GÖRÜŞ | Erdoğan'ın açıkladığı ekonomi paketinde neler var?

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün yaptığı 'Ekonomide Reform Paketi' açıklamasının satır araları dikkat çekiyor.

Kadir Sev

Ekonomi Paketinde yeni bir şey yok. Piyasalarda coşku falan da yaşanmadı. Ama patronlar nedense beğendiklerini söylediler. Demek satır aralarında söylenenler hoşlarına gitti. Farklı frekanslarda yayın yapıldığı için bizler anlamıyor olabiliriz.

Patron örgütleri ne diyor?

TOBB Başkanı Twitter’den yaptığı paylaşımda, “yapısal sorunlara odaklı; kurumsal yapıyı güçlendiren; dijital, yeşil ekonomiye önem veren önlemler getirdiği” için beğendiğini yazdı.

TÜSİAD Başkanı, “fiyat istikrarı; yatırım ikliminin iyileştirilmesi; istihdamın desteklenmesi; bütçenin disipline edilmesi; harcamaların kontrol altına alınmasına yönelik adımları” olumlu buldu.

MÜSİAD, ekonomi paketinden çok daha fazlasını bekliyor; “iç talepten yatırım harcamalarına kadar birçok parametrede hızlı bir gelişim gözlenecektir…ekonomik aktivitedeki toparlanma hızı yılın ikinci çeyreğinde ivme kazanacak, Türkiye ekonomisi pozitif büyüme patikasında yoluna devam edecektir…Cari açıkla mücadele noktasında ekonominin direnci artacaktır…Yeni ihdas edilen Ekonomi Koordinasyon kurulu, Finansal İstikrar Komitesi. Kamunun gözetim ve denetiminin artırılmasının yanısıra kamu dışı kurumlarla olan koordinasyon ve istişare mekanizmasını daha verimli hale getirecektir…

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Başkanının (DEİK) beklentisi de yüksek; “Ekonomik Reform Paketi, iş dünyasının ve ekonominin tüm aktörleriyle istişareye dayanarak hazırlanan nitelikli bir yol haritasıdır…öz sermaye finansmanının teşviki, yeşil tahvil piyasasına altyapı, katılım finans altyapısının güçlendirilmesi, kararlılık, öngörülebilirlik, şeffaflık ve hesap verilebilirlik üzerine kurulu ekonomik reformlar iş dünyamıza güç katacaktır…

TİM (Tüm İhracatçılar Birliği) Başkanı; “…Reform paketi 200 milyar dolarlık hedefimize büyük katkı sağlayacaktır…”

İTO (İstanbul Ticaret Odası) Başkanı; “…reform aşısı yatırımcıya tedarikte Türkiye’yi işaret edecektir.”

ATO (Ankara Ticaret Odası) Başkanı; “Türkiye, reform paketi içinde yer alan dönüşümleri temel alarak, bu zemin üzerinde üretim, yatırım, istihdam ve ihracatta yeni bir sıçrama gerçekleştirecektir.”

ASO (Ankara Sanayi Odası) Başkanı; “ASO’nun son dönemdeki meclis toplantılarında gündeme getirdiği birçok öneri paket içinde yer almıştır… bir bütünlük içinde, tutarlı, ekonomideki gerçekler ışığında hazırlanmıştır…Raporun kamu harcama disiplini, şeffaflık, tasarruf vurgusu, vergi düzenlemelerinin sadeleştirilmesi, vergi inceleme sürelerinin kısaltılması, dijitalleşmesi, güven unsuru, kamu ihalelerindeki şeffaflık ve bürokrasinin azaltılması vurguları önemlidir.”

Çok uzatmayalım. Biz yeni bir şey görmedik. Önceki dönemlerden kopyala yapıştır yöntemiyle bugüne aktarılan sözler yeniymiş gibi sunuluyor. Ancak bunun bir önemi yok: Hepsinin patenti AKP. Yani telif sorunu yok.

Paketi kim hazırladı?

Partimizin ilgili birimleriyle…

Tayyip Erdoğan, süreci şöyle özetledi; “…arkadaşlarımız, özel sektör temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelerek, tüm talepleri ve teklifleri dinledi. Ardından, bakanlıklarımız ve partimizin ilgili birimleriyle tüm bu başlıklar masaya yatırıldı, etkili ve kalıcı çözüm yolları açık yüreklilikle tartışıldı.”

