Başbuğ Ağar'dan Emret Reis'e... Süleyman Soylu böyle yükseldi

Bir dönem yöneticiliğini yaptığı partinin adını dahi ağzına almayan, 'yolsuzluk batağına battığını' söylediği partiye Mehmet Ağar yönlendirmesiyle katılan Soylu'nun AKP içindeki rolü 2016'dan bu yana giderek arttı. Dün önce istifa eden sonra yeniden görevine dönen Soylu'nun kısa 'hikayesi'nden notlar...

Haber Merkezi

Beşir Atalay, İdris Naim Şahin, Muammer Güler ve Efkan Ala…

Bu isimlerin tamamı AKP iktidarında "İçişleri Bakanı" sıfatıyla hukuksuz onlarca uygulamaya imza atmış, tarihe halk düşmanı birçok adımla geçmişlerdi.

Adı geçen isimlerin "İçişleri Bakanlığı" dışında ilginç bir ortak noktası daha bulunurken, bu ortak nokta, görevden “alınmaları” sonrası tamamının partinin dışına düşmüş olması...

Bu isimlerden sonuncusu olan Efkan Ala’nın yerine göreve getirilen Süleyman Soylu, görev süresi boyunca kendinden öncekileri aratmayan bir profil çizerken, AKP iktidarının “sert” adımlarının kamuoyu önündeki yüzü haline geldi.

Nereden nereye...

Siyasete 1987 yılında DYP’de başlayan Soylu, ilginçtir ki bu partinin ismine İçişleri Bakanlığı biyografisinde yer vermemiş, “1987 yılında siyasete atıldığı Gençlik Kolları’nda İlçe Başkanı ve İl Başkan yardımcılığı yaptı” ifadesini kullanmayı tercih etmişti.

1995-1999 yılları arasında Gaziosmanpaşa İlçe Başkanlığı, 1999-2002 arasında ise İstanbul İl Başkanlığı görevlerinde bulunan Soylu, 6 Ocak 2008 tarihinde yapılan Demokrat Parti'nin 4. Olağanüstü Kongresi'nde genel başkanlığa seçildi ve 29 Mart yerel seçimlerine katıldı.

Soylu’nun DP genel başkanlığına giden yol, daha sonraki yükselişinde önemli rol oynayan Mehmet Ağar sayesinde gerçekleşti. ANAP ile DYP’nin Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar önderliğinde DP çatısı altında birleşmesi ve AKP’ye karşı merkez sağ çıkış örgütlenmesi suya düşünce, Ağar “küçük” partisini Soylu’ya bırakmış, AKP ve Erdoğan’a destek vermeye başlamıştı.

'Paçalarından yolsuzluk akıyor' dediği partide yükseldi

Bu dönemde AKP’ye verip veriştiren, AKP’nin paçalarından yolsuzluk aktığını söyleyen ve "AKP hükümeti, yanlış ekonomi politikası sonucu bayramları da millete zehir etti. İnsanlarımız gülmeyi unuttu. Beceriksizlik ve yetersizlikle, Türkiye’yi krizle karşı karşıya bıraktılar. Türkiye'de ihale ve yandaş belediyeciliği yapılmaktadır” diyen Soylu, seçim hezimeti sonrası görevinden ayrılmış, 2010 referandumunda partisi “Hayır” derken, kendisi de Ağar’ın işaret ettiği yolda, AKP destekçiliğine başlamıştı.

12 Eylül 2010 Referandumu sürecinde “Evet” çalışması yaparak ülkeyi gezen Soylu, “Demokrasi Buluşmaları” adı altında bir dizi toplantı düzenlerken, bunun ödülünü 2 yıl sonra almış, 5 Eylül 2012’de AKP’ye katılmıştı.

AKP'ye katılmasının hemen ardından hızlıca yönetim kadrolarına getirilen Soylu, 1,5 yıl Ar-Ge Başkanlığı görevini yaptıktan sonra 2014 yılında Teşkilat Başkanlığı görevine getirildi.

Bunu 25 ve 26. Dönem AKP Trabzon Milletvekilliği takip ederken, sonrasında ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak görevlendirildi.

15 Temmuz sonrası AKP’nin önemli isimlerinden olan Efkan Ala bir anda “istifa etmiş” göreve Süleyman Soylu getirilmişti.

15 Temmuz sonrası özellikle cemaat operasyonlarının başındaki isim olan Soylu, ülkedeki birçok toplumsal tepkiye tıpkı kendisinden önceki isimler gibi oldukça “sert” tepkiler vermiş, görev yaptığı dönemin tamamı halka karşı yapılan hukuksuz uygulamalara sahne olmuştu. Bu dönemde KHK'larla binlerce kişi işinden edilmiş, iktidara ve Erdoğan'a yönelik eleştiriler gerekçesiyle binlerce kişi tutuklanmıştı.

Bu adımların tamamında rolü olan Soylu, tıpkı diğer Bakanlar gibi mutlak şekilde “Erdoğan’a bağlılık” açıklarken, son sokağa çıkma yasağı kararı sonrasında da “alışkanlık” gereği yine Erdoğan’ı adres gösterince, parti içi rekabette uzun süredir kavgalı olduğu ekiplerin de hedefi haline geldi.

Göreve döndü ama...

Soylu bu süreçte istifa açıklaması yaparken, önceden Erdoğan’a bildirdiği belirtilen karar, yine Erdoğan’dan döndü.

Ancak bu süreçte dönüşü olmayan şey, Soylu’nun ve AKP iktidarının aldığı diğer kararlarda olduğu gibi bu son sokağa çıkma yasağı kararının da halk sağlığı üzerinde telafisi mümkün olmayacak şekilde etkiler bırakması oldu.