'Aynı ceza maddelerinin farklı fıkralarında bile farklı infaz rejimi var': CHP Milletvekili Zeynel Emre infaz yasa tasarısını soL'a anlattı

TBMM’de görüşülmeye başlanan infaz paketini CHP İstanbul Milletvekili, TBMM Adalet Komisyonu CHP Grup Sözcüsü Avukat Zeynel Emre ile görüştük. Aynı ceza maddelerinin farklı fıkralarında bile farklı infaz rejiminin olduğunu belirten Zeynel, açık cezaevine geçmeden cinsel suçlardan mahkûm olmuş olanların da yararlanabileceğini belirtti.

Yavuz Karamahmutoğlu

AKP ve MHP’nin hazırladığı, TBMM’de görüşülmeye başlanan, gazeteci, yazar, siyasetçi ve akademisyenlerin kapsam dışı tutulduğu yeni infaz paketini TBMM Adalet Komisyonu CHP Grup Sözcüsü Avukat Zeynel Emre’ye sorduk. 

Son infaz değişikliğiyle birlikte son 4 yılda indirim kapsamındaki herhangi bir suçu işleyen kişilerin 4 farklı infaz rejimine dahil olduğunu görüyoruz? Örneğin 6 yıl ceza alan biri; 1 Temmuz 2016'dan önce suç işlemişse 1 yıl, 1 Temmuz 2016'dan sonra suç işlemişse 3 yıl, 20 Mart 2020 öncesinde suç işlemişse 1 gün ve 30 Mart 2020 sonrasında suç işlemişse 2 yıl 4 ay 24 gün hapis ceza alacak. Sizce Türkiye'nin bir infaz rejimi kaldı mı? 

Şimdi bunun bir standardı olması lazım. Yani bir ceza alınca gerçek anlamda ne kadar yatacağının hem o kişi tarafından hem kamuoyu tarafından gayet anlaşılabilir bir şekilde belli olması gerek. Bizde 2005 yılında ceza muhakemesi kanunu değişti, infaz kanunu defalarca değişti. Şu an bazı suçlarda yüzde 75, bazılarında yüzde 66, yüzde 50-40, bazı suçlarda denetimli serbestlik süresi 1 yıl, bazılarında 3 yıl gibi bir hukuk devletinde olmaması gereken bir karşılıklık var. Burada yapılması gereken ceza miktarlarının az olduğu yerlerde suç varsa onu arttırmak, yüksek olanı ise düşürmek. Ama bu haliyle o kadar karışık ki, avukatlar bir müvekkili ceza aldığında ne kadar yatacağını hesaplamakta zorlanıyor. Mahkeme kararı geldiğinde hukukçular farklı farklı rakamlar hesaplıyor. Yani hukukçuluktan çok, matematiği güçlü olanın daha rahat hesaplayacağı bir pozisyon ortaya çıkıyor. Aynı ceza maddelerinin farklı fıkralarında bile farklı infaz rejimi var. 

'CİNSEL SUÇLARDAN MAHKÛM OLMUŞ OLANLAR DA YARARLANMIŞ OLUYOR'

Kanun metninin dilinin karmaşık olması nedeniyle kamuoyunda bir tartışma çıktı özellikle çocukların cinsel istismarı, nitelikli cinsel saldırı, basit cinsel saldırı, kasten yaralama suçu, kasten öldürme ve uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti ile, Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlardan hangisinin indirim kapsamında olup, hangisinin indirim kapsamında olmadığını açıklamanız mümkün mü?

Şimdi bu yasa geldiğinde de tartışma konusu oldu. Mevcut teklifteki istisnaların kapsamı nedir, bunun üzerine... Biz bu konuda toplumun hassas olduğu bazı başlıklar var onlara yönelik infaz kısmını, yani özellikle cinsel suçlar bakımından, infaz kısmının tam olarak anlaşılabilmesi için komisyonda söz aldık. Biliyorsunuz bir yasanın uygulanmasında ihtilaf varsa, o yasanın uygulanma aşamasında yasa koyucunun iradesine bakılır. İrade orada tam ortaya çıksın, hem teklif sahiplerine, hem Adalet Bakanlığına, hem genel müdürüne, Yargıtay üyesine, üniversitelerden hukuk fakültesi profesörlerine, infaz savcısına ayrı ayrı, hepsine tek tek bunları uzun uzun anlattık, tutanağa geçirdik.

Şu haliyle infaz süresinin kısalması ve denetimli serbestlikten yararlanılması gibi bir durum gözükmüyor. Şu anda kapsam dışı dediğimiz kısımlarla ilgili bir şey gözükmüyor. Sadece en son bir geçici madde var, kapalı cezaevlerindekilerin 1 yıl öncesinden açık cezaevine geçmesi diye, ondaki kapsam daha geniş. Yani bundan cinsel suçlardan mahkûm olmuş olan da yararlanmış oluyor. 

Açık cezaevine geçişlerin kolaylaştığını görüyoruz infaz indiriminde. Bu halde, kadına yönelik şiddet uygulayanların da açık cezaevine geçmesi mümkün? Bu düzenlemeyi nasıl yorumluyorsunuz?

