'2017 yılına kadar önerdiklerine benzer bir anayasa ile yönetiliyorduk. Onların da yer aldığı masalarda Anayasa bu hale getirildi. Şimdi ne değişti de restorasyon öneriyorlar?'

Restorasyon anayasası

Millet İttifakı'nın 28 Kasım günü açıkladığı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem - Anayasa değişikliği Önerisi” ile TÜSİAD’ın 2021 yılında yayımladığı “Yeni bir Anlayışla Geleceği İnşa” adlı rapordaki saptama ve öneriler çok benzeşiyor. Benzerliklerin çokluğuna kapılıp anayasa değişiklik önerisinin TÜSİAD’ın özlemlerine birebir yanıt üretmek amacıyla hazırlandığını öne sürmek elbette doğru olmaz. Ancak, güncel siyaseti değerlendirirken bu gerçeği dikkate almazsak yanılabiliriz.

Sayfalar arasında boğulmayalım, tek örnek yetiyor. Anayasa değişikliği önerisinin önsözünde; "…etkin ve katılımcı bir yasama; istikrarlı, şeffaf ve hesap verebilir bir yürütme; bağımsız ve tarafsız bir yargı; kurumsal kültürün hakim olduğu bir kamu yönetimi ile kuvvetler ayrılığının tesis edildiği güçlü, özgürlükçü, demokratik, adil bir sistem inşa etme kararlılığı içindeyiz" deniliyor.

TÜSİAD raporunun “Kurumlar ve Kurallar” başlıklı 3. bölümünde "kararlı olmanın" önemi ve değeri şu cümlelerle açıklanıyor; “Kurumlar ekonomik istikrarı, toplumsal güven ve huzuru sağlar, uzlaşı içinde karar almayı kolaylaştırır ve alınan kararların etkin bir şekilde uygulanmasına zemin oluşturur. Kurumlar ve kurallar hukukun üstünlüğünü, temel hak ve özgürlükleri, demokrasi ve kamu yönetimini, ekonomik hayatı ve toplumsal güven ve işbirliğini düzenler."

Anımsayalım: AKP’nin ilk yıllarında, hesap verilebilirlik…şeffaflık…açıklık…hukukun üstünlüğü…yargı bağımsızlığı… gibi terimler dillerden düşmüyordu. İktidarının süresi olağanüstü uzadı; kimi sermaye grupları arasında kurduğu ilişkiler derinleşti, diline doladığı ilkeler artık ayağına dolanıyor. Bu yüzden de vazgeçti.

Devlet, zifiri karanlıkta yönetiliyor. Kurumsallıktan uzaklaşıldı. Ekonomiye ilişkin en temel kararlar bile kapalı kapılar ardında alınıyor ve derhal uygulanmaya başlanıyor. Beklenti gerçekleşmemişse, ertesi gün kuralları değiştiriyor. Cari açıklar bugün için kaynağı belirsiz gelen milyarlarca dolar tutarındaki dövizlerle kapatılıyor. Yabancı sermaye, önünü göremediği için yatırım yapmıyor. Varlık Fonu'nun borçlanmaları yüzünden içerideki sermaye grupları krediye ulaşmakta zorlanıyor. AKP bugün için egemenliği altındaki kamu taşınmazlarını, işletmelerini satarak ayakta kalabildi. Ancak yolun sonuna gelindiği görülüyor.

Şimdi restorasyon zamanı…

Kapitalizmin-emperyalizmin restorasyonundan söz ediyoruz. Sermaye sınıfına, daha rahat ve güvenceli ortamlarda emeği sömürme güvencesi verilmesi gerekiyor. Bunun başarılı olabilmesi için hak ve hürriyet türküleri söylenmeli. Bu gerçeği dikkate aldıkları için olsa gerek; baskı rejimini anımsattığı gerekçesiyle, yürürlükteki anayasada yer alan “temel hak ve ödevler” sözcükleri “temel hak ve hürriyetler” olarak değiştirilmiş.

Önemli değişiklikler öneriliyor. Kısaca gözden geçirelim:

Cumhurbaşkanına tanınan olağan dışı yetkiler kaldırılıyor. CB Yardımcılığı kaldırılıyor ve Meclis Başkanının vekalet etmesi sağlanıyor. Parlamentodan seçilen ve Meclis karşısında siyasi sorumluluk taşıyan hükümet sistemine dönülüyor. Gensoru, meclis soruşturması gibi denetim aygıtlarına yeniden işlerlik kazandırılıyor. Meclis kararıyla hükümet ve bakanlar düşürülebiliyor. Yargılanmaları kolaylaştırılıyor.

Bütçe ve Kesin Hesap süreçlerinde Parlamento’nun ağırlığı artırılıyor. Bakanlar Kurulunun, Merkezi Yönetim Bütçe Yasa tasarısını milli bütçe tahminlerini içeren raporla birlikte Meclise sunulması, Kesin Hesap Yasa tasarısının görüşüldüğü Komisyon Başkanının ise ana muhalefet milletvekilleri arasından seçilmesi öngörülüyor. Böylelikle, çoğunluğunu iktidar partisi üyeleri oluştursa da Sayıştay genel uygunluk bildirimleri, muhalefetten seçilen bir başkanın yönettiği kurulda görüşülüp karara varılıyor.

Hakimler ve Savcılar Kurulu ayrı kurumlar olarak yeniden yapılandırılıyor; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Hakimler Kurulu, Savcılar Kurulu ve Sayıştay’a üye seçme yetkileri kısıtlanıyor. CB Kararnamesi kaldırılıyor. OHAL ilan etme ve OHAL dönemlerinde Kararname çıkarma yetkisi elinden alınıyor.

Yargıçlar, mesleki güvencelerine yeniden kavuşturuluyor. Savunma Makamına; İddia Makamıyla (savcı) eşit statü tanınıyor.

YÖK kaldırılıyor. Yerine eşgüdüm sağlamakla sınırlı yetki kullanmak üzere Yükseköğretim Üst Kurulu kuruluyor. Yükseköğretim Kurumlarının yönetim ve denetimlerinin, kendi öğretim üyeleri arasından seçimle oluşturdukları organlar eliyle gerçekleştirileceği ve öğretim elemanlarının yükseköğretim kurumları dışındaki makamlarca görevlerinden uzaklaştırılamayacağı kurala bağlanıyor.

Altılı masanın önerisinde, karşı çıkamayacağımız düzenlemelere yer verildiği; Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen garip yapıdan önemli ölçüde uzaklaşıldığı; bugüne değin hep eleştirdiğimiz can yakıcı yetkilerinin kaldırıldığı görülüyor. Bundan sonra, uyum yasalarına sıra gelecektir. Cumhurbaşkanlığının milyarlarca lira yutan Cumhurbaşkanlığı yardımcılıklarına; yatırım, tanıtım gibi ofislerine; ekonomi, güvenlik, eğitim – öğretim politikaları gibi birimlerine gerek kalmayacağı için kaldırılmaları gerekecek.

Uzatmaya gerek yok, güzel öneriler geliştirmişler. Ama biz kendimize yine de şöyle bir soru soralım: 2017 yılına kadar önerdiklerine benzer bir anayasa ile yönetiliyorduk. Onların da yer aldığı masalarda Anayasa bu hale getirildi. Şimdi ne değişti de restorasyon öneriyorlar?