12 yıl aradan sonra yapılacak senfoni sınavı endişe veriyor

Geçtiğimiz günlerde resmî gazetede duyurulan ilânla Kültür Bakanlığı'na bağlı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) ‘stajyer sanatçı’ alacağını açıkladı. En son 12 yıl önce sınav yapan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın pandemi sürecinde sınav yapacağını duyurması genç müzisyenler tarafından endişeyle karşılandı.

Seda Çetin

Geçtiğimiz günlerde resmî gazetede duyurulan ilânla Kültür Bakanlığı'na bağlı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) ‘stajyer sanatçı’ alacağını açıkladı. 7 keman, 5 viyola, 3 trombon, 1 trompet, 2 timpani, 2 obua, 1 fagot, 2 klarnet ,3 viyolonsel, 4 kontrbas ve 1 arp sanatçısı ile toplamda 31 sanatçı alınacağı duyurulan sınav, 5 Ağustos günü Ankara'da yapılacak.

En son 12 yıl önce sınav yapan CSO'nun uluslararası bir krize dönüşmüş olan pandemi sürecinde sınav yapacağını duyurması genç müzisyenler tarafından endişeyle karşılandı. Yıllar süren eğitimlerini alırken bile gelecek kaygısı yaşayan müzisyenler şimdi karşılarına çıkan bu 'şansı' değerlendirip değerlendiremeyeceklerinden emin değil. Üstelik sınavlar arası 10-12 yıl ortalaması CSO ve diğer orkestralar için bir gelenek. 

Klasik müzik eğitimi alan enstrümancılar için eğitim çok küçük yaşlarda başlıyor. Örneğin piyano ve keman çalmaya başlama yaşı ortalama 6 civarında. Her enstrümanın çalmaya başlama yaşı elbette farklı ancak 10 yaşlarında artık öğrencinin çalacağı enstrüman seçilmiş oluyor. Kısaca, konservatuardan yeni mezun olmuş bir müzisyenin aslında en az 10 yıldır enstrümanına yoğunlaşarak, hayatını enstrümanıyla geçirdiğini söylemek mümkün. Her yıl girilen jürili sınavlar, yarışmaların takibi, konservatuvarların iç gerilimleri, yoğun bir enstrüman çalışması derken, bu zorlu süreci tamamlayan müzisyenler, mezuniyetleri yakınlaştıkça "nerede çalacağım?" kaygısını duymaya başlıyor. Çünkü bir elin parmağını geçmiyor işlerini icra edebilecekleri orkestra sayısı. 

Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Bursa ve Adana dışında Türkiye'de devlet senfoni orkestrası bulunmuyor. Ortalama 40 sanatçının çaldığı bu orkestralarda, toplamda 200 civarı sanatçı istihdam edilmiş durumda. Benzer bir rakam Devlet Opera ve Balesi için de geçerli. Üstelik konserlerde gördüğünüz müzisyenlerin hepsi kadrolu değil. Sözleşmeli, ücretli ya da takviye sanatçı gibi tanımlarla camia yeni tanışmadı. Herhangi bir senfonik eserin çalınabilmesi için en az 70 kişilik bir orkestraya ihtiyaç duyuluyor.. Ama kurumda kadrolu 30 müzisyen olduğu için kurumlar aradaki açığı tamamlayabilmek için ücretli/yevmiyeli sanatçılar alıp, çok daha düşük ücrete eserin icrasını yaptırıyor.

Türkiye'de klasik müzik eğitimi veren kurum sayısı, özel ve vakıf üniversitelerinin de konservatuvar eğitimi vermeye başlamasıyla artış gösterdi. Ancak, bu üniversitelerin sayısının artması nitelikli eğitimle ilgili sorunları beraberinde getirirken mezun sayısında da ciddi bir artışa neden oldu. Genç müzisyenler her yıl iş güvencesi olmadan mezun oluyorlar. Üstelik konservatuvar sayıları artmasına rağmen, senfoni, opera ve bale orkestralarında herhangi bir artış söz konusu değil. Yeni orkestralar açılmıyor, kadro yok... Herhangi bir kurumun açtığı sınav müzisyenlerin birçoğu için önce heyecana neden olsa da sonu hüsranla bitiyor. Özel senfoni orkestraları ya da filarmoni orkestralarına girmek de en az devlet kurumlarındaki kadar zorlu. Benzer istihdam sorunları hem özel hem de devlet kurumlarında yaşanıyor. Ayrıca orkestra sınavlarındaki usulsüzlükler, başka sektörlerde konuşulan liyakat meselesinin müzik camiası için de ne kadar ciddi bir sorun olduğunu gözler önüne seriyor.

