'Düzeni tartışmamak için olayları, failleri tartışmamak için kadınları tartışıyorlar'

TKP Merkez Komite üyesi Senem Doruk, bugün yapılan canlı yayında kadın cinayetleri hakkında görüşlerini paylaştı. İktidar temsilcilerinin yorumlarını değerlendiren Doruk, kadınların yaşayacağı bir ülke için birlikte örgütlenmenin ve mücadelenin gerekli olduğunu savundu.

Haber Merkezi

Türkiye Komünist Gençliği ve Komünist Kadınlar TKG youtube kanalından yaptıkları yayında bu hafta tüm ülkenin gündemine Pınar Gültekin cinayetiyle bir kez daha yerleşen konuyu ele aldı.

'Kadın cinayetlerinden İstanbul Sözleşmesi'ne: Kadın cinayetlerinin faili kim?' başlığıyla yapılan yayında Türkiye Komünist Partisi Merkez Komite Üyesi Senem Doruk konuyla ilgili değerlendirmelerini paylaştı.

Senem Doruk, AKP’nin yaratmak istediği Türkiye projesinde kadınların; sömürünün, aşağılamanın, şiddetin merkezinde durduğunu öne sürerek şöyle dedi: Milli değerleri onların olsun, biz yaşayabileceğimiz bir ülke istiyoruz.

Doruk, iktidar partisinin temsilcileri ve yandaş yazarlar tarafından ortaya atılan görüşler hakkında da konuştu.

İşte Senem Doruk'un konuşmasından satır başları:

'Kadın cinayetlerini seyreden bir iktidar var'

"Özlem Zengin’in açtığı ‘AKP’den önce kadının adı yoktu’ tartışması, kadını sadece türban ile örtüştüren bir bağlantı. Tek başına AKP döneminde kadınlara dair ne söylenip edildiğine, ne yapıldığına bakmak bile yeter kadının adının ne durumda olduğunu anlamak için.

Bugün kadın işsizliği %45.3 seviyelerinde. Öte yandan kadın cinayetlerini seyreden bir iktidar var. Sadece beş ayda Türkiye’de 119 kadın cinayeti işlenmiş ve buna son hafta dahil değil. Öte yandan Zengin’in partisinin liderlerinin kadınlar hakkında neler söylediğini hatırlıyoruz hepimiz. Erdoğan’ın ‘Kadın mıdır kız mıdır belli değil’ sözlerini mi sayalım; ‘kadınla erkeğin eşit olması fıtrata ters ’demesini mi sayalım; yoksa bir zamanların Çalışma Bakanı’nın ‘Kadınlar iş aradığı için işsizlik artıyor’ demesini mi? Kadın düşmanı bir partinin gözler önüne serdiği tablo bu. 

"Pınar Gültekin cinayeti üzerinden Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler’in açtığı tartışma aslında yeni bir tartışma değil. Biz kadın cinayetlerini münferit olaylara indirgeyen hiçbir yaklaşımı kabul edemeyiz. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri, toplumsal gericilikle çok organik bir bağa sahip. Kadın cinayetleri Türkiye’nin en önemli toplumsal sorunlarından biriyse ve biz bu sorunun gericilikle bağını görmezsek; bütün kadın cinayetlerini tek tek belli neden ve sonuçlara dayanan ayrı olaylar olarak görürüz. Oysa kadın cinayetlerinin sebebi bu düzendir; cinayetler kadınların kaderi değildir. Bu toplumsal düzenin devamını isteyenler kadın cinayetlerinin sorumlularıdır. 

Bir yandan bu toplumsal düzeni sürdüren iktidar, bir yandan da İstanbul sözleşmesini kaldırmaya çalışıyor, kadına şiddet faillerini infaz yasasıyla serbest bırakıyor ve kadınlarla ilgili her konuştuklarında gericilik saçıyor. İşte bunlar Pınar’ın katilleri. 

'Düzeni tartışmamak için olayları, failleri tartışmamak için kadınları tartışıyorlar'

"Kadın cinayetlerinin üstünü örtmenin yolu failleri değil kadınları tartışmaktır. Geri döneceğim, Ayşe Böhürler’in kadın cinayetlerini münferit olaylara indirgemesi tesadüf değil gerçekten. Bu tutum tartışmanın yönünü düzendense, tekil olaylara çekmek için yapılıyor. Aynı şey, kadın cinayeti davalarında da geçerli. Nasıl ki düzeni tartıştırmamak için olayları tartışmaya açıyorlar, failleri tartışmamak için de medyada, davalarda kadınları tartışmaya açıyorlar. Birçok davada failleri değil kadınların etek boyunu, o saatte orada ne işi olduğunu tartışıyorlar. Tek başına bu başlıklara sıkışılarak bir mücadele değil de, bu zihniyetle topyekun bir mücadele örmemiz gerek. 

