Vahşi kapitalizmin ortasında opera dinlemek - 16

Opera dinlemek isteyenler için düzenlediğim aşağıdaki besteci ve operaları ile ilgili bilgiler, 1998 tarihinde yayınlanan ve operayı tarihsel bir çizgide ele alan bir radyo programımın metinlerinden derlenmiştir.

BERİL AZİZOĞLU

Opera dinlemek isteyenler için düzenlediğim aşağıdaki besteci ve operaları ile ilgili bilgiler, 1998 tarihinde yayınlanan ve operayı tarihsel bir çizgide ele alan bir radyo programımın metinlerinden derlenmiştir. Operaları dinlemek için verilen link sadece örnek amaçlıdır. Dileyen, internet ortamında, o günün ulaşılması mümkün olmayan koşullarından daha fazla bilgi ve birden çok yorum bulabilecektir.   

Müzikli dram sanatı 19.yy’ın ikinci yarısında, Fransa’da değişimler yaşamıştır. Geleneksel opera-comique:komik-opera ve grand-opera: büyük opera türü arasında geçişler olmuştur. İki türün de özelliklerini taşıyan lirik eserler yazılmıştır. Özellikle Amroise Thomas, eserleriyle Fransız operasında lirik-dram sanatının en bilinen örneği olarak gösterilmektedir.

Lirik-dram olarak adlandırılan bu yeni tür, toplumsal olayların da etkisini yanına alarak, yeni yaklaşımları da beraberinde getirmiştir. Böylece içinde konuşmalı bölümlerin de olduğu, eğlenceli, hafif konulu, müzikli sahne yapıtları doğmuştur. Operaya göre daha dar kapsamlı ve müziğinin kolay anlaşılır olması yanında, eğlendirici ögeler de taşıması nedeniyle bu tür, ‘operet’ olarak adlandırılmıştır. 19.yy’ın ikinci yarısında Fransa’da müzikli sahne sanatının yeni kimliğinin mimarı Jaques Offenbach’dır. Bu bölümümüzü Offenbach’a ve İngiltere’nin Offenbach’ı olarak anılan İngiliz operetinin yaratıcısı Arthur Sullivan’a ayırdık. 

Jaques Offenbach: Orphe aux Enfers: Orfe Cehennemde Opereti, La Belle Helene:Güzel Helen Opereti, La via Parissienne: Paris Yaşamı Opereti ve  Les Contes d’Hoffmann:Hoffmann’ın Masalları Operası. 

Alman asıllı Fransız besteci, 1819-1880 yılları arasında yaşamıştır.  Köln’de dünyaya gelen Offenbach’ın asıl adı Jacop Levy Eberst’dır. İlk müzik derslerini, Köln Musevi Topluluğu sinagogunun koro şefi olan babasından alır. 1833 yılında, 14 yaşında Paris Konservatuarı'na girer ve burada Vaslin’den viyolonsel dersi alır. Bu çalışma onun Paris Opera-Comique Tiyatrosu'nun orkestrasında viyolonselist olarak görevlendirilmesinde rol oynamıştır. Burada; Adam, Auber ve Herold gibi ünlü bestecilerle çalışma fırsatı bulmuştur. 1839 yılında ilk sahne müziğini ‘Pascal ve Chambord’u yazmış ama eser başarılı bulunmamıştır. 

1848’de Paris’de siyasal ve ekonomik kriz yaşanıyordu. Krizin etkisi tiyatrolarda da görülüyor, ihtilal korkusuyla yönetim ancak küçük grupların dar bütçeli eserleri için izin veriyordu. Bu baskıdan kurtulmak için bir süre Almanya’ya giden Offenbach 1850’de, Theatre Français: Fransız Tiyatrosu Orkestrası'na şef olarak atanınca Paris’e geri döndü. Burada ilk başarısını ‘Chanson de Fortunio’ başlıklı şarkısı ile elde etti. Bunu bir veya iki karakterin oynadığı, az şarkılı komik-opera tarzı oyunlar izledi. 1855’de kendi tiyatrosu: Bouffes Parisienns’i kurarak, küçük çapta yazılmış ilk eserlerini sahneye koydu. 1858’de eserlerinde karakter sayısını arttırmaya ve koroya daha fazla yer vermeye başladı. Ve nihayet aynı yılın 21 Ekim’inde müzik tarihinde klasiklerin arasındaki yerini alacak, gerçek anlamda ilk büyük eserini verdi: Orphe aux Enfers. Orfe Cehennemde ve ardından yazacağı La Belle Helene:Güzel Helen bestecinin kendisinin opéra bouffe olarak tanımladığı ama müzik kitaplarına ‘operet’ olarak geçecek eserleridir. Offenbach’ın orijinali iki perde ve dört tablodan oluşan opereti ‘Orfe Cehennemde’, ilk sahnelendiği 1858’deki halinden sonra 1874 yılında dört perde olarak yeniden düzenlenmiştir. O zamandan beri, opera sahnelerinde dört perde olarak oynanmaktadır. Librettosu Hector Gremieux ve Ludovic Halevy’ye ait olan eser, konusunu Gluck’un Orfeo ve Euridice operasından almaktadır.

