1 Mayıs’tan 134 yıl sonra: 8 saatlik iş günü yeniden kavga konusu

İşçi sınıfının büyük mücadeleler sonucunda elde ettiği bir haktı 8 saatlik iş günü. Bu talep bundan 134 yıl önce bir 1 Mayıs günü slogana dönüşmüş, mücadelenin en önemli başlıklardan biri olmuştu. Aradan geçen 134 yılın ardından patronlar bu hakkı yeniden gasp ederken Türkiye çalışma saatlerinin en uzun olduğu ülkelerden biri konumunda.

Haber Merkezi

“Sermaye, vampir gibi ancak canlı emeği emerek hayatta kalan ve ne kadar fazla canlı emek emerse o kadar uzun yaşayan ölü emektir” diyordu Marx ve 7 yaşındaki bir çocuk işçinin günlük çalışma saatinden bir manzara sunuyordu, bundan 153 yıl öncesinden:

Dokuz yaşındaki William Wood, "işe başladığında 7 yıl 10 aylıktı". Başından itibaren "kalıp işinde çalıştı". Hafta içinde her gün sabahları saat 6'da işe gelir, akşamları saat 9 civarında ayrılır. "Hafta içinde her gün akşamları saat 9'a kadar çalışırım. Örneğin son 7-8 haftadır böyle çalışıyorum." Demek ki, yedi yaşında bir çocuk için günde on beş saatlik bir çalışma! On iki yaşındaki erkek çocuk J. Murray, şunları söylüyor:

Kalıp işine bakar ve tekerleği çeviririm. Sabahları saat 6'da, bazen 4'te gelirim. Bu sabah saat 6'ya kadar bütün gece çalıştım. Önceki geceden beri yatağa girmedim. Benim dışımda 8 ya da 9 erkek çocuk da gece boyunca çalıştı. Bu sabah biri dışında hepsi yine geldi. Haftada 3 şilin 6 peni alıyorum. Bütün gece çalıştığım zaman ayrıca bir şey almam. Geçen hafta iki defa bütün gece çalıştım."

Çocuk işçileri dahi gün ışığı göstermeden çalıştıran düzene karşı işçi sınıfının en temel mücadele başlıklarından biri oldu çalışma sürelerinin kısaltılması mücadelesi.

Yıllar içinde verilen mücadeleler sonucunda önce kısmen de olsa çocuk emeği sömürüsü “kısıtlandı”, sonra da çalışma saatleri kademeli olarak düşürüldü.

Önce 15, sonra 12, sonra 10 saat…

1886’da, Chicago’da, 8 saatlik iş günü mücadelesi için sokağa çıkan işçiler, insanca iş günü talep ederken, yine patronların saldırısıyla karşılaştılar.

Ancak işçi sınıfı aradan geçen 4 yılın ardından çok daha örgütlü bir şekilde 8 saatlik iş günü talebiyle yeniden sokaklara dökülmeyi başardı ve ilk 1 Mayıs kutlamasına bundan 130 yıl önce imza attı.

Verilen bu mücadeleler sonucunda işçiler 8 saatlik iş günü hakkını, yanıbaşlarında bulunan sosyalist ülkelerin de varlığı sayesinde, “yasalar” üzerinde elde etmeyi başarırken patronlar da bu süreçte hep daha fazla çalıştırmanın yolunu aradı.

Şimdi aradan 134 yıl geçtikten sonra, işçi sınıfının en temel kazanımlarından biri açıkça gasp edilirken salgın günlerinde birçok işyerinde doğal çalışma saati haftalık 60’ı, günlük çalışma saatiyse 12’yi bulmuş durumda.

Türkiye’de durum ne?

Türkiye'de de çalışma sürelerinin kısalması mücadelesi ilk işçi eylemlerinin görüldüğü Osmanlı'nın son dönemleri ve Cumhuriyet'in ilk yıllarından bu yana sürüyor.

Bu mücadeleler sonucunda Türkiye’de haftalık çalışma saati 1936 yılında 48 saat olarak belirlenirken, bu süre 1971 yılında 45 saate düşürüldü ve şu an hâlâ 45 olarak tanımlanıyor.

1936 tarihli çalışma süresi düzenlemesi

TKP'nin 1 Mayıs 1930 tarihli 1 Mayıs bildirisi ve 8 saatlik iş günü talebi. (Kaynak- Türkiye'de Sol Akımlar Cilt 2, Mete Tunçay)

Ancak Türkiye'de işçi sınıfı mücadelesinin yükseldiği yıllar dışında büyük oranda kâğıt üstünde kalan çalışma süreleri düzenlemeleri, günümüzde neredeyse tamamen unutulmuş durumda.

