Salgın yönetiminde 'seyretme' aşamasına geçtiler

Sağlık Bakanı'nın bu gece yaptığı basın toplantısında söylediklerine bakarsak siyasi iktidarın salgını ciddiye alıp önlemler alacağı yönündeki beklentinin karşılıksız olduğunu söyleyebiliriz.

İlker Belek

Artık salgını seyretmeye karar verdiler. Sağlık çalışanları test için numune alacak, laboratuvar incelemelerini yapacak, verileri sisteme girecek, hastaları tedavi edecek, Bakanlık da sayıları açıklayarak ortamı seyredecek.

Zira Sağlık Bakanı 17 Haziran günü yaptığı basın toplantısında vaka sayılarının beklentileri doğrultusunda olduğunu, şu aşamada sokağa çıkma yasağı da dahil herhangi bir ek önlem önermeye gerek duymadıklarını açıkladı.

Demek ki salgın bu yaz boyunca en azından bu sayılarla sünecek.

Günlük 1.500 vakayı kabullenmenin, salgının devamına izin vermenin çok tehlikeli bir karar olduğu açık. 

Bu karar virüsün dolaşımda olmasını, insandan insana gezmesini, dolayısıyla da olumsuz yönde mutasyon geçirmesini, en kötüsü de önümüzdeki kış döneminde şiddetli bir atağın başlamasını kabul etmek anlamlarına geliyor.

İşi şu aşamada artık vatandaşa havale ediyorlar: “Maske, mesafe, hijyen, kendinizi koruyun, bizden bu kadar” diyorlar, salgın yönetiminde devlet neredeyse tüm yönetsel sorumluluğunu üzerinden atmış oluyor.

Siyasi iktidarın, yönetimin bu tür tavır aldığı bir ortamda vatandaştan işi ciddiye alması kesinlikle beklenmemeli.

Dediğimiz gibi önümüzdeki kış çetin geçecek.

Başka bir karar almaları ihtimal dahilinde değildi

Bakan’ın Bilim Kurulu ile yaptığı toplantıdan başka yönde bir karar çıkma ihtimali bulunmuyordu.

Zira, turizm, otomotiv, ulaştırma sektörlerinin patronları, salgının en şiddetli olduğu günlerde bile önlemlerden memnun değillerdi.

Otellerin açıldığı, vatandaşın “normalleşme”ye alıştırıldığı bu ortamda salgın yönetiminin işlemesi mümkün değildir.

Aslında tüm kapitalist dünyanın isteğini birkaç gün önce ABD Hazine Bakanı Mnuchin açıklıkla ifade etmiş ve bir kez daha ekonomiyi kapatmayacaklarını duyurmuştu.

Toplumsal bağışıklığın sağlanamayacağı da anlaşıldı

Bakan Koca aynı basın toplantısında yapılmakta olan seroprevalans araştırmasının ilk sonuçlarından da söz etti.

Buna göre şimdiye dek antikor geliştirmiş olanların oranı yalnızca %2. Bu veri bize aşı olmaksızın toplumsal bağışıklık sağlanamayacağını bir kez daha gösteriyor. 

Aşının ne derecede etkili olacağı, ne zaman uygulamaya gireceği ve üretiminin ihtiyacı karşılamaya yetip yetmeyeceği soruları ise hala yanıt bekliyor.

Bakan Koca ayrıca taşıyıcı oranı hakkında da bilgi verdi: Binde 2. Bu, şu anda Türkiye’de yaklaşık 200.000 taşıyıcı olduğunu, yani öteden beri söylenegeldiği gibi saptanan 1 vakaya karşılık bilinmeyen 10 hayalet vakanın toplumda virüsü bulaştırmaya devam ettiğini ifade eder. 

Tüm bu nedenlerle de mevcut vaka sayılarını normal kabul etmek, ek önleme gerek duymamak ayrıca sorun yaratıyor.

Çin: Çok farklı bir tutum

Çin’de salgın tamamen kontrol altına alınmış, vaka ve ölüm sayıları sıfıra çekilmiş iken, bu kez Pekin’de bir şeyler olmaya başladı.

Son bir hafta içinde Pekin’de yaklaşık 150 vaka saptandı. Bizdeki günlük sayılarla kıyaslandığında ciddiye bile alınmayı hak etmeyen bu sayı Çin yönetimini alarma geçirmeye yetti.

Pekin’in kimi bölgelerinde karantina ilan edildi, okullar yeniden kapatıldı, PCR testi için numune vermeye davet edilen halk sağlık çalışanlarının önünde kuyruğa girdi.

Bütün bunlar yukarıdaki yargımızı destekliyor: Halkın olayı ciddiye alması için yönetimin ciddi olması gerekir.