AKP'de 'Yeni Gezi' teorisi: Hadi polis sızıntı, tüccara yol veren ne?

AKP'li Külünk, İsrail'le ticarete karşı dün Taksim'de yapılan eyleme dönük müdahaleyi Gezi'ye ve "FETÖ"ye bağlamayı başardı, ancak İsrail'le devam eden ticarete dair tek kelime etmedi.

Haber Merkezi

İstanbul Taksim'de dün iktidarın İsrail'le ticaretini protesto etmek üzere toplanan "Filistin İçin Bin Genç" grubu polis şiddetiyle karşı karşıya kaldı.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İstiklal Caddesi'ndeki eyleme polis müdahalesi sonucunda 43 kişinin gözaltına alındığını açıkladı. Yerlikaya, gözaltına alınanlardan 38’inin kimlik kontrolü yapılarak serbest bırakıldığını, 5'i hakkındaysa ifadeleri alınarak adli işlem yapıldığını bildirdi.

Eylemde, polisin çok sayıda kişiyi ters kelepçeyle gözaltına aldığı görüldü. Gözaltı anlarını fotoğraflayan gazeteci Emre Orman, "İsrail ile ticaretin kesilmesi talebiyle İstiklal Caddesi'nde yürüyen öğrenciler işkenceyle gözaltına alındı!" paylaşımında bulundu.

Politik Yol'un aktardığına göre polis, görüntü çeken eylemcilerin telefonlarına da el koydu.

AKP'li isimden jet teori: 'FETÖ'nün Gezi modeli operasyonu'

Protestoya müdahalenin hemen ardından paylaşım yapan AKP'li Metin Külünk, yaşananları Gezi Parkı eylemlerine benzetmekte gecikmedi.

Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Külünk, söz konusu protestoların "profesyonel bir operasyon" olduğunu ve olayların arkasında Gülen Cemaati'nin bulunduğunu iddia etti.

Polisin sert müdahale için bilinçli bir şekilde emir aldığını öne süren Külünk, "Gezi'de çadırları yaktıran akıl FETÖ saklandığı yerlerde bugün de son derece önemli bir konuda insanlığın vicdanını ateşler içerisinde bırakma derdinde" ifadelerini kullandı.

Külünk, böylece Gezi Parkı eylemleri döneminde kendi yayın organlarında AKP iktidarına desteğini manşetlerine taşıyan Gülen Cemaati'nin de o dönemki halk ayaklanmalarının arkasında olduğunu iddia etmekten geri kalmadı.

Külünk paylaşımında şunları söyledi:

"Çok profesyonel bir operasyonla karşı karşıyayız.

Başlangıç bakımından bize önemli mesajlar veren Gezi Eyleminde, ağaç ve çevre duyarlılığı, sürecin kitleselleşmesi ve sokak  üzerinden  hükümet darbesi için bir araç haline getirilmişti.

Şimdi de masum olarak başlayan Gezi benzeri bir model ile, son derece masum olan GAZZE’ye duyarlılık noktasında kendini ifade etmek isteyen vatandaşlarımızın arasında ki  adını vermeyeceğim partinin mensupları süreci araç haline getirmiş ve Gazze masumiyeti, beraberinde eylemi maksadını aşar hale getirmiştir 

Olaylar esnasında polisin orantısız müdahalesi maalesef kamuoyunda infiale neden olabilecek ve Sayın Cumhurbaşkanımız ile millet arasındaki bağları tamamen ortadan kaldırmayı hedefleyen profesyonel bir eylem halini almıştır. 

Nitekim Gezi'de çadırların yakılmasını emreden aklın, 'bugün Gazze için ağlayan, Gazze için Türkiye'de bir refleks olduğunu gösteren gençlere' sille tokat girişmesi için polise emir verdiğini canlı canlı görüyoruz.

Hâlâ sızıntılarla uğraşıyoruz.

Ancak hâlâ sızıntıları saklayanlarla da uğraşıyoruz.

Evet, biz bu modeli Gezi'den tanıyoruz.

Ortalıkta gözükmeyen ama her şeyin arkasındaki FETÖ ve işbirlikçisi akıl, demek oluyor ki ortalıktan kaybolmamış.

31 Mart’ta neden insanlar sandığa gitmedi ve bir anda Yeniden Refah Partisi nasıl bu kadar çok oy aldı sorusunun cevabını mı arıyorsunuz?

Cevap, Gazze için sessizlikte gizli!

Cevap, bugünkü son derece demokratik hak olan eyleme kim müdahale etme talimatı vermişse orada gizli.

Özellikle de 31 Mart’tan sonra kendisini çok açık ifade ediyor.