'Türkiye ortalaması 49,3'

DİSK’in 2017 yılı için hazırladığı bir çalışmada, Türkiye’de çalışma sürelerinin OECD ülkelerinin çok üzerinde olduğu, 2016 verilerine göre OECD ülkelerinde haftalık ortalama çalışma süresi 40,4 saat iken Türkiye’de 49,3 saat olduğu belirtiliyordu. Yine aynı rapora göre, Türkiye Kolombiya’dan sonra haftalık çalışma süresinin en uzun olduğu OECD ikinci ülkeydi.

Üstelik bu veriler hem Türkiye hem de OECD ülkelerindeki gerçek durumun sadece bir bölümünü veriyor.

Sadece salgın günlerinde saat 9.00’dan 21.00’e kadar çalıştırılan market çalışanları, günde 14 saate kadar çalıştırıldığını söyleyen kargo işçilerini anlattıkları Türkiye’de aradan geçen yılların ardından gelinen tabloyu özetliyor.

İşçilerin en az yüzde 24’ü fazla çalışmak zorunda bırakılıyor

DİSK’in hazırladığı "Türkiye İşçi Sınıfı"nın görünümü raporunda, işçi sınıfının uzun çalışma saatlerine, ödenmeyen fazla çalışma sürelerine ilişkin dikkat çekici veriler yer alıyor.

Çalışma kapsamında işçilere, “Son 12 ayı düşündüğünüzde, iş taleplerini karşılamak amacı ile mesai/ vardiya saatleri dışında çalıştınız mı?” sorusu yöneltilirken, işçilerin yaklaşık dörtte biri (yüzde 24,1) fazla çalışma yaptığını dile getiriyor. Fazla çalışma yapan işçilerin oranı yüksek öğrenimli çalışanlar arasında yüzde 17,7 iken bu oran lise altı eğitimlilerde yüzde 27,1 ve lise dengi eğitimlilerde yüzde 25,7 düzeyinde.

Sigortasız çalıştırılan işçilerde fazla çalıştırma süresi yüzde 39

Sigortasız ve sendikasız çalışanlarda fazla çalışma oranının oldukça yüksek olduğu tespit edilirken sigortalı işçilerde fazla mesai oranı yüzde 22. Bu oran sigortasız çalıştırılan işçilerde yüzde 39’un üzerine çıkıyor.

Sendikalı işçilerde fazla çalışma oranı yüzde 13,4’te kalırken, sendika üyesi olmayanlarda yüzde 28’e yaklaşıyor.

İşçilerin yüzde 40’ı haftada en az bir gün fazla çalıştırılıyor

İşçilerden fazla mesai yaptığını söyleyenlere, “Son 12 ayı düşündüğünüzde, iş taleplerini karşılamak amacı ile mesai/vardiya saatleri dışında ne sıklıkta çalıştınız?” sorusu da sorulurken, bu soruya verilen yanıtlar da hayli dikkat çekici.

İşçilerin yaklaşık yüzde 8’e yakını hemen hemen her gün fazla mesai yaptığını beyan ederken, haftada birkaç gün fazla çalışma yapanların oranı yüzde 31,2. Böylece işçilerin yüzde 40’ı her gün veya haftada birkaç gün fazla çalışma yapıyor. Haftada en az bir gün veya daha fazla gün fazla mesai yapanların oranı ise yüzde 55,6’ya yükseliyor.

15-19 yaş arasında fazla çalışılan gün sayısı 103,5!

Yıl içinde toplam fazla çalışma yapılan gün sayısı ise ortalama 80.

15-19 yaş grubunda fazla çalışma yapılan gün sayısı 103,5 gün iken. 25-54 yaş grubunda fazla çalışma yapılan gün sayısı yaklaşık 76, 55 yaş üstünde bu sayı 91 günün üzerinde.

Fazla çalışanların yüzde 36,5'ine ödeme yapılmıyor

Fazla çalışma yaptığını söyleyen işçilere “Son 12 ay içinde iş taleplerini karşılamak amacı ile mesai/vardiya saatleri dışında çalışmanız karşılığında size fazla mesai ücreti ödendi mi?” sorusu da yöneltildi. İşçilerin yüzde 58,1’i fazla çalışma karşılığı ücret ödendiğini belirtirken, yüzde 21,4’ü kısmen ödendiğini, yüzde 5,5’i ücret yerine izin verildiğini, yüzde 15,1’i ise hiçbir ödeme yapılmadığını ve izin verilmediği beyan etti. Kısmen ödenenler de dahil edildiğinde fazla mesai karşılığı ücret ödememe, eksik ödeme veya izin vermeme oranı yüzde 36,5.

