Türkçülerin Enver Bey merakı ve çelişkisi

Enver şeriatçı değildi ama bir aydınlanmacı da değildi. Enver’i en uygun şu ifade edebilirdi: Enver, Avrupa'nın burjuva devrimlerinden ve fikirlerinden etkilenmiş ‘dinine bağlı bir meşrutiyetçi’ydi. 

Fatih Beyaztaş

Türkiye toplumu arayışta. 22 yıllık AKP iktidarının sonunda geleceğe dair umutlarını büsbütün yitirmiş gençlik de arayışta.

Son dönemde bu arayışa yanıt vermeye çalışan akımlardan biri, Türkçülük.

Türkiye tarihini baştan yazmaya, kimi figürleri olmadıkları şekilde kahramanlaştırmaya, kimi aydınlarıysa çamura bulamaya çabalıyorlar. Bu çabalar, özellikle gençler arasında ilgi görüyor.

soL, konuya dair beş genç yazarın yazılarını yayımlıyor.

1908'in Temmuz ayında, Makedonya'nın Köprülü Hükümet Konağı önünde meşrutiyetin ilan nutkunu okuduktan on gün sonra Selanik’e gelen Enver Bey'i, Talat Paşa "Hürriyet kahramanı" olarak selamlamıştı.1

Tarih, kusursuz kahramanlar yaratacak kadar pürüzsüz ve çelişkisiz değildir. “Enver” önemli bir kişiliktir ama bugün anlatılan ve anlaşılan anlamda bir kahraman değildir. Kahramanları ideolojiler ve anlatılar yaratır. 

Bu yazıda, bir kahraman olarak örnek alınan ve sembolleştirilen “Enver”i günümüz "seküler milliyetçileri" ve ülkücülerle olan ilişkisi üzerinden ele almayı amaçlıyoruz.

Seküler milliyetçi gençler ve sağcı MHP’liler çıkmazında

Sözcülüğünü "Jahrein", "Erlik" gibi sosyal medya fenomenlerinin yaptığı, “mülteciler” dışında pek az söz söyleyebilen bir toplam için konuşuyoruz.

Bunların Enver'i sürekli gündeme getirip paylaşmalarının “heyecan verici bir rol model” yaratmak dışında nasıl bir anlamı olabilir? “Enver”den ne anladıklarını biz pek anlayamıyoruz ancak bildiğimiz bir şey var: Bu toplamın AKP Türkiye’sinden rahatsızlıklarının karakteriyle Enver ve ekibinin Abdülhamit istibdadına karşı olan mücadelesi aynı kefeye konulabilecek şeyler olmaktan oldukça uzak.

Enver Avrupa’da eğitim gören Jön Türkler’den, Osmanlı aydınlarının hürriyet, eşitlik ve adalet fikirlerinden etkilenmişti. Enver, “aydınlanma neferi” demenin pek de mümkün olmadığı bir kişilikti.

Jön Türklerin en önemli temsilcisi, İttihadı Osmani Cemiyetinin kurucularından Tıbbiyeli Abdullah Cevdet, din ve ilerleme adına şöyle diyordu: “Biz ki, Müslüman damarlarına yeni bir kan akıtmak vazifesini alıyoruz. İlerici prensipleri bizzat İslam müesseselerinde aramalıyız.”

Öte yandan, Enver’i İttihat ve Terakki'den ayrı düşünmek de mümkün değildir. Fikirleri açısından kendisine seküler veya laik diyemesek de 1908’de Abdülhamit istibdadına, 31 Mart 1909 isyanının şeriatçılığına karşı mücadelesi ve düşmanlığı da ortadaydı. Özetle bu haliyle bile Enver (ve İttihat ve Terakki hareketi), MHP’nin ve ülkücü karşı-devrimcilerin sahiplenemeyeceği şekilde tarihin ileri yanındaydı.

Ama MHP için geçerli olan, “seküler milliyetçiler” için de geçerlidir. Enver şeriatçı değildi ama bir aydınlanmacı da değildi. Enver için en uygun kavram şu olabilirdi: Enver, Avrupa'nın burjuva devrimlerinden ve fikirlerinden etkilenmiş “dinine bağlı bir meşrutiyetçi”ydi. 

Bir tuhaf Enver belgeseli

Yani, ortada en iyi ihtimalle bir tuhaflık bulunuyor. Türkçü milliyetçiler neden Enver’e ihtiyaç duyuyor?

TRT Avaz’ın Enver için hazırladığı belgesel bunu özetliyor. 

Öyle bir Enver portresi yaratılıyor ki yalnızca Enver’den değil, dönemin tarihsel gerçeklerinden de bir o kadar uzaklaşılıyor. 

Yeni Osmanlıcı resmi ideolojinin bu belgeselindeki Enver’de ne Abdülhamit istibdadına karşı mücadelesi ne 31 Mart ayaklanmasının bastırılması ne de Sarıkamış faciası söz ediliyor.

