'Patronlar doyumsuzdur. Sürekli daha fazla zenginleşmek isterler. Onlar için işçilerin aç kalıp kalmamasının bir önemi yoktur. Onların aklında 'bu ürün daha ucuza nasıl mal olur?' sorusu vardır.'

Tekstilkentler, TGSD, doyumsuzlar

2.Tur seçimlerinin hemen ardından Ağrı’nın Tutak ilçesine yaptığımız bir ziyarette ilçe merkezinde bir tekstil fabrikası yapıldığını gördüm. Ağrı İl Özel İdaresi tarafından bir inşaat firmasına yaptırılan projeyle tekstil patronlarının ilçeye gelmesi ve bölgeye istihdam sağlaması hedefleniyor.

Bu tekstilkent projeler bölge için yeni değil. Birkaç yıldır Ağrı’nın başka ilçelerinde ve bölgenin diğer illerinde yine İl Özel İdareleri tarafından yaptırılıyor.

İlk bakışta “ne güzel, devlet fabrika açıyor, bölge halkına iş olanağı sağlıyor” gibi şeyler söylenebilir. Ancak kapitalizm koşullarında gerçek bu değil. Gerçek, fabrika giderlerinin düşük olması, ucuz işgücü, teşviklerdir. Özetle patronlar için daha fazla kâr kapısıdır.

Fabrikayı devlet kuruyor, şirketin tüm giderlerinde kolaylıklar sağlanıyor, teşvikler veriliyor. Bu teşviklerle işçilerin ücretlerinin azımsanmayacak kısmı devlet tarafından ödeniyor. Üstelik tüm bunların yanında tekstil şirketleri bölge halkına iş veriyor algısıyla teveccüh kazanıyor.

Diğer taraftan bu fabrikalarda şirketler için neredeyse risk yok. Patron, “ben burayı kapatıyorum” diyerek çekip gitse kaybedeceği bir şey bulunmuyor.

Bir süredir özellikle tekstil patronları bu durumu fırsata çevirmek için gözlerini bütün Anadolu illerine diktiler. Devletin de bu konuda patronlara kaynaklar yaratmasıyla durum daha da kolaylaşmış oldu. Şimdi bu fırsatı değerlendiriyorlar.

Fırsat belli, ucuz işgücü. Özellikle asgari ücretin açıklanmasının ardından hep bir ağızdan belirlenen ücretin fazla olduğunu söylüyorlar. Ucuz işgücü patronların iştahını kabartıyor. Ancak iştahlarının kabarmasına sebep olan tek şey bu değil. Çalışma yaşamındaki kuralsızlıklar kural haline getiriliyor.

Uzun saatler çalıştırılma, iş baskısı, zorunlu fazla mesai ve fazla mesai ödemelerinin yapılmaması, kıdem tazminatının oluşmasını sağlayacak koşulların engellenmesi, tazminatsız işten çıkarma gibi sorunlar yoğun yaşanıyor.

Bütün bu tekstil fabrikaları, atölyeler büyük firmalara fason üretim yapıyor. Büyük firmalarda çalışan işçilerin durumu ise pek de farklı olmuyor. Özetle büyük markaların ürünleri bu tezgahlardan çıkıyor. Bu tabloda tek kazanan patronlar oluyor.

Patronlar doyumsuzdur. Sürekli daha fazla zenginleşmek isterler. Onlar için işçilerin aç kalıp kalmamasının bir önemi yoktur. Onların aklında “bu ürün daha ucuza nasıl mal olur?” sorusu vardır.

Hafta başında TGSD Başkanı Ramazan Kaya’nın asgari ücret zammının ardından yaptığı açıklamalar buna örnektir.

“Şimdi asgari ücretin neti 483 dolar, brütü ise 667 dolar... Ama yemek ve servis ücretinin bir çalışan için ortalama aylık 100 dolar olduğunu düşünürsek maliyet 767 dolara çıkıyor. Çocuklu kadın çalışanlar için yaptığımız kreş yardımı da hesaba katıldığında bu rakam 800 doları buluyor. Biz bu maliyetleri yaparken rekabet ettiğimiz ülkeler, özellikle Hindistan, Vietnam Kamboçya’da çalışan maliyeti 150-200. Hem hammadde hem işçilik avantajları var. Enerji kullanımı da bu ülkelerde bizden daha ucuz. Talepsizliğin yanında aslında ana sorun fiyat tutturamamak. Sektörümüz geçen sene itibarıyla tamam mı devam mı durumuna gelmişti. Şimdi firmaların bir karar vermesi gerekiyor. Koşullar düzelmezse iş yeri kapamaları ve işten çıkarmalar yaşanacak”

Ramazan Kaya TYH Tekstil’in patronudur. Türkiye'de çeşitli illerde üretim tesisleri ve ofislerinin yanında İngiltere, Amerika, Hollanda'da yurtdışı ofisleri var. Pahalı, lüks markalara üretim yapıyor. Şirket İSO ilk 500 listesinde yer alıyor. Anlayacağınız sektörün büyük oyuncularından.

Kaya bir patron sözcüsü olarak rekabet edebilmek için şu an zaten açlık sınırı seviyelerinde olan asgari ücretin daha da düşürülmesini istiyor. Hatta rekabet ettikleri ülkelerden işçilik maliyeti için ölçü bile veriyor. Başka ülkelerdeki üretimle Türkiye’yi kıyaslıyor, işçilerin ücretlerinin Türkiye’de daha fazla olduğu sonucuna varıyordu.

Yaptığı hesabın akılla bir açıklaması olmadığı için dürtüler veya duyular üzerinden yapılması daha akla yatkın geliyor. Çünkü işçiler belirlenen asgari ücretle nasıl geçineceğinin derdine düşmüşken, patronların daha da aşağıda bir ücreti işçilere uygun görmesi ahlaksızlıkla açıklanabilir.

Patronların lügatında “işçiler aç kalmış, evsiz kalmış” gibi şeyler yoktur. Umurlarında olmaz. Onlar için varsa yoksa kârlarıdır.

İşçilerin emeğini kâr kapısına çeviren bu düzen yıkılıp, yerine kimsenin sömürülmediği bir düzen kurulacak. Böyle bir düzen ancak işçilerin patronlara karşı vereceği örgütlü mücadeleyle kurulacaktır.