Zümrüt Hanım sendikalaşmaya verdikleri önemden dem vururken, Baldur işçilerinin sendikalı çalışma talebiyle başlattığı grev, dört yıl süren yetki mahkemesinin ardından birinci ayını geride bırakmıştı.

Zümrüt Hanım’ın sendika istatistikleri

Sanırsınız 2020 yılında koronavirüs salgını yaşanmadı Türkiye’de.

İşsizlik düşmüş, istihdam artmış, enflasyon normal düzeyde seyretmiş.

Ekonomi büyümüş, refah yükselmiş…

AKP’nin rakamları böyle söylüyor. Salgından öncesine göre daha bile iyiyiz yani.

Son olarak sendikalaşma rakamlarında da bu iyi halimizi görmüş olduk!

Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, işçi sendikaları istatistiklerini Pazar günü açıkladı. Buna göre 2020 yılında sendikalı işçi sayısı 150 bin arttı.

Erdoğan’ın sosyal medya paylaşımlarını retivit etmekten fırsat bulup haberi paylaşan Bakan Zümrüt Hanım, sendikalı işçi sayısının 2 milyonu aştığına işaret ediyor ve “sendikalaşmayı, işçilerimizin haklarını korumayı önemsiyoruz” diyor.

Gerçekten önem veriyor. Bu açıklamayı yaptığı sırada PTT’de kendi sendikalarını kuran 6 bin işçinin işten atılmış temsilcileri Ankara’ya gelmeye hazırlanıyordu. Geldiler ve PTT Genel Müdürlüğü önünde polis tarafından karşılandılar.

Zümrüt Hanım sendikalaşmaya verdikleri önemden dem vururken, Baldur işçilerinin sendikalı çalışma talebiyle başlattığı grev, dört yıl süren yetki mahkemesinin ardından birinci ayını geride bırakmıştı. Migros’un deposunda sendikaya üye oldukları için ücretsiz izne yollanan işçiler Şekerpınar’da direnişe devam ediyordu. Çorum Ekmekçioğulları’nda metal işçileri sendikaya üye olduktan sonra “ahlak ve iyi niyet” kurallarına uymadıkları gerekçesiyle “kod-29”dan işten atılmıştı. Yemeksepeti’nin patronu Bakanlığın tescil bürosuna verdiği dilekçeyle işkolu değiştirip yüzlerce işçinin sendika üyeliğini düşürmüştü.

Yukarıdaki liste sınırsız bir şekilde uzayabilir. Türkiye’de bu iktidarın gurur duyabileceği en son şey sendikalaşma konusudur. 150 binlik üye artışı da buna dâhildir.

Bu artışın kaynağı 2018 yılında seçim yatırımı olarak kadroya geçirilen kamu idareleri ve belediye şirketlerindeki taşeron işçilerinin, nihayet bağlı bulundukları kurumdaki yetkili sendikaya üye olup, buradaki toplu iş sözleşmesinden yararlanabilme hakkına ulaşabilmeleridir. Bakan bu 3 yıl boyunca taşeron işçilerini yüzde 4’erlik zamlara mahkûm ettiklerinden hiç söz etmiyor.

Sözünü etmediği başka şeyler de var.

Açıklanan istatistikle, daha önce toplu iş sözleşmesi yetkisine sahip dört sendika baraj altında kaldı. DİSK’e bağlı Tekstil ve Güvenlik-Sen ile Hakiş’e bağlı Oleyis ve Enerji-İş sendikaları altı ay sonra açıklanacak yeni istatistiklere kadar işyerlerinde toplu iş sözleşmesi için yetki alamayacaklar.

Baraj nedeniyle toplu sözleşme yetkisi engellenen başka sendikalar da var. Bu yıl içinde yasadaki muafiyet hükmünün uzatılmaması nedeniyle Bakanlık, üçü DİSK’e biri Türk-İş’e bağlı dört sendikanın yetki başvurularına artık yanıt vermiyor. Bu sendikalar Nakliyat-İş, Sosyal-İş, Dev Turizm-İş ve Deriteks.

Yani Bakanlığın, sendikaların tepesinde salladığı baraj sopası nedeniyle binlerce işçinin toplu iş sözleşmesi hakkı gasp edildi.

Sendikalaşmaya ve işçi haklarına önem veriyorlarmış!

Nisan ayından bu yana yürürlükte olan ücretsiz izin uygulaması sendikalaşmaya karşı silah olarak kullanılmaya devam ediyor. Aynı tarihten bu yana süren fesih yasağı, sendikalaşan işçinin tazminatsız işten çıkarılma uygulamasına dönüşmüş durumda. Cumhurbaşkanı kararnamesiyle yapılan grev ertelemelerinden (yasaklama) 2020 yılında da vazgeçilmedi. Sendikaya üye işçilerin yarıdan fazlası toplu sözleşme hakkına sahip değil. Toplu sözleşmeli işyerlerinde çalışan işçilerin dörtte biri sözleşmeden yararlanamıyor.

Zümrüt Hanım’ın sendika istatistiklerinde bunlar yazmıyor.