Bu haliyle yalnızca Enver’e haksızlık edilmiyor. Böyle bir Enver yalnızca “Osmanlıcı” Türkçü tuhaflığın bir tür imaj tazeleme projesi anlamına gelebiliyor.2

Diğer Enver

Enver’in bir aydınlanmacı olmadığı aşikardır; hatta kendisi mistik ve batıl unsurları da olan ilginç bir İslamcı damara sahiptir. Belki de İttihat ve Terakki ekibinin Mustafa Kemal’e olan tavrının bir sebebinin de bu olduğunu düşünmek gerekir. 

Enver 1919 yılında bir mektubunda, kurmayı planladığı “İslam Birliği”nin amaçları ve içeriğinden bahsetmektedir.3

Kazım Karabekir, anılarından bir anekdotta Enver'in kendisine "Kaşımdaki beyaz noktanın cihangirlik işareti olduğunu söylüyorlar, ne dersin?” diye sorduğunu aktarır.4

Enver makam ve yükselme ihtirası olan bir kişilikti. Bu açıdan Napolyon’a benzetilirdi. Cemal Bey, bir yolculuk sırasında “Enver, sen artık Napolyon oldun” diyecektir. Belki de Afganistan’dan Kafkasya’ya kadar hayalini kurduğu cihan düşüncesinin arkasında bir Napolyon gülümsemektedir.
 
Balkan harbinde Edirne’nin alınmasından sonra 18 Aralık 1913’te Albaylığa, 19 gün sonra Tuğgeneralliğe yükseltiliyor. Aynı zamanda hem harbiye nazırı hem başkumandan vekili hem de Naciye Sultan’la evlenerek saraya damat olup imparatorluğun en güçlü adamı haline geliyor.

Harbiye Nazırlığına kendisinin oturması gerektiğine dair ısrarı İttihatçıların diğer iki önemli ismiyle de gerilim yaşamasına sebebiyet veriyor. Bu gerilim yakın çevresindeki fedai silahşör İttihatçıların da dahil olmasıyla Talat’ı tehdit edecek boyuta dahi gelebiliyor.5

Enver ayrıca Milli Mücadele’ye de önder olma arzusu içerisindeydi. Birinci Dünya Savaşı yenilgisinden sonra imparatorluktan kaçan Enver’in Bolşeviklerle kurduğu ilişki de bu arayışın ürünüydü. Bu süreçte Mustafa Kemal’e yazdığı ve direktifleri içeren mektupları ve Batum sınırında Anadolu’ya geçme planları yaparken arkadaşlarıyla olan konuşmaları bu durumun göstergesidir diyebiliriz.6

İttihatçıların ideolojik belirsizliği

Dönemin çok hareketli ve her an her şeye gebe olan atmosferi içinde Enver'in ve İttihatçıların ideolojik açıdan bir netliğe sahip olduğunu söylemek oldukça zor. İttihat ve Terakki yöneticileri hem iktidar olduğu dönem hem de tam anlamıyla iktidarı ele geçiremediği dönemlerde ideolojik pozisyonlarını günün koşullarına verdiği tepkiler üzerinden almıştı.

Sonuçta bugün Birinci Dünya Savaşı olarak adlandırdığımız büyük emperyalist paylaşım savaşına katılma süreci de hem bu dağınıklığın hem de net tavır alamama sürecinin ürünü olarak gelişmişti.

Bu “fırsatçı” düşünce geleneğinin izlerini Enver’in Sovyet Rusya - Orta Asya macerasında da görmek mümkündü.

Enver'in turancılığı dahi çoğunlukla tepkisel, Napolyonvari ihtiraslı maceracılığının ve arayışının bir yansımasıdır diyebiliriz. Aslında Enver’in, Osmanlı’dan kaçtıktan sonra turan arayışından ziyade İslam birliği peşinde olduğunu söylemek daha doğru olur. 

Birinci Dünya Savaşı yenilgisinin ardından gıyabında idam kararı verilen ve çeşitli badireler atlattıktan sonra Rusya'ya geçen Enver, Ankara’da Milli Mücadele kazanılmadan önce Sovyetlerle ilişkiler kurmuş ve “İslam İhtilal Cemiyeti” adında İslamcı bir teşkilat kurmuştu. Bu cemiyet vasıtasıyla Anadolu’ya müdahale etmeyi düşünüyordu.7 Amacı İngiliz emperyalizmine karşı Bolşeviklerin desteğiyle İslam Birliği kurmaktı. 