Offenbach, müzikli sahne sanatına yaklaşımını bu esere hiciv unsurunu katarak uygulamış, mitolojik konuyu hicvederek, eserin amacını tamamen değiştirmiştir. Kimi müzik çevrelerine göre ise Offenbach, ‘Orfe Cehennemde’ opereti ile Gluck’u hicveder gibi görünmüş ama aslında Fransa’da III. Napolyon dönemini karikatürize etmiştir.

"Orfe Cehennemde" ile büyük başarı elde eden Offenbach, nükteli tarzını III.Napolyon dönemindeki Paris hayatı için sürdürmüş ve bu konuda yeni bir operet yazmıştır: ‘La Belle Helene:Güzel Helen’. İlk kez 17 Aralık 1864’de Paris’te sahnelenen eserde Offenbach, Grek mitolojisi aracılığı ile Paris’in yüksek sosyetesine göndermeler yapmıştır. Eserde, Paris’in belirli bir kesiminin yaşama bakışı ustalıkla hicvedilmiş, Orfe Cehennemde’de kullanılan ‘can can’ dansları, yine eğlenceyi anlatan ana unsur olarak  kullanılmıştır. Librettosu, Henri Meilhac ve Ludovic Halevy’ye ait olan operet üç perdedir.

Müzik kitaplarına operet sanatının ilk büyük ustası olarak geçen Jaques Offenbach, yaşamı boyunca, 102 sahne eserine imza atmıştır. Çoğu tek perdelik bu eserleri müzikli sahne sanatında yeni bir türün kimliğini taşımaktadır. ‘Operet’ olarak adlandırılan bu tür, ‘opera-comique: komik-opera’ ve ‘Grand opera: Büyük opera’ türünün sınırlarını zaman zaman kaybederek lirik-drama dönüşmesinden sonra ortaya çıkmıştır. Operetler, Almanların Singspiel-şarkılı oyunlarıyla, 18.yy’ın başlarında İngiltere’deki ‘Beggar Opera’: Dilenci Operası’nın da izlerini taşımaktadır. Operaya göre daha dar kapsamlı, hafif konulu, müziğinin kolay anlaşılır olması ve eğlendirici ögeler taşıması operetleri diğer sahne müziklerinden ayıran özelliklerdir. Bu türün ilk örneklerini veren Offenbach, operetlerinde kullandığı satyr (alay) ve parodie (hiciv) unsurlarını dansla zenginleştirmiş, ünlü ‘can-can dansı’nı eserlerinde ön planda kullanmıştır.

Daha sonra, Fransa’dan yayılan operete, her ülkede değişik unsurlar eklenecek; örneğin Viyana operetlerinde alay ve hiciv yerini duygulu aşk sahnelerine, can-can dansı da yerini valse bırakacaktır. Aslında Offenbach, bu tarzdaki çalışmalarını ‘opera-bouffe’ olarak tanımlasa da kimi müzikçiler, Offenbach’ın eserlerini; dilimize ‘müzikçik’ diye çevrilebilen ‘musiqueette’ olarak da adlandırmışlardır. Böyle bir tanıma neden olarak, bestecinin eserlerindeki nükteli yaklaşım gösterilmiştir.  

Offenbach’ın Paris’e özgü eğlenceleri anlatan ünlü opereti ‘La via Parisienne, ilk kez 31 Ekim 1866’da Paris’te beş perde halinde sahnelenmiş ve 1873 yılında dört perde olarak yeniden düzenlenmiştir. Librettosunu Henri Meilhac ve Ludovic Halevy yazmıştır.

Offenbach, sanatını Mozart’ın etkisiyle olgunlaştırdığını hiç çekinmeden söylemiştir. Ama Offenbach’ın ayırıcı özelliği; eserlerinde romantizm ve gösterişe yer vermeden kolay anlaşılır bir melodi yapısı ile mizah anlayışını yapı taşı olarak kullanmasıdır. Gerçi bu mizah anlayışını zaman zaman incelikten uzaklaşarak sataşmalara dönüştürdüğü yolunda ağır eleştirilere uğramıştır.

Offenbach, yaşamının son yıllarında yazdığı ünlü operası Hofman’ın Masalları’ında bu üslûbundan az çok vazgeçmiştir. Eser, bestecinin alaylı ve nükteli tarzından uzak, duygusal yapısıyla dikkat çekmektedir. Eserin konusu; Hoffmann’ın ‘Der Sandman’, ‘Rat Krespel’ ve ‘Die Abendieuer der Silvester’ adlı öykülerine dayanmaktadır.