Öte yandan davaları takip etmek, Şule Çet örneğinde olduğu gibi, toplumun buna tepkisi elbette önemli. Ama şunu da görmemiz lazım, yalnızca davalara odaklı bir mücadele kadın cinayetlerini siyaset üstü bir pozisyona çeker. Ve kadın cinayetleri sorunu sadece kadınların vereceği bir mücadele başlığına sıkıştırılmaya çalıştıkça, kadının yaşam tarzı tartışması hakimler tarafından meşru hale getirilmeye çalışılacak. Davalara katılım, sosyal medyada verilen tepkiler önemli, ama bunlar yetmez. 

Kadınlar; çocuklarla, erkeklerle kol kola mücadele edecek. Şu anda kadınların yaşadığı sorunların düzenden ayrı bir yanı olmadığını söylememiz lazım. Kadın cinayetleri politiktir derken, bunun anlamı bu.

Kadınlar kadınları, kadınlar erkekleri, ailelerini örgütleyecek ki ancak bu şekilde biz bu cinayetlerin önüne geçebiliriz, ancak o zaman hakimler kadınları yargılamaya son verecek. 

Kadına şiddet, kadın cinayetleri toplumsal bir sorun ve bu düzenin sorunu. Ayasofya tartışması ile sözleşme arasında gerçek bir bağlantı olduğunun altının çizilmesi gerektiğini düşünüyorum. 

Ayasofya, AKP’nin kendi tabanını konsolide etmek için gericiliği kullanmak istemesinin göstergelerinden biri. İstanbul sözleşmesi başlığı da öyle. AKP bunları kullanarak kendi tabanında ortaya çıkan sorunları yok etmeye çalışıyor."

'Kadınları yaşatacak olan sosyalizmdir'

"Bu düzen kadını sömürüyor, şiddete maruz bırakıyor ve öldürüyor. Kapitalizm kadınları öldürerek kendi düzenini sürdürüyor. İstanbul Sözleşmesi, gerçekten kadınlar için çok önemli bir kazanım, polise, devlete kadını şiddetten koruması için görevler yüklüyor. Sözleşme ileri bir adımdır, korunması gereken bir adımdır ama sözleşme bu düzenin sınırları içinde yazılmıştır, önlemleri de düzen içidir. Bu sebeple bunu diyenleri anlamakla beraber, tek başına ‘İstanbul sözleşmesi yaşatır’ demek, kadınların yaşaması için yeterli değildir. Kadınları yaşatacak olan sosyalizmdir. 

Bunun tersi kapitalizmin devamlılığına bir meşruiyet katmaktır. 

Evet sözleşmenin uygulanması çok önemlidir, ama sosyal medyada boy boy resimleri dönen katiller bu düzenin çürümüşlüğünün resmidir. Bizim bütün bunlara karşı bir mücadele hattı örmemiz lazım. Kadın cinayetleri ancak sosyalizmde çözülür. Bunu söylemek kadın sorununu ertelemek değildir. Biz tabi ki mücadele edeceğiz, en fazla biz mücadele edeceğiz. Bugün bir talepler listesi yayınladı Komünist Kadınlar ve AKP Türkiyesi’ne sığmayan tüm kadınları Omuz Ver’meye çağırdı. Daha fazla kadının ölmemesi, daha fazla çocuğun fabrikalarda sömürülmemesi için bizim bu düzenin değişmesi için mücadele etmemiz gerekiyor. TKP omuz ver derken bunu söylüyor. Ve bir kaç saat önce Türkiye’nin dört bir yanında komünistler sokağa çıktılar, bu taleplerin yazılı olduğu bildiri dağıttılar, başka bir düzene çağırdılar insanları.

Bundan başka kurtuluş yok, ölmek istemiyoruz artık. 

Partimiz Türkiye’nin en yaşlı ama en geç partisi ve omuz ver derken buna çağırıyor. Bu hafta sonu derdimizi daha fazla anlatmak için pek çok ilde bildiri çalışmalarına devam edeceğiz, sokaklarda olacağız. Gelin bu mücadeleyi birlikte büyütelim.

Artık kadınların ölmediği, bırakın ölmeyi, uzaya çıktığı, bilim insanı olarak yeni buluşlar icat ettiği, etek boyunun, o saatte orada ne işi olduğunun söz konusu edilmediği bir düzen kuralım. Herkesi TKP Gönüllüsü olmaya davet ediyorum buradan, ancak ve ancak bu şekilde başaracağız."