Nâzım Hikmet’in Sevdalı Bulut masalında diyalektik ögeler

Sevdalı Bulut masalı, iyi ve kötü karakterlerin bir aradalığı ve karşıtlığının yer aldığı, karakterlerin dönüşüm geçirdiği, verili düzenin sarsıldığı, hareketin yasalarının işlediği bir kurgu üzerine oturtulmuştur. Bir ney üfleyicisi dervişin neyinin deliklerinden fırlayan ağaçlardan, derelerden ve yollardan oluşan Ney Ülkesi’nde Kara Seyfi, devedikeni, at ve rüzgâr kötü karakter; Ayşe Kız,…

Gökçen Düzkaya

Nâzım Hikmet’in yazdığı Sevdalı Bulut, Türkiye sınırlarında bir masal kitabı olarak basıldığı tarihten daha önce Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde (SSCB) bir film stüdyosu olan Soyuzmultfilm’de 1959 yapımı bir çizgi film senaryosu olarak ortaya çıkar. Masal olarak ilk kez 1961’de Varşova’da basılır.1 Eser, 1968 yılında Türkiye’de Cem Yayınevi ve Dost Yayınları tarafından “Sevdalı Bulut” adıyla yayımlanır. 

Cem Yayınları'nca basılan “Sevdalı Bulut” adlı masal kitabının arka kapağında Nâzım Hikmet, “Ninemin dizine koyardım başımı. Çocukların gözüne uykuyu, yıldızlı bir gece gibi dolduran masalları söylemesini bilirdi ninem. Masallar birbirine benzerdi. Az gidip uz gidip, dere tepe düz gidip, arkaya dönülüp bakılınca bir arpa boyu yol gidildiğini görmek yok mu, işte bu benim küçücük kafamın almadığı nesneydi. Ninem çoktan öldü ben daha dede olmadım. Sekiz yaşında tosun gibi bir oğlum var. Ninesi ona masal söylerken, tam “az gittik” yerine gelince, sözü ben alıyorum, sesime inanışın sesini katarak şöyle diyorum: Çok gittiler, dere tepe yok ettiler, bir de dönüp baktılar ki, görünmüyor kalkılan yer.” sözleriyle seslenir okura.2 Masallara yazdığı önsözde ise “… büyük Türk folklorcusu Boratav’ın öğrencilerinin halkın ağzından dinleyip topladıkları bazı masalları kendime göre işledim. Neden diyeceksiniz? O masalları bugünün bazı sorunlarına karşılık vermeye yöneltmek için, masal tekniğini taklit ederek değil, kendim de bazı denemeler yaptım.” der.3

Sevdalı Bulut her ne kadar geleneksel masal formunun içerisine yerleştirilmese de masal türünün belli başlı kurallarına uymaktadır. Belirsiz yer ve zaman, usdışı karakter ve olayların oluşu, iyi ve kötü karakter, anlatımın kısalığı, evrensel esaslara dayanması gibi ögeler bu anlatıda da yer almaktadır. Sevdalı Bulut’ta geleneksel masallardaki gibi cinler, periler, devler, şehzadeler yoktur fakat işlevler açısından ortaklıklar vardır. Bu bağlamda;

Propp’a göre “masallarda değişmeyen, kişilerin işlevleridir. Buradan masalın, çoğunlukla, aynı eylemleri değişik kişilere yaptırttığı sonucu çıkarılabilir. Bu da masalları, kişilerin işlevlerinden kalkarak incelememizi sağlar.” Yine aynı eserinde (Masalın Biçimbilimi) Propp “İşlev sözcüğünden, bir kişinin eylemini, olay örgüsünün akışı içinde taşıdığı anlam açısından tanımlanmış eylemini anlıyoruz.” der. Aslında Propp, eserinde işlevlerle ilgili kimi yasalar belirlemiş ve bu yasaların yalnızca folkloru ilgilendirdiğini, yapay olarak yaratılmış masalların bu yasalara uymadığını dile getirmiştir. Sevdalı Bulut masalı, klasik masal sınıflandırmasına uymasa da işlevler bakımından masal formuna uymaktadır. Bu konuda Pertev Naili Boratav “Türk Masalı Üzerine” başlıklı yazısında şöyle demektedir: 

