Patronların Ensesindeyiz: Önemi gittikçe artan bir dayanışma ağı

PE, işçilerin salgın döneminde koşulsuz sarıldıkları bir dayanışma ağı oldu. Ağ, her gün onlarca işçiden telefon, SMS, e-posta ile ihbar ve başvuru alıyor. İşçiler PE’ye sadece sorunlarını aktarmıyor, burada örgütleniyor. Ağ içinde işyeri komiteleri kuruluyor, sektörel dayanışma ağları oluşturuluyor.

Haber Merkezi

Uzun süredir zaten krizde olan Türkiye ekonomisi bir de salgın gerçeğiyle karşı karşıya kaldı. Patronlar bir şekilde iktidarın da teşvik ve kolaylaştırmalarıyla gemisini yüzdürmeye devam ederken, milyonlarca emekçi bir yanda salgın tehlikesi, diğer tarafta işsizlik korkusuyla çok kötü zamanlar geçiriyor.

Bu süreçte devletin patron sınıfına gayet bonkör olan eli, emekçilere gelince sıkılaşıyor. Yapabildiği en fazla normalde zaten açlık sınırında yaşayan insanlara hiçbir gelirleri kalmadığında günlük 40 lira gibi açlık sınırına bile yetmeyen bir cep harçlığı verebilmek. 

Yani bir tarafta salgın, diğer tarafta patron ve devlet... Sokağa çıkma, grev, sendikal faaliyet yasakları da cabası. Yani çalışmak serbest hatta zorunlu, ama iş hakkını aramaya gelince "sağlık tehlikesi" var.  

Emekçilerin bu zorlu süreçte seslerini duyurabildiği dikkat çekici platformlardan biri 2018 yılının sonunda kurulan Patronların Ensesindeyiz Dayanışma, Haberleşme ve Mücadele Ağı. 

İşçilerden gelen ihbarları değerlendiriyor, gerekirse hukuki yardımda bulunuyor, aynı sektörden olan, benzer sorunlar yaşayanları yan yana getiriyor... Ağ, gün geçtikçe işçiler için aynı zamanda bir örgütlenme aracına dönüşüyor.

Bu önemi gittikçe daha fazla anlaşılan platforma emek verenlere salgın sürecinde emekçilerin yaşadıklarını, bu süreçle ilgili değerlendirmelerini PE ağına uzun süredir emek veren İş Güvenliği Uzmanı Zehra Güner'e sorduk.

Kısaca bize Patronların Ensesindeyiz Ağı'ndan bahseder misiniz? Ne zaman kuruldu, nasıl bir organizasyon var burada, amacı nedir?

Patronların Ensesindeyiz diye kısaltıyoruz ama bu bir ağ örgütlenmesi. Adı Patronların Ensesindeyiz Dayanışma, Haberleşme ve Mücadele Ağı.

Bu ağ Türkiye Komünist Partisi'nin çağrısı ile kuruldu. TKP’li uzmanlar, avukatlar, sendikacılar, hekimler, işçiler, TKP üyeleri ve gönüllüleri ile çalışmamızı gerçekleştiriyoruz. 2018 yılının sonlarından bugüne ülkemiz sathına yayılmış bir çalışmayı gerçekleştiriyoruz ağ ile.

İşten atılanlar, ücretini alamayanlar, işyerinde baskıya uğrayanlar, tazminat ödemesini alamayanlar, yıllık iznini kullanamayanlar, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmaksızın çalışmaya zorlananlar, uzun sürelerde çalıştırılanlar, kasa açığı çıkıp da ücretinden tahsil edilmeye çalışılan işçiler, yöneticileri tarafından hakarete uğrayan işçiler, ücretlerinden indirim yapılması için yöneticileri tarafından zorla belge imzalanması istenen işçiler, tazminatsız işten atılanlar daha pek çok konuda işçiler bize ulaşıyor. Ya telefon üzerinden ya da sosyal medya hesaplarımız üzerinden. Bize ihbar geldikten hemen sonra kendisine ulaşıyoruz. Hukuk desteği verilmesi gerekiyorsa avukat arkadaşlarımız ile görüşmelerini sağlıyoruz. Çoğunlukla yüzyüze görüşmeyi tercih ediyoruz.

