ANALİZ | Merkel kimdir: Kriz ile bonus arasında bir lider

Kartların yeniden dağıtıldığı dünyada, Alman emperyalizminin öncelikleri Merkel döneminin emanetçiler üzerinden devamına ya da terk edilmesine karar verecek. 

Tevfik Taş

Birkaç gün önce Merkel'in boşalttığı yere az bir farkla seçilen Armin Laschet için ''Merkel bonuslu Armin'' diye yazılmıştı ana akım Alman medyasında. Merkel bonus dağıtacak çağa gelmeden onun için de ''Kohl'un kızı'' nitelemesi kullanılmıştı. Şimdi ''Kohl'un kızından Merkel'in gençlerine'' ifadesi başlıklara taşınıyor, Merkel siyaset hamisi olarak sahne alıyor.

CDU'nun kurucu adı Konrad Adenauer da ABD bonusu ile parti genel sekreterliğine getirilmiş, ardında da yine aynı velinimetin altın eli ile Şansölye koltuğuna yerleştirilmişti. Soğuk Savaş'ın vites atlatılıp, Keynesyen politikaların uygulanmasının vakti gelince Ludwig Erhard basıncıyla koltuğu terk etmek durumunda kalmıştı. 

Arada düzenin yedek atı sosyal demokratlar hükümet olunca, kriz ile bonus arasında salınan burjuva siyasetinin kitle partileri kendilerine uygun ''lider'' yaratmak zorunda kalıdılar. 

Helmut Kohl, SPD dolusundan kaçan halk için 16 yıllık bir sağanak demekti. Tam Kohl gidiciyken yardıma Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin ipini çeken Valentin Falin1 yetişti. Tabii Gorbaçov'un özel temsilcisi olarak.

Kohl, 17 milyon nüfusa sahip, eğitimli bir ülkeyi ilhak etme lütfuna sahip oldu. Federal Almanya devletinin krizini aşma bağlamında önemli bir rahatlama sağlanmış, Alman emperyalizmi bu ganimet ile kısa süreli de olsa yarınlara güvenle bakmanın keyfini yaşamıştı.

Karşıdevrime kadar sade yurttaş Merkel

Anne öğretmen, baba Protestan papazı. Fizik eğitimi almış, üniversitede akademik kariyer yapmıştır Merkel. İlk gençlik döneminde komünist parti SED'in gençlik örgütü olan Özgür Alman Gençliği FDJ'un ''belli belirsiz bir üyesi''dir.

İlhak edilen Alman Demokratik Cumhuriyet'inde 1989 öncesinde sade yurttaş Angela Dorothea Kasner (Merkel) birden bire 1990'da çift taraflı ajan olduğu sonradan açığa çıkan ''Doğu'nun CDU'su''nun başkanı Lothar de Maiziere'nin partisine girerek, basın sözcüsü olur. Kısa sürede genel başkan yardımcılığına yükselir.  

Lothar de Maiziere'nin partisine girmeden önce kısa süreliğine de olsa karşıdevrimin ADC'deki üslerinden biri olan Demokratischer Aufburuch (DA) hareketine katılır. Buradaki varlığı dikkat çekmez Merkel'in. Dengecidir. İhtiyatlıdır. Pragmatisttir.

Merkel'in bonusu Kohl gibi görünse de esasında asıl bonus, sosyalizmin yıkılmış olsa da, muazzam mirasıdır. Merkel, burjuvazinin bu muazzam düşmanının yenilgisine doğmuş bir yeni-denge figürüdür. 

Merkel'in siyasi doğumu, yıkıntıdır. Ve bu yıkıntıdan doğan bir yeni-denge aktörü olarak sistematik olarak siyasette yükselir.

Angela Merkel hep yıkıntıların üzerine geldi. Alman siyasetinin marka değeri olan istikrar putu, Merkelli yıllarda olanca ihtişamı ile göz doldurur. İstikrara ilişkin imajı hep bir yıkıntı sonrası göreve geliyor oluşuyla alakalıdır. 

