Şimdi tam sosyalizmin zamanı

Hukuk yok, anayasa yok, Meclis yok.

AKP ülkeyi OHAL ve KHK’larla yönetiyor. Böyle de devam edecek.

KHK’lar OHAL kapsamında kendisine tanınmış yetki alanını her yönüyle aşıyor, KHK’lar OHAL’in gerekçesi olmayan konularda sınırsız düzenlemeler yapıyor, KHK’ların meclisten geçirilmesi gerektiği hükmü yok sayılıyor.

Bu noktaya göz göre göre gelindi. Örnek mi? Erdoğan’ın 14 Ağustos 2015 tarihinde 10 Ağustos’ta halk oylamasıyla cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra yaptığı açıklama: “İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun anayasal olarak kesinleştirilmesidir.”

Fiili durum yarattılar, hukuku, anayasayı, meclisi ortadan kaldırdılar, sonra buna “hukuk” uydurdular.

Öte yandan yakın zaman önce YSK ile ilgili gerçekleştirilen düzenlemeler, AKP’nin 16 Nisan referandumunda alenen başvurduğu sandık oyununun bundan böyle “hukuk” çerçevesinde devam ettirileceğinin de göstergesidir.

Bunlar seçim kaybetseler bile iktidarı bırakmamak için her şeyi yaparlar.

Hukuk, anayasa, meclis yoksa varmış gibi davranılamaz. AKP’nin el koyduğu sandıktan, hukuktan, anayasadan, Meclis’ten medet umulamaz. Yok edilen var varsayılarak mücadele yürütülemez.

Bunların muhalefeti ise bu gerçekliği görmemek konusunda ısrarcı ve yaratılan fiili durumu, yaratılan fiili durumla yok edilmiş mahkemelere şikayet etmekten başka bir şey yapmıyor.

Ama bu muhalefetten zaten başka bir şey beklenmez. CHP bir düzen partisi olarak düzenin içindedir ve ya düzenin yeni sosyoekonomik ve siyasal gereksinimlerine göre kendisine ayar verecek ve/veya komik durumlara düşecektir.

Şimdi yaşanan budur. CHP kendisini biraz düzene göre ayarlamakta, AKP’yi referans alarak ideolojik formasyonunu dini temele kaydırmakta, bir taraftan da sanki hukuk varmış gibi bir rol takınmaktadır. Ayar ve komiklik birlikte CHP açısından traji komik bir yeni ayar oluşturmaktadır. CHP’nin görevi cumhuriyetçi tabanı alıştırmaktır.

Akşener’in ise şimdilik dikkate değer bir hamlesinin olmadığı görülüyor ve AKP’den rol çalmak için uygun zamanı kolladığı anlaşılıyor.

Bütün bu dikta rejimi mecburiyetlerinin nedeni kapitalizmin kilitlenmiş ve emperyalist sistemin de hegemonya krizi içine düşmüş olmasıdır. Düzen tükendi ve tüm aktörlerini de tüketti.

Bitirilen, biten hukuksa, burjuva hukukuysa, kapitalist yönetim rejimi kaosa bırakılmış demektir ve bu kaos aslında bir sosyoekonomik formasyon olarak kapitalizmin uzunca zamandır içinde bulunduğu açmazın teyidinden başka bir şey olmayacaktır.

Kaosu idare etmelerinin tek yolu şiddetin, askeri tedbirlerin dozunu artırmaktır ve rejimin artık tek yapabildiği budur: Demek ki kaos daha da derinleşecektir.

Yönetenler hukuk dinlemiyorsa, herkesin kendisinde hukuku ihlal ve kendi hukukunu inşa etme hakkını göreceği yol açılıyor demektir.

Her kaos aynı zamanda bir kırılma dönemidir. Bizim görevimiz kırılmanın eşitlik ve adalet yönünde gerçekleşmesine öncülük etmektir. Mümkün, çünkü ülkemizi bu hallere düşüren faktör her tür pisliğiyle kapitalizmin kendisidir. Ve kırılmanın başka her türlüsü yalnızca kaosu daha da derinleştirmeye ve en nihayetinde yeni kırılmalara hizmet edecektir.

Tek silahımız işçi sınıfının örgütlülüğü, üretimden gelen gücü; işçi sınıfının tek dayanak noktası ise komünist siyaset.

İşçi sınıfı toplumumuzun en az dörtte üçü. İşçi sınıfının az yarısı ideolojik ve siyasi olarak zaten AKP rejiminin karşısında. İçine girmekte olduğumuz ekonomik çalkantı dönemi de kalan yarıyı sarsacak potansiyel barındırıyor.

Görev işçi sınıfını örgütlemek. Üretimin içinde, günlük hayatta yaşanılan sorunlara karşı, hak arama mücadelesi ekseninde ve bunu düzenin al aşağı edilmesi perspektifine bağlayarak.

İşçi sınıfı komünistler olmaksızın sahipsiz. Bugün yaşananlar ve AKP’nin ortalıkta kabadayı dolanmalarını sağlayan şey bu boşluk.

Korkuyla, umutsuzlukla birlikte büyük bir rahatsızlık ve sessiz sessiz, ama istikrarlı biçimde cereyan eden bir aranış var.

Burjuva düzeni tükendi, AKP’nin yerine düşünülenlerin emekçilere AKP’nin verdiklerinden başka verebileceği hiçbir şey yok. O halde düzeni değiştirmeye odaklanmanın tam zamanı.