Halk ilk kez direnmedi, kayyım ilk kez atanmadı: Van'da neler oldu, neden oldu?

Van'da başlayan mazbata krizinin eylemlere yol açması ve AKP'nin geri adım atmasıyla Abdullah Zeydan'ın yeniden başkanlık koltuğuna oturması sürece daha yakından bakmayı gerektiriyor.

Özkan Öztaş

 Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Van Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Abdullah Zeydan'ın memnu haklarının, dolayısıyla seçilme hakkının Adalet Bakanlığı'nın cuma günü mesai bitimine 5 dakika kala yaptığı itirazla geri almasıyla yaşanan olaylar geride kaldı. Zeydan mazbatasını aldı, yaşanan protesto ve eylemler sona erdi.

Ancak yaşananların ardından cevaplanması gereken sorular hâlâ ortada duruyor. Abdullah Zeydan'a mazbatası verilince adalet sağlanmış mı oldu? Onca gözaltı ve tutuklamalar, sokak ortasında yaşanan polis şiddetinden geriye ne kalacak? AKP içinde bir çatlak mı var? Birileri Erdoğan'ı yanıltacak şekilde siyasi bir pusu mu kuruyor?

Geride bıraktığımız günlerde yaşananlar her halükarda yakından incelenmeyi hak ediyor.

Ne olmuştu?

DEM Parti'nin açıklamasına göre 29 Mart 2024 Cuma günü mesai bitimine beş dakika kala Adalet Bakanlığı idari bir karar ve yazıyla, 2022 yılında memnu haklarını alan ve tüm yasal denetimlerden geçen Zeydan’ın memnu haklarına itiraz etti. Bu Abdullah Zeydan'ın seçilme hakkının da elinden alınması anlamına geliyordu. Bu olayın ardından İl Seçim Kurulu mazbatayı Abdullah Zeydan yerine ikinci parti olan AKP'li Abdulvahat Arvas'a teslim edeceğini duyurdu. 

Yaşanan bu duruma tepki veren Van halkı sokaklara döküldü. Gelişmeler hukukçular ve siyasetçiler tarafından kayyım uygulamalarının bir biçimi olarak okundu. Eylemler Kürt seçmenlerin de kayyım politikalarına karşı verdiği en kitlesel tepki ve protestoların örneğini oluşturuyordu. Van'da başlayan eylemler Hakkari, Diyarbakır ve Batman'a kadar yayıldı, İstanbul ve diğer büyük kentlerde de siyasi parti, sendika, oda, baro ve meslek örgütleri tarafından da protesto edildi. AKP içinden çatlak sesler çıkarken YSK süreci yeniden değerlendirdi ve Abdullah Zeydan'ın hak ettiği mazbatayı verme kararı aldı.

Kentte her şey yeniden normale dönerken Kürt seçmenin aklında bir soru kaldı geriye: "Peki şimdi adalet sağlanmış oldu mu?"

AKP içinden ve eski AKP'lilerden sürece tepkiler gelmişti

YSK'nın mazbata kararına AKP içinden de tepkiler geldi. AKP'nin eski Hakkari Milletvekili Abdulmuttalip Özbek yayımladığı mesajda Abdulahat Arvas'a "o koltuğa oturma" çağrısı yaparken, yine AKP'nin eski Van milletvekili ve eski bakan Hüseyin Çelik de sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı ve bu tür olayların AKP'ye zarar verdiğini ifade etti. 

Van'ın köklü ailelerinden Arvas'ların da içinden Abdulvahat Arvas o koltuğa oturmamalı çağrıları yapanlar olmuştu. 

Abdulvahat Arvas'ın seçim çalışmaları devam ederken Mart ayının başında gerçekleştirdiği bir basın toplantısında "Bu şehri kazanmak istiyorum, kayyım olarak atanmak istemiyorum" minvalindeki konuşmaları da yeniden sosyal medyada gündem olmuştu.

