'Kalkınma değil zenginleşme'

“Adında kalkınma olan bu partinin ekonomi politikasını işçiler açısından yorumlamak gerekirse ne dersiniz” diye sorduğumuz Türkiye Komünist Partisi Merkez Komite üyesi Alpaslan Savaş AKP’li yılların ekonomi politikalarını tanımlayacak kelimenin “kalkınma” değil, “zenginleşme” olduğunu söyledi.

Haber Merkezi

AKP’nin “kalkınma” öyküsünün bir de işçiler için olan yüzü var. OECD ülkeleri içinde gelir adaletsizliğinin en yüksek olduğu ülkelerden biri Türkiye. Yoksul ve zengin arasındaki makas her geçen gün daha da açılıyor.

“Adında kalkınma olan bu partinin ekonomi politikasını işçiler açısından yorumlamak gerekirse ne dersiniz” diye sorduğumuz Türkiye Komünist Partisi Merkez Komite üyesi Alpaslan Savaş AKP’li yılların ekonomi politikalarını tanımlayacak kelimenin “kalkınma” değil, “zenginleşme” olduğunu söyledi. Savaş bu ifadenin yanlış anlaşılmaması gerektiğini söyleyerek "Halkın refah düzeyinin yükselten bir zenginleşme yaşanmadı Türkiye’de. Ülkede büyük bir zenginleşme oldu, ancak bu zenginleşmeyi sermaye sınıfı, yani patronlar elde etti.” dedi. Savaş şöyle devam etti:

“AKP’nin ekonomi politikaları ülke ekonomisini büyüttü, bu doğru. Üretilen ürünler arttı ve çeşitlendi, ihracat rekorları kırıldı. Bu rakamlarla çok övündüler. Ancak bu büyümeye çarpıcı bir gelir dağılımı adaletsizliği eşlik etti. AKP’nin kalkınması, patronlar için zenginleşme, işçiler için daha büyük sömürü anlamına geldi. Üstelik bu sadece üretim rakamlarının artması ile olmadı. Özelleştirmelerle sermaye kesimine doğrudan kaynak aktarılarak da sağlandı. Kalkınma dedikleri, sermaye sınıfının Cumhuriyet tarihi boyunca ortaya çıkarılan kamu kaynaklarının üzerine doğrudan oturmasıdır.”

“Plansız kalkınma mümkün mü” diye sorduğumuz Savaş ortada bir planlama olduğunu ancak bu planın sadece özelleştirme programları için geçerli olduğunu söyleyerek şöyle konuştu:

“Tek tek sattılar. Hâlâ devam ediyorlar. Ama ekonomideki diğer hiçbir adımın bir planlama doğrultusunda olduğunu söylemek mümkün değil. Ama plansızlık AKP’nin beceriksizliğinden kaynaklanmıyor. Uluslararası kapitalist sistem, tekellerin öncelikleri ve bağımlılık ekonomide plan yapmaya izin vermez. Evet, sorduğunuz soruya şu yanıtı verebiliriz; neoliberalizm ve kalkınma yan yana gelemeyeceği gibi, planlama da sözkonusu olamaz. Kriz yönetimidir. Plansız kalkınma olmaz, ama plansız zenginleşme mümkün. Bunu görüyoruz.

“Kalkınma kavramı 21.yüzyıl kapitalizmine içkin değil artık. Reform, iyileşme gibi kavramların ekonomi için de karşılığı kalmadı. Örneğin şimdi salgın sonrası kapitalist devletlerin biraz daha devletçi uygulamalara yöneleceği beklentisinde olanlar var. Bunun mümkün olmadığı bir küresel rekabet var. Burada uzlaşma olmaz. Kalkınma, planlama gibi kavramlar ancak sosyalist devletlerin yönelebileceği uygulamalar. Artık daha fazla böyle."

İşçi sınıfı açısından “kalkınma"nın anlamının "ülkede üretilen ve kullanılan tüm kaynakların halkın yararına olacak hale getirilmesi, üretim ve hizmetlerin buna göre organize edilmesi ve arttırılması” olduğunu söyleyen Savaş bunun ekonomik modelinin sadece merkezi planlama olduğunu söyleyerek şunları ifade etti:

“Sermaye sınıfının hiçbir zenginliğe el koyamadığı, tümüyle kamu denemi ve ukdesinde bir ekonomi. Bunun örneği var. En başta Sovyetler Birliği. Bu işçi devleti, sermaye sınıfı olmadan da bir ülkenin sanayi, tarım ve hizmetlerde ne derece büyüyebileceğini, teknoloji ve bilimde nasıl büyük adımlar atabileceğini kanıtladı. Sosyalist, yani merkezi planlı ekonominin varlığı kimi kapitalist devletlerde de karma modelleri gündeme getirdi. Bir dönemin Türkiye Cumhuriyeti bunun örneğidir. O dönem kalkınma planlarıyla yol alan genç cumhuriyetin tüm toplumsal zenginliklerinin zaman içinde gelişen sermaye sınıfı tarafından nasıl talan edildiği de bir başka örnek.”

“Ekonomi konusunda atılması gereken en acil adım nedir” diye sorduğumuz Savaş hiç uzatmadan “ülkenin kaynaklarına sermaye sınıfının el koymasına engel olmak” diyerek şöyle yanıt veriyor:

“Başka hiçbir acil adım yok bize göre. Nefes aldırmayacak ölçüde dizginsiz bir sınıf var tüm toplumun karşısında. Baksanıza şu haftasonu yaşanan rezilliğe. Sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine rağmen neredeyse tüm işletmeler çalışıyor. Devlet sokağa çıkma yasağı uyguluyor, sonra aynı devletin kurumu olan valilik, kaymakamlık, başvuran patronlara “sen çalış, istisnasın” diye belge veriyor. Toplum yararına alınmış hiçbir kararın uygulanma şansı var mı sizce bu düzende?”