“Sevdalı Bulut başlığını taşıyan masal, konusuyla halk geleneği repertuvarının dışında kalır, tümüyle yazarın yaratmasıdır; bunda Nâzım Hikmet, sadece, olağanüstü öğelerin engin hayal oyunları için sağladıkları olanaklardan yararlanmasını bilen halk masalcılarının yaratma yöntemini, anlatma tekniğini izlemiş.”4

Masal karakterlerinin dönüşümü masallarda rastlanılmayan bir durumdur. “Bilindiği gibi masalların iletisi olaylara, kişilere yüklenen tek açılı roller ile okura verilir. Masalın dokusundaki bu özellik çoğu masalda gözlenebilir. Yani şablon biçimde olaylar ve kişiler, belli dersleri ve deneyimleri aktarmak üzere bir araya getirilmiş durumdadır.5 Sevdalı Bulut masalında ise tam tersi bir durum söz konusudur. Karakterler dönüşüm geçirmektedir. Bu makalede Sevdalı Bulut masalındaki karakterlerin dönüşümü incelenecektir. 

Nâzım Hikmet’in masalında güçlü bir toplumsal düzen eleştirisi görmekteyiz. Bu eleştiri, çocuk okura, okurun çocuklar olduğu Pertev Naili Boratav tarafından dile getirilmiştir, masal kahramanları ve masalsı öğeler üzerinden çocuk gerçekliği gözetilerek yansıtılmıştır. 

Nâzım Hikmet’in 'Sevdalı Bulut' Masalında Diyalektik Ögeler

Diyalektik, süreçlerin kendi içlerindeki ve birbirleri arasındaki devinimi inceleyen bir araştırma yöntemidir. Herakleitos ile başlayıp Descartes ve Kant’ın düşünceleriyle gelişen; Hegel’de doruğa çıkıp Karl Marx ile son tahlili yapılan diyalektik, doğadaki ve tarihteki süreçlerin karşılıklı ilişkilerini, çelişkilerini ve karışıklığını inceler. Bunlar felsefi kategorilerle açıklanır. “Diyalektiğin kategorileri ve yasaları, şeylerdeki evrensel ilişkilerin ve özelliklerin, varlıktaki evrensel biçimlerin bilgisini temsil ederek …, bilgilenme sürecinin gelişim yasalarını yansıtırlar; bilgilenme sürecinin gelişim ve işlerlik biçimlerini ve basamaklarını, düğüm noktalarını oluştururlar.”6

“Doğayı, insan tarihini ya da kendi zihinsel etkinliğimizi düşüncenin incelemesi altına koyduğumuz zaman, bize ilk görünen şey, hiçbir şeyin olduğu gibi, olduğu yerde, olduğu biçimde kalmadığı ama her şeyin devindiği, değiştiği, olduğu ve yok olduğu sonsuz ve karşılıklı ilişkiler ve etkiler yumağı tablosudur. Devinen, geçen ve birbirine bağlanan şeyin kendisinden çok devinime, birinden ötekine geçişlere, bağlantılara dikkat ediyoruz.”7

Sevdalı Bulut masalı, iyi ve kötü karakterlerin bir aradalığı ve karşıtlığının yer aldığı, karakterlerin dönüşüm geçirdiği, verili düzenin sarsıldığı, hareketin yasalarının işlediği bir kurgu üzerine oturtulmuştur. Bir ney üfleyicisi dervişin neyinin deliklerinden fırlayan ağaçlardan, derelerden ve yollardan oluşan Ney Ülkesi’nde Kara Seyfi, devedikeni, at ve rüzgâr kötü karakter; Ayşe Kız, tavşan, ak güvercin ve bulut ise iyi karakterlerdir. Bu durum, masalın başında böyledir fakat ilerleyen olaylar sonucu kötü karakterler dönüşüm geçirecektir.

