Emperyalist çağda futbol paylaşım savaşı 

Futbolun paylaşım savaşında yeni konjonktür, bir burjuva hizbiyle soğuk savaştan sıcağına geçtiğimizi işaret ediyor. Değişmeyen şey ise futboldaki emek cephesinin hâlâ örgütsüz ve güçsüz oluşudur.

İsmail Sarp Aykurt

Yanlış hatırlamıyorsam, Tunus takımı Club Africain ile Paris Saint Germain (PSG) arasında oynanan bir hazırlık karşılaşmasında Tunuslu futbolseverlerin ellerindeydi büyücek bir pankart... “Created by the poor, stolen by the rich” (Yoksullar yarattı, zenginler çaldı) yazıyordu futbola gönderme yaparak ve haklılardı Tunuslu futbolseverler. 

Kapitalizmde futbolun yoksullarla, onlara “umut tacirliği” yapmak ve gerçekleşmesi zor vaatler sunmaktan dışında bir işi kalmamıştı.

Kendini var edenlerden kopuşunu çoktandır yapan futbol kapitalizmi, şimdi de “futbolun elitleri” arasındaki bir paylaşım savaşına öncülük ediyor.

Futbolun paylaşım savaşında son kıvılcım

Yeni gündeme gelen “Avrupa Süper Ligi” tartışması futbolun egemenleri  içerisinde bir yarılma yaratacak cinsten. Çünkü Avrupa’nın majör liglerinde yer alan önemli futbol kulüplerinden 12’si kendi “özgürlük alanlarını” inşa etmeye başladılar. Bu, başlı başına FIFA ve UEFA tasallutuna meydan okuma gibi görünse de bu “beklenen darbenin” endüstriyel futbolun paydaş ve aktörlerinin kendi aralarındaki bir didişme olduğunu hatırlatmak gerekiyor.

Zaten çok uzun zamandır futbol liglerindeki eşitsizlik sürerken, futbolun hatırı sayılır tüm turnuvalarında da “elit takımlar” hüküm sürerken, bir kartelleşme neden anormal oluyor?

Bu anlamda durum hiç de bir “sapma” gibi durmuyor. Rotası çoktandır bizden uzaklaşmış bir olguyu tariflerken nedense yeniymiş gibi görmek, kurtulamadığımız  alışkanlıklarımızdan biri olarak öne çıkıyor.

Tuğrul Akşar bu döneme “endüstriyel futbolun en üst aşaması, Finansal Futbol” diyor. Ben, emperyalizm çağı ve futbol kapitalizmi demeyi tercih ediyorum.

İçerikleri benzerdir, durum ortadadır. 

Futbolun dağılma/çökme emareleri verdiği bir süredir ortaya çıkmıştı. Zaten saptanamayacak gibi değildi ve süreç salgın nedeniyle de hızlandı. Bilmediğimiz tek şey, dağılmanın  hangi saiklerle ortaya çıkacağıydı. Şimdi, Avrupa Süper Ligi çıkışı ile ortaya çıkan şey, futbolun dağıldığının ama bunun bir savaşa, çatışmaya dönüştüğünün kanıtıdır ve malumun ilanıdır.

Ayrıca bunun ilanı için basın açıklaması gerekmiyor.  Soğuk savaş, sıcağa dönmüştür.

Futbol hizip ve kartelleşme de ne demek oluyor?

Burada bir kaç cepheden bahsetmek ve duruma ihtiyatlı yaklaşmak gerekli. Bunlardan birisi, ekonomik kaygılarını başa yazan Avrupa’nın kalburüstü takımlarının kendi girişimlerini kurmaları ve buradan elde edecekleri ciddi kârı nasıl bölüşecekleri konusudur. 

İlginçtir, kendi aralarında da çelişkiler olan bu kulüpler kendi içlerinde hamlelerine itiraz eden kişiler olsa da bu kararlarında ısrarcılar. Yeni değildir ve salgın bu eğilimi güçlendirmiş, ivmelendirmiştir. “Gerekirse kendi dünya kupamızı yaparız” diyen Real Madrid başkanı aslında ve zaten kendi hegemonyasını kurduğu liginde oynamaktadır!

