Bu bağımlılığa yol açan ikilem, dolara dayanan uluslararası para sistemine son vererek çözülebilir mi? Dış ticarette net ihracatçı ülkelere dayanan bir para sistemi bu kronik çarpıklığı çözebilir mi?

BRICS Zirvesinden sonra

BRICS zirvesi, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika liderlerinin katılımı ile 22-24 Ağustos’ta Johannesburg’ta yapıldı. Toplantıda altı yeni üyenin (Arjantin, Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve BAE’nin) Ocak 2024’te BRICS’e katılımı kararlaştırıldı.

Toplantının sonuçları, sorunları tartışılıyor. Kısaca gözden geçirmek, bazı belirsizliklere ışık tutabilecek.      

BRICS: Bir “örgüt” değil, bir “topluluk”

Önce bir kavram karışıklığını düzeltelim: BRICS, bir “uluslararası örgüt” değildir. IMF, DB, OECD gibi bir genel merkezi, sekretaryası, ana sözleşmesi yoktur. 

Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin arasında ekonomik işbirliği çalışmalarının 2006’ya uzandığı açıklanıyor. İlk kurumsallaşma adımı 2009’da Rusya’da, dönüşümlü yıllık toplantıların başlatılması ile atıldı. 2010’da Güney Afrika’nın topluluğa katılması kararlaştırıldı.

Sonrasında yıllık zirveler kesintisiz sürdürüldü; korona salgınında sanal ortamda yapıldı. 22-24 Ağustos tarihli 15’nci zirve, 2019 sonrasındaki ilk yüz yüze toplantıdır. 

Zirveyi devralan hükümetin yıl boyunca sekretarya işlevlerini de üstlendiği anlaşılıyor. Üye ülkeler arasında ekonomik, sosyal alanlarda çalışma gruplarından da söz ediliyor. 

Zirve bildirileri, BM’deki bağlantısızların ekonomik topluluğu olan 77’ler grubunun çizgisini yansıtmaktadır. Bu özellikleri ile BRICS, Güney coğrafyasını temsil eden bir ülkeler topluluğu olarak nitelendirilebilir.  Dünya sisteminin kutuplaşma ortamında Batı bloku G7’nin karşıtı olarak nitelendirilebilir. Bu anlamda önem taşımaktadır. 

BRICS’in bankası  

2015’ta beş BRICS üyesi, 60 milyar dolarlık sermaye ile (ve eşit katılımlarla) bir kalkınma bankası kurdu:  National Development Bank (NDB). Sonraki yıllarda Bangladeş, Mısır ve BAE, daha küçük hisselerle NDB’ye katıldı. Kredi hacminin yüzde 30’unun ulusal paralardan oluşması hedeflenmektedir.    

NDB, olası ekonomik krizlere karşı 100 milyar dolarlık bir destekleme fonu da (Contingent Reserve Arrangement) oluşturdu. Bu fona Çin 41, Brezilya, Rusya, Hindistan 18’er, Güney Afrika 5 milyar dolarlık kotalar ile katıldı. Kriz koşullarında üyelere, kotalarının iki misli kredi verilebilecek. Kredi miktarı bu sınırın yüzde 30’unu aşarsa, ülke ekonomik programının IMF tarafından da desteklenmesi gerekiyor. 

Bu yıl NDB başkanlığına Lula’nın önerisi ile eski Brezilya başkanı Dilma Rousseff getirildi. Rousseff, ABD’nin uyguladığı finansal yaptırımlar nedeniyle “NDB’nin şimdilik Rusya’ya dönük yeni projeler tasarlamadığını” açıkladı. Güney Afrikalı marksist iktisatçı Patrick Bond, BRICS ve NDB’nin teslimiyetçi tutumunu sert bir üslupla eleştiriyor (Counterpunch, 18 Ağustos 2023).   

“Uzlaşmacı” bir çizgi korunuyor  

77’ler grubunun BM içindeki platformu, genellikle çatışmacı değil, uzlaşmacıdır. BRICS başlangıçta, Rusya’nın da katılımı ile bu söylemi devraldı. Son yıllarda emperyalizmin Çin ve Rusya’ya karşı saldırganlaşmasına rağmen, bu iki ülke BRICS’in bütünlüğünü korumaya ve uzlaşmacı söylemi sürdürmeye özen gösterdi. 

Uzlaşmacı özelliği, XV’nci BRICS Zirvesi Johannesburg Bildirgesi de taşıyor. Bildirgenin başlığına bakalım: BRICS ve Afrika: Birlikte Hızlandırılmış Büyüme, Sürdürülebilir Kalkınma ve Kapsayıcı Çok Taraflılık için Ortaklık… BM’deki Güney/Kuzey bloklarının yıllar sonunda oluşturduğu “ortaklık” vurgulaması semboliktir. ABD hegemonyasına meydan okuyan “çok kutupluluk” değil, “kapsayıcı çok taraflılık arayışı” var. Renksiz “sürdürülebilir kalkınma” kavramı da ihmal edilmiyor.    

Bildirgenin devamında Güney’in geleneksel eleştirileri, Çin ve Rusya katkılarını kısmen içeren ılımlı bir dille ifade ediliyor: ABD yaptırımlarına “BM Sözleşmesi ile uzlaşmayan tek taraflı zorlama önlemleri” olarak değiniliyor. “İnsan hakları, selektif olmayan, siyasallaşmayan biçimlerde” savunuluyor. Küresel Güney’in “uluslararası örgütlerde daha geniş temsiliyeti” talep ediliyor.  