Sigortasızların yüzde 44’e yakını fazla mesai ücretinin kısmen ödendiğini belirtiyor.

İşçilerin yıllık iznini de gasp ediyorlar

Sigortasız işçilerde ve Doğu bölgelerinde yaşayan işçilerde yıllık izin kullanamama oranı yüzde 48. Sendikasızlarda yıllık izin kullanmama oranı yüzde 25,5 iken, sendikalı işçilerde bu oran yüzde 15’e geriliyor. Lise altı eğitimde yıllık izin kullanmama oranı yüzde 29 iken, yüksek öğrenimlilerde bu oran yüzde 14,4’e geriliyor.

TKP Emek Merkezi: Kapitalizm bir bütün olarak karşıya alınmalı

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren işçiler, işgününün 8 saate indirilmesi başta olmak üzere çalışma koşullarının iyileştirilmesine dönük büyük ve yaygın bir mücadele içerisine girdiler. Kapitalizmin hızlı geliştiği süreçte, emek sömürüsünün alabildiğine arttırıldığı ve işçiler açısından bıçağın kemiğe dayandığı şartlardan bahsediyoruz. Bugün 8 saatlik işgünü mücadelesinin sonucunda evrensel bir mücadele günü haline gelen 1 Mayıs’ta, sömürünün derinleşmesi söz konusu olduğunda yeniden o dönemdeki koşullara yaklaşıldığını görüyoruz.

8 saatlik işgünü mücadelesinin sonuç alması ve çalışma saatlerinin kısalmasının bir kazanım haline gelmesinde, sosyalizmin etkisinin artmasının önemli bir payı bulunuyordu. 20. yüzyılda Sovyetler Birliği’nin varlığı ve etkili olduğu coğrafyada işçi sınıfına tanınan haklar, işgününün kısaltılması mücadelesinin kazanımlarının kalıcı olmasını sağlamıştı. Neo-liberal saldırıların artması ve ardından Sovyetler Birliği’nin çözülüşü, kapitalizmin emekçilerin tüm kazanımlarını geri almaya başladığı bir dönemi açtı.

Haftalık çalışma saatleri 60 saate ulaştı

Şimdi ilk 1 Mayıs’ın kutlandığı 1890’dan 130 yıl sonra 8 saatlik işgünü mücadelesi yine ve yeniden güncel hale geldi. Çünkü, yasal olarak dünyada haftalık çalışma saatleri ortalama 45-50 saat civarı ise de, çalışma haftası fiilen bu sürenin çok üzerinde. Özellikle emek yoğun sektörlerde ve kayıtdışılığın yüksek olduğu işlerde haftalık 60 saate kadar çalışılıyor. Fazla mesai ücretine konu olsun olmasın, uzun saatler boyunca çalışılıyor olması, kapitalizmin ilk dönemlerindeki çalışma koşullarına yaklaşıldığını gösteriyor. Ancak burada bir noktanın altı çizilmeli. Kapitalizm, o günlerden bugüne emeği birim zamanda daha yoğun çalıştırmanın türlü yollarını bulmuş durumda ve günümüzde uzun sürelerle çalışma emekçiler için daha yıkıcı ve yıpratıcı sonuçlara neden oluyor.

Diğer yandan çalışma saatleri düşünüldüğünde tek başına mevzuatta yazan çalışma süreleri ve kısıtlamalar artık anlamını yitirdi. Esnek çalışma çerçevesinde evden ve uzaktan çalışma, tele çalışma, yarı zamanlı çalışma vb. gibi istihdam biçimlerinin yaygınlaşması, çalışma saatleri ve işgünü tanımının niteliksel olarak değişmesine yol açtı. Üstelik kapitalizm, bu yeni çalışma biçimleri ile birlikte istihdamın güvencesizleştirilmesi ve ücretlerin düşürülmesi için işine oldukça yarayan bir zemin yaratmış oldu.

Kriz içerisindeki kapitalizmin sömürüyü arttırma ihtiyacı, karmaşıklaşan istihdam biçimleri ve çalışmanın doğası, çalışma saatlerinin kısaltılması dahil olmak üzere çalışma koşullarının düzeltilmesi talebini giderek yakıcı hale getiriyor. Ama bu talepler etrafında verilecek mücadelenin, önceki yüzyıllardan farklı olarak, kapitalizmin bir bütün olarak karşıya alınmadan başarıya ulaşması mümkün değil.