'Önleyici tedbirler alınması için daha kaç kadının ölmesi gerekiyor?'

Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği üyesi avukat İrem Demir kadına şiddetin artmasını ve Aleyna Çakır olayını soL'a değerlendirdi.

Haber Merkezi

Pandemi döneminde kadına yönelik şiddetin arttığı, ev içi şiddet ve gerilimin yükseldiği belirtiliyor. Geçtiğimiz günlerdeki ölümü intihar olarak kayıtlara geçen Aleyna Çakır'ın daha önce erkek arkadaşı tarafından darp edildikten sonra çekilen baygın haldeki görüntülerinin ortaya çıkması, kadınların şikayetlerinin karşılıksız kaldığını bir kez daha gözler önüne serdi. 

Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği üyesi ve avukatı İrem Demir konuya ilişkin sorularımızı yanıtladı. 

'Daha kaç kadının ölmesi gerekiyor?'

Aleyna Çakır'ın ardından bir kez daha kadınların şiddete karşı nasıl korumasız bırakıldığı, tüm şikayetlere rağmen saldırganların nasıl elini kolunu sallayarak dolaştığı görülmüş oldu. Kadın cinayeti ve kadına şiddet davalarını takip eden bir dernek olarak bu konuda nasıl bir değerlendirme yaparsınız?

Aleyna Çakır'ın 17 Nisan'da kendisini darp eden, bayıltana kadar şiddet uygulayan daha sonra da hiçbir pişmanlık duymaksızın bunu canlı yayınlayan erkekten şikayetçi olduğunu öğrendik. Cinayet şüphelilerine baktığımız zaman ellerinde silahlar olan, AKP iktidarının yarattığı ve senelerdir desteklediği erkek tipine uyan, MHP 'ye ait yapılanmalarda güç ilişkileri bulunan mafyatik kişiler olduklarını görüyoruz. Aleyna' nın arkadaşının sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlarda defalarca  şüpheli Ümit Uygun'un silahlarının fotoğraflarının üzerinde, hakaret sözleri ile Aleyna'yı tehdit ettiğini görüyoruz. Tüm bunlara rağmen Aleyna hayatta kalmak için mücadele etti ancak yetkili mercilerce bir kadın daha yalnız bırakılarak korunmadı. Ümit Uygun'a uygulanması gereken uzaklaştırma kararında yer alan iletişim kurmama, adrese yaklaşmama, hakaret ve tehdit de bulunmama tedbirleri etkin olarak uygulanmadı. Aleyna Çakır'ın yaşadığı şiddete ve şikayetine rağmen Ümit Uygun hangi gerekçe ile serbest bırakıldı ve neden hâlâ tutuklanmadı anlayamıyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğini benimsemeyenler, kadına karşı şiddeti önlemeye çabalamayanlar, defalarca kez şikayette bulunan kadınları koruyamayanlar, haksız tahrik, "aşırı sevgi" indirimi uygulayan hakimler, toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı politikalar ve söylemler üreten devlet yetkilileri ne yazık ki kadına karşı şiddeti arttırmakta, kadın düşmanlığını körüklemektedir. Bu durumun en acısını Ayşe Tuba Aslan cinayetinde yaşadık. Ayşe Tuba Aslan 23 kez kendisini öldüren erkekten şikayetçi olmuştu ve sormuştu "Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan rica ediyorum, bir kadın olarak ben öldükten sonra mı bana yardımcı olacaksınız?". Bizler de defalarca kez sorduk ve tekrar soruyoruz, devletin kadına karşı şiddeti önleyici politikalar üretmesi, kadına karşı şiddeti önleyici tedbirler alması için daha kaç kadının ölmesi gerekiyor?

'Gidişattan endişe duyuyoruz'

Salgın günlerinde kadına yönelik şiddetin giderek arttığı belirtiliyor. Sizin bu süreçte ne gibi gözlemleriniz oldu, neler söylersiniz?

İçişleri Bakanı kadına yönelik şiddetin azaldığını belirten açıklamalar yaptı. Ancak bizler her gün yeni şiddet haberleri alıyoruz ve bunlar sadece basına yansıyanlar. Kadınların büyük bir kısmı zaten başvuru mekanizmalarına ulaşmanın zor olduğu ülkemizde pandemi süreci nedeni ile bu mekanizmalara ulaşmakta daha zorlanıyor. Birleşmiş Milletler Kadın Komisyonu güvenlik, sağlık ve ekonomik endişelerin artması nedeni ile kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel, fiziksel, ekonomik şiddetin körüklendiğine, kadınların ve kız çocuklarının pandemi sürecinde ilk elden şiddete maruz kalan kesimler olduğuna dikkat çeken bir rapor yayımladı. 2020 Mayıs ayında 21 kadın öldürüldü, 18 kadının ölümü ise şüpheli. Aleyna Çakır'ın Ümit Uygun'dan şikayetçi olduğu 17 Nisan gününden bugüne kadar 32 kadının şüpheli şekilde hayatını kaybettiği aktarılıyor. Kadın örgütlerinin ve derneğimizin ısrarlarına rağmen pandemi sürecinde kadına şiddeti önlemeye yönelik ne yazık ki etkin önlemler alınmadı. Gerek derneğimize yapılan başvurulardan gerek takip ettiğimiz davaların artışlarından kadına yönelik şiddetteki artışı bizzat gözlemleyebiliyoruz ve gidişattan endişe duyuyoruz.