Çin ve Hindistan arasında sınır çatışmalarına yol açan siyasal gerginlikler var.  Hindistan’ın ABD tarafından Çin’in yükselişini dengeleyecek bir büyük Asya gücü olarak gözetildiği malumdur; başbakan Modi de bu eğilimden yararlanmaktadır. Öte yandan Hindistan, Rusya ile geleneksel ekonomik, askerî ilişkilerini korumakta ve ABD  yaptırımlarını uygulamamaktadır. 
Emekli bir Hint diplomatı Bhadrakumar, bu etkenlere işaret ettikten sonra devam ediyor: “Hindistan, daha adil ve istikrarlı bir dünyanın oluşmasına BRICS’in yapacağı katkılara inanmaktadır. Bağımsız bir dış politikayı ulusal çıkarları gereği olarak benimsemiştir ve BRICS ortakları bu nedenlerle ona güvenmelidir”. (India Punchline, 21 Ağustos 2023). 

Batı basını, Çin-Hindistan karşıtlığının BRICS Zirvesi’ni etkileyeceğini ummaktaydı. Çin’in özenli tutumu sonunda bu beklenti gerçekleşmedi. 

Yeni üyelerin seçimi ve “BRICS parası” 

Naked Capitalism sitesinde Pepe Escobar ve Michael Hudson,  BRICS Zirvesi’ni tartışıyor (28 Ağustos 2023). İktisat tarihçisi Hudson, “ABD’nin oluşturduğu ekonomik düzenden kopmak için BRICS hangi kolektif stratejiyi önermektedir? Bunu bir manifesto ile açıklamalıdır” diyor. Bence BRICS, bugün bu tür bir manifesto hazırlayacak aşamada değildir. Ancak, yeni üyelerde gereken ölçütleri oluşturma gereksinimi son zirvede ortaya çıkmıştır.   

BRICS’e üyelik için başvuran kırk ülke sırada beklemektedir. Brezilyalı Escobar, altı yeni üye üzerinde uzun tartışmalar sonunda uzlaşıldığını açıklıyor. Hindistan ve Brezilya az sayıda yeni üye yeğlemektedir. Rusya ve Çin ise üye sayısını genişletmeyi; özellikle petrol, doğal gaz üreticilerinin katılımını savunuyorlar. Sonunda kabul edilen altı yeni üyenin üçü (İran, Suudi Arabistan ve BAE) bu tercihin ağır bastığını gösteriyor. 

Siyah Afrika’dan yeni katılım, Etiyopya ile sınırlı kalıyor. Mineral kaynakları ve ham petrol rezervleri açısından çok zengin bir ülke… Bir anlamda geleceğin büyük ham madde ihracatçılarından biri. 

Batı medyası BRICS ekonomileri ile G7’yi “alım gücü paritesi ne göre millî gelir” ölçümüne göre karşılaştırmaktadır:  Dünya millî gelirindeki payları itibarıyla eski BRICS (%31,7 ile), G7 payını (%30’u) geçmiştir. Yeni üyeler eklenince makas daha da açılacak. 

G7 ile karşılaştırmayı, 2022’deki cari işlem dengeleri ve 11 üyeli BRICS ile yapalım. Bu tespit, genişlemiş BRICS’in, “dolar  emperyalizmi”ne son verecek alternatif bir uluslararası para sistemi oluşturma önerilerine de ışık tutacak. 

11 üyeli BRICS, dünya ticaretinin (ve cari işlemlerin) açık-ara egemen blokudur: IMF verilerine göre 2022’de cari işlem hareketleri net olarak 697 milyar dolar fazla vermiştir. Bu fazla başta Çin olmak üzere Rusya ve üç petrol ihracatçısından kaynaklanıyor. 

G7’nin bilançosu BRICS’in simetrik karşıtıdır: Almanya ve Japonya’nın cari işlem fazlaları, (başta ABD’nin astronomik açığı olmak üzere) diğer Batı ülkeleri tarafından kat be kat eritilmektedir: G7 bloku 2022’de (başta BRICS olmak üzere) tüm diğer ülkelere karşı astronomik açık vermektedir: Eksi 906 milyar dolar… 

Bu asimetrik durum emperyalist sistemin yarattığı diyalektik ikilemi yansıtmaktadır. Hegemonik blok (başta ABD) dış ticaretin ana kalemlerinde (tüketim malı, girdiler, yatırım mallarında) net ithalatçı olarak BRICS’in temsil ettiği Güney coğrafyasına bağımlıdır. Örneğin Çin dünya ticaretinin açık farkla ihracatçı lideridir. Ne var ki reel değişkenlere dayanan bu bağımlılık, dolar hegemonyası sayesinde rahatça sürdürülmekte; dahası, finansal olarak BRICS’i bağımlı kılmaktadır. Dolar ve ABD, sermaye hareketleri ve türev işlemler açısından açık-ara dünya lideridir.

Bu bağımlılığa yol açan ikilem, dolara dayanan uluslararası para sistemine son vererek çözülebilir mi? Dış ticarette net ihracatçı ülkelere dayanan bir para sistemi (“BRICS parası”), bu kronik çarpıklığı çözebilir mi?  

Bu soru Ağustos 2023 BRICS zirvesinde de gündeme geldi. Yanıtları daha sonra tartışmak üzere…