Kılıçdaroğlu: Türkiye, cumhuriyet tarihinin en ağır buhranını yaşıyor

CHP'nin 37. Olağan Kurultayı'nda konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, 'Türkiye, cumhuriyet tarihinin en ağır buhranını yaşıyor. Hiçbir vatanseverin umutsuzluğa kapılma hakkı yoktur' dedi.

Haber Merkezi

CHP'nin 37. Olağan Kurultayı başladı. Kurultay girişinde ateş ölçümü yapıldı, alana maskesiz girilmesine izin verilmedi. Kurultay'da 1356 delege oy kullanacak. CHP  Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yapacağı konuşmanın ardından genel başkanlık ve parti meclisi için seçimler yapılacak.

Divan başkanlığını Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu üstlendiği Kurultay'da konuşmasına başlayan Kılıçdaroğlu, "Hiçbir vatanseverin umutsuzluğa kapılma hakkı yoktur" dedi. 

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

"Gençlerimiz, kadınlarımız, işçilerimiz, esnafımız, çiftçilerimiz, şehit yakınlarımız, gazilerimiz, engellilerimiz, emeklilerimiz, apartman görevlilerimiz, kuryelerimiz, güvenlik güçlerimiz, tüm sağlık çalışanları 800 haftadır evlatlarını arayan Cumartesi Anneleri, 37. Kurultayımızından hepinize en içten selamlarımı gönderiyorum. Hepsinin sorunlarına çözüm üreteceğimizi buradan dünyaya ilan ediyorum.
 
Bu kurultay TBMM'nin 100. yılında yaptığımız bir kurultaydır, tarihi bir kurultaydır. Bu kurultay bizi 2023'e taşıyacak kurultaydır, cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırma kararlılığımızı gösterecek olan kurultaydır.

Bu kurultay alçak gönüllü bir uygarlığın inşasına çağrı kurultayıdır. tarihin bize yüklediği sorumluluk budur. Bu kurultay adaletsizliği, liyakatsizliği, kayırmacılığı, umutsuzluğu nasıl ortadan kaldıracağımızı açıklayan bir kurultaydır.

Türkiye, cumhuriyet tarihinin en ağır buhranını yaşıyor. Bu buhran yönetim, demokrasi, ekonomi buhranıdır. Bu buhran toplumsal ve kişisel sağlığımızı derinden dinamitleyen bir buhrandır. Hiçbir vatanseverin umutsuzluğa kapılma hakkı yoktur."

'Borç batağındayız'

"İkinci yüz yıla çağrı belgesi adlı çözüm önerilerimizi sunmadan önce ülkenin 5 temel sorunundan bahsedelim.

Yasama yürütme ve yargı bir kişinin vesayeti altındayız. Öyle bir noktadayız ki egemen güçler ne istiyorsa saray da onu yapıyor. Saray ne diyorsa yargı aynısını yapıyor.Saray talimat veriyor, Osman Kavala içeride kalacak, yargı gereğini yapıyor. Cezaevlerinde onlarca gazeteci var. Buradan cezaevinde olup kalemini satmayan gazetecileri selamlıyorum.Trump saraya talimat verdi, Rahip Brunson’ı serbest bırakın, Saray’ın talimatıyla yargı gereğini yapıyor. 20 Temmuz sivil darbe sürecinde Meclis’in yetkileri kısıtlandı. Böyle bir ortamda demokrasiden söz etmemiz mümkün değil. İkinci sorunumuz ekonomi. Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı tehlike altındadır.

Türkiye savaş meydanlarında kuruldu, Lozan’da tapu senedi imzalandı. Diyun-u Mumiye vardı o zamanlarda. 79 yılda 57 hükümet kuruldu. 79 yıl içinde 714 milyar dolarlık bir kaynak kullanıldı. Bunlarla Sümerbank, Eti Bank, Telekom, demir çelik fabrikaları kuruldu. Osmanlı’nın borcu son kuruşuna kadar ödendi. 1929 ekonomik buhranı içinde de onurlu durmasını bildiler. 2003-2020 arasında yani Ak Parti iktidarlarının harcadığı para ise 2 trilyon 400 milyar dolar para harcadı.Keban Barajı’nı mı yaptılar, neler yaptılar? Bu rakamlara şehir hastaneleri ve havaalanları dahil değil. Bunların paralarını bizin torunlarımız ödeyecek. 79 yılda yapılanları sattılar. Parayı ne yaptıklarını kimse bilmiyor. Vatan toprağını sattılar, 250 bin dolara istediğiniz yerden daire alabiliyorsunuz.

