20. yüzyıl, insanlığı komünizme taşıyacak işçi sınıfının yüzyılıydı. Her yerde… Paris’te başlamıştı, Komün’le. Ve sona erdi Moskova’da, 25 Aralık 1991’de, göndere çekilmiş o kızıl bayrak inince.

20. yüzyılı temize çekmek

Büyük bir yüzyıldı 20. yüzyıl.

Vaatleri büyüktü, umutları ve de hayal kırıklıkları… Ve tabii ki yıkımları da!

Tüm coğrafyaları alt üst etti o büyük 20. yüzyıl. Karıştırdı tüm hayatları. Savurdu, kavurdu insanlarını. Yalınayak, soğukta it gibi titreterek ya da çöllere sürerek ve de büyük değişimlerle tanıştırarak, yaşıyor olmanın hazzını tattırarak…

Takvimlere bakmayın, 20. yüzyıl ne 1 Ocak 1900’de başladı ne de 31 Aralık 1999’da bitti. Bir yanılsama bu! Bir yanılsama, tarihin takvim yapraklarına göre aktığını düşünmek. Belki de bir teselli… İçine hapsolduğumuz şu hayatların duvara atılan çentikleri; sırf, geçip giden günleri saymak için…

Ama tarih dediğimiz günlerin aritmetik toplamı değil ki. Manifesto’dan beri biliyoruz ve eminiz, tarih, sınıf mücadelelerinin tarihi: “Şimdiye kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadeleleri tarihidir.” demişti iki genç, taa Şubat 1848’de.

Tarih… Bazen duran, bazen yerinde sayan bazen de gürleyen…. Acılar, büyük heyecanlar ve cesaret dolu yeniliklerle…

İşte, 20. yüzyıl da başlamıştı Paris’te, 18 Mart 1871’de, Komün’le. Ve sona erdi Moskova’da, 25 Aralık 1991’de, göndere çekilmiş o kızıl bayrak inince.

20. yüzyıl, insanlığı komünizme taşıyacak işçi sınıfının yüzyılıydı. Her yerde… Sermaye tarafından insanlığa büyük bedeller ödetilerek bitirildi.

Dünya üzerinde her topluma bir pay düştü o büyük bedellerden.

Bazılarına fazla.

Mesela Rusya!

Mesela Ukrayna!

***

Büyük yıkımlar, büyük acılar kadar büyük mücadelelerin de yüzyılıydı 20. yüzyıl. Kaç devrim gördü, kaç değişim, kaç gelgit! Kaç ihanet, kaç adanmışlık, kaç inat ve kaç korku! Şapka uçurtan, akıl alan ve milyonları sokaklara döken kaç dönüm noktası…

Bedel dedik de devrimlerden payını almayan da kalmamıştı 20. yüzyılın dünyasında. Dünya, o devrimlerle geçmişini temize çekmeye kalkmıştı: Asya’da, Afrika’da, Latin Amerika’da ve de tabi ki Avrupa’da.

Ama olmadı.

Yarım kaldı o temize çekme işi. Gölgeler ve de karaltılar ardında… Dumanlar ve yangınlar arasında… Ele ele, kola kola yürüyen milliyetçilik ve liberalizm sayesinde…   

*

Böyle başlıyordu değil mi o şiir: “Oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim, ben sende bütün aşklarımı temize çektim” diye.

Sanırım tarih de öyle değişecek; bir devrimle tüm tarihi temize çekerek.

Daha doğrusu değişmeli bir devrimle: Tarihi temize çeken ve de yaşanmış onca mücadeleye yas, minnet ve vakur bir duruş içinde hakettiği yeri veren bir devrimle…

20. yüzyıl, 21. yüzyıla bitmemiş, yarım kalmış bir defter ve koca bir devrim borcu devretti, bitip gitti öylece.

***

Devrim bir anlamda düzeltmek demek: Tarihi, insanı, toplumu… Hepsine dair çok kapsamlı, çok köklü bir mücadele/müdahele demek.

Bu açıdan büyük, görkemli ve cesur bir yüzyıldı 20. yüzyıl. Büyük bir gayretti ama ne yazık ki düzeltilecek çok şey devretti bugünlere.

Tarih, toplum ve insan demiştik ya artık düzeltileceklerin arasına doğa da katıldı. O da eklendi deftere.

***

Devrim bir anlamda temize çekmek demek: geçmişi, bugünü ve de geleceği…

Üstünü örterek değil, geçmişi bugüne kurban ederek hiç değil. Yeniden yazarak yaşanmamış günleri ve ödenmiş onca bedeli, tek tek üstünden geçerek kaybolup gitmiş onca nefesi.

Mesela Anadolu’ya Selam Söyleyerek. Ya da Durgun Akan Don’un kıyısında günlerin sesini dinleyerek. Ya da eski bir kızıl bayrağın içine sarılmış bir tutam toprağı yeniden buluşturarak yurduyla, Ülke ve Özgürlük için.

Devrim bir anlamda barışmak ve de affetmek demek. Ne de olsa 21. yüzyıla büyük bir kayıp barış devretti 20. yüzyıl. İçinde kaybolup gitmiş milyonlarca yetim ve öksüzle.

***

Ama büyük bir hesaplaşma da devretti 20. yüzyıl.

Onlarca tekelin, onlarca şirketin milyonlardan çaldığı onca hayatın hesabı mesela. Onlarca milliyetçiliğin soldurduğu binlerce hayatın hesabı mesela… Babi Yar’ın mesela. “Hiç anıt yok Babi Yar'da. Tek mezar taşı o dik yamaç.” Geçmişi, anıtlar mı diriltecek? 20. Yüzyılı, 20. yüzyıl yapanlar olmadan kurtarmak ne kadar mümkün ki?  

21. yüzyıl hakkını verebilir mi 20. yüzyılın? Kim bilir? Birileri bilmeli ve de vermeli.

Bilmeli yoksa geriye sadece gölgeler ve karaltılar kalacak. Her şeyin ve herkesin üstünde… 20. yüzyılın başladığı gibi bitmemesinin.

***

Ah, Paris’te başlayıp Moskova’da biten 20. yüzyıl!

Çok borç devrettin bizlere.

Ödenecek mutlaka, bir şekilde.