Bir yeni-denge figürü olarak kariyer basamaklarını hızla çıkar

Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin yıkıntısında siyasete ''atılmak'' için adım attı. Muzaffer burjuvazinin üzerinde tepindiği sosyalist ülkeden devşirilen bütün karşıdevrimci kadrolarda görülen ruh hali onda da belirgin çizgidir: Devrim ve sosyalizmin bütün kazanımlarından tepe tepe faydalan, sessiz ve sinsice 'o zaman'ın gelmesini bekle (ya da o zaman geldiğinde uyan), sırttan saplanan son öldürücü hançer darbesi nihai sonucunu vermeye başlayınca sahne al...

1989'a kadar esamesi okunmayan Merkel, 1990'da Lothar de Maiziere'nin sağ kolu, 1991'de Kohl hükümetinin Kadın ve Gençlik Bakanı, 1994'de Çevre Bakanı, 1998'de CDU Genel Sekreteri, 2000'de ise CDU'nun artık siyasi bonusa gereksinimi kalmayan genel başkanı olur. 

1990-1993 aralığı İkinci Dünya Savaşı sonrası Alman faşist hareketinin en saldırgan olduğu zaman aralığıdır. 

Sığınmacı ve göçmenlere dönük Hoyerswerda (1991), Rostock-Lichtenhagen (1992), Mölln (1992), Solingen (1993) sabotaj ve cinayetleri hız kesmez. Alman faşist hareketi Merkel'in Kadın ve Gençlik Bakanlığı döneminde en yoğun dönemlerinden birini yaşamıştı. Aile ve Gençlik Bakanı Merkel'in velinimeti Şansölye Kohl, Mölln katliamı için ''taziye turizmi yapılmasına müsaade etmeyeceğiz'' diyerek ırkçı saldırılara nasıl baktığını açık etmişti. Buna karşın Bakan Merkel, Kohl'un tavrı konusunda sessiz kalmayı tercih etmiş, Rostock-Lichtenhagen saldırısında sabotajcı ''gençler'' ile diyalogdan dem vurmuştu.

Merkel'i siyasi doğumu sosyalizmin yıkıntısındandı; 16 yıllık Şansölye'liğinin kaynağı ise bir başka yıkıma tekabül eder: Sosyal demokrasinin savaş sonrası dönemin en kapsamlı yıkım projesini hayata geçirmesi üzerine...

Sosyal demokrat SPD'nin Şansölyesi olduğu Schröder hükümetinin 2003'de programına aldığı ''Agenda 2010''un yarattığı emek düşmanı sosyal devlet budamaları, Merkel'in CDU'sunun dökülen yaldızlarının yeniden cilalanması ile sonuçlandı.

Merkel, sosyal demokrasinin emek düşmanlığından yararlanarak, Aralık 2005'de Şansölye oldu. Umudunu yitiren kitleler bir kez daha düzen içi seçeneğe mahkûm kaldılar. Ardından kısmi yatıştırıcı tavizler ile süreç ilerledi.

Sosyal demokrasinin yarım bıraktığı emek düşmanı program Merkel döneminde revize edilerek devam edildi. İki sınıflı sağlık sistemi, emek piyasasını düzenleyen Schröder'den devralma Hartz Düzenlemeleri, batık bankaları kamu kasasından kurtarma operasyonları, Alman büyük sermayesinin kârlılık hesaplarına uyarlanmış enerji politikaları hep Merkel döneminde hayat bularak, devam etti.

Sosyal demokrasinin eksiği, muhafazakâr sağın fazlası ya da tersi süreçlerle birbirini tamamlayarak süregeldi. 

Alman Demokratik Cumhuriyeti'ne sahip çıkamayan yurttaşların ülkedeki konumu ikinci sınıf yurttaşlık olarak sabitlendi. Doğu insanı ilk kez işsizlikle, eşit işe farklı ücret uygulaması ile tanıştı. Taşeron işçilik denen yeni kölelik uygulaması ile tanıştı. Ücrete tabi sağlık ve eğitim sistemi ADC yurttaşları için tam bir kabus oldu. Emeklilikte ülkenin batısı ile doğusu arasındaki haksızlık ortaya çıktığında artık çok geç kalınmıştı. Sosyalist Almanya'nın sosyal güvencesi içinde kaygısızca yaşayan kitleler için Merkel, içi kof bir hemşehri olarak kaldı.  