18 yılda 2 trilyon 400 milyar lira harcanacak ama Meclis bu parayla ne yapıldığını bilmeyecek. Bu yoksulluk ne? Lale devrini yaşayanlarla sokaktaki vatandaşın derdi farklı. Borç batağındayız. 2 trilyon 400 milyar dolar harcıyorlar ama Türkiye borç batağında. Nasıl Osmanlı’da Diyın-U Umumiye kuruldu, 2019’da Borçlar Genel Müdürlüğü kuruldu. Londra’daki bir avuç tefeciye 83 milyon vatandaşı çalışır hale getirdiler. Londra’daki bir avuç tefeciye bu akşama kadar 48 milyon 703 bin dolar para gidecek. İşçi çalıştı, çiftçi çalıştı, tarlada, lokantada çalıştık, kimin için? Türkiye’yi bu hale getirenlerden hep beraber hesap sormak zorundayız. 

'Siyasi iktidar Türkiye’yi kamplaştırmaktadır'

"Türkiye, bugün egemen güçlerin taleplerini yerine getiren bir devlet konumuna düştü. Ekonomi ve siyasetteki bağımsızlığını kaybetti. Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman Süleyman Şah Türbesi’nde bayrağı terk edip toprağını kaybeden bir hükümet olmamıştı. Süleyman Şah Türbesi bu ülkenin namusudur. 27 Şubat 2020’de Suriye’de 36 askerimiz şehit oldu. Şehitlerimizin kanı yerde kalıyor. Şehitlerimizin ve gazilerimizin hakkını biz savunuyoruz. Askerlerimizi şehit edenlerin sizlerden özür dilemesi beklenirken, siz koşa koşa Moskova’ya gideceksiniz. Böyle bir dış politikanın onuru yoktur. 9 Ekim 2019’da Trump bir mektup gönderdi. Yapılan hakaretlere yanıt verilmedi. Emevi Camisinde namaz kılma hayalleri kuranlar Türkiye’ye 3,5 milyon Suriyeliyi getirdi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir başbakan ve devlet başkanı aldatıldım dememişti. Ama bir kişi 18 yıllık iktidarı boyunca aldatıldım demiştir.Bu anlayış dış politikayı egemen güçlere devretme anlayışıdır. 

Dördüncü olarak eğitim sorunumuz. 2 trilyon 400 milyar dolar para harcadılar. Ama 21. yüzyılda hâlâ birleşik sınıflar var. Hâlâ yeterli derslik yok. Sürekli değişen eğitim politikaları ile Türkiye bilgi çağından koparıldı. Suudi Arabistan, Malezya ve İran’daki üniversiteler Türkiye’deki üniversitelerden daha çok bilgi üretiyor. Eğitim politikalarını sürekli değiştirerek kendi çocuklarını denek olarak kullanan dünyadaki tek iktidar bunlar. Beşinci sorunumuz toplumsal barış. Etnik, kimlik, ve dini kimlik üzerinden siyaset yapmak ülkede toplumsal barışın altına dinamit koydu. Bizim sorgulayacağımız şey vatandaşın karnı aç mı tok mu? Siyasi iktidar tüm sorunlarda Türkiye’yi kamplaştırmaktadır.

Sorunları tespit ettik. Asıl soru şu bu sorunları kimlerle nasıl çözeceğiz. Bu sorunları yol arkadaşlarımızla, dostlarımızla yani Millet İttifakı’nı oluşturan dostlarımızla, gençlerimizle, hakları elinden alınan ama pes etmeyen kadınlarla, kalemini satmayan gazetecilerle birlikte çözeceğiz.