Hatta Eylül 1920’de Bakü’de toplanan Doğu Halkları Kurultayı’na Enver ve arkadaşları da katılmış ve Enver orada kendi bildirisini okutmuştu. Bu durum oradaki komünistler tarafından protesto edilmiş, Kurultay sıralarından “kurultaya değil, halk mahkemesine” sesleri yükselmiştir.8

Enver çabuk parlayıp, sık hülyalara dalan maceracı bir kişilikti. Bir amacı, kaba tabirle Osmanlı ülkesini Orta Asya’ya taşıyıp orada kurmaktı. Ama diğer yandan Anadolu’ya geçip Milli Mücadeleye önderlik etmek ya da yetkili biri olmak amacı da taşıyordu. Anadolu’da mektuplaştığı eski ittihatçı arkadaşlarıyla da bu minvalde konuşmuştur.9

Enver, tam Sakarya Muharebesi öncesi Batum’a gider ve oradan yakın arkadaşı ve adamı Yahya Kahya aracılığıyla Anadolu’ya geçme niyetindedir. Fakat Mustafa Kemal’den, Enverler adına tevkif kararı çıkmıştır ve Sakarya muharebesi kazanıldıktan sonra iktidarını kuran Ankara Hükümeti, Enver ve ekibini Anadolu’ya almama talimatı vermiştir. 

Bolşevik hükümeti de tek muhatap olarak Ankara hükümetini görmüştür ve Enverleri şüpheli bulup takip altına almıştır. Enver bu arayışının kendisini götürdüğü rüzgarla, Orta Asya’ya Türkmenistan’a İslam Birliği kurma amaçlarıyla gidip, çok kısa bir süre önce “yoldaş” dediği Bolşeviklerle savaşa tutuşmuştur. Antiemperyalist Enver bir anda cihatçı ve “keşke İngilizlerle anlaşsaydık” diyen bir kişiliğe bürünmüştür.10

Bu sıralarda İttihat ve Terakki’nin önemli ismi Talat, Ermeni komiteciler tarafından öldürülmüş, Cemal ise Ankara’yla ilişki kurma çabası içerisindedir. Mustafa Kemal, Cemal Paşa’yı ancak Enver’le ilişkisini kesmesi şartıyla kabul edecektir. Bu manada hem Rusya’da hem Berlin’de beraber bulunmalarına rağmen hiç görüşmemişlerdir.

Enver belki de daha Aralık 1914’te, Sarıkamış faciasından önce Kafkasya’da, İran’da, Hindistan’da kuracağı imparatorluğun hayalleri içerisindeydi. Amcası Hakkı Bey’i bu plan için görevlendirirken 25-28 Aralık 1914 tarihlerinde Doğuda görevli olan 3. Ordu neredeyse yok olmuştu. Enver, Ocak 1915’te harekat faciayla sonuçlandıktan sonra İstanbul’a dönüş yolunda karşılaştığı amcası Halil Bey’e “Kuvve-i Külliye mahvoldu!” itirafında bulunmuştu.11

Aldanış ve ölüm

1922 yılının Aralık ayında Enver, kendisine “padişahımız” diyen bir grup basmacının peşinden bir oraya bir buraya sürüklenip durdu. Enver Tacikistan'daydı ve İbrahim isminde bir reisin peşinden gitti. Hayli tedirgindi, ayrıca bütün eşyaları elinden alınmış, biçare durumdaydı.

Şöyle yazmıştı: “Bizim gibi bir yabancı, bura halkı ile iş görmek fikrine düşerse, işte böyle aldanır. Bütün bu işlerde Hacı Sami'nin çok dahli var.”

Hacı Sami, onu bu macerada tabiri caizse “gazlayan” kişiydi. Meşhur Teşkilatı Mahsusacı Kuşçubaşı Eşref’in kardeşiydi ve Enver’i bırakıp gitmişti.

Enver nihayetinde Pamir Dağları eteklerinde Bolşeviklerce sıkıştırıldı. Yanındaki adamları onu terk etmiş ve Bolşeviklerin saldırısında yediği kurşunlarla yaşamını yitirmişti.

  • 1. Aydemir Ş. Süreyya, Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa Cilt 2, Remzi Kitabevi, 4.Baskı, S.15 
  • 2. https://m.youtube.com/watch?v=sFBL4UWCdgw
  • 3. Aydemir Ş. Süreyya, Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa Cilt 3, Remzi Kitabevi, 1985, s.493
  • 4. Aydemir Ş. Süreyya, Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa Cilt 2, Remzi Kitabevi, 4.Baskı, S.24
  • 5. Aydemir Ş. Süreyya, Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa Cilt 2, Remzi Kitabevi, 4.Baskı, 421
  • 6. AKAL Emel, Mustafa Kemal, İttihat Terakki ve Bolşevizm, İletişim Yayınları, 2021, s. 216
  • 7. Aydemir Ş. Süreyya, Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa Cilt 3, Remzi Kitabevi, 1985, s.521
  • 8. Aydemir Ş. Süreyya, Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa Cilt 3, Remzi Kitabevi, 1985, s.544
  • 9. Çavdar Tevfik, İttihat ve Terakki, İletişim Yayınları, 1991, s.123
  • 10. Aydemir Ş. Süreyya, Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa Cilt 3, Remzi Kitabevi, 1985, s.593
  • 11. Aydemir Ş. Süreyya, Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa Cilt 3, Remzi Kitabevi, 1985, s.118