Mademki, laik Türkiye Cumhuriyeti sermaye iktidarına ve emperyalist sisteme fazla gelmiş, CHP’nin payına da tasfiye olmak düşer! Danışmanlar işte bu operasyonu temsil ediyorlar.

Danışman müessesesi hakkında

CHP ve Zafer Partisi genel başkanlarının buluşması, Kılıçdaroğlu’nun on altı ayaklı masa fantezisine denk düştüğü gibi, görüşmenin ardından genç bir faşoyu kendine danışman olarak atadığı haberi de kimseyi şaşırtmadı. O kadar ki, daha önceleri nerelerdeydiniz sorusunu hak eden bazı CHP’liler haber vesilesiyle en sert eleştirilerini sakınmadılar. 

Meğer haber asılsız imiş! Ulukuş soyadlı delikanlı CHP yanlısı kanallarda Abdullah Çatlı namlı katili övdüğüyle kalmış… 

“Bana ne” diyemiyorum, çünkü haberin doğru olduğunu varsayanlar arasındaydım. Yalanlandı. Buna karşılık, atama yazısı sosyal medyaya düştü. Ben ilk noktada kaldım. 

Danışman ataması yapılan kişinin siyasal görüşleri değil, ama toyluğu sorun yaratmış olmalı. Birileri “partide ortalık yeterince karışık, çocuk beklesin” noktasına gelmiştir… Ulukuş’un ZP’liliği eski miydi, eski olduğu bilgisi hülle miydi, bilinmez. Kemal Beyin Özdağ’a söz mü verdiği, jest mi yaptığı hiç bilinmez. Asıl önemlisi,  danışmanlık müessesesinin korunmuş olmasıdır. Benim açımdan da, hele Sevgili Orhan (Gökdemir) cumhuriyet kurucusu Kemalist sosyal-demokrat partinin danışman listesini ta bir buçuk yıl önce yeterince elden geçirmişken, söz konusu müessese hakkında birkaç satır yazmakta yarar olabilir. 

Geçmeden ekleyeyim, Çatlılı yıllarda faşist çetelere verdiği kurban sayısı yüksek bir partidir Cumhuriyet Halk Partisi; ve katliamcıbaşını “tarihsel figür” diye anan bir kişinin daha genel merkez binasına ulu orta girip çıkmayacak olması iyi bir şeydir. 

*    *    *

CHP genel başkan danışmanlarını izleme âdetim yok. İstisnam, üzerinden otuz yıldan fazla zaman geçen akademisyenlik dönemimde aynı kurumu paylaşıp tanıştığım için, İbrahim Uslu’dur. Uslu seçimin ardından danışmanların işine topluca son verilmeden önce sözleşme süresi dolan talihlilerden biri. Bu sayede cv’sine fikirlerinin bir şeye yaramadığı anlamına yorulacak bir “sözleşme süresi içinde işten çıkarıldı” ibaresi yazılmamış oluyor. Daha dikkat çekici olan, Uslu’nun birtakım politik eleştiri veya dokundurmalar üzerine “ben hiç CHP’li olmadım ki” demesidir. Kendisi bir hizmet tedarikçisidir. Siyasal fikir ve projeler bu danışman milleti eliyle alınıp satılır bir metaya dönüştürülmüştür. 

Siyasetçi elbette danışacaktır. Uzmanlığına başvurulan kişilerin siyasetçiyle aynı partiye üye olması, danışmanlığa seçim yoluyla gelinmesi de gerekmez. Ama hakkında konuştuğumuz modelde söz konusu fonksiyon siyaset dışı bir tanıma oturtulmuş, şeriatçı, tarikatçı, liberal, faşist birilerinin “cumhuriyet kurucusu, Kemalist, sosyal-demokrat” sıfatları atfedilen bir partinin tepesine tedarikçilik yapmaları olağan olmuştur. 

Bu, neoliberal bir model sayılabilir. Aynı, ekonominin teknik bir bilim sayılarak iyi eğitilmiş kadrolara teslim edilmesinin yeterli sayılması gibi. Tabii ki, model gereği söz konusu kadrolar, iktisat ekolleri içinden neoliberal olanı benimsemiş olacaklardır. Bu ekol çok dar olmayabilir, ama mutlaka dışarıda bırakılması gerekenler bellidir. Ekonominin sınıf mücadeleleriyle bağlantılı olduğundan, sınıfların karşısında tarafsız olamayacağından hareket edenler aforoz edilmiştir. 

