Ankara'da Son Durumlar

KENTİN SESİ - ANKARA yazıları

Evliya Çelebi, çatıdan çatıya atlarken soğuktan donup havada kaskatı kalan kediyi Erzurum'da arkasında öylecene bırakıp yoluna denk düşürdüğü Ankara'nın havasını, suyunu armudunu, balını şeker şerbet anlattıktan sonra, sözü, "herkesçe övülen cihan süsler dilberleri"ne getirip, bunların baştan başa giydikleri sof feracelere bağlar ve düğümler.

Ancak sizler de bilmez değilsiniz, Çelebi'nin sözü çoban izi patikalardan dolaştırmadan ana yola katiyen indirmediğini... O nedenle de sözün düğümünü bağlamadan önce bir eyyam sof kumaşının nasıl yapıldığını anlatır.

Aktarıyorum:

"Tiftik keçisi beyaz süt gibi olup onun gibi beyaz mahluk yoktur. Sof ipliği bunların yününden olur. Bu keçilerin tüyünü makasla kırkarlarsa ipliği sertçe olur. Ama yolarlarsa, Eyüp Peygamberin ipeği gibi yumuşak olur..."

Bunlar nazari bilgiler. Buraya kadar iyi. Ancak sıra tatbikata geldiğinde iş çetrefilleşiyor. Çok bağırıyorlar... Çubuk'ta yolunan keçinin bağırtsının Hüseyin Gazi Dağı'ndan yankılanıp, Hatip Çayı'nın kıyısında otlayan diğer keçilerin ciğerlerini paralayıp sütten kestiğini yazıyor Evliya Çelebi.

Şunlar da ilavesi:

"Zavallı keçileri yolarken feryatları göklere ulaşır. Ama büyükler,onların feryat etmelerine çare bulmuşlar. Önce keçileri yolacak yerde kireç ve kül ile suyu karıştırp keçileri bu şerbet ile yıkarlar. Zahmetsizce tüyleri kopup çırılçıplak kalırlar. Zavallı keçiler tüysüz tüysüz olurlar..."

***

Bağırmamanız için sadaka dağıtıyorlar... soyuyorlar... Gün geçmiyor ki şebekeye yenileri katılmasın.

Şimdi de Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın ailesi başımıza musallat oldu.

Çorlu'da yemin töreninden sonra (Nedense bunların çocuklarının askerlik kurası Fırat'ın ötesine hiç vurmuyor ayak bilekleri doğuştan gümüş halhallı mübareklerin!) Vali Bey ile Kaymakam Bey'in, Haşim Bey'in mahdumunu, hatırlayanlarınız olacaktır 2005 yılında avukatlık stajını yapmadığı halde yapmış gibi gösterip avukatlığa soyunan, sahtekarlığı ortaya çıkınca da stajı yenilemek zorunda kalan Ayşe Tuğba Kılıç'ı, tövbe, o da aynı sahtekarlıktan manşet oldu ama o kerimesi oluyor, Ahmet Şirvan Kılıç'ı makam arabasına alıp vilayet konağında dinlencesini temin ettikleri haberi yani oğlanın tam muharip sınıfına katılıp kırsala çıkışı gazetelere haber olarak düşüyor... Buraya kadar elverirdi de bir de damat var... Onu ne yapmalı?

***

Mustafa Çubuk Haşim Kılıç'ın evrak sahtecisi kızı Ayşe Tuğba Kılıç ile evlenince doğal olarak Damat Mustafa'ya dönüşüyor. Damada bir dönüşümün şahitiğini yapan AKP'li iş adamı Bülent Sungur'a iki, nikah kıyıcı Kamber üç dersek Kamber, Köprülü Melih Gökçek oluyor bu üç değerli zatın kesişen yollarının hayırlara vesile olmaması için hiçbir neden kalmıyor.

***

Haşim Kılıç'ın damadı Mustafa Çubuk ile Bülent Sungur, Ankara'da emlakçıların 2 milyon TL değer biçtiği bir binayı satın alıyorlar... Buna bizim oralarda "ata nal çakmak" deniliyor. Ardından Büyükşehir Belediğe Başkanı Melih Gökçek'in kapısını çalıyorlar ve emlakçıların 10 milyon TL değer biçtiği bir arsayla binanın takasını arz ve talep ediyorlar. Tam da AKP'nin kapatılması davasının sonuca bağlanacağı günlerde "Ata nal çakma" nın berisi zuhur ediyor. Berisi "kurbağanın ayağını uzatması" ile birlikte takasın gerçekleşmesi oluyor. Şimdi her ikisini bir cümlede kullanalım: "Ata nal çakıldığını gören kurbağa ayaklarını uzatırmış!"

Eh, ona da nal çakılmıştır zahir.

***

Onlara kimi zaman parklarda bahçelerde kimi zaman refüjlerde cadde boylarında rastlamışsınızdır. Onlar Ankara Büyükşehir Belediğe Başkanı'nın biz Ankaralılara hediye ettiği fiber tiftik keçilerdir. Bunlar, ısınmak için dünyanın en pahalı gazını kullanan ve bu arada zehirlenen, dünyanın en pahalı suyunu içip yine zehirlenen gazdan ya da sudan zehirlenmeyip de otobana çevrilmiş caddelerde karşıdan karşıya geçme cüretini gösteren Ankaralılara Melih Bey'in hediyesidir. Ankara Keçisi de denir. Yolunurken bağırmamamız için verilen kömür ve makarna paketlerine ilaveten, plastik sanatlar konusunda bizi eğitmek için elinden geleni ardına koymayan Melih Bey'in hediyesi bu keçilerin erkeğine teke, yavrusuna çebiş dendiğini biliyorsunuz.

Geçtiğimiz günlerde gelen bir ihbar üzerine Ergenekon Kazıları başlığı altında yapılan kazı çalışmalarının Söğütözü ayağında, keçi ailesi heykellerinden çebiş olanının kopuk ayağı bulununca, bunu çocuk kemiği sanan kazı ekibi bütün bölgede harfiyata koyulmuştur. Harfiyatı tamamlayan ancak eli boş dönen ekibin hemen ardından bölgeye intikal eden melek yüzlünün Melih Gökçek olduğu anlaşılınca durum aydınlığa kavuşmuştur. Gördüğü her kavşağı köprülendirmek gibi tuhaflığı olan Bay Başkan'ın "sit" alanı olarak ilan edilen bu bölgeyi oldu bittiye getirmek için çebiş ayağını koparıp gömdüğü ardından da " sosyal ilişki" çerçevesinde Ergenekon Kazı Ekibi'ni bilgilendirdiği, muradının hazır harfiyatı yapılmış bu yerde derhal inşaata başlamak olduğu anlaşılmıştır.

***

Mezarlıkta "ceset var" ihbarının da yine "sosyal ilişki" çerçevesinde Melih Bey tarafından yapıldığı sanılmışsa da bunun aslı çıkmamış, ihbarın mezarlıkta ceset olup olmadığını merak eden " bir dost" tarafından yapıldığı kesinleşmiştir. Kazının halen devam ediyor olmasını, "bir dost" espirisinin anlaşılmamasına yoranlar varsa da benim eğilimim, sahiden de mezarlıkta ceset bulunduğu ve yenilerinin arandığı yönündedir...

Bu yazının noktalandığı ana kadar Ankara'da durum budur...