ADC ilhak edilene dek Federal Almanya'da yaklaşık dört milyon insanın okur-yazar olmadığı verisi ustaca gizlenirken, ADC'deki eğitimi ''yetersiz ve ideolojik'' bulma konusunda sabah akşam propaganda yapma konusunda eller korkak alıştırılmamıştı. 2002 yılında PİSA kazanı derecelendirmesinde Almanya küme düşüp, Finlandiya birinci seçildiğinde ADC'nin eğitim sistemine laf edenler utanmak zorunda kaldı. Zira Brandenburg Eyalet Eğitim Bakanı Steffen Reiche, ''Finlandiya'dan öğrenmek demek, ADC'den öğrenmek demektir'' deme dürüstlüğünü gösterdi.2 ADC'de eğitim politikalarını eleştirenlere bir yanıt da dönemin Federal Eğitim Bakanı Edelgard Bulmahn'dan gelmişti: ''Evet, esasında biz ADC'den öğrendik.''3 Tüm bu tartışmalar yaşanırken, bir ADC yurttaşı olarak gerçekleri söylemekle yükümlü Merkel yine derin bir sessizlik içindeydi. 

ADC'nin yutulması ile açılan geniş sömürü olanakları

Merkel dönemi olarak kodlanan dönem, ana parametreleri itibari ile ADC'nin yutulması ile hareket alanı genişleyen Alman emperyalizminin Avrupa Birliği'ni kendi iç pazarı olarak yeniden dizayn etme üzerine kuruludur. 450 milyonluk bir pazar, diğer emperyalist odaklar karşısında önemli bir güç kaynağıydı. 

Yunanistan'ın AB içinde tutulması konusunda acımasız baskı politikalarını benimseyen Merkel, Alman sermayesinin gereksinim duyduğu işgücüne kavimler göçüne yeşil ışık yakarak alan açtı. Binbir zorlukla kapıya dayanan bir buçuk milyon yoksulu ucuz işgücü kaynağı olarak gördü. Gelen sığınmacıların ''yeterince kalifiye'' emekgücü olmaması, iç siyasette ırkçı hareketin baskıları vb nedenlerle AB sınırlarının kapatılarak, mevcut AB yasalarının rehabilite edilmesi için uğraştı. 

Merkel hükümeti, AKP iktidarı ile sığınmacı anlaşması yaparak, Erdoğan'ın ''salarız'' şantajını para karşılığı satın alarak savuşturdu. Ne insan haklarını yineleyen Merkel, ne de yaratandan dolayı yaratılanı sevmek gerektiğini vaaz eden Erdoğan sığınmacıları zerre kadar umursamadı, umursamıyor. Birinin ucuz işgücüne diğerinin de şantaj malzemesi olarak kullanacağı nesnelere ihtiyacı var(dı).

Merkel'in işleri her başlıkta olumlu gitmedi. Fransa ile yapılan Aachen Anlaşması, birkaç ay sonra baypas edilmek zorunda kalındı. NATO'nun işlevi konusunda anlaşamayan Fransa ile Almanya, Avrupa Ordusu projesinde de mesafe alamadı. Trump'ın NATO ödeneği olarak talep ettiği GSMH'nın yüzde 2'si konusunda iç siyasette direnç ile karşılaşan Merkel, sorunu zamana yayarak çözme stratejisine yöneldi.

Alman emperyalizminin önceliklerini mevcut uluslararası dengeleri tedricen zorlamayı üzerine hareket eden Merkel siyaseti, ABD ile olan ilişkilerde de Soğuk Savaş sonrasının parametrelerine uygun davranmaya özen gösteriyor.

2013'de kurulup, kısa sürede ülkenin ana muhalefet konumuna evrilen Almanya İçin Seçenek (AfD) partisinin – ki, bu parti Alman sermayesinin görece daha saldırgan ekibini temsil etme eğilimindedir -, tüm zorlamalarına karşı Merkel, verili dengeler içinde kalmaktan yana tutum aldı. Avrupa'nın Rusya kaynaklı enerji bağımlığını Mavi Akım 2 projesi ile çözmeye çalışan Almanya, ABD'nin basıncını savuşturma konusunda yoğun çaba harcıyor. Merkel'in dengeci diplomasisinin de sınırları var.

Emanetçi Laschet ile nereye kadar?

Merkel sonrası olarak ifadelendirilen sürecin CDU'ya geçen hafta başkan seçilen Armin Laschet ile başlamayacağını bilmekte yarar var. Laschet, Merkel'in siyasal çizgisini takip etmeyi deneyecektir. 'Merkel sonrası' tartışmasının ancak 26 Eylül'de gerçekleştirilmesi planlanan genel seçimlerden sonra mümkün olacağını öngörmekte yarar var. 