YSK'nın mazbatayı Abdullah Zeydan'a vermeyi kararlaştırmasından sonra AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Siyasi ve Hukuki İşler Başkanı Hayati Yazıcı YSK'nın Van kararını tebrik etti ve "Kentteki cinnet hali son buldu" dedi. Ancak Yazıcı AKP içinden tepki görmüş olacak ki bu paylaşımını kısa bir süre sonra kaldırdı. 

AKP içinden farklı sesler: Erdoğan'a pusu mu kuruluyor?

Sürece dair AKP içinden de farklı sesler çıkmaya başladı. Bunun en başa yazılacak göstergesi, sürecin sosyal medyada tartışılıyor oluşu. Zira alışılageldik olan AKP'nin herhangi bir siyasi hatasında dışarıya hiç ses vermeden Erdoğan'ın sorunu düzeltmesi ve sorun hiç yaşanmamış gibi yola devam edilmesiydi. 

Ancak bu sefer böyle olmadı. 

Öncelikle yerel seçimlerde AKP'nin aday belirleme süreçlerinden itibaren Erdoğan'ın önüne onu yanıltacak şekilde bilgilerin gelmesi ve bu süreçte AKP'nin elini zora sokacak şekilde adımların atıldığı iddiaları kulislere yayıldı. Bunlarda elbette hem AKP'nin seçim hezimetine gerekçe yaratma hem de Erdoğan'ı aklama dürtüsünün izleri okunuyordu. 

Tartışma sosyal medyaya yansıyınca da gündem oldu. Mehmet Uçum'un Van'daki YKS kararını eleştiren sosyal medya paylaşımını karşısına alan AKP'li kurmaylar sosyal medyadan yine açıklamalar yapınca "AKP içindeki çatlaklar" tartışması daha çok dikkat çekmeye başladı.

Cumhurbaşkanı danışmanlarından Mehmet Uçum da sosyal medyadan yaptığı açıklamada yaşanan sorunun çözülmesi gerektiği ifade etmişti. Bu ifade daha sonraları yine AKP'li Mehmet Metiner tarafından "halka parmak sallamak" olarak yorumlandı ve Metiner, Uçum'un "eğer varsa AKP'de bir görevi" açıklaması gerektiğini söyledi. 

Yine AKP'li vekil Aziz Babuşçcu, sosyal medya hesabından Mehmet Uçum'u hedef aldığı iddia edilen paylaşımında "Devlet farkında! Devlet okudu! Not edildi! Kaydedildi! Devlet haddini bildirir! Bu anlayış bize uymaz, bizi temsil edemez. Milletin Evi’nden millete parmak sallayamazsınız! Sizin üslubunuz ile söyleyeyim, haddinizi aşıyorsunuz" ifadelerine yer verdi.

Konu basına AKP Genel Merkezi ile Külliye arasındaki ayrışma olarak yansıdı. 

Gazete Pencere'de Nuray Babacan'ın kaleme aldığı ancak daha sonra kaldırdığı köşe yazısında yaşanan olayın AKP içindeki güç savaşlarını görünür kıldığı ve sahura kadar devam eden tartışmalarda bu çatlakların daha fazla ortaya çıktığı ifade ediliyordu. 

Nuray Babacan'ın köşe yazısında bu durum şu sözlerle ifade ediliyordu: "Partide MYK’nın toplandığı gün, Van İl Seçim Kurulu’nun seçilme yeterliliği olmadığı gerekçesiyle mazbatayı AKP’li adaya vereceği açıklaması şok etkisi yarattı. MYK toplantısından sonra bir restoranda bir araya gelen ve sahura kadar değerlendirmelerde bulunan parti kurmayları arasında, 'Bunun AKP’ye çekilmiş bir operasyon' olduğunu iddia edenler oldu."

Ne oldu da AKP kayyım kararından döndü? 

Yaşananlara bakıldığında, seçimleri birinci parti olarak tamamlayan DEM Parti yerine göstermelik nedenlerle mazbatanın AKP'li adaya verilmesi kadar akıllarda kalan bir diğer tuhaflık da AKP içindeki dağınıklık oldu.

