'Gerçeklerden uzaklaştıkça ya da dininin ve kininin davacısı oldukça, insanın kişiliğini ve akıl sağlığını korumasının güçleşeceğini görmek gerekiyor.'

Akıl sağlığı!

Birkaç gün önce bir AKP milletvekili operatör doktor, “Daha ne olacak, biz Tayyip ağabeye ihaneti bırak, sırtımızda taşımamız lazım. Yani ayakkabısını elimizle yalamamız lazım” diyor. İster istemez şaşırıyoruz.

Şaşırmakta haklı mıyız? Önce son 15 yılda işittiğimiz bazı söylemleri, okuduğumuz bazı ifadeleri ve yaşadığımız bazı olayları anımsayalım:

AKP’nin TÜBA üyesi yaptığı felsefeci bir fen-edebiyat fakültesi dekanı, “Üniversiteye medrese diyelim; tüm
okulları imam hatiplere dönüştürelim
” demiş.

İstanbul Üniversitesi’nin bir öğretim üyesi, “Nuh'un cep telefonu, insansız hava aracı ve füze kullandığını” söyleyebilmiş.

Dicle Üniversitesi’nde bir ilahiyatçı, derslere başı açık giren kızlara, “Sizin yüzünüzden melekler derse gelmiyor” diyebilmiş.

Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, “Şeytanla mücadele edecek insan eğitimi üzerine çalışmaları bulunan" yardımcı doçent ilanı vermiş.

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, by-pass ameliyatlarıyla ilgili bir makaleyi, “Evrim teorisi ve evrimsel argüman çok fazla kullanılmış, sıkıntı yaşarız” gerekçesiyle reddetmiş.

Harran Üniversitesi Biyoloji Bölüm Başkanı, “Biyoloji kitaplarında ateizm öğretiliyor” diyebilmiş.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi rektörü, “Helal olmayan katkıları içeren ilaçların inançları tehdit ettiğini” söyleyebilmiş.

Ege Üniversitesi rektörü, 28 Nisan 2018 günü AKP kongresi için İzmir'e gelen AKP liderini, 382 akademisyeni yola dizerek karşılamış.

Bir şehircilik bakanı, “Türkiye’nin Müslüman bir ülke olduğunu, ‘konumu itibariyle’ mucitler ve ‘kalem efendileri’ çıkaramayacağını, ancak bir ‘ara eleman ülkesi’ olmak için çabalayabileceğini” açıklayabilmiş.

Bir ilahiyatçıya göre, “Dünya’yı, Güneş aydınlatmıyor. Dünya’yı aydınlatan, Güneş ışınlarını aydınlığa çeviren gündüz dediğimiz varlıktır. Gündüz dediğimiz varlık ufkun altında da olsa, bunu aydınlığa çevirmektedir. Karanlığın oluşması, Güneş’in batmasından değil, gece denilen varlığın ortaya çıkmasıdır.”

Diyanet, “Hapşıran insana, ‘çok yaşa demeyin, Allah rahmet eylesin’ deyin” diyor.

Gezi protestoları, “dinsizlerin işi” sözüyle gündeme gelen bir İslam Üniversitesi rektörü, "Karma evleri savunanlar veled-i zina toplumunu savunanlardır" diyor!

Liseye geçiş sınavında din kültürü ve ahlak bilgisi konusunda “Kuran’daki her bir cüzde kaç tane hizb vardır?” gibi sorular soruluyor.

Ankara Üniversitesi’nde IŞİD karşıtı gösteri yapan öğrencilere, polisler “Rabia” işareti yaparak saldırmış.

Yurtkur Çayeli Müdürlüğü’nde AKP’li belediyenin düzenleneceği panelin afişinde, “kadın dört şey için nikah edilir; malı, soyu, güzelliği ve dini. Sen dindar olanını seç ki elin bereket bulsun” gibi ifadelere yer verilmiş.

6’ıncı sınıf fen ve teknoloji kitabından insan üreme organlarını anlatan resimler çıkarılmış!

Amasya’da bir din dersi öğretmenine göre, “Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık, bugün olsa kazanamayız.

Bir eğitim emekçileri sendikası başkanı, “Latin harfleri kaldırılsın” demiş.

Bir ilahiyatçıya göre, “Banyo yaparken çıplak yıkanılmaz, şort giymek gerekir.

Bor, doğal gaz vb. yeraltı kaynaklarının Lozan Antlaşma’nın gizli maddeleri nedeniyle kullanılmadığını söyleyenler vardır.

II. Abdülhamit zamanında hiç toprak kaybedilmediğini savunanlar vardır.

Popüler bir ilahiyatçı, “Şeytan bile Allah'ı inkar etmiyor. Ateistlerin en büyük babası şeytan. Şeytan onlardan çok daha temizdir” diyebilmiş.

İçişleri bakanına göre, “Kim Kavala'nın hukuk iğfal edilerek serbest bırakılmasını istiyorsa, Ukrayna'daki ve Suriye'deki çocukların katili de odur

Diyanet’in arşivinden çıkan belgelere göre, “Alevilerin yemeği yenmez, kestiği haramdır.

Hilafet çağrısı yapan bir imama göre, “Dünyada iki ırk vardır; Müslüman ve kafir

Kapı kapı dolaşıp şeriat çağrısı yapanlara göre, “23 Nisan, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayanlar kâfirdir.

Bir mahkeme kararında, “Türkiye Cumhuriyeti İslam devletidir” ifadesine yer verilebilmiştir.

Yeni Şafak’ın bir yazarına göre, “Laiklerin kafası basmıyor zaten. Beyinsiz adamlar. Beyin özürlü, beyin özrü olmasa laik olmaz zaten

AKP Grup Başkanvekili, “Maalesef bir kültür devrimi olarak cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmiştir” diyebilmiştir.

Yandaş bir yazara göre, “Putin Erdoğan'ın valisidir ve emrindeki bir memurdan farkı yoktur.

Maliye bakanı, yapılacak zam için, “Fakir fukaraya vermek bereket getirir” demiştir.

Bir gerici derneğin videosunda, “Başkasının cariyesini sevdiysen o kişiden rica edersin, sana verirse ya satın alırsın veya nikahlarsın” açıklaması yapılmıştır.

Bir çocuk istismarı davasında beraat kararı veren hakim, sanığa “Tövbe et. Bir daha yapma” diyesiymiş.

Anayasa, “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” diyor. Cumhurbaşkanlığı sitesinde, R. T. Erdoğan’ın 2017’de ikinci defa seçildiği belirtiliyor. Adalet bakanı ise “Cumhurbaşkanı 3. kez seçilebilir” diyor!

Yukarıda örneklenenler ne yazık ki duyduklarımızın, okuduklarımızın ve yaşadıklarımızın çok küçük bir bölümüdür. Yine de böylesine her söyleme, yazıya ya da olaya şaşırmamız, doğaldır ve de bir bakıma hâlâ akıl sağlığımızı koruduğumuz ve vicdan sahibi olduğumuzun kanıtıdır.

Gerçeklerden uzaklaştıkça ya da dininin ve kininin davacısı oldukça, insanın kişiliğini ve akıl sağlığını korumasının güçleşeceğini görmek gerekiyor.