Öz ve Görüngü

Bir metinde ele alınan bir konu anlatılmak isteneni tek başına anlatmaya yetmez. Fischer’a göre, “ ‘Hasat’ gibi bir konu sevimli bir kır yaşantısı, kalıplaşmış bir günlük yaşayış resmi, insanlık dışı bir sıkıntı ya da insanın doğa üzerindeki zaferi olarak işlenebilir. Her şey sanatçının görüşüne, yönetici sınıfın sözcüsü gibi mi, duygulu bir tatil ressamı mı, öfkeli bir köylü mü, yoksa devrimci bir toplumcu gibi mi konuştuğuna bağlıdır.”8

Sevdalı Bulut masalında güzel bir bahçe ve o güzel bahçede yaşayan güzel kız vardır. Konu, Kara Seyfi’nin bahçeye sahip olma isteğidir. Günlük yaşamda güzel bir bahçe sadece güzel bir bahçedir. Çevresel sorunların çokça yer aldığı gezegenimizde böyle bir bahçenin Kara Seyfi tarafından sürekli talan edilerek ele geçirilmeye çalışılması, bunun sonucu bulutun yağmur olarak yağmasıyla çiçekleri her seferinde canlandırması, çevre ve sorunlarının önemine işaret edebilir. Fakat burada Nâzım Hikmet’in bu güzel bahçe üzerinden mülkiyet sorununu işlediğini söyleyebiliriz. Zaten masalda Kara Seyfi, kıza âşık olduğu için değil, bahçeye sahip olmak istediği için kıza evlenmeyi teklif etmektedir.

Görüngü, Sevdalı Bulut masalının kendisi, orada anlatılan neyse odur. Buradaki öz ise, iyi ve kötünün, emperyalistlerle yurtseverlerin, mülk edinme hırsıyla yananlarla doğal yaşamlarını korumaya çalışanların mücadelesidir. 

Özel ve Genel

Özel ve genel, şartların değişimi sonucu tersine dönebilir. Burada dikkat edilmesi gereken değişen şartlardır. Maddenin hareketi esastır. Özel olan bir süreç sonunda genel haline gelebilir. Nalçacı’ya göre bu durum şöyle örneklendirilmiştir: “Örnek olarak denizde yaşayan bir türün bazı bireyleri karada kısa sürelerle kalabilirken, türün değişime uğraması ve yeni bir türün oluşmasıyla yeni türün bütün bireyleri karada yaşayabilir. Başka bir örnek, kapitalist bir ülkede az sayıda sosyalizme inanan birey bulunurken sosyalist devrim sonrası bu özellik genel haline gelebilir.”9

Masalda bu kategoriye örnek olarak şunlar söylenebilir: Genel olan tüm çiçeklerdir. Bir yerde bir halkı sembolleştirmektedirler. Hepsi sulanmalı, güneş almalıdır. Hepsi Kara Seyfi’nin mülkü olduklarında zarar ve zulüm göreceklerdir. Özel olan ise devedikeni, belki diğerlerine benzemediği, belki çiçeklerin arasında kendine bir gelecek görmediği için Kara Seyfi ile işbirliğini tercih ediyor. Çiçekler Kara Seyfi’nin zulmünden kurtulduğunda, yani niteliksel bir değişim sonucunda devedikeninin işbirliği yapmaya ihtiyacı kalmayacağı iletisi, okura bırakılmaktadır.

Aşağıda masaldaki hareketi ve dönüşümü daha iyi anlayabileceğimiz bir şekil yer almaktadır:

Sevdalı Bulut’taki diyalektik ögelerden Öz ve Görüngü, Zıtların Birliği ve Çelişkisi kategorileri gösterilmektedir.

