“Esnaf işçilik” dedikleri esnekliğin dibi. Hak gaspı konusunda sınır tanımazlık. Yeni bir hukuksuzluk ve kuralsızlık örneği. Patronlar işçilerin örgütsüzlüğünü fırsata çeviriyor. Olay bundan ibaret.

Patronların yeni keşfi 'esnaf işçilik'

Getir kuryesi, çalışma koşullarındaki güçlüğü ve geçim derdini dile getirdiği sokak röportajından bir süre sonra işten atıldı. Röportajda kurye günde 14 saat çalıştığını, ancak bu sayede eline asgari ücretten biraz fazla para geçtiğini anlatmıştı. İş bitince yorgun argın eve gidiyor, uyuyor, sonra yeniden geliyor, çalışıyor. Henüz yirmili yaşlardaki bu genç işçinin isyanı başta sosyal medya olmak üzere yazılı ve görsel basında yer bulmuştu:

Getir ve ona kurye hizmeti sağlayan Vigo şirketleri, kuryeyi işten atmak için röportajın sosyal medyadaki etkisi azalsın, gündemden düşsün diye biraz beklemişler. İşten çıkarmayı bir ay sonra yaptılar. Ama bu kez de yaptıkları işten çıkarma sosyal medyada gündem oldu.

Her iki şirket de, çıkışın röportajla ilgisi olmadığını, iş disiplini, verimlilik, objektif değerlendirme kriterleri falan filan diyen, klasik bir açıklama yaptılar. “Rezilliğimizi anlattı ondan çıkardık” diyecek halleri yoktu elbette.

Günde on dört saat, motosiklet tepesinde üç kuruşa getir götür… Gerçekten rezillik.

Ve aslında daha fazlası var. Onu da şirketin işten çıkardığı kuryeyle ilgili yaptığı açıklamanın satır arasından öğreniyoruz:

“Bu kişi esnaf kurye olarak kendi hesabına Vigo şirketi ile çalışmaktadır”

“Esnaf kuryelik” ya da daha genel tabirle “esnaf işçilik”! Patronların yeni keşfi…

Bu uygulama giderek yaygınlaşan bir istihdam biçimine dönüşmüş durumda. Getir şirketi de kuryeleri bu şekilde çalıştırıyor. Şöyle oluyor:

Getir şirketi, aldığı siparişlerin teslimat işini Vigo isimli bir şirkete yaptırıyor. Vigo şirketi bu iş için, yani işi sadece Getir’in siparişlerini teslim etmek olan yüzlerce kurye çalıştırıyor. Ancak bu kuryelerin hiçbirini sigortalı işçisi yapmıyor.

Peki bu kuryeler kimin işçisi, kim sorumlu bu işçilerden? Hiç kimse!

Ücretlerini, sigorta primlerini, vergi ödemelerini kim yapıyor? Kimse!

Kuryelere “kendi hesabınıza çalışacaksınız” deniyor. Çalışmak isteyen, SGK’ya “serbest meslek erbabı” başvurusu yapıyor, yani Bağkur'lu oluyor. Bir “serbest meslek makbuzu” ediniyor. Vigo’ya makbuz kesiyor, karşılığında “hizmet bedeli” olarak para alıyor.

Bunun işçi için sonuçları oldukça yıkıcı. “Esnaf kurye” olarak çalıştırılan işçi sigorta primini kendisi yatırıyor. İşsizlik sigortası primi ve gelir vergisini de. Kendi hesabına çalıştığı için şirket ona ihbar ve kıdem tazminatı ödemiyor.

Yasaya uygunluğu tümüyle tartışmalı bu iş ilişkisi biçimi sadece kuryelerde değil, pek çok sektörde uygulanmaya başladı. En yaygın sağlık sektöründe. Özel kliniklerde çalışan diş hekimleri, özel hastanelerde çalışan hekimler, bazı büyük hukuk bürolarında çalışan avukatlar, denetçiler gibi uzun bir liste ortaya çıkmış durumda. Henüz özel eğitim kurumlarını belirleyen mevzuat izin vermese de özel öğretmenleri de bu tehlikenin beklediğini söyleyebiliriz.

“Esnaf işçilik” dedikleri esnekliğin dibi. Hak gaspı konusunda sınır tanımazlık. Yeni bir hukuksuzluk ve kuralsızlık örneği. Patronlar işçilerin örgütsüzlüğünü fırsata çeviriyor. Olay bundan ibaret.

Peki ne yapmak gerek? Yanıtı yine sözünü ettiğimiz işten atılan kurye vermiş. İki gün önce soL haber portalına verdiği röportajı şu sözlerle bitirmiş:

“Konuşsun herkes. Bunun bin türlü yolu var. Korkmayın, ne olacaksa olsun!”…