Tabi ekonomide, egemen güçlerin çıkarları ve kapitalizmin akıldışılığı adına canından bezdirilmiş daha geniş bir kamuoyuna, bilimsel tarafsızlık, teknik kesinlik gibi nosyonlar hayli ikna edici gelir. Düştükleri denizde sarılacak yılan arayan çok olur.

Lakin konu doğrudan siyaset olunca karşımıza bir garabet çıkmaktadır. Kamera çekiminin hangi açıdan yapılacağı, makyaj yapılıp yapılmayacağı bile siyasal içerikten bağımsızlaştırılamazken, bir danışman laikliği, diğeri emekçi haklarını, öteki sokakta hak aramayı çöpe atabilmektedir. Herkese bu tercihlerin siyaset üstü olduğunu kabul etmek kalacaktır. Partinin içinde de!

O halde bu artık bir “Parti” değildir. Parti, köken itibariyle toplumda bir politik tarafın, çıkarları ortak bir kesimin örgütlenmesini anlatır. Üstünü kazıyın, doğrudan veya dolaylı olarak, bir sınıfa varırsınız. Neoliberal siyasal uzmanlık müessesesi bunları inkâr eden bir yalanın üstüne kurulmuştur. Siyaset sadece bir kazanma oyunuysa, arkasındaki fikir veya ideoloji, proje veya program “kazandırdığı ölçüde” değer ve anlam taşıyorsa, bu yaklaşımın mevcut düzene sımsıkı bağlı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Solcu parti, partili olmasa da solcu uzmana danışabilir. Devrimci, örgütünü değilse bile devrim hedefini paylaştığı birinden yararlanabilecektir. Komünist bir parti için, işçi sınıfının güç biriktirmesine, devrimin yakınlaşmasına katkı sağlayabilecek her birim enerjiyi mücadelede bir değere dönüştürmek, başlı başına görevdir. Bizde “müessese” olmaz, mücadele olur.

Ya “onlarda”?

CHP’de bilim insanına, sanatçıya, akademisyene, uzmana kıran mı girmiştir de, sağın “entelektüel birikiminden” yararlanmaksızın genel merkez adım atamamakta, onlarsız kendini çıplak hissetmektedir? Ayrıca CHP’de transfer gerektirmeyecek kadar çok sayıda sağcı, zaten vardır! Öte yandan, buradaki anlamda “parti olmayan parti” haline gelmek için diğer düzen partileri kendilerini yırtmamaktadır. Yani olay karşı konulmaz bir moda rüzgârı da değildir... 

Peki, nedir bu danışmansız yapamama hali?

Bana sorarsanız, cumhuriyet kuruculuğunun Türkiye’de bir siyasal parti olarak şekillenmeme olasılığı yoktur. Söz konusu olan 19. yüzyılın derinliklerine uzanan bir aydınlanma, modernleşme süreci ve bu sürecin 20. yüzyıl başlarında bağımsızlıkçı, laisist bir cumhuriyetçilik olarak somutlanmasıdır. CHP’nin tarihselliği budur ve bu tarihsellik, içinde bulunduğumuz karşıdevrim çağında Parti olmaya mahkûm olduğu gibi, buraya denk düşecek Partinin yüzünün sola dönük olması da bir diğer zorunluluktur.

Sonuç olarak CHP’nin danışmanlık müessesesi bir tasfiye kuruludur. Tasfiye işlemini, doğası gereği bir biçimde “parti örgütü” yapamaz. Parti örgütü, ister istemez, parti olmaya, örgüt olmaya doğru çeken bir basınç kaynağıdır. Mademki, laik Türkiye Cumhuriyeti sermaye iktidarına ve emperyalist sisteme fazla gelmiş, hakkında hüküm çoktan verilmiş, CHP’nin payına da tasfiye olmak düşer! 

Danışmanlar işte bu operasyonu temsil ediyorlar. Kurucu geleneğin hatırlanmayacağı, bir referans sayılmaktan çıkacağı günleri yaratmaya çalışıyorlar. 

Hep birlikte avuçlarını yalarlar. CHP’ye ne olur, onu bilemem, bir söz de veremem. Ama anlaşılan Cumhuriyet’i yeniden kurmak gerekli hale gelmiş bulunuyor. Yaparız…