Alman ana akım medyasının etkili organlarından Süddeutsche Zeitung'dan Nico Fried, ''Merkel her durumda şef olarak kalıyor... CDU maceraya girmek istemedi''4 derken, Merkel çizgisine içerden muhalefet eden Friedrich Merz5 ile bu çizgiyi dışarıdan topa tutan AfD basıncınının ön verisi ile değerlendirme yapıyor. Haksız sayılmaz; Laschet emanetçisi ile ancak kongreye kadar gidilebilir.

Almanya'daki sisteme uyum konusunda en radikal değişim gösteren partisi Yeşiller ile koalisyon öngörülürken, yeni dönemde Merkel gibi koalisyon yeteneği son derece gelişmiş bir siyasi figürün hazır bulunmaması bir dizi soruna kaynaklık etmeye şimdiden aday görünüyor. Bu amaçla, CDU'nun başında kim olursa olsun Şansölye adayının başka bir isim üzerinden tarif edilebileceği daha şimdiden dillendirilmeye başlandı. Bavyera partisi, küçük ortak Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) partisi genel başkanı Markus Söder'in teammüllere aykırı olarak Şansölye adayı olarak belirlenebileceği ifade ediliyor. 

Merz'i kongrede destekleyen patronların en irice kesimi ''uluslararası rekabet açısından Merz daha iyi bir adaydı''6 derken, Philip Harting, Die Welt gazetesine Almanya'nın ''tam kasko toplum'' olmaması gerektiğini söyleyerek, Laschet'in seçilmesini olumlu karşılamadığını açıkladı.7

''Tam kasko toplum...'' 

Merkel'in ve onun devamı niteliğindeki Laschet'in sermaye severliğini yetersiz bulan patronların bir bölümü emeğin görece güvence altında olmasını içlerine sindiremiyorlar. 'Uluslararası rekabet', 'tam kasko' güvence vb saldırılar ile kazanılmış hakların geri alınması için siyasi siparişte bulunuyorlar. 

Bu bağlamda, Merkel'in temsil ettiği ''emeğe karşı yatıştırıcı tavizler ile yönetmek'' ekolünün uzun vadede sürdürülebilir bir geleceği görünmüyor. 

Merkel sonrası, Merkel'in kişiliğinde kristalize olmuş dengeciliğin hızla sınırlarına çekilerek, buharlaşacağı yeni dönem ile başlayacak. Kartların yeniden dağıtıldığı dünyada, Alman emperyalizminin öncelikleri Merkel döneminin emanetçiler üzerinden devamına ya da terk edilmesine karar verecek. 

Merkel ve dönemi, karşıdevrim bonusu ile doğdu, devrim basıncı ile tarihte hak ettiği yeri alacak.  

  • 1. Valentin Falin o dönem SBKP MK Uluslararası İlişkiler sorumlusu idi. Alman Demkoratik Cumhuriyeti'nin Erich Honecker'den sonraki son Devlet Konseyi Başkanı ve SED Genel Sekreteri Egon Krenz, ''Herbst 1989'' anılarında Falin ile olan görüşmesini ''iç savaşı andıran bir siyasi atmosfer ülkeye hakimdi'' diye anlatır. Verlag Neues Leben GmbH, 1999, Berlin, 1. Auflage, s.310
  • 2. Die DDR Unterm Lügenberg, Verlag Ossietzky, 1. Auflage 2007, s. 70
  • 3. A. g. e. , s. 70
  • 4. https://www.sueddeutsche.de/politik/cdu-angela-merkel-coronakrise-1.517…
  • 5. Friedrich Merz, Laschet ve Röttgen karşısında birinci turda delege sayısının yarısını almasa da önde bitirdi. İkinci turda Röttgen'in Laschet lehine hareket etmesi, Merkel'in Laschet'e açık desteği, Spahn ittifakı derken, kogreyi 55 oyla kaybetti. Geçen yıl Annegret Kramp-Karrenbauer karşısında da benzer bir bloğa karşı yalnızca 35 oyla kaybetmişti.
  • 6. https://www.welt.de/wirtschaft/plus224476454/Wirtschaft-nach-Wahl-des-C…
  • 7. A. g. y.