Neden ve Sonuç

“Bilimsel verilere göre bütün fenomenler şu veya bu şekilde birbiriyle ilişkilidir. Üstelik sonsuzdan gelip sonsuza giden süreç içinde maddenin bir tarihi oluşur, bazı fenomenler diğerlerini önceler. Bu süreç içinde olgular arasında bazıları sonrakilerin nedeni, sonrakiler ise onların sonucu olarak ortaya çıkar.”

Bu bilgiler ışığında masaldaki neden sonuç ilişkilerini inceleyelim: Okur, Kara Seyfi’nin Ayşe kızın bahçesine el koymak istemesi sebebiyle bahçeyi tarumar etmesi sonucuyla karşılaşır.

Bunun üzerine bulut yağmur olup yağar ve çiçeklere yeniden hayat verir fakat kendisi yok olmuştur. Aslında bu tam bir yok oluş değildir. Buna yadsımanın yadsıması başlığında değinilecektir. Bahçenin tarumar edilmesi bir sonuçken, ikinci olayda bulutun yok oluşunun sebebi olagelmiştir. 

Kara Seyfi kaba bir adam olduğu için masalın başından beri ata kötü davranmaktadır. Sonuç olan bu kötü davranış, atın saf değiştirmesinin sebebi olacaktır. Rüzgârın saf değiştirmesi de aynı kategoriye girmektedir. Rüzgâr, Kara Seyfi tarafından kullanıldığını öğrenince saf değiştirecek ve Kara Seyfi’nin hazin sonunun sebebi olacaktır. Rüzgâr ve atın saf değiştirmesine zıtlıkların birliği ve mücadelesi kısmında tekrar değinilecektir.

Zorunluluk ve Rastgelelik

Uygun koşullar oluştuğunda nitelikçe bir dönüşüm zorunlu hale gelir. Fakat bu dönüşümün sürecin neresinden, nasıl ve ne zaman başlayacağı ise kestirilemez.

Kara Seyfi’nin bencilliği, kötülüğü ve zulmü yüzünden kötüler de saf değiştirir ve iyilerin yanına geçerler. Kara Seyfi toplumsal eşitsizliği temsil etsin. Bu saf değiştirmeyle beraber eşitsiz toplumun sonlanmasıyla, nitelikçe dönüşüm gerçekleşmiştir. Zorunlu hale geldiği belli olan nitelikçe dönüşümün hangi esnada başlayacağı, hangi karakter/karakterler tarafından vurucu hamlenin yapılacağı rastgeleliği açıklar. Masalda noktayı koyan rüzgârdır ve kendisini oraya getireni, Kara Seyfi’yi uçurumdan aşağı yuvarlamıştır.

Karşıtların Birliği ve Mücadelesi, Niceliksel Birikimin Niteliksel Değişime Dönüşümü

Doğa olaylarında olduğu gibi toplumsal durumlarda da karşıtlıklar mevcuttur ve çeşitli bağlarla birbirlerine bağlıdırlar. Örneğin çıkarları çatışan patron ve işçi sınıfı, feodal bey ile serfler vs. çelişki içerisindedirler. Bu çelişki nitelikçe bir dönüşümde yani toplumsal düzenin alt üst oluşu durumunda asli rolü üstlenir.  Bir de yan çelişkiler vardır. Bu yan çelişkilerin de kendi içindeki dönüşümü süreci hızlandırabilir. 

