Bozuk mu ki düzelsin?

Ekonomi nasıl düzelir?

Mesela bir banka sahibiyseniz, şu sıralar bu bozuk dedikleri ekonominin keyfini fazlasıyla çıkarıyor olmalısınız. Sektörün dokuz aylık net kârı, önceki dönemi beşe katlayarak 250 milyar lirayı aşmışken karalar bağlayacak değilsiniz ya.

Elliyi aşkın banka var Türkiye’de. Tamamına yakını birkaç uluslararası finans tekeli ile bir avuç kalburüstü aileye ait. Borsasıyla arsasıyla, sigorta şirketleri kredi kuruluşlarıyla, adına finans sistemi dedikleri rantiyeci vurguncu bir düzen, sahiplerine sürekli ve muazzam kazandıran bir organizasyon bu.

Sabancı ailesi yılın ilk altı ayında Akbank’ın 21 milyar liralık kârını kasasına indirmiş, Koç’un Yapı Kredi’den son üç ayda net kazancı 16 milyar lira olmuş. Bankalardan kredi kartı kullanmış ya da kredi çekmiş 4 milyon kişi ise borçlarını ödeyemediği için yasal takibe düşmüş.

Demek ki bu ekonomi herkese değil, birilerine bozuk. O birilerinin borcundan başka birileri kazanıyor ve bunun adına "ekonomik faaliyet" deniyor.

Milyonlarca insan temel mal ve hizmetlere gelen peş peşe zamlarla boğuşur ve yoksullaşırken o mal ve hizmetleri üretip satan şirketler, tıpkı bankalar gibi rekor kârlar açıkladı. En büyük 500 sanayi kuruluşunun geçen yılki faaliyet kârı 341 milyar lira olmuş.

Soralım o zaman, kime bozuk bu ekonomi?

Ekmek dört lira olunca mutfak bütçesi şaşan yurttaşa mı, yoksa birkaç yıllık kârı kadar paraya satın aldığı Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu TÜPRAŞ’ın sahibi malum aileye mi?

Asgari ücretin on bin liraya ne kadar yaklaşacağını heyecanla bekleyen işçiye mi bozuk bu ekonomi, yoksa o işçinin ürettiği malları yurt dışına satıp kazandığı dolar ve avrolarla yeni fabrikalar kurmaya hazırlanan şirket sahibine mi?

Burjuva iktisatçılar ekonomik faaliyeti, sınırsız ihtiyaçları karşılamak için sınırlı kaynakların kullanımını düzenlemek olarak adlandırıyor. Oysa olan şey, toplumun sınırlı kaynaklarına o toplumun sadece küçük bir azınlığı olan sermaye sınıfının kendi sınırsız ihtiyaçları için el koymasından ibaret. AKP’nin yaptığı bu sınıfın sınırlarını alabildiğince genişletmek oldu. Ekonomi bu yüzden bozuk. Krizde olduğu için değil, krizsiz kalamadığı, krizlerin yükünü emekçilere yüklediği ve sömürü üzerine kurulu olduğu için bozuk.

Başlıktaki soruyu yenileyelim o zaman…

Ekonomi düzelir mi?

Sorunun net yanıtını arayanlar TKP’nin bir süredir Türkiye’nin temel sorunlarına yönelik açıkladığı çözüm belgelerinin sonuncusu olan “Ekonomi Çözüm Belgesi”ne bakmalılar. Dün yayınlanan belge emekçi sınıflar yararına düzelmiş, yeni bir ekonominin mümkün olduğunu anlatıyor.

Bu çözümün çok sade bir hareket noktası var. Ekonomik faaliyetin bir avuç patronun değil, halkın refahı için örgütlenmesi. Yerli ve yabancı tekeller tarafından ele geçirilmiş üretim ve hizmet faaliyetlerinin özgürleştirilerek, hızlı ve kademeli bir devletleştirme politikasının uygulanması. Esas işi sermaye gruplarını fonlamak olan finans sektörünün, kamu bankaları eliyle merkezileştirilerek, paradan para kazanmanın sonlandırılması. Ve toplumun ihtiyacı neyse, ekonomide ona odaklanacak, onu planlayacak bir merkezi planlamaya gidilmesi.

Bunun dışında ne var elimizde?

Erdoğan’ın açıkladığı “Türkiye Yüzyılı” adlı acı seçim ekonomisi ile henüz montaj hattı bile kurulmamış yerli otomobilin siyaset aracı olarak piyasaya sürülmesiyle eli ayağı birbirine karışmış muhalefet.