ABD-Türkiye ilişkilerinde yeni gelişmeler: Hadi masaya oturalım

Hakan Atilla'nin istifası ve aynı günlerde gelen İbrahim Kalın'ın açıklamaları son zamanlarda ABD-NATO bloğuna sıcak mesajlar veren AKP'nin adımlarını sıklaştırdığını düşündürüyor.

Yavuz Karamahmutoğlu

Biden ve ekibinin seçimleri kazanacağına dönük ihtimallerin yükselmesi ve 3 Kasım ABD seçimlerinin hemen ardından Türkiye'deki tüm aktörler 'yeni duruma' göre pozisyonlarını revize ettiler. 

Kuşkusuz burada en kritik unsur uzun süredir, çeşitli dış politika hamleleriyle AKP'nin açtığı parantezlerin ne olacağı ve nasıl şekilleneceği. Türkiye'nin masasında yoğun gündem maddeleri var; Suriye, Irak, Doğu Akdeniz gündemiyle beraber Mısır, Libya ve Yunanistan ve tabii ki AB ile ilişkiler. 

Türkiye ABD ilişkilerindeyse Rusya'dan alınan S-400 savunma sistemleri bir kriz maddesi olarak uzun süredir masada. Türkiye'nin Rusya'dan satın aldığı S-400 hava savunma sistemi nedeniyle Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir'e dönük yaptırım kararları alınmış, Türkiye F-35 programından çıkarılmıştı. Ancak her iki başlıkta da polemikler ve pazarlıklar devam ediyor.

Mıntıka temizliği iddiaları

AKP tüm bu gelişmelerden hemen önce 'sürpriz' bir adım attı. Çeşitli kaynaklar bu adımın Biden ekine yapılan ilk jest olduğunu iddia etti. Çalık grubunun CEO'luğuyla başlayan tırmanış hikayesi 8 Kasım 2020'de Instagram'dan yayımlanan bir istifa metniyle ara veren Berat Albayrak'ın ayrılığı yeni dönem için bir adım olarak kabul edildi. 

Bugünlerde ikinci bir jestin yapıldığı iddiaları kamuoyunda yer aldı. Eski bakan şimdi ise sadece damat olan Albayrak'ın tutuklu bulunduğu ABD'den dönüşünde havalimanında bir kahraman gibi karşıladığı Halkbank eski genel müdür yardımcısı Hakan Atilla, Borsa İstabul'daki Genel Müdürlük görevinden istifa etti. Oysa çok kısa bir süre önce Erdoğan kendisinden kameralar önünde bahsederken "Onu sahiplenmeyeceğiz de kimi sahipleneceğiz?" demişti. 

Bu hamle gözleri mayıs ayının başında görülecek, itirafçı Rıza Sarraf'ında tanık olacağı Halkbank davasına çevirmiş oldu. Financial Times gazetesi, Atilla'nın istifasını değerlendirirken kararın ABD'deki Halkbank davası öncesi alındığına dikkat çekti.

Tipik bir Amerikancı

İbrahim Kalın’a geniş bir parantez açmak gerekir. Kalın, 2005-2009 yılları arasında SETA’nın kurucu başkanlığını sürdürdü. 2009 yılından sonra da Ahmet Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanı olmasıyla boşalan dış politikadan sorumlu başbakan başdanışmanlığı görevine getirildi. Ocak 2010'da kurulan Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü'nün ilk koordinatörü oldu. 2012 yılında başbakanlık müsteşar yardımcılığı görevini üstlendi. Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte cumhurbaşkanlığı genel sekreter yardımcılığı görevine getirildi. Son olarak 11 Aralık 2014 tarihinde  Erdoğan tarafından "cumhurbaşkanlığı sözcüsü" olarak atandı. 

Kalın’ın en temel özelliği tipik bir Amerikancı İslamcı olması. Tüm akademik faaliyetlerinde, devlet görevleri dışında yazdığı yazılar, makaleler ve kitaplarda sürekli dinsel referansları ön plana çıkarması ve Amerikancılığı övmekten çekinmemesi bunun bir göstergesi olarak belirtilebilir. 

Wikileaks’te yayımlanan Stratfor belgelerinde Kalın ile ilgili, Stratfor Direktörü G. Friedman’ın bir mesajında “Bu adam büyük bir kaynak, ilişki gizli kalmalı, İbrahim’in müdahale yeteneği bizim statümüzü ortaya koyuyor. Bu adam büyük bir kaynak” dediği ortaya çıkmıştı.

Biden ekibi göreve geldikten sonra emperyalist sistemin amiral gemisi sayılacak yayınlarda Erdoğan ve AKP'ye dönük çok sayıda analize yer verildi. Bu analizler gündemde kendine epey yer bulurken, Erdoğan ve ekibi de, Biden'ın yönetime gelme sürecinden itibaren NATO ve müttefiklerine dönük işbirliği ve uyumluluk mesajları iletmeye başladı. 

Erdoğan daha güçlü bir pazarlığın peşinden koşsa da bu pazarlığı kolaylaştıracak bir "ortam temizliği" her aktör için kendini hissettiyor. 

Büyük pazarlık mümkün mü?

Son olarak Erdoğan'ın Güvenlik ve Dış Politikalar Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın ilk önce Sabah gazetesine, sonrasında Bloomberg'e verdiği mülakatlarda iktidarın ton değişikliğine gitmeye başladığına işaret ediyor. Mülakatların merkezinde dış politika revizyonu mesajları görmek mümkün. Özellikle 8 Mart'ta Bloomberg kanalına verdiği röportajın Biden döneminde ABD ile ilişkileri yeni bir raya oturtma odaklı olduğunun ipuçları yer alıyor.

"Biden'ın birçok iç politika konularıyla meşgul olduğunu iyi biliyorum. Biz meslektaşlarımızla temaslarımızı kurduk ve iyi bir başlangıç yaptık, muhakkak iki başkan da görüşeceklerdir… ABD ile ilişkimiz, birbirimizi karşılıklı olarak güçlendirebileceğimiz ve ortak sorunları veya endişeleri birlikte ele alabileceğimiz çok yapıcı bir şekilde işleyebilir" sözleri ise mülakatın dikkat çekici noktalarından birini oluşturuyor.

Sabah gazetesine verdiği röportajda ise Kalın'ın, S-400 hava savunma sisteminin F-35 ve NATO sistemine bir risk teşkil edip etmediğinin incelenmesi üzerine bir mekanizma kurulması teklifini yinelemesi ve "Biz tabi NATO ittifakının da bir parçası olarak burada ortaya çıkabilecek güvenlik risklerini minimize etmek için de birlikte çalışalım diyoruz" sözleri ön plana çıkarıldı.

Önümüzdeki günlerde açıklanacak ekonomi alanındaki 'reform' paketini de bu gelişmelerden biri olarak değerlendirmek gerekiyor.