AKP olay yaşanır yaşanmaz ortak bir tavır sergileyemedi ve içinden çatlak sesler çıkmaya başladı. Bir kanat mazbatanın geri alınmasının arkasında durmazken, özellikle Mehmet Uçum'un temsil ettiği diğer kanat hem mazbatanın alınmasını savundu hem de buna karşı çıkan AKP'liler dahil herkese sopa salladı.

Tamamını yan yana koyunca ortada iktidar cephesinde bir dağınıklık olduğu sonucu çıkıyor. Üstelik AKP tarihinde alışık olmadığımız üzere bu konu sosyal medyaya yansıyor ve fiili kayyım uygulaması yapan YSK üyeleri hakkında soruşturma başlatılıyor. Şimdiye dek alışılan usul, bu tür örneklerde en fazla ilgili AKP'linin "hasta olduğu için" görevinden affını istemesiydi. 

Toplumsal muhalefet olmaksızın bu sonucun alınması mümkün değildi. Sokağa çıkan on binlerce Vanlı seçmen iradesine sahip çıkmış ve mücadele etmiş, hakkı olanı geri almıştı.

Öte yandan, Kürt halkı ilk kez direnmiyordu. Böyle bakacak olursak koca bir tarihe haksızlık etmiş olunmaz mı?

Doğrudur, yakın tarihe bakılınca kayyım uygulamasına karşı en geniş eylemler yaşandı. Ama bu sefer eylemlerin AKP içindeki dağınıklığa ve Erdoğan'a yapıldığı iddia edilen siyasi pusuya denk geldiği iddia ediliyordu. 

İşte bu ayrıntının Van'da yaşanan olaylara nasıl yansıdığına daha yakından bakmak ihtiyaç haline geliyor. Burada da iki önemli sonuç çıkıyor. İlki, AKP içindeki dağınıklığın, Erdoğan'a kurulan siyasi tuzakların yer aldığı eksen, ikincisiyse kayyım uygulamalarına karşı verilmiş tarihteki en büyük direniş ve protestolar. Zira Kürt seçmenin kalesi olarak görüşen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ne dahi 2019'da kayyım atandığında protestolar kitleselleşememiş ve cılız kalmıştı. Ancak Van'daki örnek böyle değildi. 

Fiili kayyım örneği ilk kez yaşanmadı

Yaşanan durum kayyım atamasının hukuksal bir biçim kazanmış hali gibi görülüyor. Göstermelik bir gerekçe ile adayın seçilme hakkı elinden alınıyor ve mazbata en çok oy alan ikinci partiye veriliyor. Bu hem milletvekilliği seçimlerinde hem de yerel seçimlerde tekrar eden bir örnekti. Bu örneklerin tamamında da ikinci partinin AKP olması en büyük "tesadüfü" teşkil ediyor. 

Konuya dair soL'a konuşan DEM Parti Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit de bu sürecin mağdurlarından biri olduğunu ifade ediyor. Şu an Van vekili olan Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, 2019 yılında belediye eş başkanı seçildi, ancak KHK’lı olduğu gerekçesiyle mazbatasına el konuldu. Sayyiğit, 14 Mayıs'ta düzenlenen genel seçimlerde mazbatasına el konulan şehirden milletvekili seçilmişti. 

Gülcan Kaçmaz Sayyiğit süreci "O dönem de KHK'lı olduğumuz için mazbata bize verilmemişti. Bu açından bakıldığında bu durum aslında bir tür kayyım uygulaması olarak okunabilir. Tamamında da kararlar siyasi. Siyasi operasyonlara hukuki bahaneler bulunuyor. Van halkı geri adım atmadı. Siyasi operasyonlar için üretilen hukuki gerekçeleri boşa çıkardı" sözleriyle anlatıyor. 

Ancak geçtiğimiz hafta yaşanan olaylara bakıldığında Van'da yaşanan protestolarda katılım sadece DEM Parti seçmenini aşıyordu. Bu boyutu Van'da gazetecilik yapan İdris Yılmaz anlatıyor.

