Şu güle oynaya direnen kadınlar, türkülerinden de güzel değil mi?..

Güle oynaya kazanacağız, Hey!

Geçtiğimiz haftasonu Bağımsız Sinema Merkezi BSM, @BSMTV_TR twitter hesabında bir dakikalık bir video paylaşmıştı. Fransızca altyazıyla hazırlanmış, bir belgeselin parçası olduğunu düşündüren bir kayıt görüntüsü.

Tek katlı bir binanın bahçesinde serçeler gibi duvara dizilmiş, gencecik, pırıl pırıl, desen desen elbiseleriyle kadınlar el çırpıyor şarkı söylüyor. 

Nasıl güzeller, nasıl aydınlıklar anlatamam. Sesini kapatıp dinleseniz, düğün dernek için biraraya gelmiş gülüp eğleniyorlar dersiniz. Sesi açıp ezgiyi duyunca da değişmiyor aslında, kalkıp oynayası, aralarına katılası geliyor insanın.

Peki ya ne diyor türküsü bu güzel kardeşlerin diye kulak verdiğinizde, işte o zaman içiniz bir başka kıpırdanıyor. Bakın ne diyorlar:

“Geliyoruz zincirleri kıra kıra hey
Patronların kafasına vura vura hey!”

El çırparak, omuz oynatarak, gülerek oynayarak. O gencecik kadınlardan yayılan, umut, kararlılık, birlik mesajı müthiş. Daha etkili, daha güçlü tehdit olur mu ki patrona karşı?..

BSM’nin hesaplarından ilettiğine göre, bu kayıt bir grevden, yani kadınlar bir direnişte, kavgada, biraraya gelmişler, şarkı türkü söylüyorlar. Söyledikleri türkü, beste ve güftesi Sadettin Kaynak’a ait Gemim gidiyor baştan türküsü.

Benim güzel kardeşlerim bu türkünün bestesini koruyarak, büyük 15-16 Haziran direnişine  uyarlanmış sözleriyle söylüyorlar1:

İşçi yürüyor baştan
Fabrika dağdan taştan
Galiptir her savaştan
Geliyoruz zincirleri kıra kıra hey
Patronların kafasına vura vura hey

İşçi köylü el ele
Engel boştur bu sele
Amele ırgat köle
Geliyoruz zincirleri kıra kıra hey…
Patronların kafasına vura vura hey

15-16 Haziran 1970 tarihleri, Türkiye işçi sınıfı açısından, ve elbette patronlar açısından bu ülkenin tarihine derin iz bırakmış günler. İstanbul’un iki yakasından onlarca fabrikadan, on binlerce işçi, örgütlenme haklarının ellerinden alınmasına, sendikal özgürlüklerinin engellenmesine karşı yürüyüşteydi o günlerde. Öfkeyle, kararlılıkla, örgütlülükle yürüdüler ve kazandılar.

İşte bu ve bunun gibi başka türküler o günlerin coşkusunu kalıcı kılmak, hayatta tutmak için yazılmıştı. Ve işte yine bu yüzden, yani bizimkiler bu sözlerin arkasında yatan gücü hissettiklerinden olsa gerek, bu kadar içten, bu kadar gerçek söylüyorlar türkülerini.

Kırk yıl sonrası

Direniş türkülerini el çırparak söyleyen genç kadınların görüntüsü bana aslında bundan birkaç yıl önceki Flormar direnişi kadınlarını hatırlattı. 

Siz de hatırladınız mı? Sendika üyeliğinden dolayı ama bambaşka bahaneler uydurularak işten atılan Flormar emekçileri tam iki yüz doksan yedi gün fabrika önünde direnmişlerdi. Flormar markası adına üretim yapan Kosan Kozmetik patronları, hiçbir yasal hakkını ödemeden 132 işçiyi işten çıkarmıştı. Aylar süren direnişin sonunda,  2019’un  8 Mart'ında,  Petrol-İş sendikası, anlaşma sağlandığını, talep edilenlerin alındığını ve direnişin kazanımla sonlandığını açıkladı.

O aylar boyunca, direnişin simgesi Flormar işçisi kadınlar olmuştu. O kadınların da şarkıları türküleri vardı, işte 1970’lerden direnişteki kadınların türkü söyleyişini görünce onlar geldi benim de aklıma.

Flormar direnişçilerinin de birden fazla uyarlama şarkısı türküsü oldu, onlar da bilinen besteleri direnişlerine uyarladılar. 

Bir tanesi, şu meşhur erik dalı havası örneğin, “Gözün doymadı Flormar” nakaratıyla yorumlamışlardı kadınlar:

“Öyle diyon böyle diyon. Hak deyince yan çiziyon. Sabrediyoz bak ne diyoz. Sendika girecek pes etmiyoz..
Bütün işçiler yanyana haydi eller havaya”

Aradan 50 yıla yakın zaman geçmiş, ne aktörler, ne mevzu değişmemiş. Hala patronların derdi işçinin örgütlenip hak aramasının önüne geçmek, sendikal özgürlüklerine saldırmak. 

Türkiye’nin kadın işçileri de çok değişmiş sayılmaz, kırk yıl önce uşşak makamında, bugün erik dalında, ama hep şen şakrak, güle oynaya türkülerle direnişteler patrona karşı.

“İnsanların türküleri kendilerinden güzel,
kendilerinden umutlu,
kendilerinden kederli,
daha uzun ömürlü kendilerinden.
Sevdim insanlardan çok türkülerini” 

demiş Nazım Usta.

Biliyorum haddim değil ama itiraz edesim var, şu güle oynaya direnen kadınlara bir bak Usta, onlar türkülerinden de güzel değil mi?..

Okuyucuya armağanlar:

Bu yazının benden size iki armağanı olsun, biri, işçi sınıfımızın benimseyip uyarladığı Gemim gidiyor baştan türküsünün Safiye Ayla’nın sesinden yorumu:

İkincisi de Flormar işçilerinin direnişinin en iyi işlerden biri olan Flormar şarkısı İkimiz.
Yapıcılar’ı, Flormar emekçileriyle birlikte hazırladıkları video klip ile selamlayalım.

  • 1. Aynı türküyü ve bu sözleri kendince değiştirip CHP 2017’de Kılıçlaroğlu’nun Adalet yürüyüşü için kullandı adını da Adalet Marşı koydu. Ancak ne o yürüyüş 15-16 Hazirandaki yürüyüşün ne de o sözler işçi sınıfının sözünün ötesine geçememiş durumda kanımca.