Parti-devlet denen şey demek böyle oluyor. Şu sözleri, Tanıtım toplantısı metninin 3’üncü sayfasından aktarıyorum; “Milletin yarısından fazlasının desteğini alarak göreve gelen hiçbir yöneticinin de, lâyüsel davranma, ülkenin çıkarlarına aykırı hareket etme, insanlarımızı herhangi bir sebeple ayrıştırma, dışlama şansı yoktur. Bir başka ifadeyle, demokratik ve ekonomik kalkınmanın temel şartlarından biri olan siyasi istikrarı kurumsallaştırdık.”

Paketin içeriğinde neler var?

Tanıtım toplantısı metninde Tayyip Erdoğan’ın şu sözleri dikkat çekiyor; “…hem özel sektörü teşvik edici hem de kamu tarafını disipline edici unsurlar taşıyan ekonomik reformlarımızı kamuoyunun takdirine sunuyoruz.

Biz, cümlenin yalnızca özel sektörün teşvik edileceği kısmını doğru kabul edelim. AKP’nin kamunun disipline edilmesi gibi bir takıntısı hiç olmadı. Şeffaflık, hesap verilebilirlik terimlerini de insanları aldatmak içi kullanıyorlar. Ama şu sözlerden hiç vazgeçmediler; “makroekonomik istikrarı güçlendirecek, verimliliği temel alan rekabetçi yatırımları ve üretimi destekleyecek, şeffaf ve öngörülebilir bir yönetim anlayışıyla hayata geçiriyoruz.

Meclisin Bütçe hakkının kapsamı genişletiliyor

Bu başlık altında iki önlemden söz ediliyor. Birincisi döner sermayeli işletmelerin kapatılması, öteki özel hesap uygulamasından vaz geçilmesi.

Pakette, verimli olmayan döner sermayelerin kapatılacağı, diğerlerinin de zaman içinde merkezi yönetim bütçesine aktarılacağı belirtiliyor. Böylelikle döner sermayeli işletmeler meclis denetimi kapsamına alınacaktır deniliyor.

Bu sözlerin altında acaba neler gizleniyor? Bırakalım döner sermayeli işletmeleri, Meclis Merkezi Yönetim Bütçesini bile denetlemekten aciz. Meclisin karşısında hesap verecek siyasi sorumlu yok. Başka amaçları olmalı. Sağlık Bakanlığında, üniversitelerde ve tarım bakanlığının görev alanında çok sayıda döner sermaye işletmesi var. AKP üniversitelerin tıp fakültelerinin döner sermayeli işletmelerine göz koymuştu, el koymak için yıllardır fırsat kolluyordu. Belki de zamanı gelmiştir.

Özel hesap uygulamasından vazgeçilme hedefi doğru bir yaklaşım. Üstelik Kamu Mali Yönetiminin Anayasası sayılan 5018 sayılı yasaya da aykırı bir uygulama. Ancak bu uygulamayı 2017 yılında AKP başlatmıştı. Yanlıştan dönmeyi reform diye sunuyorlar.

İsraftan vaz mı geçiliyor?

Tayyip Erdoğan’ın sözlerine bakarsanız israf zaten yoktu, şimdi biraz daha kemerler sıkılacak; “israfa kesinlikle tahammülümüz olmadığı için kamu idarelerinde tasarruf anlayışını yaygınlaştıracak önemli düzenlemeleri hayata geçiriyoruz. Kamuda taşıt alımı ve kiralanması, temsil ve ağırlama gibi harcama alanlarına sınırlamalar getiriyoruz.”

Belediye çalışanlarını Merkezi yönetim mi atayacak?

Açıklamada şu sözler dikkat çekiyor; “Kamu personeliyle ilgili iş ve işlemlerin tek bir idare tarafından yürütülmesini sağlıyoruz.”

Yerel yönetimlerde çalışanlar da kamu personeli sayılıyor. Bu sözleri yerel yönetimlerde çalışanların da merkezi bir otorite tarafından atanacağı biçiminde anlayabiliriz.