Gezi'de çadırları yaktıran akıl FETÖ saklandığı yerlerde bugün de son derece önemli bir konuda insanlığın vicdanını ateşler içerisinde bırakma derdinde.

Makul cümlelerle kendilerini anlatan vatandaşlara bu şekilde davranma talimatını veren kim ise, Hükümetimiz gereğini yapacağından eminiz

Bugünden sonra hayatın bütün alanlarında

hem siyaset kurumu hem de kamu yönetimi.

son derece dikkatli olmak zorundadır."

İktidarın İsrail'le ticareti sürdürmesine değinmedi

AKP'li Külünk, dünkü eylemlerin arkasında "FETÖ"nün olduğunu iddia ettiği uzun bir açıklama yaptı, ancak eylemin içeriği olan İsrail'le ticarete ilişkin tek bir kelime etmedi.

Neredeyse tüm sokak hareketlerini bir şekilde "FETÖ"ye ve "dış güçler"e bağlayan AKP'liler, iktidarın İsrail'le ticaretinin sürmesine sessiz kalmayı sürdürüyor.

Oysa Gazze'ye dönük katliamlar sürerken, AKP iktidarında İsrail'le ticaret tam gaz devam ediyor.

Türkiye'nin İsrail’e ihracatı savaşın başladığı dönemlerde 462 milyon dolara yakındı. Ekim’de 328 milyon dolara geriledi. Kasım’da da 301 milyon dolar seviyesinde seyretti. Türkiye Ocak ayında İsrail’i hedef ülkeler arasından çıkarmasına rağmen Şubat ayındaki artışla beraber ihracat neredeyse savaş öncesi hacme ulaştı. Aralık ayında bir önceki aya göre ihracat yüzde 34,5 artarak 429 milyon dolara çıkmıştı.

Ocak ayında yüzde 18,5 düşen ihracat Şubat ayında yeniden yüzde 20,7 artarak 422,2 milyon dolara ulaştı. Diğer yandan, İsrail Tarım Bakanlığı’nın kayıtlarına göre Türkiye, Ürdün ile birlikte 7 Ekim’den bu yana İsrail’e en çok sebze ve meyve gönderen ilk iki ülke oldu.

Türkiye'deki şirketler başta çimento, demir-çelik, dikenli tel ve gıda olmak üzere ticareti sürdürüyor.

İsrail’in elektrik tedarikçisi Zorlu Enerji’nin yüzde 25 oranında ortak olduğu Dorad Doğal Gaz Kombine Çevrim Santrali, İsrail’in en büyük özel sektör enerji santrali ve ülkenin elektrik ihtiyacının yüzde 7’sini karşılıyor. Bu elektrik santrali, İsrail Savunma Bakanlığı, havacılık ve uzay sanayii, bankalar, sanayi şirketleri ve İsrail’deki birçok şirkete elektrik sağlıyor. 

İsrail’in petrol ihtiyacınınsa yüzde 60’ı Azerbaycan ve Kazakistan tarafından karşılanıyor. Azerbaycan petrolü Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı ile Türkiye’ye gelip Ceyhan Limanı’ndan tankerler ile İsrail’e taşınıyor. SOCAR, İsrail’e her gün 44 bin varil petrol gönderiyor ve İsrail, ham petrolü Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’ndan tedarik ederken işlenmiş petrolü de SOCAR’a ait STAR Rafineri’den alıyor.

Van'daki polis şiddeti de mi bir operasyondu?

Külünk'ün dünkü polis şiddetinin bir operasyon olduğunu iddia etmesi, Van halkının seçim sonrası yapılan kayyım atama girişimine karşı ayaklanmasına yapılan şiddetli polis müdahalesinin de mi bir operasyon olduğuna dair soruyu ister istemez akıllara getriyor.

Van'da 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde belediye başkanı seçilen DEM Partili Abdullah Zeydan'ın seçme ve seçilme hakkının seçimden 2 gün önce elinden alınması günlerdir kentte protesto edilmişti.

Sonunda hukuksuz olduğu anlaşılan bu karar iptal edilmişti. Başkanlık Van halkının da tercih ettiği şekilde DEM Parti adayı Abdullah Zeydan’a iade edilmişti.

Diğer yandan, oyuna sahip çıkmak için sokağa çıkan Van halkına dönük polis şiddeti Filistin’de İsrail’in tavrını anımsatmıştı.

Van'da sokakları çeviren polis protesto edenlerin üzerine tazyikli su sıktı ve biber gazı attı. Plastik mermilerle müdahale edilen birçok kişi yaralandı. Video: Cihan Mert