Tabii orada da hep söylüyoruz büyük resme bakmak lazım. Türkiye’de yasama organı kadına karşı işlenen suçlara yönelik üzerine düşeni yapmalı. Ceza kanununda buna ilişkin ayrı bir bölüm açmakta fayda görüyorum. Şu an yok. Ama açılıp ele alınırsa bütün yönleriyle faydalı olur. Bunun, caydırıcılık etkisi bakımından da faydası olur. Ama sorunun temeline inmeyi ihmal etmeyelim. Sorunun temeli nedir? Bir ilçede kadına karşı işlenen suçlar, kadın cinayetleri, mevcut AKP iktidarı döneminde binlerin üzerinde rakamlarla artışlar gösteriyorsa burada demek ki bir iktidarın uyguladığı politikaların yarattığı ekonomik koşulların kadın-erkek arasında eşitsizliği derinleştirmesinin ve kadına karşı bakış açısının, söylemlerinin, açıklamalarının etkisi olduğunu düşünüyorum. Hatırlarsanız, “kadının yeri kocasının yanıdır, evidir” gibi iş hayatında kadının ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmesine yönelik açıklamalar bunlar. Kadının kahkaha atması, "o kadın şöyle giyinsin, ondan sonra" gibi açıklamalar da... Tabii yöneticiler böyle açıklamalar yaptığı zaman -bizim gibi ataerkil toplumlarda yöneticiler aynı zamanda örnek yol gösterici gibi görünür- toplumun katmanlarında onların sorunlu sonuçları çıkabiliyor. Böyle sorumsuzca açıklamalardan, uygulanan politikalara kadar her şeyin bir faktör olduğunu düşünüyorum.     

'TUTUKLANMALARI YANLIŞ'

Bu ceza infaz indirimi ile birlikte, Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan'ın sadece 1 gün hapishanede kalması gerekli. 'Barışlar'ın bu infaz indirimi ile birlikte çıkması mümkün mü?

Şimdi onların tutuklanması yanlış. Böyle bir düzenlemeye ihtiyaç olmadan hemen serbest kalmaları lazım. Türkiye’de temel sorunlardan biri de o. Biz bunun mücadelesini yasa teklifinde de veriyoruz. Meclis konuşmamda da dile getirdiğim üzerine kalemin mermiden daha tehlikeli gibi algılanıp buna yönelik uygulama yapılması kabul edilebilir gibi değil. Yani insan yaralayana indirim yapıyorsunuz, rüşvet alana, yiyene indirim getiriyorsunuz ama yazana, çizene getirmiyorsunuz. Gazetecilerle ilgili genel durum dünya standartlarında değil, her sene bu konuda karnemiz daha da kötü hâl alıyor. Ayrıca Barışlar tutuklu, onlar hükümlü değil. Tutuklama istisnai bir terimdir. Tutuklulara yönelik de bir düzenlemenin ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Gerek bu salgın, gerek mevcut uygulamadaki problemler nedeniyle... 40 bine yakın tutuklu var Türkiye’de. Emin olun bunların önemli bir kısmı sonunda beraat eder. Bir oran veremem ama hep böyle olur. Mevcut tutuklu yargılananlardan önemli bir kısmı daha sonra beraat de ediyor. Suçluluğu kanıtlanana kadar herkes masumdur. Özellikle çok ağır bazı suçlar dışında mümkün mertebe tutuksuz yargılamak lazım ki mağduriyetlerin önüne geçilebilsin.  

Son olarak, "iyi hal"  kavramının genişletildiğini, kimin iyi halli olduğu konusundaki kararın da İnfaz Hakimliğine bırakıldığını görüyoruz. Sizce bu durum ileride istenilen kişilerin serbest bırakılıp istenilen kişilerin serbest bırakılmaması konusundaki kararın keyfi verilmesine neden olur mu?

Şimdi yargı çok keyfi karar verdiği için yargıya güvenin yüzde 20’lere düştüğü bir ortamda -biliyorsunuz bizatihi Cumhurbaşkanı yardımcısı bile yüzde 30’lar olarak anlatmakta- Yargıtay başkanlarının, yargının başındaki insanların açıklamaları var bu konuda. Toplumdaki hassasiyet de şu noktada birleşiyor: Mevcut AKP iktidarı, yargıyı bağımlı bir hale getirmek için her türlü yasal düzenlemeyi yaptı.

Dolayısıyla yargı tarafsız ve bağımsız olmadığı için, iktidar çok müdahale edebildiği için, yargısal işlemlere herkesin şüphe ile bakması da doğal bir hâl alıyor. Normal bir hukuk devletinde olması gereken nedir? Gerçekten birinin iyi halli olup olmadığı, yani denetimli serbestlikten yararlanıp yararlandırılmayacağı, cezaevinde geçirdiği sürenin objektif ele alınması, incelenmesi, orada kurullar oluşturulması, savcının hakimin denetimlerinden geçmesi kağıt üzerinde ilkesel olarak doğru gibi gözükebilir. Ama bu nasıl uygulanacak, uygulamaya yönelik bizim de endişelerimiz var.