Amacımız işçilerin hak kaybının engellenmesi, haklarını alması. İhbarın geldiği işyerinde işçilerin birlikte mücadele etmelerini sağlamak. Yapabildiğimiz işyerleri var, koşulları uygun olmadığı için yapılamayan işyerleri var. Bazen de sadece bilgi veriyoruz, haklarının neler olduğunu iletiyoruz işçilere.

Ağa yapılan başvurular, ağın internet sitesinde ve sosyal medya hesapları üzerinden bize başvuru yapan işçiler ile görüştükten sonra yayınlanıyor. Biz işçilerin sesini hem duyuruyoruz hem de mücadele ederlerken her tür dayanışmayı gösteriyoruz.

Bugüne kadar ne tür mücadeleler verildi hatırlayabildiklerinizden örnek verebilir misiniz?

Ağın doğuşu ile çakıştı, Anı Tur çalışanlarının mücadelesi. Patronun hiçbir ödeme yapmaksızın kapı önüne koyduğu çalışanlar, Patronların Ensesindeyiz Ağı'na katılarak haklarını almak için mücadele etti. Şirket önünde eylemler yaptı, PE avukatlarıyla birlikte patronların temsilcileri ile görüşmeler yapıp haklarını aldılar.

Doğa Koleji öğretmenlerinin ücret alacakları için 4857 sayılı yasanın 34. Maddesini kullanması ve bu maddeye dayanarak iş durdurmaları, PE Özel Okul Öğretmen Dayanışma Ağı’nın önemli çalışmalarından oldu. Doğa Koleji'nde öğretmenlerin maaşlarının alınmasında önemli bir katkısı oldu bu eylemlerin. Ve yıllar sonra yapılan ilk öğretmen boykotuydu bu.

PE İzmir Tekstil işçileri Dayanışma Ağı’na katılan tekstil işçilerinin yürüttüğü pek çok mücadele kazanımla sonuçlandı. TR İnter Tekstil, Simo Tekstil, Çelik Nakış işyerlerinde işçiler PE bünyesinde kurdukları “işyeri komiteleri” ile patronların üzerine yattığı ücret alacaklarını almayı başardılar.

PE İnşaat İşçileri Dayanışma Ağı ile birlikte mücadele eden Garanti BBVA Pendik Teknoloji Kampüsü Binası İnşaatı, Rönesans Başakşehir Şehir Hastanesi İnşaatı, Haydarpaşa Garı Arkeolojik Kazı çalışması yapan KKC Marmarayda çalışan Ege Yapıray şirketinin çalışanı inşaat işçilerinin ücretleri alındı.

PE Otel Emekçileri Dayanışma Ağı’na katılan Peak Otel ile Elysium Otel işçileri de kısmi olarak haklarını aldı.  Turizm işçileri şimdi İstanbul’da ve Antalya’da iki dayanışma ağı altında örgütlenmeyi sürdürüyorlar.

1,5 yıldır çok fazla sayıda işçinin mücadelesiyle dayanışma içinde olduk. Haklarını alan işçiler olduğu gibi, işçilerin bir bölümü de patronlara karşı hakları konusunda bilgi sahibi oldu.  

PE'nin elinde hayli birikmiş bir tecrübe oldu o zaman... Türkiye neredeyse 2 yıldır zaten krizde, üstüne bir de salgın geldi. Bu süreçte emekçiler ciddi hak kayıpları yaşadı, yaşamaya da devam edecek. PE'nin salgın günleri nasıl geçiyor?  

