Göç, eşitsiz gelişme…

Olaylar o kadar hızlı yaşanıyor ki, peşinden koşmadan yaşananları anlamak giderek daha güçleşiyor. Kim ne dedi? Olay nasıl gerçekleşti? Ne olacak? Bütün bunları kavramak için bir çerçeveye ihtiyaç var, aksi halde yapanın, yazanın ve okuyucunun kolayca kaybolması mümkün. 

Göç, göçmen, mülteci, sığınmacı, geçici koruma altında sığınmacı, misafir sığınmacı vb. kavramlar uzman olanların dahi kafasını karıştırabiliyor, bu durumda göçe maruz kalanlar kendilerini nasıl tanımlayacaklar?  

Bir taraftan herkes insanlıktan söz ediyor, öte yandan topu başkasına atıyor, olan göç etmek durumunda bırakılanlara oluyor. 

BM’nin en deneyimli olduğu alan göç, ancak en çok sorun bu alanda yaşanıyor. AB topu taca atma konusunda çok maharetli: Kuzey Afrika deneyimi kötü bir öncül. Mültecileri orada tutun size mali yardım yapalım dediler, Kuzey Afrika yönetimleri tava geldi, denediler, ama sonuç içler acısı! 

Emperyalizm içi gerginlikler Libya’yı yaşanmaz hale getirdi, mülteciler her yöne kaçar adım yöneldi. 

Avrupa da nasibini alıyor, ama en çok fakir fukaralar sefil durumda. 

AB topu taca atıyor, BM tükenmişlik içinde.

Evdeki hesap çarşıyı tutmuyor. Kimse çözüm üretemiyor. 

Olan fakir fukaraya oluyor.

Bütün bunlar karşısında şaşırmalı mıyız?

Hayır, şaşırtıcı değil.

Eşitsiz gelişme ve emperyalizm insanları yerinden eder. Maalesef ediyor…

Bu gerçeği kavramadan mülteci sorununa teşhis konamaz.

Çözüm, eşitsiz gelişme ve emperyalizme alternatif bulmakla mümkün olur.

Bunu keşfetmek o kadar zor değil, yeter ki kendimize karşı dürüst olalım. 

Kapitalizmde bu sorunlar çözülmez, dönüştürülür.

İzlenen politikaların eşitsiz gelişmeyi ve emperyalizmi bertaraf edip edemeyeceğini tartalım.

Herkesin aklı bunu yapmaya yeter…