GÖRÜŞ | Selefiler: İslamcı Kâfirler

Cemaat ve tarikatlar, kapitale endeksli İslami Kapitalizm özellikleri ve kendilerine yağdırılan sermaye gücü nedeniyle “Kara para aklama Selefileri” olarak bilinmelidir. Hem para canlısı ve mevki hırsında zayıf bir din anlayışıyla, hem de olur olmaz herkese kâfir dediği için kendileri kâfir olan bir toplulukla karşı karşıyayız.

Nazif Ay

Ahmet Mahmut Ünlü, nam-ı diğer Cüppeli Ahmet, Habertürk’te radikal İslamcı olarak bilinen Selefiler hakkında birtakım ifadeler kullandı. Aslında bir hafta önce konuk olduğu CNNTÜRK’teki iddiaları üzerine İstanbul Emniyet’ine gitmesi ama ihbarda bulunmaması üzerine –güya- samimi itiraflarda hatta ihbar niteliği taşıyan beyanlarda bulundu dememiz gerekir.

Elbette hiçbir şey hiç de göründüğü gibi değildir.

Cüppeli Ahmet, gizemli argümanlarıyla ve bağlı bulunduğu cemaatinin ihtiraslı mücadelesiyle kendisi gibi radikal unsur taşıyan dincileri ihbar etmeye niyetli değildir.

Üstelik Selefi grup denilen dinciler, öteki dinci kuruluşlardan bağımsız bir oluşum değildir.

Ayrıca Cüppeli Ahmet’in Selefilikle ilgili bildikleri, devletin istihbarat birimlerince bilinmiyor değildir.

Sonuçta, Cüppeli Ahmet’in içerisinde bulunduğu tarikat ve cemaat organizasyonu, Selefilik denen hastalıklı ruhtan ve darbeci ihtirastan uzak değildir.

Selefilik, ilk dönem İslam anlayışı diye tanımlanır ama onları açığa vuran en önemli nitelikleri, Kur’an’daki cihat ve ceza (kısas, hadd yaptırımları vb) ayetlerini, Muhammet Peygamberden aktarılan ve bilimsel tabana oturtulmadan kabul edilmeye zorlanılan hadislerle yoğurarak acımasız ve tahammülsüz bir İslam yorumunun temsilcileri olmalarıdır.  İslamın ilk döneminde bağnazlık, cahillik ve canilikle ortaya çıkan Hariciler, sonraki dönemlerin Selefiliğine liderlik etmiştir.

Haricilikte veya Selefilikte, inanç ile ibadet birbirinden ayrılmaz bütün kabul edilir, bu yüzden Müslüman olduğunu iddia eden kişilerden büyük kısmı onlara göre aslında gayri müslimdir, yani kâfirdir. Hatta dinden çıkışlarından ötürü öldürülmeleri gereken mürtedlerdir. 

Bir kişiyi kâfirlikle itham etmenin Selefi inançlı bireylerde anlamı yücedir. Karşısındaki insanı kâfirlikle suçlayan kimse, kendini katışıksız dindar göstermeye çalışmasının yanında, suçladığı kişilerin hukuki durumlarını da alt üst etmiş olur. Miras dahil olmak üzere, suçladığı kişiyi hakkı olan avantajlardan uzaklaştırmış olur.

İslamcılar gruplar arasındaki birbirini tekfir geleneği, açık ifadeyle, kendine muhalif Müslüman rakiplerini din dışına atma modası, içe dönük histerik ve vazgeçilemez alışkanlıktır ve bir çeşit aile içi sapkınlık içeren cinsel dürtü gibidir, din kardeşliği içinde terk edilemeyen mistik rahatsızlıktır. Bu nedenle bir dindarın başka bir dindarı din dışı ilan etme yönelimi sapıkçadır ama aynı zamanda takıntıdır. Esasına bakarsanız, İslamın dışındaki herhangi bir inanca sahip olan kişilerin, İslamcının tarif ettiği saplantılı dine girmesi ve o tür bir dindarlığı devam ettirmesi olanaksızdır, çünkü radikal İslamcılar ve tabii ki Selefiler, bırakın bir başka dindarı, kendilerini bile müslüman olarak kabul etmezler. Onun için Selefi yorumlu İslamcılık, ulaşılması hayal ötesi bir Kızılelma ülküsü gibidir. Selefi inançlı bir İslamcının din içindeki gizli sözleşmesi ve anlaşılması zor deklarasyonu şöyledir: “Ben muhtemelen bir müslümanım veya ben belki müslümanım. Fakat zorunlu olarak ben bir kâfirim ve kendime dair küfr-ü mutlaktan (gerçek kâfirlikten) başka bir izahım olamaz.” Bir tuhaf dinsel bumerang gibi, kâfirlik ötekileştirmesi zaman zaman bu ötekileştirici ve aşağılayıcı dili kullananlara dönmektedir. Zaten Muhammet Peygamber’in bir sözünde, müslüman olan kişiye “O müslüman değildir” diyen kişilerin dinden çıkacağını vurgulaması, müslümana kâfir diye hakaret etmeye çabalayanların, yani bugünün Selefilerinin kâfir olduğunu ihbar özelliğindedir.

Şimdi tekrar gelelim Cübbeli Ahmet’e…

Medyatik çıkışla farazi bir Selefilikten söz edip hedef gösteren bu kişinin tabi olduğu İsmailağa adlı dinci organizasyon, Selefi radikalliğinden çok da uzak değildir. Ayrıca cemaat ve tarikatlar, kapitale endeksli İslami Kapitalizm özellikleri ve kendilerine yağdırılan sermaye gücü nedeniyle “Kara para aklama Selefileri” olarak bilinmelidir.

Demek oluyor ki, hem para canlısı ve mevki hırsında zayıf bir din anlayışıyla, hem de olur olmaz herkese kâfir dediği için kendileri kâfir olan bir toplulukla karşı karşıyayız.

Gel de çık bu tuhaf İslamcılık romantizmindeki açmazdan ve çıkmazdan!