Somut olarak CHP’nin bugün tartışılıyor olması, Cumhuriyet ve kurucu partisi tasfiye edilirken Cumhuriyetçiliğin bir türlü tüketilememesinden kaynaklanıyor.

CHP tartışmasına yeterlilik önergesidir

Bana sorsalar ve tabii elimde olsa, CHP’yi solda bir merak ve tartışma konusu olmaktan o dakika çıkartırdım! Ama hem çeşit çeşit CHP’li durmaksızın görmezden gelinemeyecek inciler yumurtluyor, hem de besbelli ki sayısını bilemeyeceğimiz kadar fazla odak Türkiye’nin kurucu partisini yeniden dizayn etmek üzere çoktan harekete geçmiş bulunuyor. 

“Sen ne konuşmak isterdin” derseniz, solun bir özne olarak, taraf olarak devreye gireceği başlıkları yeğlerim… 

CHP’yi soldan etkilemek elbette mümkündür. Memleketi kökten değiştireceğiz de, o mu eksik kalacak! Ama bu olsa olsa dolaylı bir etkileme olur. Örneğin 2021’in sonbaharını hatırlayalım. O günlerde halkın düpedüz soyulmasına karşı TKP’nin Ankara ve İstanbul’da sokağa çıkması, bizi başka sol partilerin izlemesi, CHP’nin “Milletin Sesi” diye bir miting dizisi için karar almasının gerçek nedenidir. Biz bu yolda kuvvetli biçimde ilerleyemediğimiz için, CHP liderliği daha fazla gaz almaya gerek olmadığı kanısına varmış, miting dizisinin yerini “sandığı beklemek” almıştır. Dikkat edilirse sol kendi işini yaptığı ölçüde CHP’yi etkilemekte, yapamadığı ölçüde de etkileyememektedir.  

Bugün de öyledir. Elimizde Türkiye toplumunun, zaten hayli geri olan mevcut dengelerini değil, iki yüzyıllık ilericilik-gericilik kavgasına gömülü karşıdevrimci birikintiyi yansıtan bir Meclis var. AKP bu imkânı değerlendirmek isteyecek ve Meclis’in temsil yeteneğinin sergileneceği demagojik bir senaryoyu sahneye koyacaktır. Bunun karşısında biz, yani sol başka temsil düzlemleri geliştirmeliyiz. Emekçilerin hak arayışını, ilericiliğin direncini sessiz bırakacak değiliz. Elbette benzer sesleri Meclis’te de duyacağız. Ancak bu aykırı kürsü mesajlarının ülkenin dengelerini olumlu yönde etkileme olasılığı, çürümüşlükten yükselen kokuyu örtüp düzeni rahatlatma olasılığından düşüktür. O halde mücadeleyle başka kanallar açacağız. İşimizi iyi yapmazsak CHP dâhil Meclis solu AKP’ye koltuk değneği olur. CHP’yi soldan etkilemenin yolu işimizi iyi yapmaktan geçer.

Ama dedim ya, Türkiye ve sol CHP’yi tartışıyor! Ben de bugünlük tartışmaya katılayım, diyorum. Kendimce kapatmayı da denemek üzere…

1990’lar paranteziyle ülkemize damga vuran kırk yıllık strateji 1923’ün tasfiyesini esas almaktadır. Bizim modernleşme tarihimizde 1908-9, 1919-23 ve 1960-80 üç yüksek zirvedir. İlki, yani II. Meşrutiyet devrimi kadük kalmıştır. Sonuncusu, solun toplumsallaşması geri püskürtülmüş, yenilgiye uğramıştır. 1919-23 ise büyük bir ileri sıçrama, çözülemeyeceği düşünülen, sonrasında herkesin o sıçramayı hesaba katarak hareket etmek durumunda olacağı, tarihe atılmış bir düğümdür. 

Sadece emperyalizm değil, aynı zamanda Türkiye kapitalizmi 1950’lerden itibaren adım adım bu ilerlemeyi yük olarak hisseder oldu. Bir başka sıçramanın önü, 12 Eylül’le zor bela kesildikten sonraysa, 1980’lerde artık hüküm verilmişti: 1919-23 direnci illa ki kırılacaktı. 

Kılıçdaroğlu liderliği bu çerçevede bir anlama sahiptir. İyi adamdır, değildir, akıllıdır, dürüsttür, veya değildir… Bunlar detay. Kurucu partinin başkalaştırılması gerekiyordu. Buna zamanında “İkinci Cumhuriyet Partisi” demişim. “İkinci Cumhuriyetin Halk Partisi” anlamında. On üç yıl olmuş!

Laik olmayan, bağımsızlıkçı olmayan, devletçi olmayan; bizim yaşadığımız Cumhuriyet’in başat özellikleri bunlar olduğuna göre de, artık cumhuriyetçi olmayan bir CHP’den söz ediyoruz. Adını korusa ve hakkındaki toplumsal algı değişmese de bu tasfiye edilmiş bir CHP’dir. Ne cumhuriyetçidir, ne halkla ilgilenir, ne de bir partidir! Kılıçdaroğlu liderliği ise tasfiyecidir. Cumhuriyeti tasfiye eden, kişi adı vermek gerekirse Erdoğan. Cumhuriyetin tasfiyesi için kurucu partinin tasfiyesi gerekiyordu; buna imza atan da Kemal Kılıçdaroğlu’dur. 

Yazılmış çizilmiş düşünceler yaşamı belirliyor olsaydı bugünkü CHP tartışmasını toptan çöp sayardık. TKP’nin tarihsel politik pozisyonu ve Gelenek külliyatı bu tartışmayı çoktan bitirmiş olurdu. Ancak düşüncelerin yazılması, söylenmesi değil, kitleleri sarması ve topluma, tarihin akışına müdahale gücüne erişmesidir, sayfalar kapayıp sayfalar açan. Söyledik, pozisyon aldık, ancak müdahale edemedik!

Her şey tasfiye edilebilir, ama müdahale imkânımız kalır. Sınıf mücadelesine, siyasete ömür biçilemez. Mücadelesiz ne tarih var, ne toplum, ne hayat. Somut olarak CHP’nin bugün tartışılıyor olması, Cumhuriyet ve kurucu partisi tasfiye edilirken Cumhuriyetçiliğin bir türlü tüketilememesinden kaynaklanıyor. Dedik ya, 1919-23 tarihe atılmış bir düğümdür. “Ne olacak CHP’nin hali” tartışmasını bırakalım ve işimize bakalım. 1960-80’de yaptığımızdan çok daha iyisini, yenilmezini yapalım.