'Demokratik parlamenter sisteme geçeceğiz'

"İkinci yüzyılda hedeflerimiz ne olacak? Yoksulluğu işsizliği nasıl çözebiliriz? Bunun için ikinci yüz yıla çağrı belgesini hazırladık. Birinci hedefimiz yeni bir anayasa ile güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme geçeceğiz. Güçlü demokratik parlamenter sistem için öncelikle geniş bir toplumsal mutabakatla vesayetin gölgesinden uzak bir anayasa getireceğiz.

Patili ve yanlı cumhurbaşkanlığı uygulamasına son vereceğiz. Kandırılmayacak, aldatılmayacak, bu toprakların hür evladı olacak. Kuvveler ayrılığı esas alınacak. Yüksek yargı ve mahkemeler üzerinde siyasetin doğrudan ve dolaylı vesayetine son verilecek.

Yasa teklifleri meclis ve komisyonlarda görüşülürken sivil toplumdan görüş alınacak. Kanun yapılırken uzmanların görüşleri alınacak. Akıl akıldan üstündür. Bir dinle bakalım hangi sorunu yaşıyor. Düşünceyi ifade ve basın özgürlüğü koşulsuz olarak sağlanacak. Medya özgürlüğü evrensel ölçülerde güven altına alınacak."

'İkinci yüzyıla çağrı bildirgesi oy birliği ile kabul edildi'

"Bir kişinin baskısıyla devlet yönetilmez. Bütün kesimlerin bu devletin hukukunda hakkı vardır. Türkiye’nin toplumsal barışı ve huzuru sağlanacak Başta Kürt sorunu olmak üzere bütün sorunlar Meclis temel alınarak toplumsal barışla çözülecek.

Kadına şiddetin önlenmesi öncelikli devlet politikası haline getirilecek. Toplumsal barışın kalıcı hale getirilmesi için tüm terör örgütleriyle ve yeraltı dünyasıyla mücadele ödün vermeden devam edecek. Devlet Yönetiminde ve toplumsal düzende liyakat esas alınacak.

Devlet hizmetlerinin partizanca ve çıkar gözetilerek yapılmasının önüne geçilecek. Bu anlayışla yola çıktığımızda güreşçiden banka yönetim kurulu üyesi olmayacak, rüşvetçiden büyükelçi, akademik hırsızdan rektör olmayacak.

Seçim yasası değişecek. Milletin yasası milletin oyuyla seçilecek. Baraj kaldırılacak. Milletvekilini genel başkan değil, milletin kendisi seçecek. Seçim yasası değişikliği ile cinsiyet kotası getirilip kadınların iradesi yasanın koruması altında olacaktır.

Siyasi ahlak yasası ile vatandaş ve siyasetçi arasındaki ilişki belirlenecek. Yolsuzluk yapandan milletvekili mi olur. Kendisi Hac’dayken sahte pusula gönderenden milletvekili mi olur.

Kamuda israf ve kayırmacılığın önüne geçmek için kamu ihale kanunu yeniden düzenlenecek. Devlette itibar israfı ödeneğin ölçüde artar. Har vurup harman savurma anlayışıyla devlet yönetilmez. Kul hakkı yemek en büyük günahsa vatandaşın süt alırken verdiği verginin hesabını bir siyasetçi veremiyorsa kul hakkı yiyor demektir. Halkın iktidarında bir hastane kaça yapılıyorsa vatandaş bilecek.

Gün, Türkiye’yi ekonomik, siyasal ve toplumsal buhrandan çıkarma günüdür. Hep birlikte tarihsel bir sorumluluğu üstlendik. Türkiye’nin refahı ve huzuru için üstlendik. Çocuklarımıza yaşanabilir bir Türkiye bırakmak için üstlendik."

İkinci yüzyıla çağrı bildirgesi oy birliği ile kabul edildi.

CHP kurultayında Genel Başkanlık için Kemal Kılıçdaroğlu tek aday oldu. Aday adaylıklarını açıklayan Aytuğ Atıcı, İlhan Cihaner ve Tolga Yarman, yeterli imzayı toplayamadı.