Yerel yönetimlere kıskaç

Yerel yönetimlerin yetkilerini önemli ölçüde kısıtlamayı düşünüyor olabilirler; “Kamu idaresinin bir bütün olduğu anlayışıyla, merkezi yönetimin yanısıra yerel yönetimlerde de tasarrufçu bir bakış açısının oluşmasını hedefliyoruz. Mahalli idarelerde mali disiplini güçlendirecek ve borç stokunun artmasını önleyecek düzenlemeler yapıyoruz. Buradan sağlanacak kapasite artışıyla, merkezi yönetim üzerindeki finansal yükleri de hafifletmiş olacağız.”

Belediyelerin sosyal yardım faaliyetleri kısıtlanıyor

Özellikle büyükşehir belediyelerini yitiren AKP, önemli bir kaynaktan yoksun kaldı. Sosyal yardımlar için yapılan alımlarla hem partililerine kaynak sağlanıyor hem de halka dokunabileceği ortam oluşuyordu. Bu olanağı muhalefet partilerine kaptırınca, önlemek için çözümler aramaya başladı. Ekonomi paketinin bu başlığının hedefinde, belediyelerce yürütülen sosyal yardımlar olsa gerek, denetim altına almaya çalışıyorlar; “…merkezi ve yerel yönetimlerin sosyal yardım verilerini Bütünleşik Sosyal Yardım Bilgi Sistemine entegre ederek, veri paylaşımını sağlıyoruz…”

Tek Hazine Sisteminin yaygınlaştırılması

Tek hazine sistemi, merkezi yönetim bütçesiyle yönetilen kurum ve kuruluşların gelirlerinin tek hesapta birleştirilerek harcanması için öngörülen bir uygulamadır. Böylelikle bir kurumun hesabında para varken öteki parasızlık çekmez. Bu yöntem yıllardır uygulanmaktadır. Ekonomi paketinde bu yöntemin yaygınlaştırılacağı belirtiliyor; “…Hazine’nin kullanımı dışında kalan kurumların hesabını, Tek Hazine Kurumlar Hesabı Sisteminde toplayarak nakit yönetiminde verimliliği sağlıyoruz.”

Tek Hazine Sisteminin hangi kurumları içerecek biçimde yaygınlaştırılacağı yukarıdaki sözlerden anlaşılmıyor. Ama, yerel yönetim seçimlerini yitirdikten bu yana AKP’nin belediyelerin yetkilerine bakışını biliyoruz. Büyük bir olasılıkla belediyeleri de tek hazine sistemine katmaya çalışacaklardır.

850 bin esnaf Gelir Vergisinden bağışık tutulacak

Paketteki şu önlemin küçük esnafa önemli bir katkısı olması beklenemez; “basit usulde vergilendirilen kuaför, tesisatçı, tuhafiyeci, marangoz, tornacı, çay ocağı işletmecisi, terzi ve tamirci gibi yaklaşık 850 bin esnafımızı gelir vergisinden muaf tutuyor, beyan yükümlülüklerini de kaldırıyoruz.”

Salgın sürecinde küçük esnaf dükkân kapattı, beyan edecek gelir elde etmesi bir yana aç kaldı. Gelir elde etse bile vergisini gelecek yıl ödeyecek. Üstelik önceleri de çok küçük tutarlarda vergi ödüyorlardı. Salgın yüzünden çoğu zarar etti.

Bütün bu nedenlerden ötürü vergi almayacağız demenin ne esnafa ne de AKP’ne katkısı olacaktır.

Vergi Cezalarında uzlaşma kapsamı genişletilecek

Pakette vergi cezalarında uzlaşmanın yaygınlaştırılacağı hedefi yer alıyor. Bunun, orta halli olanlardan başlayıp büyük patronlara değin uzanan bir etkisi olacağı açık.

Bu başlık altında Dijital Vergi Asistanı; 7 gün 24 saat vergi dairelerinin çalıştırılacağı gibi önlemler de sıralanıyor.

Uluslararası yatırımcıların vergi sorunları

Pakette; “Uluslararası yatırımcıların vergi hususunda karşılaştıkları sorunlar” unutulmamış. Bu başlık altında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarının revize edileceği ve karşılıklı anlaşma yönteminin daha yoğun biçimde kullanılacağı belirtiliyor.