Offenbach’ın hikayenin yazarı Hoffmann’a, iyiliğin sembolü olarak yer vermesi eserin işlenişi açısından önemli bir özellik olarak gösterilmiştir. Eserde, dönemin Fransa’sında tiyatroların kadrolarının sınırlı olması nedeniyle, üç ayrı kadın rolünü bir tek kadın üstlenmiştir. Ama zaman içinde bu sorun ortadan kalkınca eserde her rolü ayrı kişiler oynamıştır. İlk kez 10 Şubat 1881’de Paris Opera Comique Tiyatrosu'nda sahnelenen eserin librettosu, Jules Barbier ve Michel Carre’e aittir. Çalgıların özellikleri açısından işlenişini ise M.Giraud yapmıştır. Beş perdelik Hofman’ın Masalları’nın türü, müzik kitaplarında; ‘Operette buriesque:gülünç operet’ ya da ‘Opera Fantastique’ olarak geçmektedir. 

Offenbach, opera tarihindeki yerini operetleri yanında, daha çok tek operası Hoffmann’ın Masalları’na borçludur. Besteci bu başyapıtı ile melodi ustalığını gözler önüne serse de, eleştirilerden kurtulamamıştır. Eserin bütününde eleştirilen başlıca unsur; resitatiflerin (konuşur gibi söylenen bölümler) dramatik oluşumdan yoksun ve donuk birer konuşma pasajlarının ötesine geçememesidir. 

Arthur Sullivan: The Pirates of Penzance (Penzance Korsanları) ve The Mikado Operası 

İngiltere’nin Offenbach’ı olarak anılan İngiliz operetinin yaratıcısı Arthur Sullivan; 1842 yılında Londra’da doğar ve babasının orkestra şefi olması nedeniyle erken yaşta müzikle tanışır. 14 yaşında Kraliyet Müzik Akademisi'ndeki eğitiminin ardından Leipzig Konservatuarı'nda öğrenim görmüştür. Yazdığı yirmiyi aşkın opereti ile İngiltere’nin Offenbach’ı ve İngiliz operetinin yaratıcısı olarak anılan bestecinin tüm operetlerinin metinlerini, otuzlu yaşlarının başında tanıdığı William Gilbert yazmıştır.  Orkestra şefliği de yapan besteci 1888 yılında ‘’Sir’’ unvanına layık görülmüştür.  58 yaşında yaşama veda eden bestecinin müzikli sahne sanatındaki yeteneği müzik çevrelerince, librettisti Gilbert’in hicivli sözel yeteneğinin, Sullivan’ın kıvrak ve parodili müziği ile zenginleşerek günümüze ulaşmasıyla tarif edilmiştir. Kimi müzik çevrelerince, İngiliz ve Avrupa geleneklerine dayanan müziği; Donizetti , Bellini ve Verdi’nin operalarından da izler taşımaktadır. Penzance Korsanları ve Mikado  bestecinin en sevilen operetleri olarak bilinir.

Gilbert ile yaptığı çalışmanın sonucu olan iki perdelik opereti Penzance Korsanları için Sullivan, annesine bir mektup yazar: ‘’Bence büyük bir başarı olacak, çünkü çok komik ve müzik dikkat çekici ve akılda kalıcı". 31 Aralık 1879'da New York'ta yapılan ilk temsilin ardından Londra'daki ilk gösterimi olan 3 Nisan 1880’da seyirci ile buluşan eser, 363 kez sahnelenecektir. 

Bestecinin diğer beğenilen opereti Mikado ise iki perdelik bir operettir ve Gilbert’in Japon kültüründen esinlenerek yazdığı  librettonun metni zayıf bulunsa da 14 Mart 1885'te Londra’daki Savoy Theatre'da yapılan temsilin ardından 672 kez sahnelenerek Sullivan’ın zaferi olarak gösterilecektir.

YARARLANILAN KAYNAKLAR: 

Opera Tarihi: Prof .h.c. Cevad Memduh ALTAR, Kültür Bakanlığı Yayınları, 3.Baskı, Mart 1993, Ankara

History of Opera: Stanley SADIE, February 1, 1990

The Penguen Opera Guide: Amanda HOLDEN, Nicholas KENYON, Stephan WALSH, December 1, 1995

Ünlü Bestecilerin Hayat Hikayeleri Henry Thomas, Dana lee Thomas, Doğan Kardeş Yayınları, 1968

Müzik Kılavuzu, Faruk Yener, Karacan Yayınları, 1981  

Zaman İçinde Müzik Evin İlyasoğlu, Yapı Kredi Yayınları,1994

Düyaca Ünlü Müzisyenler De Çocuktu Akif Saydam, Arkadaş Yayınevi, 1989

Müzik Sanatının Tarihsel Serüveni Cavidan Selanik, Doruk Yayınları, 1996

Müzik  Tarihi : İlhan MİMAROĞLU, Varlık Yayınları, 5.Basım, 1995

Müzik Ansiklopedik Sözlük: Vural Sözer, 4.Basım, Remzi Kitabevi, 1996

Ve çeşitli CD kitapçıkları