Pandemi zamanı nereden çıktı bu sınav?

Yıllardır yapılmayan sınavın CSO tarafından aylar önce duyurulduğu camiada konuşulanlar arasında. Ancak sınav duyurusunun salgının yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın yönetiminde değişiklikler yapılan bir döneme gelmesi, akıllarda soru işaretleri oluşmasına sebep oldu. 2019'un son aylarından beri ertelenen sınavın şimdi yapılması basit bir tesadüf olmasa gerek. 

Sınav duyurusu başta heyecanla karşılansa da katılım koşullarının açıklanmasıyla beraber, heyecan yerini endişeye bıraktı. Konservatuvarların kapalı olduğu bir dönemde, her genç müzisyenin kendine ait enstrümanı olmadığı için evlerinde de çalışma fırsatı bulamadıkları düşünüldüğünde işin ciddiyeti ortaya çıkıyor. Bu eşitsiz koşullarda yapılan sınavın geçerliliğinin genç müzisyenler tarafından sorgulanması gerekir. Örneğin, ilanda belirtilen vurmalı çalgılardan timpani, kaç müzisyenin evinde var? Kaçı salgın döneminde yeterli çalışma imkânı bulabildi? Kalan kısa sürede yapacakları çalışmalar onları tatmin edip sınava hazır hissetmelerini sağlayacak mı?

Sınav şartlarında belirtilen ve birçok adayı zor durumda bırakacak bir başka konu da, adayların sınavda çaldıkları eserlerde kendilerine eşlik edecek piyanistlerle beraber gitmelerinin zorunlu oluşu. Salgın gündemlerimizde değilken de daha önce çalıştığımız piyanistlerle, hocalarımızla yarışmalara girmek bizler için rahatlatıcı bir unsur ve bir tercih olmuş olabilir. Tercih diyorum, çünkü kurumun size eşlik etmesi için verdiği piyanistle sınav ya da yarışmadan önce yeterli çalışma imkânı bulacağınızın garantisi yok. Eserin temposu, nüanslar ve uyum müzisyenin icrasını etkileyen şeyler. 

Ancak salgınla beraber müzisyenlerin çalışma pratikleri değişti. Bir araya gelmeden, çevrimiçi çalışmalar yürütmek zorunda kaldılar. Bu yüzden kaç müzisyenin salgın sürecinde piyanistle çalışma imkânı olduğu başlı başına bir soru. Üstelik, sınavı düzenleyen ve Türkiye'nin 'en önemli' orkestralarından Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın piyanist bulmayı katılımcıların maddi imkân ve şahsi çabasına bırakmış olması kabul edilemez.

Sınavla ilgili en büyük sorunlardan birisi de sınavın tek bir noktada, Ankara'da yapılacak olması. Henüz salgın kontrol altına alınmamışken, Türkiye'nin çeşitli şehirlerinden müzisyenler gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı bilinmeyen ulaşım yollarıyla Ankara’ya gelip, yine gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı henüz bilinmeyen sınava girecek. Bu süreçte virüsle temas olasılığı müzisyenlerin sağlıklarını da tehlikeye atıyor. Başka bir deyişle hasta olmayı göze alarak o sınava girecek olan onlarca müzisyen olacak. 

Sınavla ilgili sorunlar saymakla bitmiyor. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın duyurusunda alınacak tedbirlere dair en ufak bir açıklama yok. Bir açıklama yapılsa bile bunlar aylardır sürekli söylenen mesafeye dikkat etmek, maske takmak gibi kuralların ötesine geçecek mi? Sınav salonunda ne tür önlemler alınacak? Üflemeli çalgıların sınavı yapılırken alınacak önlemler sadece mesafe ve maske kurallarına uyularak çözülebilecek mi? Her performans sonrası ortak kullanılacak piyanonun, kullanılan salonun temizliği, havalandırılması nasıl sağlanacak?

Ülkemizde ya da yurtdışında birçok festival, yarışma, sınav ya da odisyon salgınla beraber ya iptal edildi ya da çözümler üretilmeye çalışıldı. İnsan sağlığının hiçe sayıldığı sayısız örnek gördük ama bu hikâyede de müzisyenler yine gözden çıkarılmış gibi duruyor...