Kamuya süresinde ödenmeyen borçların birleştirilerek tahsil edilmesi

Bu başlık altında; “Kamuya süresinde ödenmeyen borçların tek bir idare tarafından tahsil edilmesini sağlayarak, vatandaşlarımızın sıklıkla karşılaştıkları problemlerden birine daha çözüm getiriyoruz” deniliyor.

Vergi borçları mı anlatılmak isteniyor?  Kamu alacağını tahsili için bir kurum mu kurulacak? Bu soruların yanıtını belki önümüzdeki günlerde alacağız belki de gerçekleştirilmeyecek ve unutulup gidecek.

İhaleler

Asıl reformun kamu ihalelerinde olacağı anlaşılıyor; “yeni ve dijital bir sisteme geçiyoruz…önemli ölçüde azaltacağımız kamu alım ihalelerindeki istisnalardan, muhafaza edilecekleri de disiplin altına alıyoruz…sektörel kamu alımları kanunu çıkarmak için de hazırlanıyoruz…kamu ihalelerine katılacak firmaların liyakat ve yetkinliklerini, ihaleden önce objektif şekilde tespit ederek kamuoyuyla paylaşıyoruz…kamunun ekonomide ölçek oluşturma gücünden azami seviyede faydalanmak istiyoruz…kamu alımlarını yerli ürünlere yönlendirerek, sanayinin gelişmesine, çeşitlenmesine ve büyümesine katkı sağlıyoruz…ihale şartname havuzlarıyla, kamu alımlarına standart getiriyoruz.

Bu başlık altında çok fazla sayıda tedbir öngörülüyor. Çoğunun hiçbir anlamı yok. Sözgelişi; “istisnalar azaltılacak” deniyor ama AKP onlarca istisna kuralı getirdi. Alfabenin harfleri yetmedi. “Şartname havuzları” oluşturmaktan söz ediliyor ama zaten ihaleler on yıllardır şartnamelere dayanarak yönetiliyor.

Kamu Özel İşbirliği sürdürülecek

Pakette; “şehir hastanelerinin en somut örneği olduğu Kamu Özel İşbirliği Projelerimizin başarısı, tüm dünyanın takdirini kazanmıştır. Bu uygulamayı bir üst seviyeye taşımak amacıyla…” yasa çıkarmayı planlıyoruz deniliyor. Anlaşılan o ki, KOİ soygunları hoşlarına gitmiş.

Elde kalan KİT’ler satışa hazırlanacak

KİT’lerin ilk elde para edenleri satıldı, TEK, TCDD gibileri de önce parçalandı, milyarlarca liralık yatırımlar yapıldı, şirketleştirildi, kurulan şirketler para kazanır duruma gelince satıldı.

Pakette kalanların da yakında satılacağı müjdesi veriliyor; “Kamu İktisadi Teşebbüslerimizi günün ihtiyaçları ışığında reforma tabi tutmak üzere bir çalışma başlatıyoruz…Amacımız Kamu İktisadi Teşekküllerimizden güçlü ve rekabetçi küresel şirketler çıkartmaktır.”

KİT’lerin hemen hepsi Varlık Fonuna devredildiği için kimse fark etmeden parçalanabiliyor. Üstelik ne yaparsanız yapın yasalara aykırı olmuyor.

Sözleşmeli tarım

Sermaye, küçük üreticiliğe düşman. Köylünün geçimini sağlaması umurunda değil. Sözleşmeli tarım, küçük çiftçiyi büyük sermayenin kıskacına almasına yol açan bir yöntem. Ekonomi paketinde sözleşmeli tarıma da yer verilmiş; “Tarımsal üretimde öngörülebilirliği artırmak ve fiyat dalgalanmalarının önüne geçmek için, sözleşmeli tarım mekanizmaları geliştiriyoruz.”

Besinde israfı önlemek için Dijital Tarım Pazarı

Çiftçinin ürettiklerinin bir veri tabanında izlenmesi öngörülüyor; “Bu ürünleri Dijital Tarım Pazarına dahil ederek hızla alıcılarla buluşmasını sağlıyoruz. Dijital tarım pazarı sayesinde her ölçekteki çiftçi, ürünü için Pazar bulabilecek, tüketici ve esnaf da istediği kalitede ürün tedarik edebilecektir.”

