Deprem kuşağında olduğumuzu biliyorduk. Geçmişimizde on binlerce canımızı yitirmemize yol açan depremler gerçekleşmişti. Başımıza geleceklerin farkındaydık. 

Rapor yazma ustasıyız

Türkiye’de kamu kurumlarında çok sayıda rapor üretilir. Plan, program, strateji bildirimi, faaliyet raporu, denetim raporu gibi adlar taşıyan bu belgelerin çoğunda, büyük hedeflerle yola çıkıldığı; yoğun çalışmalarla, etkili sonuçlara ulaşıldığı vurgulanır. Bağımsız olduğu varsayılan Kurumlarca üretilen denetim raporlarında da gerçeğin çok azını bulabilirsiniz. Bunların hiçbirinden, beklenen sonuç alınamaz, etkisizdir.

Türkiye’de raporlar, övünmek için yazılır. Cazibeli plan ve projeleriyle okuyanların başını döndürür. Tersi amaçlar için de kullanılmaya elverişlidir. Yetersizliğin ortaya saçılmasına yol açan bir olayla karşılaşılırsa “raporumuzda yazmıştık” denilerek sorumluluktan kurtulunabilmesine fırsat tanımak gibi bir yararı vardır. Yaldızları, başımız derde girdiğinde dökülür. Olayın ağırlığına göre birkaç gün ya da birkaç ay ilgi alanımıza girer. Sonrasında unutulur.

Sorunlar doğru saptansa, doğru çözümler önerilse bile gereğinin yapıldığı pek görülmemiştir. Çoğu kişi okumaz. Az sayıda okuyanı vardır; onlar da yalnız kalır, seslerini duyan olmaz. Bu yüzden doğruların yazılması çok sakıncalı değildir.

Çeşitli bakanlıklar, AFAD ve Kızılay gibi afet yönetiminden sorumlu kurum ya da kuruluşların internet sitelerinde birkaç dakika gezinirseniz, afet riskinin azaltılması ve afet sonrasını etkili yönetmek için geliştirilen projelere güzelleme yapılan binlerce sayfa uzunluğuna ulaşan çok sayıda rapor bulursunuz.

Bizler o belgelerde yazılanların gerçekçi olmadığından kuşku duymuyorduk. Deprem kuşağında olduğumuzu biliyorduk. Geçmişimizde on binlerce canımızı yitirmemize yol açan depremler gerçekleşmişti. Bilim insanları, hemen her gün deprem kuşağında olmanın gereklerini anımsatmaya çalışıyordu. Başımıza geleceklerin farkındaydık. 

Milyonlarca yurttaşımız, bir kez daha yaşayarak öğrendi.

AFAD, İl Afet Risk Azaltma Planları (İRAP) hazırlıyor. Çalışmalar, il Valilikleri aracılığıyla yürütülüyor. Pilot il olarak Adana, Afyon, Rize, Samsun, Sivas; Tekirdağ ve Kahraman Maraş seçilmiş ve yoğun tempolu çalışmalar yürütülüyor. Başka illere örnek oluyor.

İstanbul, depreme hızla yaklaşıyor. Valilik, IRAP projesinin taraflarından biri olarak 2021 yılından beri depreme hazır olmak için çalışıyor. IRAP Raporunun sunuş bölümünde; “Dünya incisi, medeniyetimizin gözbebeği İstanbul’un atide karşı karşıya kalması muhtemel doğal, teknolojik ve insan kaynaklı afetlere karşı direncini artırmak, bütünleşik afet yönetim esasları doğrultusunda eylemsel risk ve zarar azaltma çalışmalarını tespit etmek, kurumsal ölçekte ve hedef süreler içinde gerçekleştirme amacına matuf planlama çalışmaları yapmak amacıyla çalışmalara başlandı…” deniliyor.

İstanbul’da yerli-yabancı 15 milyon kişi yaşıyor. Turistler ve günübirlik gelenler ile birlikte 20 milyon dinamik nüfus var. Bu kadar insanımız, rant avcılarının insafına terk edilmiş yaşıyor. 

Şimdilik öyle “yarın ne olur?” bilemeyiz.

Rapordan; “İstanbul İl sınırları içinde aktif Kuzey Anadolu Fay Hattı geçtiğini…jeolojik yapının bu türden kütle hareketlerini tetikle(diği)ni” öğreniyoruz. İstanbul’un risk haritalarına da yer verilmiş. En riskli alanlarında bile gökyüzüne uzanmaya çalışan, içlerinde birer kasaba nüfusu barındıran binlerce devasa yapı yükseliyor. İstanbul’un silüetini değiştirdiler. Daha da artırmayı hedefliyorlar. İstanbul Finans Merkezi, Varlık Fonu gibi örgütlerin reklam kitapçıklarının kapaklarına, gökdelenlerin yükseldiği İstanbul fotoğrafları koyuyorlar.

Ne yazılsa boş. İstanbul için hazırlanan Raporda, deprem, sel/su baskını/taşkın, kütle hareketleri (heyelan, kaya düşmesi, toprak kayması, istinat duvarı çökmesi), endüstriyel kazalar, ulaşım kazaları, meteorolojik ve iklim değişikliği kaynaklı afetlerden oluşan on ayrı tehdit belirlenmiş. Genel hatlarıyla da olsa nüfus yoğunluğu, denetim ve altyapı yetersizlikleri gibi sorun odaklarından söz ediliyor.

Kimin umurunda?