Masaldaki iyi ve kötü karşıtlar net olmakla beraber, atın ve rüzgârın yan çelişkilere dâhil olduğunu söyleyebiliriz. Şöyle ki; At edilgendir. Kara Seyfi’nin kölesi gibidir. Kara Seyfi ile devedikeni, kum ve rüzgâr toplamaya gittiklerinde taşıdıkları kum ve rüzgâr dolu küpler yüzünden yorulur, zayıflar, iğne ipliğe döner. Önce yalvarır Kara Seyfi’ye: “Acı bana, Seyfi Ağa” diye. Adam hayvanı kamçılar. Kır at çaresiz topallaya topallaya yola koyulur. Masalın sonunda iyi kötü savaşımında kötüler (Kara Seyfi ile devedikeni) mücadeleyi kaybederken atın, saf değiştirdiğini ve bir bilince ulaştığını görmekteyiz. Onun bu değişen tavrı, yeni toplumsal düzene uyum sağlayacağı iletisini vermektedir.

Buradaki diğer yan çelişki rüzgârdır. Rüzgâr da at gibi son ana kadar Kara Seyfiye sorgusuz biçimde itaat etmiştir. Rüzgâr, soluğu tükenip de kuvvetten düşünce, yeniliyor olmanın utancıyla kavga meydanından uzaklaşır. Ak güvercinin rüzgârın arkasından gidip onunla konuşarak onu ikna ettiğine, onu birlikte mücadele etmeye çağırdığına şahit oluruz. Bu kez rüzgâr geri döner ama artık karakteri değişmiştir:

“Bir dağ tepesinde yetişti ona ak güvercin. ‘Rüzgâr kardeş’ dedi. ‘Kara Seyfi seni rezil etti, çünkü senin gücünü, kuvvetini haksız bir işte kullanmak istedi. Sen bu yüzden bir bulutla başa çıkamadın. Öcünü yerde bırakacak mısın? Kara Seyfi’den hesap sormak yok mu?’ Deli rüzgâr ak güvercinin sözlerini duyar duymaz gerisin geriye döndü, ıslık çala çala, tozu dumana kata kata saldırdı Seyfi’nin üstüne. Atın üstünden kaptığı gibi kaldırdı onu havaya, havada savurdu, yere fırlattı, Seyfi atına binmek istedi tekrar ama kır at, ‘Sen bana acıdın mı ki, ben sana acıyayım?’ dedi. Bir çifte savurdu Seyfi’ye. Seyfi yine kapaklandı yere.”xii

Görüldüğü gibi zıtların birliği ve mücadelesi sayesinde Kara Seyfi’nin temsil ettiği eşitsiz toplumsal düzen alaşağı edilmiş, çelişkiler ve yan çelişkiler sayesinde nitelikçe bir dönüşüm gerçekleşmiştir. 

Ayrıca bu çelişkilerin artışı niceliksel bir birikimdir. Bu niceliksel birikim bir eşikten sonra nitelikçe bir değişime sebep olmuştur.

Burada niceliksel birikimin niteliğe dönüşümü gösterilmiştir.

Yadsıma ve Yadsımanın Yadsınması

Olgular madde gibi değildir. Olgular sonsuz bir yapıya sahip değildirler. Tarih sahnesinden tamamen silinebilirler. Ama dönüşüm süreklidir. Olgular nitelikçe dönüşür ve bu şekilde eskiyi yadsımış olur. Daha sonra yeni çelişkiler belirir ve birikir. Bir süre sonra tekrar bir dönüşüm koşullanır ve bu kez de yadsınmış olan yadsınır. Dolayısıyla dönüşüm sürekli hale gelir.

Masalda bu dönüşümü bulut özelinde görmekteyiz:

Burada olumsuzlamanın olumsuzlanmasıyla dönüşümün kendisi gösterilmiştir.

Şekilde de görüldüğü gibi, bulut çiçekleri canlandırmak için kendini feda eder. Suya dönüşür. Form değiştirir. Çiçeklerde vücut bulur. Artık ortalık sakinleşmiş, kavga bitmiş, eşitsiz toplumsal düzen sonlanmış, nitelikçe bir dönüşüm gerçekleşmiş, eski olan yadsınmış yani olumsuzlanmıştır. Fakat bahçedeki su havuzundan mavi bir buğu yükselmeye başlar:

“Tavşan, ‘İyi insanlar, iyi hayvanlar, iyi bulutlar hiçbir zaman kaybolmaz. Seven ölmez. Bak hele havuza!’ Ayşe kız bir de ne görsün? Demin yağan yağmurla ağzına kadar dolan havuzun üstünden mavi bir buğu yükseliyor güneşin ışıkları altında.”