Çok yoğun geçiyor. Aldığı ücret ile hayatını geçiren milyonlar, devletin korumaya aldıklarının dışında kaldı. Patronların insafına terk edildi. Çalışanlara sahip çıkan yok. Haklarına sahip çıkan yok. İhbarlar çok arttı. Yoğun bir çalışma içindeyiz. Elbette sınırlarımız var. Yüz yüze görüşmelerimizi en az düzeye çektik, karşılıklı olarak sağlıklarımızı korumak için önlem alarak görüşmelerimizi yapıyoruz. Açık hava, maske ile ya da internet olanaklarını kullanarak yüz yüze görüşmeler yapıyoruz.

Ayrıca, fazlaca gelen ihbarlara yönelik olarak Dayanışma Ağı olarak hazırladığımız soru ve yanıtları hem sosyal medyadan yayınladık, hem de organize sanayi bölgelerine, duraklara bu soruları ve yanıtlarının yer aldığı afişleri yapıştırdık Bu afişleri görerek de bizimle iletişime geçen işçiler oldu.

İhbar sayınızda ciddi bir artış var diyorsunuz... Peki bunlar belirgin bir sektörden ya da gelir düzeyinden insanlar mı, yoksa her sektörden emekçi sizi bulabiliyor mu?

Nisan istatistiklerimizi toparlamaya çalışıyoruz. Mart ayının son 15 günü 258 ayrı ihbar yapılmış. Bazı günler ihbar sayısının otuzu aştığı oluyor.

Bize her sektörden işçiler, emekçiler başvuruda bulunuyor. Özel olarak ayırabileceğimiz bir sektör yok. Tır şoförü de, özel okul öğretmeni de, metal işçisi, otel işçisi vb. 

Salgının seyrine göre bize gelen başvurular da içerik değiştiriyor. Örneğin, şehirlerarası seyahat kısıtlaması getirildiğinde inşaat işçilerinin ihbar yoğunluğu arttı. Çünkü patronlar -üstelik ücretlerini de ödemeden- işten çıkardılar inşaat işçilerini. İnşaat işçilerinin çoğu çalıştığı kentte oturmuyor. Memleketlerine gitmede çok zorlandılar. Hem parasız kaldılar, hem de gerçek anlamda sokakta kaldı inşaat işçileri. Dayanışma gösterdik, yayınlar yaptık. İşçilerle görüştük.

Yine salgının ilk günlerinden otel işçilerinden gelen ücretsiz izin, işten çıkarılma ihbarları arttı.

Bugünlerde ise özel okul öğretmenlerden gelen ihbarlar daha fazla görünüyor. Elbette, tüm sektör ve iş alanları bu ihbarlara eşlik ediyor.

Salgın sürecinde tüm inisiyatif patronlara bırakıldı. İşyerlerinden PE’ye gelen başvurular sınıflandırılabilir mi? Gelen başvurular hangi konularda?

Salgının ilk günlerinde çoğunlukla ücretsiz izine çıkarılan, zorla yıllık izin kullandırılan işçiler ihbarda bulundu. Salgın işyerlerine de yayıldıkça koronavirüslü çalışanların bulunduğu işyerlerinden zorla çalıştırılan işçiler ihbarda bulunmaya başladı. İşyerlerinde koronavirüslü arkadaşları olduğunu, ancak hiçbir önlem alınmadan çalışmaya devam ettirilen işçiler bizimle bağ kurdu.

Örneğin bir Türk Telekom çalışanı, çalışanlara yönelik hiçbir sağlık önlemi alınmadığını ve bir çalışanın korona karantinasında olan bir vakanın evine gönderildiğini bildirdi. Başka bir işyerinden çalıştığı işyeri karantina koşullarına uymadığı için Sağlık Bakanlığı’na bildiren işçi istifaya zorlandığı ihbarını yaptı. Bir çağrı merkezi çalışanı, çalışırken virüsten etkilenmekten korktuğunu iletmiş, Migros çalışanı, salgında işçi sağlığını hiçe sayan uygulamalar konusunda ihbarda bulunmuş. İşten çıkarılan bir işçi kısa çalışma ödeneğinden yararlanıp yararlanamayacağını sormuş. Bazı çalışanlara Covid-19 teşhisi konduğu, ancak durumun gizlendiği bildirmiş bir LCW işçisi. Kronik rahatsızlığı olan aldığı raporu biten bir işçi ise ücret kesintisi olup olmayacağını sormuş.

