşme ve satın alımlar için 500 milyon dolar ayırdığı belirtiliyor.

Bununla birlikte bazı uzmanlar Avrupa’nın duyduğu endişenin geçmişte yaşanan tecrübeler nedeniyle haklı sebepleri olsa da, Çin sermayesinin Avrupa’da şirket satın almakta beklendiği kadar hevesli olmayabileceğini belirtiyor. Bu çerçevede Çin ekonomisindeki büyümenin yavaşlaması, Covid-19 salgının ülke üzerindeki iktisadi etkileri, Çin şirketlerinin devraldıkları şirketlerde karşılaştıkları sorunlar ve Avrupa’daki siyasi iklim gibi nedenlere atıfta bulunuluyor. Bununla birlikte genel trend gözlemlendiğinde, dünya genelinde dış yatırımlara yönelik kısıtlamaların daha önce olduğu gibi sadece ulusal güvenlik kaygılarıyla değil, Covid-19 salgınının neden olduğu daha geniş iktisadi ve toplumsal kaygılarla da artması öngörülüyor.