Bu oyuna şimdi de “mağduriyetler” eklenmiştir.

Açıklamadan hemen önceki futbolda amansız bir servet birikimi, merkez ve çevre ligler arasında uçuk eşitsizlikler haksız rekabet vardı. Bu başka boyutlarıyla devam ediyor olacak. Real Madrid başkanının salgın öncesinde de bahsettiği bir modellemedir bu. Yeni sistemle gelirlerin iki katına çıkacağı, daha çok tekelin denklemin içerisine gireceği aşikârdır ve bu gündem çoktandır futbol kurumları nezdinde gündemdedir.

Önemli değil. Bu yeni kapitalist arayış, futbolun açmazlarının getirdiği bir son raddedir. Para arttıkça para sevgisi de pekâla artmaktadır. Futbol kapitalizmin varoluş nedeni budur ve bu organizasyon, futboldaki mali çöküşün basıncını azaltmak ve mümkünse aşmak için tasarlanmıştır. 

Futbolda romantizmin kendisi romantiktir

Şimdi sıra bu organizasyonda yer almak için “lobicilik” faaliyeti yapacak Türkiyeli futbol kulüplerindedir. The Sun gazetesinin verdiği habere göre, bu takımlara Türkiye’den Galatasaray, İskoç Celtic, Hollanda ekibi Ajax ve Sırp kulüp Kızılyıldız da çağrılmanın eşiğindedir. Alman takımlar Bayern Münih ile B. Dortmund ise bu çıkışa red yanıtı vermişlerdir.

United’lı eski futbolcu Gary Neville’in futbol romantizmine meyleden çıkışı tarihsel olarak hasarlıdır. Neville, “Tüm İngiliz kulüpleri için Avrupa Süper Ligi için alınan kararı şok edici buluyorum. Asla yalnız yürümeyeceksiniz diyorsunuz, halkın takımı olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Manchester United işçiler tarafından kuruldunuz” diyor.

Galiba işçi kökenli oluşlarımız yeni aklımıza geliyor. Şuanki fotoğraftan öyle bir anlam çıkıyor ki bu kararla işçilerin elindeki futbol dünkü “Avrupa Süper Ligi” kararıyla elimizden alındı sanıyorsunuz.

Piyasanın aktörleri: Ne hizip ne FIFA...

Bu da bizi FIFA ve UEFA’yı desteklememiz gerektiği noktasına getirip bırakıyor. Kimse FIFA’nın yeni planladığı reformlarla neler hedeflediğini, çifte standartlarını, haksız uygulamalarını, ‘yönetememesini’ gündeme getirmiyor ve bu çıkışın arka planında nerede yer aldığını düşünmüyor. Olası pazarlıkları da gözardı etmiş oluyor.

Unutmadan, yolsuzluk, hırsızlık ve kalpazanlığın merkezi olmuş, Katar Emiri destekçisi ve Katar sevdalısı, araştırmacı gazeteci Andrew Jennings’in eski başkan Sepp Blatter’i “mafya babası”, FIFA’yı da “suç örgütü” olarak topa tuttuğu FIFA’dan ya da küçük kardeşi UEFA’dan bahsetmiyor muyuz?

Piyasanın futbola bu kadar zerk etmesinin sonucu “Avrupa Süper Lig” burjuva hizbidir. 

Hangi takımların hangi kriterlere göre organizasyona katılacağı, kadın futboluna ne tür ek yükler getireceğini, hangi “burjuva kulübünün” neye göre dışarıda bırakılacağını da kapı dışarı etmemek gerekiyor.

Yeni hizip, kartelleşmeyi ve fakat çevredeki diğer aktörleri dışsal bırakmayı kafasına koymuş bir yeni futbol rejimine referans verirken yeni bir tartışmayı, “eşitsizlik evreninde eşitlik aramayı” tartıştırıyor olacak.

Futbolun bu şekilde, bu girişimle birlikte öleceğini söyleyenler için ise küçük bir haberim var.

Futbol zaten ölü. Ama belli ki cenazeyi bizim omuzlamamız gerekiyor.

Daha fazla gecikmeden ve hepsinden kurtularak...