Salgın döneminde çalışmalarınızda bir değişiklik oldu mu?

Yoğunluk ve sağlık önlemleri dışında bir değişiklik yok. Yine işyerlerinde komiteler kuruluyor. Öğretmenler, yazılımcılar ve pek çok işyerinde komite kuruldu bu dönemde. Komiteler işyerinde çalışanların bir araya gelip hak mücadelesini birlikte yapacakları bir araç. Çağla Koleji, Fen Bilimleri öğretmenleri, Yurtiçi Kargo, Metglobal, Nautilus, Özlenir Grup işçileri salgın dönemi komite kuran işyerlerinden.  Her gün sayısı artıyor.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili işyerlerinde işçilerin hakları konusunda işçiler ne yapabilir?

Bu konuda çok fazla ihbar geliyor. İşçilerin 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunu 13. Maddeye dayanarak işten kaçınma haklarını kullanmalarının önünde yasal engel yok. Patronlarına müracaat ederek önlem alınmasını talep etmeleri, önlem alınmıyorsa işi bırakma hakları var. Yasa maddesinde bu davranışı gösterdiklerinde de işçilerin herhangi bir hakkı kısıtlanamaz hükmü var. Ancak patronlar bu maddenin işlevsizleşmesi için hemen harekete geçti. İl/İlçe sağlık müdürlükleri, çalışma müdürlüklerinden işyeri için çalışabilir raporları almaya başladılar. Bu raporlarla işçileri ikna edip çalışmayanlar hakkında işlem yapmaya başlayacaklarını söyleyip işçileri tehdit ederek çalışmaya zorluyorlar.

İşçilerin gücü örgütlülüğü. Bir arada olurlarsa kazanım sağlayabiliyorlar. Yasa maddesi patronlar lehine işlevsiz hale geliyorsa burada yalnızca işçilerin bir arada hareket edememesi değil, işçileri temsil iddiasında olan sendikaların da ciddiye alınması gereken sorumlulukları var.  Onlar da işçileri yalnız bıraktı işyerlerinde.

Öyle bir hale getirdi ki patronlar bu alanı, artık işçilere” salgın hastalığa yakalanırsam bu benim sorumluluğumda” belgesi imzalatmaya başladı. Bu dönem bu ihbarlar artmaya başladı. İşyerlerinde tüm önlemleri almak patronların sorumluluğundadır. Bunun üzerini örtecek hamleler yapmaya başlıyorlar.

Kısa çalışma ödeneği işçilerin işine yaradı mı?

Bu salgın döneminin en yaygın uygulaması işten çıkarma ve ücretsiz izin oldu. Kısa çalışma ödeneğine müracaat eden ve yararlanan işyerlerinde işçilere ödeme yapılıyor, izlediğimiz. Ancak elbette aldığı ücretin altında ödeme yapılıyor. Kısa çalışma ödeneği alan ancak tam zamanlı işçi çalıştıran işyerleri de var. Ödenek çıkınca ücretsiz izine gönderdiği işçiyi çalışmaya çağıran da.

Sayısı az olmakla birlikte sendikalı işyerlerinde kısa çalışma ödeneğinin üzerine işçiye patronların da ödeme yaptığını biliyoruz. Ancak bu istisna tabi.

İşten çıkarmalar yasaklanacak mı?

Aksine, patronların işten çıkış yapmak için önünü açtılar. Taslak yasalaşacak diye patronlar apar topar işçi çıkarıyor. Ayrıca bu madde taslak halinde. Yasa taslağı, çokça söylendiği yazıldığı gibi işten çıkarmaları yasaklamıyor. Ücretsiz izni yasalaştırıyor. İşçilerin bir hakkına daha el konulmuş oluyor.