Göz göre göre gelen katliam: Reyhanlı dosyası nasıl kapatıldı?

Reyhanlı'da 53 yurttaşın hayatını kaybettiği katliamın üzerinden tam 7 yıl geçti. A’dan Z’ye tüm yetkililerin her ayrıntısını saldırı öncesinden bildiği katliamın dosyası, bu sorumlulardan tek birisi bile yargı önüne çıkarılmadan kapatıldı.

Haber Merkezi

Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu gülerek kameralar karşısına geçmiş, yine dönemin Başbakanı Erdoğan "53 sünni yurttaşımız şehit edildi" diyerek gittiği ABD’de Suriye’de uçuşa yasak bölge talep etmişti.

Reyhanlı’da yaşanan kanlı katliamın hemen ardından yaşanan gelişmelerden söz ediyoruz…

53 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği, 155 yurttaşın ise yaralandığı katliamın ardından yapılan bu açıklamalar aslında dava sürecinin de özetini sunuyor.

Herkes biliyordu ve seyirci kaldı...

Katliamdan üç gün önce, 8 Mayıs 2011’de Emniyet Müdürlüğü aranarak bir ihbarda bulunuldu.

Katliama ilişkin saat bilgisi dışında tüm ayrıntılar söz konusu ihbarda yer aldı.

İhbarın ardından adı geçen ve katliam davasında yer alan tüm isimler hakkında teknik ve fiziki takip kararı çıkarıldı.

10 Mayıs’a gelindiğinde ise MİT tarafından bir bilgi notu düzenlendi ve saldırının yapılacağı aracın plakasına kadar ayrıntılar yer aldı.

Ancak tüm bilgilerin elde edilmesine rağmen 11 Mayıs’ta 53 yurttaşın hayatını kaybettiği katliam yaşandı.

Üstelik katliamın sorumlusu olan iki isim, Nasır Eskiocak ve Temir Dükkancı'nın bir süre takip altında da tutulduğu, sonra “takibe elverişli olmadığı için takibe son verilmiştir" diye not tutulduğu ortaya çıktı.

Kısacası katliama ilişkin tüm ayrıntılar yetkili kurumların bilgisinde olmasına rağmen saldırı adeta göz göre geldi.

Saldırıdan haberdar olan emniyet, jandarma, valilik ve MİT’ten tek bir sorumlu yargılama sürecinde yer almadı, isimleri dava dosyalarına eklenmedi.

Sürecin karanlıkta bırakılmasına ilişkin daha önce soL’a bir değerlendirmede bulunan davanın avukatlarından Sevinç Hocaoğlulları, “Bu süreçte olayı aydınlatmak için yürüdüğümüz birkaç kanal vardı ve hepsi de teker teker kapatıldı. Sonuçta sanıklar hakkındaki yargılama zaten en başta bildiğimiz isimlere, ihbarda adı geçenlere verilen cezalarla kapatıldı. Bu katliamın sorumluluğu, tüm detayların bilinmesine rağmen önlem almayan devlet görevlilerinde. Ancak sanki hiç böyle bir şey olmamış, saldırıdan habersizmiş gibi devam etti bu dava süreci. Israrla mahkeme sürecinde bu talepler görmezden gelindi, dosyaya bu sorumlular eklenmedi. Tarihten bu sayede bir not, önemli bir not çıkarılmak istendi diye düşünüyorum” diyerek süreci özetleyecekti.

Sadullah Ergin ile görüştü denilen kişiye müebbet

2018 yılında, yani katliam davası kapatıldıktan sonra Suriye’de yakalandığı ve Türkiye’ye getirildiği belirtilen ve hakkında 52 kez müebbet hapis cezası verilerek katliam sorumlusu olarak gösterilen Yusuf Nazik olayı da dava sürecinin bir diğer dikkat çekici yönü oldu.

Daha önce yaptığı "Heysem Topalca, Suriye’deki cihatçılara destek veren Suriye vatandaşı bir Türkmen. Bize bu tezgâhı kuran kişi, Heysem Topalca olabilir. Topalca’yla zaman zaman Reyhanlı’dan mal geçirmek için işbirliği yapıyorduk. Bu adam eskiden beri kaçakçılık yapar. Hem Reyhanlı bölgesinden hem de Yayladağı’ndan geçiş yapabiliyor. Biz Reyhanlı’ya yanaşamıyoruz bile. Oralar cihatçıların elinde. Bizi görseler keserler. Bu işte kesinlikle onun parmağı var” açıklamasından vazgeçen ve katliamı Suriye devletinin planladığını öne süren Nazik’e ilişkin dikkat çeken bir iddia gündeme gelmişti.

Dava sürecinin sanıklarından olan Nasır Eskiocak, Yusuf Nazik’in Sadullah Ergin’le teması olduğunu, kendisini MİT’le de tanıştırmak istediğini ancak kendisinin istemediğini iddia etmişti.

Dava sürecinde bu iddialar ve açıklamalar da hiçbir şekilde araştırılmadı ve sorumlulardan tek bir kişi bile yargılanmadı.