'Günümüzde tek adam rejimini desteklemek, son 20 yılda gerçekleşen piyasacı ve gerici dönüşümlerle hukuksuzluğu, eşitsizliği ve ülke kaynaklarının talan edilmesini destelemek anlamına gelmektedir.'

Cumhuriyetin ilk ve son 20 yılı!

Bilindiği gibi Cumhuriyet kurulmadan, Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya savaşları ile Kurtuluş Savaşı yaşandı. Bu savaşlarda yüzbinlerce genç ve binlerce aydın şehit oldu. Cumhuriyet kurulduğunda, okuryazar oranı ancak yüzde 10 kadardı. Sanayi gelişmemişti ve üretim tarıma dayanıyordu. Savaşlarda harap olan ülke, Abdülmecit ile başlayıp giderek artmış olan dış borç içindeydi. Ülkede, adalet, eğitim, sağlık ve ulaşım gibi alt yapı kurumları yok denecek düzeydeydi. Sıbyan mektepleri ve medreseler Evkaf ve Şeriye Bakanlığına, iptidai, rüştiye ve idadi denen bilimsel eğitime yer veren okullar Maarif Bakanlığına, azınlık okullarıyla yabancı okullar da ağırlıklı olarak kendi vakıflarına bağlıydı. Kadının adı yoktu. Kurtuluş Savaşı bittiğinde, halk egemenliğinin gereği olarak saltanata son verilmişti.

Bu koşullarda kurulan Cumhuriyetin ilk 20 yılında, özetle şu gelişmeler yaşandı:

  • 3 Mart 1924’te, Evkaf ve Şeriye ile Erkanı Harbiyei Umumiye bakanlıkları kaldırılıp Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ile Genelkurmay Başkanlığı kuruldu. Din ve silahlı kuvvetler konusu siyaset dışına çıkarıldı. Öğretim Birliği Yasası ile laik, bilimsel ve kamusal eğitimin önü açıldı. Bu yasa gereği açılan imam hatip okulları ile ilahiyat fakültesi öğrenci yokluğu nedeniyle 1930’larda kapatıldı. Halk egemenliğini sağlamanın bir koşulu olarak hilafet kaldırıldı.
  • Parasız ve karma eğitime geçildi. Okullarda Arapça ve Farsça yerine Türkçe eğitim başlatıldı. Süreç içinde okullarda din dersleri kaldırıldı.
  • Önce Medeni Kanun ile kadın hakları güvenceye alındı, sonra da pek çok Avrupa ülkesinden önce kadına seçme ve seçilme hakkı verildi.
  • Harf devrimi yapılıp Türkçe’nin öğrenilmesi kolaylaştırıldı. Cumhuriyetin ilk 20 yılında, Osmanlının son 200 yılında basılandan daha çok kitap basıldı.
  • Bireyi özgürleştirip halk egemenliğini sağlamanın bir gereği olarak tarikatlar, tekkeler ve zaviyeler kapatıldı. Öğretmenlerin, “fennen, bedenen ve fikren güçlü; fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür” insanlar yetiştirmesi istendi. Bu amaçla öğretmeni yetiştirme arayışları sonunda Gazi Eğitim Enstitüsü ile köy enstitüleri açıldı. Ortaöğretim niteliğini aşamayan Darülfünun, kapatılıp bilimsel nitelik kazanacak olan İstanbul Üniversitesi’ne dönüştürüldü.
  • “Adalet mülkün temelidir” anlayışı benimsendi ve adaleti sağlamanın önkoşulu olan laiklik anlayışı benimsenip yasalaştı.
  • Her türlü güzel sanata önem verilmesine başlandı. Dünya mirası olan Ayasofya, müzeye dönüştürüldü.
  • Din adamlarının dini törenler dışında dini kıyafetlerle dolaşması yasaklandı.
  • Demiryolları yaygınlaştı. Merinos, SEKA ve Sümerbank gibi KİT’lerin açılmasına başlandı. Türkiye 1936 yılında tek motorlu uçak yanında ilaç ve silah üretir hale geldi.
  • “Ülkenin gerçek sahibi köylüdür (emekçidir)”, “En gerçek aydınlanma bilimdir” ve “yurtta barış, dünyada barış” anlayışı kabul görüp yaygınlaştı.
  • Hatay Türkiye’ye katıldı. Savaşılan ülkelerle bile iyi ilişkiler kuruldu.
  • Yurt dışına öğrenim için gönderilenlerin hepsi ülkelerine geri döndü.
  • Osmanlıdan kalan borçlar ödenirken, TL değer kazanıp 1938’de 1 dolar 1,26 lira oldu.
  • 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim’ler ulusal bayram olarak kutlanmaya başlandı. Ülke, bağımsız ve dünyanın saygı duyduğu bir ülkeye dönüştü.