Protestolara katılan AKP'li seçmenler vardı

Konuya dair soL'a konuşan gazeteci İdris Yılmaz, süreci yakında takip edenlerden biri. Halkın daha önceki kayyım örneklerinde bu denli büyük tepki veremediğini ifade eden Yılmaz, buna en büyük gerekçelerden biri olarak sokağa çıkma yasaklarını ve benzeri baskı politikalarını gösteriyor. 

Peki şimdi değişen ne oldu diye soruyoruz.

"Artık bıçak kemiğe dayandı diyebilirim bu örnekte. Halkın öfkesini kustuğunu söylemek yanlış olmaz. Hukuki süreçler tamamlanmış, adaylık kabul edilmiş, seçim olmuş, Zeydan AKP'li rakibinin tam iki katı oy almış ama AKP kaybetti diye hukuki olmayan bir gerekçeyle mazbatanın AKP'ye verilmesi işi çığırdından çıkardı. Sadece DEM Parti tabanı değil Van'da yaşayan AKP'liler de bu duruma karşı çıktı. Sokağa çıkanlar, eylem yapanlar arasında ben bizzat kendim de gözledim, AKP tabanından da protestocular vardı. Vicdanen kabul edilmeyen bir durum oldu.

"Ayrıca AKP'nin politik duruşu da iflas etmiş oldu. Evet hepimiz farkındayız. Hukuk AKP tekelindedir. Ancak Abdullah Zeydan'a mahkemenin 'seçilebilirsin' demesi,, sonra da 'vazgeçtim seçilemezsin' demesi hukuka karşı güvensizliğin somut bir gerekçesi oldu ve bu sokağa yansıdı."

'Bizzat Abdulvahat Arvas'ı aradım, Cumhurbaşkanı'ndan gelecek talimatı bekliyoruz dedi'

Gazeteci İdris Yılmaz süreç yaşanırken bizzat AKP'li aday Abdulvahat Arvas'ı aradığını ifade ediyor. 

"Kendisine, 'Siz toplumda dindar olarak bilinen birisiniz. Ancak din felsefesinde hiçbir şekilde kul hakkı yememek diye bir kural vardır. Yani buna rağmen kul hakkına girecek misiniz' diye soru yöneltmek istedim. Ancak telefonlarıma çıkmadı. Daha sonra danışmanıyla görüştüm. Adı Metin Arvas'tı sanırım. Bana tek kelime edemediler. Açıkça sordum 'siz bu kararı kabul edecek misiniz' dedim. 'Yargı kararını, Cumhurbaşkanı'ndan gelecek kararı bekleyeceğiz' dediler bana. 

"Ama sorun şu. Erdoğan tamam deseydi kabul edeceklerdi."

'AKP'liler seçimlerin öncesinde kayyıma dillendiriyordu'

Yılmaz, "Seçim öncesinde de kulislerde kayyım meselesi kulağımıza geliyordu" diyor, "AKP'li yöneticiler 'Abdullah Zeydan'ın sabıkası var, buraya kayyım atanacak' diyordu. Mazbatayı alamayacağını söylüyordu. Şimdi bu söylemlerle yaşananlara bakıldığında AKP'nin bir yandan buna hazırlandığı da yorumlanabiliyor. Ancak halk demokratik tepkisini gösterince işin rengi değişti. 

"Evet, daha önce halk kayyım politikalarına karşı bu denli yüksek tepki gösterememişti. Evler yıkıldı, insanlar geceleri evlerinden toplandı. Önceden durum biraz daha farklıydı. Ama bu sefer halk daha büyük bir eylemlilik gösterdi. Ben inanıyorum ki yarın bir gün kayyım atanacak olsa dahi benzer bir şey yaşanacaktır. Kayyım meselesini protesto etmek açısından cesaret eşiğinin aşıldığını düşünüyorum."