Fiyat İstikrarı Komitesi

Berat Albayrak, 2020 yılında YEP adını verdiği Orta Vadeli Programı sunarken Hazine ve Maliye Bakanlığı örgüt yapısı içinde “Maliyet Dönüşüm Ofisi” kurduklarını söylemişti. Onun zamanında kurulamadı. Aynı amacı gerçekleştirmek üzere Fiyat İstikrar Komitesi kurulacağı belirtiliyor; “Enflasyonda risk oluşturan yapısal şokları değerlendirmek, gerekli politikaları belirlemek ve yönetmek için Fiyat İstikrarı Komitesi’ni tesis ediyoruz. Hazine ve Maliye, Sanayi ve Teknoloji, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Ticaret ve Tarım Bakanlıklarının yer alacağı bu komitenin enflasyonla mücadelede etkinliği artıracağına inanıyoruz.”

Enflasyonla mücadele etmek için üreticiyi aç bırakmaktan çekinmeyecekler; “… kamunun yönettiği ve yönlendirdiği fiyatlardaki artışlar, gerçekleşen enflasyon yerine hedef enflasyona göre yapılacaktır.”

Kredi borçlarından bunalmış şirketlere can yeleği

Çoğu şirket, kredi borçlarından ötürü bunalmış durumda. Onlar için de önlemler geliştirileceği sözü veriliyor; “…sorunlu kredisi bulunsa da yaşama şansı olan şirketlerin doğru yönlendirilmesi…(için) operasyonel yeniden yapılandırma ve firma rehabilitasyon fonksiyonlarının oluşturulmasını teşvik ediyoruz…ayrıca sorunlu kredilere yönelik Girişim Sermayesi Fonlarının kurulması amacıyla mevzuat altyapısı oluşturuyoruz

Katılım finans sektörüne Merkezi Danışma Kurulu ve Risk Merkezi

Katılım finans sektörü yalnızca İslami bir yöntem olduğu için tercih edilmiyor. Uzun erimli yatırımların finansmanına çok elverişli. Varlık Fonunda toplanan kamu bankalarının katılım finans bölümleri tek çatı altında toplanmıştı. Merkezi Danışma Kurulu adlı bir birim kurulacağı anlaşılıyor. Pakette; “Uluslararası standartlarda bir katılım finans tahkim mekanizması kuruyoruz” sözleri dikkat çekiyor. Uzlaşmazlıkların mahkemeler dışında çözümlenmesi yöntemi giderek yaygınlaştırılıyor.

Bu arada yerli kredi kartı TROY’un da ayrı bir şirket çatısı altında geliştirileceği belirtiliyor.

Tahvil Garanti Fonu

Şirketlerin finansman gereksinmelerini özkaynaklarıyla karşılamalarını önemsedikleri vurgulanıyor. Bu amaçla sürdürülen; Proje Finansmanı Fonu ve Projeye Dayalı Menkul Kıymetlere ilişkin düzenleme çalışmalarının bitirilmek üzere olduğu belirtiliyor; “Böylelikle altyapı, ulaşım, enerji, haberleşme ve sağlık alanlarındaki projelerin sermaye piyasaları yoluyla da finanse edilmesini sağlıyoruz

Piyasadan daha ucuz para bulsunlar diye Tahvil Garanti Fonu kurulacağı belirtiliyor; “Bu fon, herhangi bir temerrüt durumunda yatırımcılara paralarının bir kısmını alma garantisi verecektir. Sağlanan garanti sayesinde, hem tahvil ihraç eden şirketler daha düşük maliyetle tahvil çıkarabilecek, hem de yatırımcı talebi artacaktır.”

BES dayatması

AKP, sigorta prim pazarını artırabilmek için çalışanların boğazına çökmüştü. Kurtulabilmek aslanın ağzındaydı, şimdi de işi olmayan gençlere gözünü dikti.

Pakette BES ile ilgili şu sözler dikkat çekiyor; “Finansal sektörün sigortacılık ayağını da ihmal etmeyerek, Bireysel Emeklilik Sisteminin derinleşmesine ve gelişmesine katkı sağlıyoruz…Nüfusumuzun yüzde 25’ini oluşturan 18 yaş altındaki çocuklarımızın sisteme girebilmesinin önündeki engelleri kaldırıyoruz. Böylece tasarruf alışkanlığının ve finansal okur-yazarlık bilincinin küçük yaşlardan itibaren kazandırılmasını teşvik ediyoruz.”

