Liderler zirveleri!

5 Mart günü Moskova’da gerçekleşen ikili ve heyetler arası görüşmelerin ilan edilen üç maddelik metin dahil yaşananların bütününden yola çıkarak şu sonuçları içerdiğini söylemek mümkün:

1) İlan edilen ateşkes iki lider arasındadır, diğer ilgili resmi (Suriye yönetimi) ve gayrı resmi teröre bulaşmış radikal ve/veya ılımlı İslamcı ve paralı askerlerden oluşan grupların tutumları zaman içinde kendini gösterecek. 2) İdlib’de fiili durum kayıt altına alınmıştır. 3) Soçi mutabakatı bundan böyle ölü doğmuş bir mutabakat niteliğine haizdir. 4) Metinde geçmese de resmi ağızlardan yapılan açıklamalardan anlaşıldığı üzere, M4 yolu üzerinde oluşturulacak güvenli koridorun güneyini Rusya’nın denetleyeceği, fakat zaman içinde Suriye yönetiminin kontrol alanına gireceği zımnen kabul edilmektedir. 5) Bütün pohpohlamalara rağmen gerginliğin Rusya ve Türkiye arasında bir çatışmaya dönüşmesine izin verilmeyeceği ortaya konmuş olmasına rağmen iki taraf da birbirinden kuşku duymaya devam etmektedir (videolar bunu yansıtmaktadır.) 6) M4 üzerindeki güvenli koridorun kuzeyinde bulunan alan hakkında net bir tanım Moskova mutabakatında bulunmamaktadır. Bu alanda bulunan paralı askerler ve ılımlı veya radikal İslamcı grupların akıbeti belirsizlik içermektedir. Söz konusu belirsizlik Türkiye ile Suriye arasında gerginliğin devamına hizmet eder, herhangi bir sorunu çözmez. 7) M4 yolunun güneyinde bulunan, Soçi mutabakatı ile oluşturulan gözlem noktalarının ne olacağı bu mutabakat zaptına geçirilmemekle birlikte, Türkiye yönetimine kendi isteği ve arzusu ile gözlem noktalarını yeni duruma uygun hale getirme fırsatı sunmaktadır. Türkiye yönetimi bunu nasıl değerlendirecek, zamanla ortaya çıkacaktır. 8) Moskova mutabakatı İdlib’den Türkiye’ye yeni mülteci akınını şimdilik ötelemiştir. Suriye sınırları içinde yerlerinden edilen insanların orada nasıl tutulacağı haftaya Türkiye yönetiminin Merkel, Macron ve ihtimal Johnson ile yapacağı görüşmede netleşebilir veya yeni bir krize de yol açabilir.

Pazartesi günü Brüksel’de AB konseyi ve komisyonu başkanları ile yapılan görüşmelerin anlamı, 18 Mart 2016 tarihli mutabakatı yeniden canlandırma niyetinin tazelemesidir. Görüşmelerin yansıttığı üzere AB hızlı karar alamaz, yapısı gereği böyledir. Çalışma komisyonları kurulmasına karar verilmiş olması, işlerin hızlı ilerleyeceği anlamına gelmez. Karşılıklı güvensizlik had safhada olsa da iki tarafın da köprüyü atma fikrinde olmadığını gösterdi. Türkiye burjuvazisi AB konusunda hassastır, iktidarlar bunu yadsımaz. Nitekim Brüksel görüşmeleri bunu yansıttı, fakat sonuç alıcı değil, Avrupa kapitalizmi Türkiye kapitalizmini kol mesafesinde tutmaya devam edecek.

Kapitalist sistemin muhafızı NATO, Türkiye’yi kaybetmek istemez. Çarşamba günü (bugün) yapılacak NATO toplantısından İspanya’ya ait halihazırda Türkiye’de İncirlik’te bulunan Patriotların nasıl rol alacağına ilişkin kararın ötesinde bir karar çıkması sürpriz olur.

Diplomatların kolayca halledebileceği konuların liderler zirveleri üzerinden yapılması bir marifet değil, olsa olsa bir paranoya göstergesidir. Bu yöntemin öncülü, II. Abdülhamid döneminde yaşandı. Osmanlı’yı getirdiği nokta, Abdülhamid’e öykünenlerin zannettiğinin aksine, denge ile sonuçlanmadı, Almanya’ya tek taraflı bağımlılık oldu. Karşılıklı bağımlılık diyenler ancak kendilerini kandırırlar.