'AKP halkın tepkisini kırmak istedi, denedi, ama başarılı olamadı'

Konuyu yakından gözlemleyen ve yaşanan süreci en başından beri içerden takip edenlerden birisi de TKP Van İl Başkanı Banu Yıldırım'dı. Yıldırım soL'a verdiği mülakatta yaşanan protestolara kolluk kuvvetlerinin çok ağır biçimde saldırdığını, sokak aralarında büyük insanlık suçu işlendiğini ancak her şeye rağmen protestoların devam ettiğini, hatta AKP'li seçmenin dahi yaşananlara itiraz ettiğini ifade ediyor.

"Sonuçların açıklandığı Pazar akşamı insanlar kutlama yapmak için sokağa çıktı. Belediyelerin önünü tomalarla kapatmışlardı ve eğlenen insanlara polis müdahalesi oldu. O akşam zaten bir şeyler bekliyorduk biz de. Ertesi gün mazbatanın Abdullah Zeydan’dan alınıp Abdulahat Arvas’a verileceği kararını aldı İl Seçim Kurulu. Bu kararın hukuksuzluğu zaten kamuoyunda da çok gündeme geldi. AKP irade hırsızlığı yapmayı denedi bu kararla. 

"Halk kararı protesto etmek için sokağa çıktı. Üç gün boyunca eylemler sürdü. Çok şiddetli polis müdahalesi oldu. Bunu söylememiz lazım. Sokak aralarında dövülen insanlar, yüzlerce gözaltı, plastik mermi ve tomalarla aralıksız müdahale. Ama halkın tepkisini kıramadılar. Halk kendi hakkı olanı korumak için bile üç gün sokaklarda direnmek zorunda kaldı." 

'Arvas'ın kendisi de 3 gün boyunca ortalıklarda görünmedi'

Yaşanan olaylarda AKP'lilerin tepkisinden de söz eden Banu Yıldırım, mazbata 3 günlüğüne kendisine verilen AKP'li Abdulvahat Arvas'ın da yaşanan olaylarda hiç ortalıklarda görünmediğine dikkat çekiyor. 

"Bu üç günde çarpıcı olan şeylerden biri de, AKP’ye oy verenlerin de karara tepkili olmasıydı. Çok ciddi bir adaletsizlik söz konusuydu ve kentte AKP’lilerden de kararı desteklemediklerine dair çok şey duyduk. Zaten Arvas’ın kendisi üç gün boyunca ortada yoktu, hiçbir platformda sesi çıkmadı. Meşru olduğuna inansalardı herhalde çıkıp meşru belediye başkanı olarak konuşurdu. İzlediler, halkın tepkisinin sönümlenmesini beklediler ama bu olmayınca geri adım attılar. 

"Kürt emekçileri yurttaşlık hakkı olan oy haklarını mücadele ile korudular ve kazandılar. Bu hepimiz açısından umut verici çünkü bir yılgınlık olduğu, kayyım uygulamalarının kanıksandığı yönünde yorumlar yapılıyordu. İnsanlar da böyle olunca 'sokağa çıkıyoruz ama ne değişiyor ki?' düşüncesine doğru ittiriliyordu adeta. Ama böyle olmadığı, halkın tepkisinin sonuç verdiğini gördü herkes."

AKP'nin içindeki çatlak seslerin halkın aslında yaşananlara hukuki kılıf uydurulduğunu daha net görmesini sağladığı anlaşılıyor. Ancak şimdi Vanlı yurttaşların aklında bir soru daha var. Mazbata Abdullah Zeydan'a verilince adalet sağlanmış oldu mu? Konu kapandı mı? DEM Parti’nin Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan’ın seçilme hakkının geri alınmasıyla başlayan eylemlerde gözaltına alınan 264 kişiden 23’ü tutuklandı. YSK ve yargı 'hak Abdullah Zeydan'ındır' dedi. Ama aynı şeyi dile getiren ve haklı tepksini ortaya koyan seçmenler işkence gördü, gözaltına alındı ve tutuklandı. 

Van halkı şimdi gerçekten adeletin sağlanmasını istiyor.