Şu sözlerden, bununla da yetinilmeyeceği anlaşılıyor; “sandık, vakıf ve dernek gibi kuruluşlardaki emeklilik birikimlerinin, 2023 yılı sonuna kadar BES’e aktarımına imkân veriyoruz.” İrili ufaklı ne bulurlarsa BES’e aktaracaklar.

Kredi Garanti Fonu teminatıyla…

Pakette sermayeye her türlü çıkar sağlanıyor; “Kredi Garanti Fonu teminatıyla uzun vadeli uygun koşullarda kredi destekleri verilecektir.” Şirket ödemezse bir biçimde Devlet karşılayacağı için kredi bulmaları kolay olacak.

Sağlık Endüstrileri Başkanlığı Kurulacak

Pakette, yenilikçi ve güçlü bir sağlık endüstrisinin geliştirilmesi amacıyla Cumhurbaşkanlığına bağlı Sağlık Endüstrileri Başkanlığı kurulacağı belirtiliyor. Ayrıntısı yazılmamış ama sağlık alanında faaliyet gösteren şirketlerin nasıl destekleneceği konularının bu kurulda karara bağlanacağı anlaşılıyor.

Cumhurbaşkanlığı himayesinde Yazılım ve Donanım Endüstrileri Başkanlığı kurulacak

Pakette bu başkanlığa neden gerek duyulduğu şu sözlerle açıklanıyor; “bilindiği gibi, dijital dönüşüm ve yapay zekâ temelli tüm teknolojilerin tabanında yazılım bulunuyor. Ülkemizin bu alandaki kabiliyetini geliştirmek, genç istihdamını teşvik etmek ve küresel rekabet gücü kazanmak.”

Enerji Destekleri

Enerji verimliliği destekleri kapsamının genişletileceği belirtiliyor. Bu arada elektrik enerjisi depolama tesisleri kurulmasına yönelik yasal altyapının tamamlandığı bilgisine de yer veriliyor. Bir süredir lityum pilleri üretiminden söz ediliyordu, belki de bunun yasal ortamı hazırlanıyor.

Pakette, doğalgaz piyasası rekabetçi bir temelde yeniden yapılandırılacaktır…madencilik, petrol ve doğalgaz arama ve üretiminde yatırım ortamı iyileştirecektir… yatırım güvencesi artırılacaktır…sözleriyle bir dizi önlemden söz ediliyor ama hiç ayrıntı yok. Laf olsun diye söylenmiş gibi.

Çalışanların çıkarına sayabileceğimiz hiçbir şey yok.

Şöyle gülünesi önlemlerle karşılaşıyorsunuz; “Mesleki eğitim merkezlerini gençler için cazip kılmak amacıyla, çocuklarımızın kalfalık döneminde aldıkları ücretleri yükseltiyoruz.” Üstelik kalfalık ücretlerini de devlet karşılayacak; “bu merkezlerde eğitim gören öğrencilerin ücretlerini, kamu olarak üsleniyor ve sanayici üzerindeki yükü kaldırıyoruz.”

İŞKUR’dan patronlara yeni müjde

Geleceğin mesleklerinde yeni iş imkanları oluşturmak için İŞKUR desteklerinde revizyona gidileceği belirtildikten sonra; “gençlerin dijital yetkinliklerini geliştirebileceği uzun dönem staj programlarını destekliyoruz” deniliyor. Parasını İŞKUR ödeyecek.

Yatırım teşviklerinde uygulanan SGK prim desteği sürelerinin gençler ve kadınlar çalıştırılıyorsa artırılacağı belirtiliyor. Yatırım teşviklerinde, 5 yıldan az prim desteği verilen proje neredeyse yok. Daha ne kadar uzatacaklar acaba?

Yeni işçi istihdam edenlere ucuz kredi

Mikro ve küçük ölçekli firmalara, istihdama kattıkları her bir ek işçi için, 5 işçiyi aşmamak kaydıyla, Kredi Garanti Fonu kefaletiyle 24 ay vadeli ilk 6 ayı ödemesiz 100 bin liralık ucuz kredi kullanabilecek. Dahası var; ödediği sosyal sigorta ve işsizlik sigortası primlerini kredi finansman maliyetinden düşebilecek.