Cumhuriyetin son 20 yılı, AKP’li yıllardır. Bu yıllar, Cumhuriyet’in ilk 20 yılında yapılanlardan geri dönüş yılları olmuştur. Örneğin;

  • Yüksek mahkemeler dahil tüm devlet kurumları, topluma değil AKP’ye hizmet eden kurumlara dönüştürüldü.
  • Aşı üretimine son verilmiş, hayvancılık, tarım ve KİT’ler yok edildi.
  • Türkçedense Arapça ve Osmanlıcaya önem verildi.
  • Tarikatlar ve üyeleri artıp devlet kurumlarına bile yerleşti. DİB ve tarikatların açtığı okullar yanında kaçak öğretim kurumları yaygınlaştı. Öğretim birliği ve eğitimde fırsat eşitliği yok edildi.
  • DİB, camiler ve okullar AKP’nin propaganda aracına dönüştü.
  • Eğitim sistemi, 4+4+4 yasası, 2017 müfredatı, okullar, üniversiteler ve seçme sınavları ‘dinini ve kininin davacısı olacak’ nesiller yetiştirecek şekilde yapılandırıldı.
  • 20 yılda dış borç 4 kat arttı. Dolar şimdilik 20 liraya çıktı ve ülke başta ABD olmak üzere sömürgen ülkelere bağımlı hale gelirken saygınlığını da yitirdi.
  • Kahramanmaraş depremi, iktidarın ne denli yetersiz olduğunu gösterdi.
  • Yargıya güven azalırken hukuksuzluk, yasaklar, yoksulluk ve yolsuzluk çoğaldı. Muhaliflere hakaret içeren söylemlerle özellikle AKP’ye oy verenleri/verecekleri oyalayıcı hatta kandırıcı söylemler de yaygınlaştı.
  • Köylünün/emekçinin sömürülmesi artarken yandaş iş adamları milletin efendisi durumuna gelip milli gelirden aldıkları pay her yıl artmaya başladı.
  • Dost ülkelerle bile aramız bozuldu. Silahlı kuvvetler 10 yıldır Suriye’de. Bu arada da Yunanlılar birçok adamızı işgal etti.
  • Demokrasi ve insan hakları gibi çağdaş göstergelerde ülkemiz son sıralara düştü. İyi eğitim almış kişilerin yurt dışına gitmesi hızlandı.
  • İki adım ötesinde Firüzağa ve Sultanahmet camileri olan Ayasofya, müzeden camiye dönüştürüldü.
  • İç barış bozuldu. Muhaliflere yönelik hakaret, iftira ve saldırı gibi insancıl olmayan davranışlar arttı. Örneğin muhalefetin Erzurum’da geçen Pazar günü yaptığı Açıkhava toplantısı taşlı saldırılar nedeniyle yarıda kaldı, insanlar yaralandı. AKP’de iç işleri bakanlığı da yapmış bir milletvekili, bu saldırı üzerine, “Teşekkürler Erzurum” diyebildi!
  • Halk egemenliğinin yerini, tek adamın egemenliği aldı. Millet iradesini temsil eden TBMM’de imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’nden, bir tek kişinin imzası ile çıkıldı! Halk egemenliğini kendisinde toplayan kişi, peygambermiş gibi, “Allah’tan emir aldığını” söylemeye başladı!

Günümüzde tek adam rejimini desteklemek, son 20 yılda gerçekleşen piyasacı ve gerici dönüşümlerle hukuksuzluğu, eşitsizliği ve ülke kaynaklarının talan edilmesini destelemek anlamına gelmektedir. Dolayısıyla 14 Mayıs, Cumhurbaşkanı ve milletvekillerini belirlemenin ötesinde, tek adam rejiminin devam edip etmeyeceğinin belirleneceği bir gün olacaktır.

[email protected]