Yeni bir bulut oluşmaya başlamaktadır ama artık yeni bir düzende ve farklı bir biçimde:

“Sözü uzatmayalım, arası çok geçmeden gökyüzünün maviliğinde, bulut belirmeye başladı yine, tam da eski halini alınca, yukarıdan Ayşe’ye baktı, bahçeye baktı, kocaman bir ağız oldu, yayıldı, gülümsedi…”

Sonuçta bulut ölür, sonra tekrar doğar, yeni bir bulut olur. Nâzım Hikmet ölür. Sonra yeniden eserlerinde doğar, çocuklara seslenir, gençlere, işçilere, emekçilere seslenir.

Sonuç

Bu çalışmada Nâzım Hikmet’in Sevdalı Bulut adlı masalı diyalektik yöntemle çözümlenmeye çalışılmıştır. Giriş bölümündeki değerlendirme masalın öncelikle türe ait ve türden ayrılan özelliklerini saptamıştır. Daha sonra yapılan diyalektik ögelerin incelenmesi, Nâzım Hikmet’in dünya görüşünü eserlerine nasıl yansıttığının anlaşılması açısından çok büyük önem taşımaktadır. 

Çalışmada diyalektik yöntemin seçilmesi aslında Nâzım Hikmet’in mücadeleci bir insan oluşu ve bu mücadele ruhunu eserlerine yansıtmış olması ile ilgilidir. Sevdalı Bulut’un yazıldığı tarihte dünyanın içinden geçtiği süreç ulusal kurtuluş mücadelelerinin yaşandığı, sömürge devletlerin sömürge olmaktan kurtulduğu yıllardır. Nâzım Hikmet içinde yaşadığı dönemin koşullarını eserlerine yansıtmaktan geri durmamış; tarihe tanıklık etmekle kalmayarak sözünü söylemiş ve mücadeleci tavrını eserlerine yansıtmış yurtsever ve komünist bir şairdir.

Eserlerinin diyalektik yöntemle incelenmesi onun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.10
 

  • 1. Güneş, M.M. (2012) Hanene Huzur Dolsun & Sevdalı Bulut. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
  • 2. Ran, N. H. (1980) Sevdalı Bulut. İstanbul: Cem Yayınevi.
  • 3. Ran, N. H. (2017) Masallar. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
  • 4. Propp, V. (2017) Masalın Biçimbilimi. (Çev.: M. Rıfat ve S. Rıfat) İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
  • 5. Dilidüzgün, S. (2018) Çağdaş Çocuk Yazını. İzmir: Tudem Yayınları.
  • 6. Şeptulin, A. (2013) Diyalektiğin Kategorileri ve Yasaları (Çev.: Yakup Şahan) İstanbul: Yordam Yayınevi.
  • 7. Engels, F. (2012) Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm. (Çev.: Sol Yayınları Yayın Kurulu) Ankara: Sol Yayınları.
  • 8. Fischer, E. (1990) Sanatın Gerekliliği. (Çev.: Cevat Çapan) Ankara: Verso Yayıncılık ve İmge Kitabevi Yayınları.
  • 9. Nalçacı, E. (2018) Tarih İçinde Diyalektik Materyalizm. E. Nalçacı, I Akış, M.A. Olpak (Ed.) Yeni Bilimsel Verilerin Işığında Diyalektik Materyalizm (ss.11-27). İstanbul: Yazılama Yayınevi.
  • 10. Ran, N. H. (2018) Sevdalı Bulut. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.