Ekonomi Koordinasyon Kurulu ve Finansal İstikrar Komitesi

Ekonomideki tüm gelişmeleri yakından izleyebilmek ve yönetebilmek amacıyla iki kurul daha oluşturuluyor.

Ekonomi Koordinasyon Kurulu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı başkanlığında; Finansal İstikrar Komitesi ise Hazine ve Maliye Bakanına bağlı olarak çalışacak.

Bu yapılarla, ekonomi ve finans politikalarında şeffaflık, öngörülebilirlik ve koordinasyonun artırılarak iletişim mekanizmalarının güçlenmesi bekleniyor.

Üst düzey kamu görevlerine atamada mesleki tecrübe aranacak

Üst düzey kamu görevlilerini tek başına Cumhurbaşkanı atıyor. Bu yetkisini nasıl kullandığını hepimiz görüyoruz. Yazılanlara bakılırsa, bundan sonra özenli olmaya söz vermiş; “Kamu yönetimine olan güveni en üst seviyeye çekmek ve alınan kararların kalitesini artırmak için üst düzey kamu görevlerine atanmada aranan mesleki tecrübe şartlarını güçlendiriyoruz.”

Kamu görevlilerinin çok sayıda yönetim kurulu vb yerlerde görev almalarına yöneltilen eleştirilerden yıldıkları anlaşılıyor; “en fazla bir kurumun yönetim veya denetim kurullarında görev alabileceklerdir” deniyor.

Yatırım Uyuşmazlığı Kurumu

Şu sözler dikkatle okunmalı; “Yatırımcıların kamu uygulamalarından kaynaklanabilecek risklerini en aza indirerek, asli işlerine, yani yatırıma, üretime, istihdama ve ihracata odaklanmalarını sağlıyoruz.”

Yasalara uymuşsa kamu uygulamalarından riskten söz edilemez. Kamu gücü kullanan yetkililerin verdiği bir zarar varsa zaten devletçe karşılanır. Bu yazılanlar ne anlama geliyordur sizce?

Yukarıda yazılanların ardından gelen şu iki paragraf bir ipucu sunuyor bizlere; “Özel kesim yatırımlarını kolaylaştırmak ve hızlandırmak için Yatırım Uyuşmazlığı Kurumunu faaliyete geçiriyoruz. Oluşturacağımız bu yeni sistem sayesinde, yatırımcının idare ile karşılaştığı ihtilaflı konular hızlı bir şekilde çözüme kavuşturulacaktır.

Yatırıma katkı tutarına yeniden değerlendirme olanağı

Girişimcilere özellikle yatırım dönemlerinde daha yoğun destek sağlanacağı belirtiliyor. Ayrıca büyük yatırımlarda kısmi tamamlamayla birlikte hak kazanılan “yatırıma katkı tutarına” yeniden değerlendirme olanağı tanınıyor.

Teşvik verme hızı artırılacak

Desteklerin yavaşlığından yakınan patronlar olmuş demek ki; “Yatırımların devletçe finanse edilen kısmının daha hızlı karşılandığı bir sistem oluşturacağız” yazmışlar.

Piyasa Gözetim ve Denetim Kurumu kurulacak

Gözetim ve denetim sorumluluğunun farklı idarelere dağılmış olması yüzünden hızlı hareket edilemediği ve bunun önlenebilmesi için Piyasa Gözetim ve Denetim Kurumu kurulacağı belirtiliyor.

Bununla yetinilmemiş, ayrıca özel sektör ve tüketicilerin temsil edildiği “Piyasa ve Denetim Koordinasyon Kurulu” kurulacak.

Sonuç

Paketin sonuç bölümünde şu sözleri okuyoruz; “Aziz Milletim… Görüldüğü gibi, ekonomik reform paketimiz, Türkiye’yi geleceğe güvenle taşıyacak, somut ve çözüm odaklı politikalar içeriyorbunlar ne ilktir ne son olacaktır…Dünyanın ve ülkemizin değişen şartlarına, milletimizin beklenti ve taleplerine göre ne gerekiyorsa yapmayı, hangi adımlara ihtiyaç varsa atmayı sürdüreceğiz.